kitapta toplumların geçmişten beri inanıp zamanla unuttukları mitolojik tanrılarla, günümüzün medya-teknolojik v.b. tanrılarının savaşı anlatılmaktadır. mitolojik tanrıların tarihçesini bilmeseniz bile kitap yine de akıcı ve sürükleyici diliyle alıp götürür insanı. ama yine de kitaba başlamadan önce bu tanrılara göz atarsanız okuma zevkini iki katına çıkarabilirsiniz.
olay örgüsünün arasına yerleştirilmiş mini hikayeler vardır ki, sanırım bunlar arasından beni en çok etkileyen newyorkta taksicilik yapan bir cin hakkındadır.
şu an için (isabetli bir kararla) dizisinin yapılacağı kesinleşmiş ve yapımcılarının arasında bir adet tom hankste bulunmakta. yamulmuyorsam dizi 6 sezon sürecek ve tek kitap diziye yetmeyeceği için neil geiman 2. kitabın hazırlıklarına başlamış durumda. şimdi iş 2013'ü beklemeye kaldı.
şu an hala kendi internet sitelerinde konser verecekleri şehirler arasında istanbul yok. sevincem sevinemiyorum,üzülcem üzülemiyorum, kaldım arada...arkadaşım kesinleştirin artık şu konserinizi, üzmeyin bu garipleri, gözümüz açık gitmesin...
"sen ne tatlı, tavşanla geyik arası bişeysin, besleyeyim mi ben seni evde?" demek istediğimdir. o nasıl bir karizmadır, o nasıl bir oyunculuktur, o nasıl bir imdb'de bak bak bitmeyen oyunculuk özgeçmişidir...dizi olarak en son being human'ın usa versiyonunda vampirlerin başını canlandırmıştır. kadınların efendi adam yerine piç adam tercihlerini haklı çıkaracak düzeyde kötü adam performansı sergilemektedir. takip listemdesin jacob...
bir kadın olarak gayet zevkle seyrediyorum arkadaşım. hatunlar aşmış gitmiş zaten. e güzele bakmakta sevap, kadın-erkek ayırmamak lazım. ama işte babanızla seyretmeyin, o kötü oluyo. sevgilinle/kocanla seyret, babanla seyretme... hele hem baban hem annen varsa yanında, kaç ordan kesinlikle. bi de baba aç gözlerle o hatunlara bakarken annenin huysuz bi şekilde trip atmasını izlemek..ovvv...ben yüzüme soğuk su çarpmaya gidiyorum...
altın kelebek ödül töreninde, ödül konuşmasını yaparken meşhur yastık muhabbetini ona ödülü veren ayşe arman'ın onunla yaptığı bir röportaj sonrasında abartarak çıkardığını açıklamıştır. alttan alta da laf sokuşturmuştur sağ memesinin yanağında dövme olan ayşeye. afferin kız, aslında bihterin ruhu yok bunda, sevimli,güleç bişey. erol taş muamelesi görüyo işte. yazık lenn...
"Ay kıyamaam! Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem "Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa," şeklinde pedagojik bir açılım yaptı. "Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız," cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti."
anlamsız derecede bomboş geçen ve ileride boş geçen diğer günler için deli gibi pişman olup hepsini tekrardan toplayarak bir "boş geçen günleri değerlendirme takvimi" yapma isteğimi doruğa çıkaracak bir gündü bu gün...
Biz ki klavye başında "facebook" üzerinden milliyetçilik yapan,
lakin bunu yaparken facebook'un sahibi "mark zuckerberg"in yahudi olduğunu görmezden gelerek hala hesabını kapatmayan ve etrafa laf yetiştirmeye çalışan,
aslında gayet güzel düşünülmüş, sevimli, sonu da esprili biten bosh reklamıdır. lakin erkeklerin mutfakta bu kadar temiz ve düzenli çalışma olasılığı gayet düşük olduğundan inandırıcılıktan uzaktır kanımca. mutfakta bembeyaz üstelik, breh breh breh...
hadise'nin reklam sonundaki "göz kırparak seksi olma" olayı gayet abartılı olmuştur, ki zaten hadise'nin nesi abartıdan uzak sadeliktedir, diye sorası gelir insanın, sorar da...
60 yaş üzeri izleyici kitlesini fanatik bi şekilde kendisine bağlayan yarışma.
kendi dedemden misal vermek isterim size. ne zaman dedemlere oturmaya gitsem, hoşbeş hal hatır'dan sonra sorduğu ilk şey: -izliyo musunuz acun'un yarışmasını?(beni ve arkadaşlarımı kastederek)
-yok dede,öyle oturup izlemiyoruz, arada öyle işte denk gelirse...*
-geçen gün şu saftirik bi kız var ya, o yarıştı, sonuna kadar kırmızıyla gitti, en son bi maviyle bi kırmızı kaldı, çok istedik kızın almasını, ihtiyacı varmış, gitti kutusuna, kutusundan da mavi çıktı, e bre kızım dedim, teklifi kabul etseydin ya...izledin mi o bölümü??
-yok dedecim işte, ben pek bakmıyorum, o bölüme de...*
-acun da zeki çocuk, ama vermek istiyo artık 500'ü, geçende söyledi zaten...v.s. v.s.
hayır tamam bu yarışmayı oturursun evinde, meyveni yerken, çiğdemini çitlerken seyredersinde, tatile gittiğin zaman akşam otel odasına kapanıp oturup ciddi ciddi de izlemezsin be arkadaşım.***
benim burda küçük bir örneğini verdiğim bu konu sosyologlar tarafından araştırılmalı, hem de ciddi bir şekilde...***
schweppes'in "senin hikayen ne?" sloganıyla, şimdilik beş kısa filmden oluşan festivalidir. filmler reklamlardakinin aksine korkunç ya da ürkütücü değil, kimisi dram,kimisi komedi,kimisi gerilim gibi çeşitli türlerden oluşuyor. http://www.schhh.com.tr adresinden filmleri izleyebilirsiniz. ayrıca bu sitenin gayette hoş bir web tasarımı var. filmleri izledikten sonra bi iki tek atmak ya da yorum yapmak için bar'a geçebilir ya da kendi hikayenizi anlatabilirsiniz.
--spoiler--
magnifique
filmin yönetmeni: james pilkington
beş filmin içinde hafiften absürd bir komedi olarak ön plana çıkıyor. gayet sıradan ve hiçbi albenisi olmayan bi adam'ın penis'inin "ilginç bir özelliğiyle" önce hoşlandığı kızların, sonra ülkedeki bütün güzel kızların,sonra kızların annelerinin, en sondada kızların babalarının,bu ilginç özelliği keşfetme serüvenleri anlatılıyor*. filmin konuşma dili fransızca.
consequence
yönetmen: noah marshall
filmimizin baş kahramanı zengin, güzel bi evi ve deyim yerindeyse taş gibi bi eşi olan ama bütün bu zenginliği kanundışı yollarla edinmiş bir adamdır. bi gün sokakta bir çocuk çetesiyle karşılaşır ve o anda aklına çocukken yaşamış olduğu -ve belkide bütün hayatını etkilediği- bi anısı gelir. buz dolu bi bardak shweppes eşliğinde(valla izlerken çok fena canım çekti*)o an kendisine panik atak yaşatan dram dolu çocukluk anısını bizde izleriz*.
filmin konuşma dili ispanyolca.
finders keepers
yönetmen: melanie bridge
hiçbir konuşma olmaksızın, başroldeki oyuncunun mükemmel performansıyla öne çıkan sessiz film. birbirini kesen yollar nedeniyle dış dünyayla bağlantısı kesilmiş, hayvan dolu çiftliğinde yaşayan ürkütücü ve belki biraz da yabani bir adam...çok sevdiği hayvanları otobanlar yüzünden her gün teker teker ölmekte. yabani adam bu kazaların meydana gelmesinde rolü olan "nedeni" bulduğunda ise ne mi olacak?? schhh...**. filmin en güzel yanıysa shweppes logosunun, diğer filmlere kıyasla bu filme daha iyi yedirilmesi.
jet black
yönetmen: kezla barnett
kiralik katil jet black, son cinayetini işlemiştir ve yorgunluğunu atmak için kapanmak üzere olan bir bara girer. bardaki tek kişi olan çekici garson kızla jet black arasında gerilimli ve erotik bir etkileşim başlamıştır. jet black başlar cinayetlerini anlatmaya..."zaman" ve "suç" olgularını ilginç bir dille anlatan filmin sonu ise şaşırtıcı ve sürprizli bi son. konuşma dili ingilizce.
signs
yönetmen:patrick hughes
belkide beş film arasında insanın içini en çok ısıtan,"bazen ihtiyacımız olan tek şey işarettir." sloganıyla yola çıkan romantik-komedi film. baş kahramanımız evden işe, işten eve giden, hiç arkadaşı ya da sevgilisi olmayan ve bu durumdan çok sıkılan mazlum,sakar ama bi o kadarda sevimli bi gençtir. bi gün ofisteki penceresinden,tam karşı binadaki ofiste çalışan ve masası aynı onun gibi pencere kenarında olan tatlı bi kız görür. ve hiç konuşmadan ya da yüzyüze tanışmadan pencereden pencereye yazışmaya başlarlar.
--spoiler--
Hanife Çetiner, izmirin ünlü modacılarından biridir. emekli resim ve ev ekonomisi öğretmeni olup, uluslararası bir moda tasarımcısıdır.1964 yılında ilk miss turkey'i giydirdiği ve yıllar boyunca aldığı ödüller sayesinde "ilklerin modacısı" olarak tanınmaktadır. yaptığı miss turkey tasarımlarınde genelde osmanlı temasından yola çıkarak geleneksel kostümler hazırlar. Ayrıca, izmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü danışma kurulu üyesidir.