hayatta her şeye çok fazla anlam yüklediğim doğrudur. ne yazık ki. senin yaptığın en küçük harekete de onlarca anlam yükleyip, elimin ayağımın titremesine engel olmaya çalışıyorum mesela şu anda. edebiyat parçalayamıyorum maalesef ama geçirdiğimiz onca zamana ne anlamlar yüklemişim ki, senden sonra (nedense senden sonra diye cümleyi devam ettirmek ya da senden sonra'lı cümleler kurmak benim gülmemi getiriyor.) hiçbir şeye anlam yükleyemediğimi, bütün dikkatimi sana yoğunlaştırmış olmamın beni ciddi manada yorduğunu farkediyorum.
özlüyorsun belki. ben de özlüyorum. ve evet, hiçbir şey yapmayacaksın. yapmayacağız.
tarihi osmanlıya kadar dayanıyor bu mekanın. ama benim takıldığım bi nokta var. cezaevi ya hani. abi ev dediğimiz ortam sıcak olmalı her şeyden önce, huzur barındırmalı o ev, ulaşmak için koşaradım çıkmalısın işten, sokakları, insan yığınlarını adeta yara yara arşınlayarak ardında bırakmalısın eve ulaşmak için. yuvana. cezaevi kelimesi, yani bu tamlama, benim canımı sıkıyor nedense. hiç huzurla eşit anlama gelen yer ceza ile yanyana anılır mı?
açık konuşmak gerekirse, çok özlüyorum. her şeyini, yaptığımız her şeyi, beni kızdırmalarını, kavgalarımızı bile. nedir bu sevgi madeninin kaynağı çözebilmiş değilim.
hayır, kendime de bir yandan üzülmüyor değilim. o kadar ötelen, hatta bütün irtibat koparılsın, adam kaçtı anlatabiliyor muyum, sen hala onu düşün. yaptıklarınızı düşün. unutmamaya çalışmalar filan ergenlik külliyen. aptallık. ama olmuyor işte anlatabiliyor muyum?
insanlar bazen yorulur. evet. insanlar bazen nefes almaya ihtiyaç duyar. sürekli dibdibeysen hele, hani bi noktadan sonra gerçekten bitersin. ama sonra şarj olamaz mıyız. olamaz mıydık. bilmiyorum. olmalıydık bence.
selam itü sözlük anahtarımı içerde unutmuşum. biraz burada soluklanayım dedim. kar yağacakmış len. ben de ardahan'a gideceğim bu haftasonu. bi yanım delidolu kar yağsın istiyor diğer yanımsa kim taşıyacak kazak, manto vs diyor. neyse. umarım elim boş dönmem fotoğraf namına.
bi sürü bişiler, olaylar olmuş. hiç okumuyorum haber maber yaa. çok sıkıldım türkiye gündeminden artık. ne bok olacaksa olsun da diyemiyorum ama sıkıldım be ağbicim. cidden daral geldi bana.
hoşlanılan kızın sırtına tekme atmak diye bi başlık gördüm şu an sol framede. tüm dikkatim dağıldı yemin ediyorum. öyle başlık mı olur lan? fanteziye gel anasını satiyim. hadi hoşlanılan kızın sırtına şaplak atmak olsa bi nebze kabulümdür. ama tekme atmak? hayvan mısınız afedersiniz. abo.
bir de beyaz tvyi izlemeyin rica ediyorum. ya da izleyin lan gülersiniz azcık.
tüh be böyle bir yazar varmış. takipçi listemde kendisi. ama silik. takipçilerim bile silik amk. ne biçim bi insan oldum ben böyle. yarab! duy sesimi. bu başıma gelenler reva mı?!
özlemiyorum. hatta öyle kızıyor ve kendinden uzaklaşmaya çalışıyorum ki ne sen sor ne ben söyleyeyim. bir kere aşırı derecede sinirli. bir psikologa görünmesi şart. olur olmadık şeylere kızıyor. kızdığı şeyle alakalı olmasanız bile size de kızıyor. yakar top gibi. buldozer de diyebiliriz. önünde etrafında ne varsa bir vandal gibi adeta yıkıp geçiyor. sonra... beceriksiz. çocuk yetiştirmekten bihaber. tamam bizi bu yaşlara kadar getirmiş ama ben yetiştirdiğini düşünmüyorum. benin bu yaşa gelmem biraz da fizyolojik yani. yapacak bi'şey yok. ölemeyince büyüyorsun. saçmaladığımı düşünüyor olabilirsiniz ama tam olarak böyle düşünüyorum.
iki buçuk yıldır konuşmuyoruz, aynı evin içinde. ben odama kapatıyorum kendimi, o da elinde kumanda sözüm ona haber programlarını izliyor, türkiye'de ve dünyada neler olup bitmiş takip ediyor.ama çocuklarının psikolojik travmaları ne alemde bilmez. umurunda değil bence de artık.
neyse lafı uzatmamın sadece içimi boşaltmaya faydası var ama boşalıyorsun bu adam tekrardan dolduruyor. yapacak da pek bir şey yok gibi. yine de benim babam. değil mi? maalesef. kan bağı denen illetten nefret ediyorum.
insana çok tuhaf hissettiriyor bak. hümanist bir insanım. yani kısmen. kendimce hümanistim diyeyim; hiçkimseye önyargıyla yaklaşmam herkesi kucaklarım. ne kolpa bi açıklama oldu yahu bu. önyargıyla yaklaşmak bence en büyük zülm en büyük katliamdır bana göre insana yapılan. her neyse efendim ne diyorduk? takip edilmek. insana kelimenin tam anlamıyla tuhaf hissettiriyor. kendisine yabancı duygular, anlatabildim mi?
daha geçen gün eminönü'nden karaköy'e ordan tekrar eminönü'ne doğru yürüyorum. eminönü-karaköy delisiyim ben öyle boş zamanımda eminönü-karaköy seferi yapıyorum aklsfjaf. hah neyse. böyle hem yürüyor hem de fotoğraf çekmeye çalışıyorum, cidden çalışıyorum ama aç parantez sokakta, elinde yarı-tam profesyonel makineyle dolaşan birine rastlayan insanlar öcü görmüş gibi bakıyorlar maalesef birçok sebepten ötürü bu hale gelmişler o bambaşka bir tartışma konusudur kapa parantez, böyle yürürken de yanımdan bir adam geçti kulağında telefon. bi an kesiştik. sonra ilerlemeye devam ettim ben. galata'ya doğru ilerliyorum. ensemde birinin bakışlarını hissediyorum bi yandan da ama öyle çok da şeyapmıyorum, hissediyorsun ya biri seni dikizlediğinde, neyse sonra bir böyle varla yok arası bi ses, "meraba" dedi biri. oralı olmadım yine. ama farkettim az önceki telefonla konuşan adamdı o. hala beni izlemeye devam edince, döndüm kendisine " buyrun bi'şey mi soracaktınız ?" dedim. bir problem mi var kardeşim babında. "isminiz denn... ayşe mi isminiz? bi tanıdığa benzettim de." dedi. yok dedim ismim ayşe değil. kusura bakmayın, rahatsız ettim dedi, mühim değil dedim yürüdüm gittim. köprüdeyim. efendim orda da takıldım biraz. telefonla konuşurken birden kafamı çevirdim bir de ne göreyim.. adam orda köprüde, oturmuş beni bekliyor hayvanat. bi sinirlendim, bi sinirlendim. ulan dedim bi kez de normal birine rastlayayım arkakadş istanbullu hep mi zırdeliye bağlar anlamadım ben bu işi. önünden yürüdüm geçtim sırıtıyor adam da. manyak mıdır nedir. içimden de bi polis görürsem şikayet edeyim bari diyorum. ki polisleri de sevmem. bu adama karşı içimde önlenemez bi öfke peydah oldu. sapık mıdır, deli midir divane midir neyse artık böyle topuklu aykabım olsa kafasına kafasına vururdum. o derece sinirlendim. stres oldum.
hasılı, çok uzattım farkındayım, takip edilmek benim bünyemde, böyle sinir stres meydana getiriyor. böyle dövesim filan geliyor takip eden insanı. o zaman rahatlarmışım gibi geliyor, her şey çözülecekmiş gibi. bilmiyorum. böyle işte.
sabah kalkıyorum. işe geliyorum. işte bikaç işimi halledip saat daha 10u vurmadan sözlüğü açıyorum ve sözlükte "başak burcu erkeği" başlığına bi'şeyler çiziktiriyorum ya ... ardımdan büssürü insan, abartmıyorum 10 tane vardır, büssürü şeyler yazıyorlar ya lan. çok ilginç. ben geyiğine yazmıştım hadi, milletin yazacak ne çok şeyi varmış arkadaş.
google'a sorulan dahiyane sorulardan yalnızca biri. ama bazılarımız geliyor burda başlık açıyor efenim. garip. başlıkların soru şeklinde açılamayacağından bihaber midir nedir diye düşünmeden edemiyor insan.
o değil de nerde yanyana iki yaşlıca dayı görsem aklıma türlü fesatlıklar geliyor. gelmiyor değil.
yeri gelirse öder, yeri değilse ödemez. her zaman ödemez. ama her zaman da ödetmez. öyle bi kız sevgilidir işte. vay be... ne kadar şairane bi cümle oldu.
açıkcası ciddi bi oluşumdur, daha aktif iş bağlantıları vesaire kurarım diye düşünüp hesap oluşturduğum bir yer. ama bu hafta şöyle tartışma konuları olduğuna dair tarafıma mail geldi-imla hataları ile olduğu gibi aktarıyorum-:
"BiLiM ve ŞiiR..."(büyük punto ile yazılmış.)
"Sizce de öylemi ?"
"KADINIM iŞTE.."
"Biz Türkler kültürel ve ekonomik devrimimizi yapamadıgımız müddetce,diğer devletlerin kültürleri ve ekonomileri karşısında ezilmeye mahkum olacagız demektir.Edebiyat YAPARAK KALKINAMADIK"
başlıkları açan kişilerin ünvanlarını görseniz şaşırırsınız. kasjkahfklahfahf.