sözüm ona uyuşturucu müptelası, çocuk kaçırıcı, tecavüzcü, tinerci, balici tiplerin de barındığı bir kasabaya talihsizce düşmüş yabancı ve ilik gibi bir hatunun,her gecenin sabahında köprü altında, parkta - bahçede, yazıda - yabanda safi penye külotton müteşekkil bir şekilde uyandığı halde namusuna hiç bir halel gelmediği film.
yemişim darko davşanını
fragmanından az çok ne olduğu anlaşılabilen filmsi olduğunu düşünmüştüm ne var ki yanılmamışım. oturun bedavadan skeçleri izleyin en azından bir kurgusu var. skeç lafına da ayrıca gıcığım.
otel tutacak parayı bulan fakat kuru ekmeğin yanına 200 gram peynir parasını denkleştireyemen enişte maduru bir karakterin varolduğu dizi.
evet, dizi süper hiç bir absürtlük bulamadım da sadece buna takabildim. ahahıaha
son demde türk dizilerinde böylesine bir sapkın ilişki modası hasıl oldu. artık sebebi, senaristlerin cinsel fantazileri midir, rtük'ün erotizm ve erotik yayın yasağından mıdır bilinmez, böylesine bir ahlaksızca yöntem kullanılmaya başlandı dizilerde. verin efendim her türden içeriği, isteyen seyretsin, böyle ahlaksızca yöntemlere başvurulmasın çoluk çocuk izliyor evde bunları.
Neyse şimdi bu türden dizilerden takip edebildiklerim arasından bir kaç örnek vereyim de entry daha anlaşılır olsun.
Bir bulut olsam : olay güney doğu bölgesinde geçmekte. bir adam var, evleniyor ayrılıyor kuma geliyor falan. ayrılan başka biriyle evleniyor, eski koca gelip tecavüz ediyor, yeni kocaya bir şeyler oluyor, bu adam piyasa bir karıya daha çöküyor, sonra bu adamın babası da aynı karıya çöküyor, ortada bir doktor var o da elin dul karısına eline geçen ilk fırsatta çökecek gibi. yani böylesine bir ahlaksızlık, böylesine bir otel, belediye başkanlığı saygın adam portresi yuh!
sorsan hacı bu ne iş diye yapımcılara "biz doğu kadının yaşamış olduğu dramı ve travmaları, toplumsal baskıyı ve kadının bir metaya dönüştürülüşünü, kadının adı yokluğunu, ikinci sınıf insan sayılışını falan analiz ediyoruz" der çıkarlar. tamam sen gene et de sıçratma bari abi ya.
gerçek hayatta bu adamların yüzüne tükürür, dönüp bakmayız, ama televizyonda evlat - uşak, karı - kız manda gibi seyrediyoruz.
unutulmaz : bu sapkın ilişkiler yumağında bir ekol bence bu dizi. şimdi ortada, orta yaş krizine girdiğini düşündüğüm, yaştan hallice, saçlarına kırlar düşmüş bir adam var. ama nedense adama dünyada kalmış son erkek ya da bereket tanrısı muamelesi çekiliyor. bu adam cağız, bir kızla nişanlanıyor, sonra nişanlandığı kızın, kız kardeşini yani baldızını hamile bırakıyor, sonra bu hamile bıraktığı baldızıylan birlikte aşk acısı çekerken çok üzülüyoruz vah vah diyoruz biz.
sonra bu baldız gidiyor birine yamanıyor. bu yamandığı kişi de aslında ne hikmetse artık kimsenin bilmediği ablasının kendisini hamile bırakan kocasının kardeşi falan.
yanı adam böylece ham baldızına çökmüş oluyor hem de kardeşinin karısına. allah, akıl fikir vermemiş sadece vajinayla penis vermiş bunlara.
aşk ı memnu: uşak aşıya, aşçı bahçivana, bahçivan şoföre, sonra hepsi uşağa dizisi.
kimin eli kimin neresinde belli değil, bir oğlancık var. amcasına garezi neyse artık karısına kızına kayıyor, madam var adam var hespi birbirine kayıyor. anlatılmaz yaşanır. aile aile değil, ev ev değil seks hause mübarek. çılgın bir partinin tam ortasındayız sayın seyirciler.
Gerçi bilmiyorum belki buna uydurulacak bir kulp vardır romandan uyarlama diye romanı okumadığım için bir şey de diyemem. zaten türk edebiyatından da haz etmem.
yaptığı savaştan hiç bir şey anlamayacak olan askerdir. sonrasında savaş anılarını anlattığında, dinleyenler kendisine götü ile gülecektir.
tıpkı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi god şifresi burada da manasızlaşacak, savaş zaten anlamsız ama kazanma, kaybetme mantığına da ters düşecektir.
ne bileyim git ekstra silah şifresi yaz, zırh şifresi yaz, madem godsun ne diye savaşıyorsun lan allahsız derler adama.
genelde ani tansiyon yükselmesi ya da düşmesinin bir sonucudur. doktora uğranılırsa güzel olur, uğranılmasa da çirkin olmaz. dikkate alınması gerekir, dikkate alınmazsa gerekmez.
entry yazmak vardır bir de entry sıçmak vardır, sanat yapmak vardır bir de sanat sıçmak vardır.
işte bu da içine sıçılmış sanat anlayışının bir yansımasıdır.
adana'da yaşanılan olay bu eyleme yeni bir boyut katmıştır.
kadının biri her iki yanında ikişer adet erkek bulunduğu halde, arka beşli koltuğun ortasına oturmuş, kucağında da toraman bir bebecik emzirmeye çalışmakta.
"ağmeeet, emsene yavrım, ahmeeet em be çocuğum be yav, hadi ağmett, bak emmezsen amca emecek!!!?"
rusya'da bir inşaat alanında bulunan ve bilinen hiç bir canlı türüne benzemediği iddia edilen yaratıktır.
birileri iyice insanları yiyor artık. bilinen değilmiş.
lan ne bilinen değil, bildiğin alien cücüğü bu. http://www.hurriyet.com.t...unya/12937652.asp?gid=229
kurt adam ve vampirlerin savaşını anlatan bir sinema filmi üçlemesi.
eski yunan mitinde hades'in tanrısı olduğu yeraltı - ölüler alemi.
age of mythology'de yunan miti bölümünde karşımıza çıkan, kendi ülkenizden başka bölgelere açılmaya yarayan iki yanardağ şeklinde kapıya sahip bir çeşit ışınlama büyüsü. bunun bir kapısını kendi ülkenize bir kapısını düşman ülkeye kurduğunuzda hemen düşmanın yanı başına ordularınızla geçiş yapıp rakibi kalbinden vurabilir ve sürekli gönderdiğiniz askerler ile düşmanı yıpratarak işgal edebilir ya da ulaşılması güç yaşamın olmadığı adalara kapılar açarak, kaynaklardan faydalanabilirsiniz. tabi bu büyü de diğerleri gibi bir sefere mahsus kullanılabilir ve düşman tarafından kapının yıkılabilirliğini unutmamak gerekiyor.
"yere dusen cocugu teskin etmek icin dusme aninda aciya neden olan yere kizmak"
tıpkı bizim hanım, aynı aynı.
efendim malumunzudur bebeklikten çocukluğa geçiş evresinde olan insan yavruları, çok deli dembesek hareketlerde bulunurlar, dengelerini tam sağlayamaz, sakarlıkları ile her şeye çarpar, yere düşer sürekli evdeki eşyaları ve kafalarını kırarlar. bu veletlerin ellerinde yüzlerinde yaraları vucutlarında bereleri hiç eksik olmaz.
işte bu evrede ebeveynler yere çarpan yahut yere düşen çocuğun zırlamalarından kurtulmak için bir teskin etme yöntemi olarak düştüğü yeri kötüleme gayretine girişirler.
"vay kaka yer vay, sen benim oğlumu nasıl üzersin al sana, kötü yer ben de sana vuruyum da gör" gibi meczupça tavırlarla o düşülen yahut çarpılan yer yahut nesneye elleriyle ayaklarıyla terlikleriyle girişirler.
bu sayede düşen velet te kısasa kısas mantığı geliştiği için, cezasını çektiği, hak ettiğini bulduğu mantığı gelişir.
ilerleyen yaşlarda bu çocuklarda böylesine bir çocukluk yaşadıkları için, suçlarını kabul etmeme, kendi şahsi hatalarını görmezden gelme, kendilerince hatalı bir dış etken bulma, kendi eyleminin sorumlusunu dışarda arama, suçu başkasında görme, öz eleştriden uzak, kaderci, yaptığı hatalardan ders çıkarmak yerine sanki olağanmış ve kendisinin hiç hatası yokmuş gibi davranan sağlıksız bireyler olarak toplumdaki yerlerini alırlar.
bizim hanımın taktiği.
"alican bak mama geliyooor, aaa hadi kuzum ye ama ya. bak yemesen ayı yogi yiyecek, bak yoksa x yiyecek, çabuk çabuk hemen ye bak, yoksa o yiyecek valla" şeklindeki ifadelerle birileri üzerinden kıskandırarak yemek yedirme taktiğidir.
oldukça yanlıştır, o çocuk yarın büyünce, kıskanç, paylaşımdan haberi olmayan, ben merkezci, kendinden başkasını düşünmeyen, liberalist yavşağın teki öhöm, neyse, teki olmayacak mıdır. elbette olacaktır. sağlıklı bireyler yetiştirmek için, çocukları basit konularda kolaycılık adına bu türden yanlış algılara yönlendirmemek gerekir.
türkiye'nin hayrına ve türk futbol severlerin akıl ve ruh sağlığına katkıda bulunmuştur.
dünya kupası eleme maçlarında gördüğümüz, milli takımın performansıyla mı gidecektik allasen dünya kupasına. sonra sinirden depresyon geçirecektik ülke olarak.
belki bir sanrıdır ama aynı zamanda doğal da bir sanrıdır bu. genel gözlemlere dayanarak, çoğunluk üzerinden değerlendirme yapıldığında kafada oluşan alman portresi budur hocam. şimdi yemeyelim birbirimizi.
mesela her türkü sarışın mavi gözlü ve iki metre sanmıyoruz? düşündünüz mü hiç?
ben düşündüm çünkü böyle sansak millet bize götüyle gülerdi.
ortadoks mezhebinde bir çeşit akım. staretzlikte staretz ünvanını kazanan dini lider, müritleri üzerinde sonsuz bir tasarrufa sahiptir.
fakat staretze karşı, bu koşulsuz teslimiyette, bir zorlama yoktur. bu inanışa göre çünkü bu bir görevdir ve istenilerek yapılır.
işin ilginç tarafı tüm hristiyanlık olmasa bile bu dogmaya en yatkın olan ortadoksluğunda bunu kabul görmüş olmasıdır.
tüm bunlar ve staretzliğin ortadoğu kökenli bir hristiyanlık inancı olduğunu düşündükçe nedense aklıma hasan sabbah ve haşhaşi tarikatı geldi. hangisi daha eskidir bilemem. hasan sabbah ve haşhaşiler konusunda otorite değilim. sözlükte bu konuda bir çok yazar var merak eden arar okur.
fakat haşhaşilikte bir tür dini tarikattı. assassin creed oynadım ondan biliyorum.
her iki tarikatta da lidere olan öl de öleyim, kal de kalayım mantığı hakim. bunları düşündüğümde haşhaşi tarikatının ot çekip millete dalan terörist bir oluşum olduğundan şüphe etmeye başlamdım. aynı toprakaların benzer kültürleri olduğu için biri diğerinden etkilenmiş ve haşhaşilik daha bir dejanere edilmiş olabilir. zaten dinler arası böyle bir kültür etkileşimi her zaman söz konusudur. mesela dejanere edilmiş şeriat anlayşında hamurabi kanunlarının izlerine rastlamak gibi.
hayatının geri kalan kısmını yine aynı şekilde bir aksiyon sever olarak devam ettirebilecek kişidir.
çünkü aksiyon sineması ile boş beleş hareket yapmış olmak için saçmalamak arasında bariz bir çizgi vardır.
işim bittiği zaman, robe de chambrelı, smokinli, pipo içen, bourbon ve sherry türünden viskiler, cabernet sauvignon üzümlerinden elde edilmiş şaraplar tüketen centilmen erkeklerin ve fransız kadını zerafeti taşıyan, ince uzun bacaklarını diğerinin üzerine atmış cemiyet içerisinde sohbete katılan tasvirinde yahut şöminenin önündeki ayı postunun üzerine sere serpe uzanmış balzac okuyan datlı bayanların varlıklarını muhafaza ettikleri, kuş cıvıltılarının, nehrin ezgilerine karıştığı, alabildiğine mavi ve yeşil, pek bir elitist, entelektüel, sanat ve genel kültür abidesi, sırf ntv de gani müjdenin sunduğu denizde hayat proğramının seyredildiği cennet gibi bir yer haline dönüşecek bir köhne mekan.