şu hayatta yaptığım belki de en kronik ve de en büyük hatadır. okuduğum okulu, sevmeyerek de olsa çalıştığım işi saymıyorum. hayatımın en büyük hatalarını da hep bu sebepten yapmışımdır. hiçbir zaman bir başkasını dinleyip de "hmm, evet çok doğru bir karar oldu. iyi ki de onu dinlemişim." dediğim olmadı. her defasında " ulan ne uyuyosun milletin aklına? mal. kendin versene kararını. yanlış da olsa senin yanlışın olsun. bir başkasının değil." dedim. sonra kendime kızdım, küfrettim kendime. çok acımasız küfürler savurdum karakterime, zikrime fikrime. sıçayım.
başkalarını dinlemeyi bıraktığınız gün kendinizi gerçekleştirmiş olacaksınız. ben bunu bilir bunu söylerim.
itüsözlükte gördüğüm başlık. pargalı ölürse ülke elden gidecek zahir. nedir abi bu sözlüklerde dizilerden ekmek yeme akımı. pargalı ölürse ölücek. yani en fazla o olucak. senin dünyana bi katkısı olucak mı?
pargalı ölücek zaten. mına koyim. ölücek zaten lan.
bugün bazı seçilmiş insanların duyduğu o uhrevi sesten sonra, dedım yine mi bi'şeyler oldu.böyle tinsel,füsunlu filan. zaten bi video izledim milliyette,korkudan bayılıyodum. sert yaptırtmayın lan bana akşam akşam,cuma günü.
ooo! sbs ye, ygs ye hazırlanan yazar diye başlıklar açılmış ama bu yok? niye? sözlük yaş ortalaması düşük de ondan mıdır acaba? her neyse, kpss'ye girip memur olma hayalleri kuran biçare, mazlum, müzmin mağdurdur kendisi.
ama onları rastgeldikçe, gözlemledim; ara ara çalıştıkları konuları sözlüğe taşıyorlar. misal:
olabilir. doğal. nasıl troll diye adlandırdığımız bu arkadaşlar insanların sinir katsayısını artırmak için mesai harcamakta bir beis görmüyorlarsa, bu arkadaşlara saldırıp da prim elde etmeye çalışmakta da bir zarar yok kanımca. bu da bir nevi trollük.
küçükken, altı-yedi yaşlarında yani, beslembe çantamda, eğer annem o gün için bi'şeyler yapamamışsa, her daim meyve suyu ve poğaça olurdu. işte o günlerde, bu iki besini bir arada tüketince bünyemin bunu daha fazla kaldıramayıp mide bulantısı olarak tepkimesi durumu.
edit: "beslembe" demişim lan. oha. "meyme suyu" da diyeydim bari .
kim elini kaldırırsa dayanamayıp yaptığım eylem. kim olursa olsun ama. acaip derecede mağdurum lan. şu hani,yardım kampanyası ve sair ayağına gaste satan gençler var ya, heh işte onlardan biri yolumu kesti. "merhaba!" dedi. "merhaba , dur dur greenpeace mi? " diye sordum. "yok, yok." dedi.dedim "dur ben seni çıkarıcam bir yerlerden." "nereden?" dedi. hah buldum bir yardım kampanyasıydı neydi adı unuttum ama dedim. hemen döküldü, "engelliler için yardım topluyoruz. gaste satıyoruz. sattığımız gasteler sayesinde de bize burs veriliyor." kaç lira gaste dedim. 3 tl gaste, kredi kartı no'su yok, banka hesabı yok dedi. dedim benim üstümde nakit yok. greenpeace'çilerin elinden kredi kartım yok diye kurtuluyorum . bu gurnazın elinden de ancak nakit param yok diyerek kurtulabilirdim. "o zaman neden gastenin fiyatını sordun?" dedi. ben de durur muyum lafı yapıştırdım tabii, "çünkü 3 tl'den az naktim var şu an yanımda." dedim. "çok açık sözlüsün.teşekkür ederim." derken elini kaldırdı. ben de o esnada çak bi beşlik yapacak sandım ve çaktım. neyseki elimi havada bırakmadı, çaktı. ama rezil oldum. hiç bu kadar utanmamıştım.
hep buluşulacak kişi tarafından ekilen bahtsız arkadaştan bahsedilmiş. ben diyorum ki, onun kadar, eken tarafın da hüzünlü bir yanı var. bir kere her şeyden önce "bunu karşı tarafa nasıl söylicem lan?" stresi altında ezilen naif bünyesi... off. yarab, nasıl üzücü. "ortalıktan toz olayım ben iyisi mi, bugün hiç gözükmeyeyim kendisine. bi meşazınan halledeyim işi. soora alırım göynünü." durumları filan. yerim seni. sen çok tatlı bir şerefsizsin. öbtüm çok.
en az ağaçta kalan top kadar hüzne boğan toptur. bir de mahallede halı yıkanıyor ve yollar ıslaksa... ayağını uzatıp da topu alamayan o çocukların trajik durumu daha da hüzünlüdür. püü. allah kahretsin seni halı yıkayan gomşu teyze.
ehe. öncelikle björk hayranlarından özür diliyorum. destuuur.evet.
muhtemelen björk hayranı tarafından yapılması muhtemel bi harekettir. yapacak bir şey yok. çok fazla dinlerseniz björk , bu şekilde kusma ihtimaliniz de yüksek. kızmayın aa..
utangaçtır, sümsüktür, 'millet ne der lan?' diye içinden geçirip dünyayı kendine zindan eder bu kuruntular sebebiyle. niye di mi, almak zorunda mısın? hayır abi, tabii ki almak zorunda değilsin. ama o öyle düşünmez ki. o naif insan mağazada adım attığı her bir metrekare için, dokunduğu her kitap, her müzik cd'si, her cep telefonu ve bilgisayar için bi kira/ dokunma bedeli ödeyecekmiş hissiyatını atamaz üzerinden ve girmişken, ihtiyacı olmasa dahi bir müzik cd'sidir, efendime söyleyeyim, bi mause(kıçına sokacak, evet.), başka.. bir usb(1gb.bulabilirse artık.) alma yükümlülüğü hisseder kendinde ve yoktan yere kendini borç harç altına sokar.
acıyorum lan . kendime ve böyle insanlara. üzülüyorum daha doğrusu. yahu bu kadar da olmaz . girip müşteri temsilcisi mi ne var, ona bi soru sordum bilgisayarımın adaptörüyle ilgili. ondan sonra biraz mağazayı dolaştım. dolaşırken de, kitaplara, cd'lere baktım. kulaklıklara filan baktım. sonra cd bölümüne tekrar geçtim. bir 15 dk da orada takıldım. kitap bölümüne geçip azıcık da orda debelendim. içim içimi yiyordu arkadaşlar. bi'şeyler almadan çıkamazdım. yani cebimde üç kuruş param kalmıştı ama ben bu mağazadan bi çöp almadan çıkarsam gururum incinirdi. yediremezdim lan! sonra gittim en ucuz cd'lerden birini aldım. bizet'nin carmen suiti. evet. hoş bizet'yi severim ama. yani. nebleyim aldım işte. böyle bir emele alet olmasına da üzüldüm bizet babanın. her neyse. mevzuu bir mağazaya girdiğimde bi'şey almadan çıkamamam ve bütçemin bundan olumsuz anlamda etkilenmesi. evet. çok müşgülpesentim. mağdurum.
bir de dilinizi ısırdıysanız akabinde, uff, acısından durulmaz. fekat ağlarken radyoda çalan şarkıya bilinçsizce eşlik etmekten daha vahim değildir. küçüktüm sanırım annem bir yere gitmeme izin vermemişti. misafir odasına geçmişim böğürüyorum amiyane tabirle. alt komşumuz , beni 3 yaşıma kadar büyüten, ağzıma bile tüküren-kendisine benzemem içinmiş.- şükran teyzem geldi şaşkın şaşkın baktı bana. radyo da kral fm ha. annem damarcı ne yazık ki. yanlış hatırlamıyorsam orhan baba çalıyor. "hatasız kul olmaz. " ben annemi şikayet edecekken ağzımdan "hatasız kuul olmaaaaazz.." çıkıvermedi mi.. ne saygınlığım kaldı ne şikayet edecek yüzüm. ver gerisini sen düşün. herkes kahkaha attı tabii. rezalet.
ekşi olsun, uludağ olsun, itü olsun... hepsinde var bu durum. baya da oylanıyor, okunuyor filan. baya baya hem de. şaşırıyorsun tabii. adam, başka bir başlıkta , gündemle ilgili bi yorum yapmış misal, ya da çok değişik bir konuda fikrini beyan etmiş, o okunmuyor; ama dizi yorumları okunuyor. ilginç bir durum doğrusu.
bir de dizileri sözlüklerden takip eden güruh var ki onlara hiç değinmeyeceğim.
son bir haftadır asabım bir hayli bozuldu. siteye girip sonuçlar sekmesine tıklarken içinde bulunduğum istemsiz durum bu. sınavlarda boğulasınız işallah. kağıtla kesilesiceler.
aslında başlık açılması ne kadar doğru bilemediğim davranış. hani bunu yapan şöyledir, nokta koyan böyledir de diyemiyorum. sırf can sıkıntısı amk. başka bi'şey değil.