kötü ya da yararsız olduğu bile bile yapılan iş bittikten sonra kişinin kendini suçlayarak rahatsız etmesi ve neticesinde çektiği rahatsızlıktan ötürü vicdanen rahatlamasıdır.
anlaşılmadı di mi? önce oturup çalışman gereken saatte sözlükte bu başlığı açarsın. bir kaç dakika sonra kendi kendine "off allahım, ben ne yapıyorum? haram bu kazandığım para bana. çalışmam gerekirken nelerle uğraşıyorum" diyerek kendini üzersin. Üzüldüğün için cezanı çektiğini hisseder, rahatlarsın. böylece daha sonra yapacağın kaytarmalar için kendine imkan tanırsın. bu.
oğlum doğmadan önce bunu yapmayacağım dediğim ama o geldikten sonra her gün en az bir kez yaptığım eylem oldu bu kontroller. Bilen bilir bebekler hızlı ama çok sessiz nefes alırlar burunları tıkalı değilse. o minicik göğüsün inip kalkması da zor görünür gözle. hele ilk günlerde...
o dönemde beklerdim oğlumun başında, nefesini dinlerdim eğer duyamazsam nefesini bir şekilde, el kadar bebe hareket edene kadar sağını solunu çekiştirirdim çocuğun!!
elden bir şey gelmiyor, insan kendini tutamıyor...
anneanneye kanser teşhisi konmuştur ama durum çok da vahim değildir. Işın tedavisi işe yaramaktadır. Sıkıntı her gün Ege Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Servisine gitmektedir. Anne ile anneanne her gün yollanırlar oraya. Yazdır iş güç yoktur. Denir ki anneye bir gün "Sen dinlen bugün ben götüreyin ninemi hastaneye". Anne gönülsüzce kabul eder, yorulmuştur çünkü gerçekten.
Hastaneye gidilir. Işın tedavisi biter. Doktorla görüşmek gerektiği için, beklenmeye başlanır lakin bir türlü sıra gelmez, doktorun işi bitmez. Sıkılmaya başlanır çok fena oflarır, puflanır. Anneanne sessizce beklemektedir oysa. Ama siz gençsinizdir ya iki dakika duramazsınız yerinizde.
Sonra beklediğiniz doktorun kapısı açılır. Üzerinde rengi güneşten solmuş gri ceketi ve köylü kasketiyle bir amca çıkar dışarı geri geri. Saygısından arkasını dönmemiştir doktora. Sonra yavaşça başı eğik, yüzünü sizden tarafa çevirir. Ve siz görürsünüz ki amcanın burnu yoktur. deri kanseri midir başka bir şey midir bilemezsiniz ama amcanın burnunun olması gereken yerde siyaha çalan mor renkte bir delik vardır...
O an anladım bana verilen hayatın ve sağlığın değerini.. Beynime kazınan o görüntü, içimi sıkan bütün dertlerin aslında sadece oyun olduğunu öğretti bana..
Burnu yok olmuş bir insanın varlığının karşısında benim ne derdim olabilir ki!
skeçlerden oluşan kopuk kurgusundan, total warda daha iyilerini gördüğümüz kuşatma sahnelerine, genel olarak oyuncu seçimlerinden, özelde Fatih'i oynayan arkadaşın habire harita bıçaklamasına kadar en hafif tabiriyle kötü olan filmdir.
insanda bu çağ kapatıp, çağ açan olay ve padişahın değeri azaltılsın diye bir bizanslı tarafından finanse edilmiş izlenimi bırakmaktadır.
bir hevesle sağa sola giden topların peşinden koşan, servis atana top yetiştiren o disiplinli ve çalışkan bebelere tenisçilerin maç sırasında yaptığı muameledir. **