fakirliğin tek güzel yanı ; hiç bir güzel yanı olmadığının canlı kanıtı olmasıdır. yukarıda yazan romantik klişeler fakirliğe has değil, kişiye özgüdür.
dopamin ve serotoninin gereğinden fazla olduğu hastalıktır. işte bundandır ki sinapslarda sıkıntılar yaşanır ve kişinin beyni kendisine olmayan oyunlar oynar. merak edenler için biz-siz-onlar belgeseli bire bir dir:
kendileri benim çok sevdiğim "anlat istanbul" adlı filmine hayran olduğum gerçekten başarılı bir yönetmendir. Lakin "nar" filminin son dakikalarında _2 önemli karakter karışır_ hayal kırıklığına uğradım. çünkü canımı sıkan sözkonusu bölüm o kadar anlamsız ki ; inanın yeterince düşünmekle anlaşılıyor seyirciyi şaşırtmak için bazı büyük yönetmenlere özenip _misal: david lynch_ karakter oyunlarına girdiği ve bu tavrını temellendiremediği. kendileri aynı zamanda yüzüne "bak arkadaş zaten zamanında zeki ye yok işte futbol düşkünü adam sanatçı olamaz falan demiştin bu bağnazlığın birdi, seyirciyi salak yerine koyduğun güzel filmin çakma finali 2 oldu." demek istediğim senarist-yönetmendir.
söz konusu ders çalışma benim cuma günü girdiğim komite sınavı için de geçerliyse fosforlu kalem denilenin aksine şarttır. çünkü bahsi geçen sınavım da 3 hafta içinde toplam 40 tl lik not çıkmıştır. e kabala bi hesaba vursak yaprağı 5 kuruştan al sana: 800 yaprak o da etti mi 1600 sayfa. e eşşekler tepesice hocaların hiç "ahan da şura önemli bura önemli" dedikleri de yok. işte burda devreye fosforlu kalem giriyor. 1. sınıftaki okuma yarışlarındaki gibi hızla okuyacan notları önemli gördüğün yerleri çizecen sonra da sadece fosforlu yerlere çalışacan oraları okuyacan. _tabi vakit kalırsa, kalmazsa ne olur? ne olacak amına goyim alırsın benim gibi 30 u o başka_ not: 1600 sayfa olan 3 haftalık komiteyi inandırıcı bulmayan arkadaşlara kaynakça : tıp fakültesi 3. sınıf kardiyoloji komitesi
Ulan eş dost meclisinde woody alen diye diye adamların kafasının etini yiyen ben bile filmin abartıldığını düşünüyorum. Güzel mi? E güzel tabi ama vikipedinin ve bazı sözlüklerin 3-5 holivud eleştirmeninin sözlerine bakıp annie hall un woody nin başyapıtı olduğunu iddia etmesi canımı sıkıyor. Yok eğer hassasiyet ikili ilişkiler üzerine aforizmalar ise al sana "love and dead-1975" .
Entel görünmekten korkan kendi halindeki standart insandır;
Telefon calar -afsın arıyor...- telefon açılır:
Afsın- napan la?
Ben+ oturyom ortak
-boş boş oturyon yani?
+ya takılyom işte
- nedemek takılyom, takılılır mı la evde oturup!
+ film izliyodum ortak
-heee desene öle, ne izliyon?
+ öle bi film işte, sen neapıyon? ( konu değiştirilmeye çalısılır)
- adı yok mu la filmin!? (Konu değiştirilememiştir)
+ burjuvazinin gizemli çekiciliği (utana sıkıla söylenir)
-izleme la öle entel dantel film, ömür gedik mi olcan la başımıza. 5 dk gelyom oturak iki laf edek
+ kem küm kem küm kem...
-cut! (Telefon kapatılır, afşın 5 dk de kapıda, film yarı kalır)
her komitenin hemen öncesi "artık hergün okula gideceğim günü gününe çalışacağım" demekten vazgeçmişimdir. hep yalan oluyo zaten artık kendimi kandırıp rahatlayamıyorum.
ali ağaoğlu nun parayı 4-5 sene inşaatta çalışarak! sanat öğrenerek!!! kazandığını söyleyerek, alın teriyle zengin olduğunu iddia eden arkadaştan çıkmış anlamsız başlıktır.neden mi anlamsızdır? çünkü arkadaş, sözkonusu beyfendinin marmara depremi öncesi yaptığı çürük konutlarla kaç kişinin kanına girdiğinin farkında değildir.
sınav sabahı hava aydınlanmaya başladığında sıçtın mavisi olarak da adlandırılan gökyüzündeki siyah-mavi geçişini farkettiğin andır. ama ben yine de bu anlarda kendi kendime daha çok "ahan da yarrağı yidik" demeyi tercih etmişimdir.
öldürmeyen acı güçlendirmez olum insanı, inanma böyle entel yalanlara! öldürmeyen acı daha da nefret ettirir hayattan. "lan bari bu sefer ölseydim de kafam rahat edeydi" dedirtir adama.
Eski aşkıdır. O an gerçekleşmiş komik bir duruma en içten duygularıyla katıla katıla gülen ama kahkaha atarken bile dikkat çekmemek için çok ses çıkarmamaya çalışan aşık bir çiftin hatırlattıklarıdır.
sokakta sümüğünü koluna silerek futbol oynayan çocuğun büyüyüp keman virtüözü olup borusan filarmoni orkestrası nda sigortalı işe başlaması sonucu karşı komşu ayten teyze nin altın gününde çay içerken misafirlerine yaptığı dedikodudur. hayatın gerçekleridir.
Bergman ın gitgide sindirilen sindirildikçe sevilen filmi. Hele bi tokat sahnesi vardır ki holywood ın testere gibi şiddet istismarı yaptığı filmlerdeki sahnelerden bile çok daha etkilidir, sıkıcıdır çünkü bergman olayları çekmez psikolojiyi çeker, duyguları çeker şiddeti çekmez acıyı çeker.
Piç in bayrak taşıyanıdır.zengin ve ukeladır. Hayat adına tek basarı onun için yattığı kız sayısıdır. Evlenene kadar kadar 100 tane kadınla yatar ama "evleneceğim kadın bakire olacak agaaa" der ve yıllar yılı sevgin kadar saygını da kazanmış iyi ve güzel aile kızını o kapar. Sana kalan ise karizma erkeğin 68. Yattìğı kızdır. iste kadınların karizma dediği piç budur.
Dün sabaha doğru basıma gelmis olaydır. Sevmek bunu söylemek çok güzel olması gereken bişey. Ama söledim reddedildim iyi mi oldu güzel mi oldu yok bok gibi bisey oldu özgüvenim acayip azaldı . E şimdi de kalktım geldim sabahın köründe parazitoloji dersine " kesin konağı kedi olan toxoplazma nın sexualitesi" ni dinliyorum. Niye mi? Sırf işte reddedildim ama bu beni yıpratamaz diye yalan söylemek için hareketlerimle. Yıprandım mi hem de nasıl. Pişmemiş etten gelen toxoplazma dan bile çirkin hissediyorum kendimi.
Her bölümü gibi; " yat yere yat yere yat yere" "toplayın şunları toplayın" nidalarından gecilmeyecek, sözde kahraman türk polisi yine mazlumları kurtaracak zalimlerin elinden ve tabi bu basarıyı polis şiddetini hatta terörünü meşrulaştırarak sağlayacaktır. Büyük bir mutlulukla o günü bekleyeceğim.
Bana yar olmayan devri devranın izzeti ikramını sikeyim
Yansın bu ibneler, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
Ben delimiyim?
Mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim
Verirse verir, vermezse leylayı da sikeyim.
N.T.