yıldızları göremezdik, iyi ki varsın. gerçi ankara'da kısmen görebiliyoruz ama olsun. yazlıkta, yazın zifiri karanlığında sahilde oturup gökyüzünü izlemek de güzel.
günlük yaşantımızda, birbirinden farklı iki anlamı olan bu iki kelimenin aslında bilimdeki anlamları birbirine çok yakındır. teori yada kuram, bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıyken, kanun, gözlem ve deneylerle iyi desteklenip kanıtlanmış matematiksel prensiptir. bu yüzden newton'un hareket kanunları'na teori yerine kanun deriz. çünkü basit matematiksel denklemlerle(f=m.a gibi) ifade edilirler. evrim ve biyolojinin çoğu, bu gibi kısa denklemlerle ifade edilemez, bu yüzden teori yada kuram denir. bilimsel bir kanun, bilimsel bir teoriden ne daha doğru, ne de daha iyi değildir. bir kanun, belli şartlar altında neler olabileceğini açıklarken, teori, nasıl olduğunu açıklar.
"la kak git, sen kimsin olom" diyenler şunu inceleyebilirler, tabi anlarlarsa.
hidrojen atomları ve bir kaç element dışında, vücudumuzdaki bütün atomlar, kemiklerinizdeki kalsiyum, genlerinizdeki karbon, kanınızdaki demir ve daha birçoğu çok uzun zaman önce güneş gibi bir yıldızda meydana geldi.
bu arada ilk olarak bahsettiğim hidrojen ve diğer hafif elementler, big bang'den hemen sonra oluşmuşlardır. günümüzden yaklaşık 13.7 bilyon yıl kadar önce
Google şirketinin adı "Googol" sözcüğünün yanlış yazımından türetilmiştir. Bu bilginin kaynağı David A. Vise'ın yazdığı Google'ın Öyküsü adlı kitaptır.
bazı erkeklerin bunu nasıl başardığını anlayamıyorum. ben kendimi ibne gibi hissederdim şahsen. bide erkeklerle mesajlaşanlar oluyo, onlar iyice midemi bulandırıyo. benim tabirimce internet ibneleri bunlar.
çünkü gece olunca yalnızlaşıyo insan. herkes yatağına çekiliyo, uyuyo ama sen kafanı dağıtıcak bir şeyler olmadan onu düşünüyosun. düşünme o kıçı başı devirdi uyuyo çünkü.
Ağrı'da yapılan operasyonlarda aralarında Halkların Demokratik Partisi Merkez ilçe Eş Başkanı Sadık Taşçı\'nın da arasında bulunduğu 8 kişi gözaltına alınmış.
kendi kendi yok etmesiyle olacak olaydır. bildiğin kanser gibiyiz dünya üzerinde.
gün geçtikçe daha çok tüketiyoruz dünyayı, doğayı. ama doğanın bi dengesi var ve onu bozdukça kendini yeniden rayına koyması gerekecek, bunun sonucunda büyük ihtimalle yok olacağız.
fizikle ilgilenenlerin uzun zamandır bildiği ama bir çoğumuzun belki de hiç düşünmediği bir konu.
doğada 4 temel kuvvet vardır, gravitasyonel, kuvvetli, zayıf ve eloktromagnetik. ilkini herkes bilir, ikincisi atom çekirdeğinin içerisinde olup bitenlerden sorumlu, üçüncüsü lepton-lepton, lepron-baryonlar arası etkileşmelerden sorumlu. Sonuncusu ise temelde elektriksel yüklerin birbirleri ile olan çekme ve itme'den sorumlu ve doğadaki tek itme de yapabilen kuvvet. Dolayısıyla, Newton'un 3. Yasasındaki tepki'nin sorumlusu bu kuvvet. Öte yandan, herkese lise ve üniversite de öğretilen atom modelleri gerçeği tam yansıtmaz. Yani demek istediğim, atomlar, zannedildiği gibi leblebi ya da fındığa benzemez. Çekirdek adı verilen bir baryon kitkenin etrafında elektronlar adeta, başı sonu olmayan bir bulut gibidir. Dolayısıyla, yanyana iki atom için, hangisinin elektronları nerede başlıyor, nerede bitiyor pek belli olmaz.
Bizim makro evrende dokunma ile adlandırdığımız olay, atomik boyutlu evrende pek geçerli değildir. Öte yandan, elektomanyetik orijinli kuvvetlerde, atomların birbirlerine bu anlamda değmeleri mümkün değildir. Hissedilen aradaki elektromagnetik itme kuvvetidir.
Şile’de dört kale vardır. Ama en tanınmışları Cenevizlilerden kalan limanda Ocaklı ada’nın üzerinde yer alan Şile Kalesi ya da Ocaklı Kale’dir. Ocaklı Kale kendisini diğer kalelerden ayrılan silueti ile Şile’yi tanımlayan simgelerin başında gelir.