yıllardır düzenli olarak tekrarlanandır. ilkokulların hazırladıkları 23 nisan gösterileri sırasında mutlaka yağmur yağar ve çocuklar kaçışmaya başlar. bu sene de bekliyoruz efenim yağmuru.
mahalledeki her çocuğun türlü türlü oyuncağı varken onun üstünde doğru düzgün kıyafeti bile yoktu. ne diğer çocuklar gibi araba resimli kazakları, ne ışıklı ayakkabıları, ne de sağlam çorapları... gerçi yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesi vardı. 7 yaşında olmasına rağmen çürümüş dişlerini, yaz kış durmadan akan sümüklerini bile gölgede bırakan gülümsemesi ve kocaman gözleri vardı.
arada bir yan binadaki komşuları hatice abla, bakkaldan dönerken eline bir şeker tutuştururdu. kimi zaman ise camdan attığı para ile köşedeki bakkal yasin amca'dan günlük süt almasını isterdi. bakmak zorunda olduğu yatalak kaynanasına sinir olmamışsa paranın üstü ile istediği çikolatayı alabileceğini de söylerdi. bekir'in bütün sevinci bundan ibaretti. boş arsada koca gün futbol oynayıp üstü kirlenince anneleri bağırdı diye ağlayan çocukları bile kıskanırdı. çünkü annesi yoktu ve nerede olduğunu bilmiyordu. çalışıp çalışmadığını bilmediği bir babası vardı ama baba demeye bin şahit isterdi. kimi zaman eve gelmez, kimi zaman da bütün gün evde sigara içip bekir'in ciğerlerini önemsemezdi.
yavaş yavaş havalar soğumaya başlamıştı ve bu yaz da anlamadan sona ermeye başlıyordu. okulların açılmasına az kaldığı için mahalledeki bütün çocuklar anneleriyle beraber önlük, çanta alma telaşına girmişlerdi. bekir, yaşıtlarından duyduklarına göre bu sene okula başlayacaktı ama babasından bu konuyla ilgili hiçbir şey duymadığı için, bütün kışı zemin kattaki evlerinin içinde geçireceğini anlamıştı. akşamları okuldan çıkan çocukların, sokağın başından itibaren başlayan çığlıklarını duyacak ve koşuşturmalarını izleyecekti. sonra kömürlüğe gidip devletin dağıttığı kömürlerden alıp korka korka sobaya atacaktı ve rutubetten kokmuş battaniyenin içine girip sararmış tavana yansıyan alevlerin dansını izleyecekti. tam da o sırada sessizlikten yararlanıp odanın içinde gezinmeye başlayan fareyi görecekti ve yalnız olmadığına sevinecekti. bekir'e göre farenin de bu sene okula başlaması gerekiyordu. kendini bildi bileli o fareyi görüyordu evin içinde. hatta bazen gözüne daha büyük gözüküyordu ve buna bir anlam veremiyordu. aklına o farenin çıkıp eve diğer arkadaşlarını yolladığı fikri gelmiyordu.
ertesi gün erkenden kalkıp hatice abla'nın evine gitti. zıplayarak zile bastı ve merdivenlere oturup beklemeye başladı. beklemek bekir'in yapabildiği en kolay şeydi. kapı açılmayınca hatice abla'nın evde olup olmadığını merak etti ve kulağını kapıya dayadı. içeriden garip sesler geliyordu ve bu sesleri babasının geceleri eve getirdiği kadınların çıkardığı seslere benzetti. uyumaya çalışırken diğer odada çığlık atan ablalarının sesleri gibiydi. o bunları düşünürken hatice abla birden kapıyı açtı ve karşısında meraklı gözlerle ona bakan çocuğu görünce üstünü başını düzeltmeye başladı. bekir tam ağzını açacakken hatice abla " ben de seninle konuşacaktım " dedi. bekir neden demek ister gibi baktı ve hatice abla bunun üzerine " okullar yakında açılıyor. ee sen de kocaman delikanlı oldun artık. pazara gidelim de önlük, çanta alalım sana " dedi. bunu duyar duymaz bekir ağlamaya başladı ve hatice abla'ya sarıldı. ardından da hiçbir şey söylemeden merdivenlerden indi ve eve doğru koşmaya başladı. geldiğinde yünleri çıkmış divanlarının üstüne oturdu ve ağzını elleriyle kapatarak hıçkırıklarının duyulmamasını istedi. ses çıkarmazsa belki yaşıtı fare de ortaya çıkar ve okula başlayacağını söylerdi ona. bir ara sobanın arkasından hızla kara bir şey geçti ve bekir'in yüzünde bir gülümseme oluştu. fare çıkmasın diye odanın kapısını kapattı ve şarkı söylemeye başladı:
" hatice ablaa, hatice ablaaa. iyi hatice ablaaa, canım hatice ablaa. bekir artık kocaman delikanlııı, güzel hatice ablaa. bekir okul yolundaa yanında hatice ablaaa "
hem söylüyor, hem divanın üstünde zıplıyor hem de ağlıyordu. o an sevinçten biricik arkadaşı fareyi bile yiyebilirdi. iki saat boyunca şarkıyı söyledi. arada sözleri unuttu ve en baştan başladı. sümüklerinin tadı ilk defa bu kadar güzel geliyorduve koluna silmeye ihtiyaç duymuyordu.
birden kapı açıldı ve içeri hatice abla girdi. bekir ona da şarkıyı söyledi ve hemen yanına giderek elini tuttu. hatice abla, bekir'i banyoya götürdü. suların akmadığını bilmiyordu tabii. öğrenince de çocuğu kendi evine götürüp soydu ve poposuna bir tane vurarak banyoya soktu. bekir'in yüzüne su döküldükçe gözleri güzelleşiyordu, saçlarının siyah olmadığı anlaşılıyordu. ilk defa böyle güzel yıkanıyordu ve çikolatadan daha çok sevmişti bunu. yine meşhur şarkısını söylemeye başlamıştı. daha sonra aceleyle evden çıkıp pazarın yolunu tuttular. o günden sonra akşam güneşi güzele değil, bekir'e vurur oldu. pazara girdiklerinde bekir, bağıran amcalara özenip tekrar şarkısını söylemeye başladı. hatice abla onun bu kadar mutlu olduğunu gördüğünden susturmaya çalışmıyordu. önlük satılan tezgahın önüne geldiklerinde bekir yerinde duramıyordu. kıyafetleri denerken zıpladığı için bacaklarına vuruyordu hatice abla. zar zor önlük aldılar, ardından da çanta, defter, kalem. hatice abla akşam yemeği için salatalık, domates, patlıcan aldıktan sonra dönmeye karar verdiler. bekir'in sırtında yeni çantası, elinde önlüğünün bulunduğu poşet, yol boyunca koşuyordu. geldiklerinde hatice abla onu öptü ve o eve girmesini bekledi.
bekir eve girer girmez aldıklarını koltuğun üstüne fırlatıp bakkal yasin amca'nın yanına gitmek için tekrar evden çıktı. okula başlayacağını söylemesi üzerine bakkal amca, istediği bir şeyi alabileceğini söyledi. bekir etrafına bakınmaya başladı. en sonunda gözüne düdüklü bir şekeri kestirdi ve sarısından alıp çıktı. teşekkür etmeyi unutmuştu ve düdüğünü çala çala akşama kadar sokaklarda gezindi. mahalledeki çocuklar bir an için yeni bir arkadaşları olduğundan sevineceklerdi ama gelenin temiz bekir olduğunu farkettiler. sonra da umursamaz bir tavırla saklambaç oynamaya devam ettiler.
hava soğumaya ve kararmaya başlamıştı. bekir için bu kadar sevinç yeterdi, bu yüzden eve gitmeye karar verdi. önlüğünü giyip, çantasını takıp yarısı kırık aynalarının karşısına geçip kendini izleyecekti. bunu düşününce koşmaya başladı. eve girdiğinde ilk önce tuvalete girip sabahtan beri tutmaya çalıştığı çişini yaptı. ardından odaya girdi ama keşke girmeseydi.
biricik arkadaşı, bekir'in sevgisine layık değildi. onu kıskanmıştı ve önlüğünü, defterinin yapraklarını, çantasının fermuarını kemirmişti. bekir bu sefer bağırarak ağlıyordu. babasından dayak yerken bile bu kadar ağlamamıştı. düştüğünde de böyle acımıyordu yarası. bu sefer önlüğüne sarılıp ağlıyordu. ipleri sökülmüştü, yakasının üzerindeki desenler kaybolmuştu. bekir " nerdesiiin? " diye bağırmaya başladı. her gece beraber uyuduğu, aynı yaşta olduklarına inandığı fareye bağırıyordu. çoktan hıçkırıklara boğulmuştu.
bekir, okula gitmeden hayatı öğrenmişti. büyümek için okula gitmenin gerekli olmadığını öğrenmişti. bekir artık 7 yaşında değildi. elleri büyümüştü, ayakları büyümüştü ama kalbi daha da küçülmüştü. artık adam olmuştu ve adamlar böyle olurdu. bekir, sevmenin kötü olduğunu herkesten çok daha iyi biliyordu. üst komşunun kızı merve bile sevgilisinin onu aldattığını öğrenince bu kadar ağlamamıştı. babası, annesinin kendisini aldattığını öğrenince de böylesine içten ağlamamıştı.
bekir ağlarken uyuyakalmıştı. bir elinde yırtık önlüğü, diğer elinde en yakın arkadaşının kemirdiği silgisi... uyumuştu çünkü uyuyunca her şey geçerdi.
o bir anlık bakışmalar, parayı uzatmalar falan... neyse, kaptırdım bir an kendimi. evet efendim dolmuşta aşk başkadır, bir daha onu göremeyeceğinizi bile bile... ilk defa trafiği seversiniz. ilk defa gideceğiniz yere geç kalmak istersiniz. ta ki o " inecek var" diyene kadar çeşitli hayaller kurarsınız. ayrılık vakti gemiştir, bir aşk da böyle son bulmuştur.
kardeşle veya eve gelen misafir çocuğuyla oynamayınca oluşan durumdur. anne hemen diğer odadan gelir ve " oyna biraz nolcak" der, işte o zaman artık elinizden hiçbir şey gelmez ve oflaya puflaya oynamaya çalışırsınız.
ispanya' nın on yedi otonom bölgesinden en kalabalık ikinci bölge olan Endülüs' e bağlı; ispanya' nın güneyinde bulunan Almería eyaletine bağlı belediye.
bir Edward Bellamy kitabıdır. ilk olarak 1888'de ABD'de yayımlanmıştır. Amerika' da en çok satan romanlar arasında, Tom Amcanın Kulübesi ve Ben Hur 'den sonra üçüncü sıraya yerleşmiştir.
[1st verse:]
I was blue, just as blue as I could be
Ev'ry day was a cloudy day for me
Then good luck came a-knocking at my door
Skies were gray but they're not gray anymore
[Refrain:]
Blue skies smiling at me
Nothing but blue skies do I see
Bluebirds singing a song
Nothing but bluebirds all day long
Never saw the sun shining so bright
Never saw things going so right
Noticing the days hurrying by
When you're in love, my how they fly
Blue days, all of them gone
Nothing but blue skies from now on
[2nd verse:]
I should care if the wind blows east or west
I should fret if the worst looks like the best
I should mind if they say it can't be true
I should smile, that's exactly what I do.
[Havoc]
They wanna know, where the hood at, nigga we right here
Live in the flesh, with the Tec's and never scared
Them guns we holdin, claustrophobic, we'll let 'em air
Dump Dump, reloaded Amerikaz Nightmare
They wanna know, where the hood at, nigga we right here
Live in the flesh with the Tec's and never scared
Them guns we holdin, claustrophobic, we'll let 'em air
Dump Dump, reloaded the Amerikaz Nightmare
[Havoc]
Dogs, I think smarter, reach harder
slugs travel much farther
Nigga stompin' a Timberland wearing, face carver
With the box cutter, top gutter
I'll hover over you lames, Run for cover, into your brain (yea)
You did your thang but, not very good
And by the, looks of things, You can't come back to the hood
This is not a good look for you my nigga
Whats really poppin, Inquirin minds wanna know
How you rocking them, new guns, we cope those
In bulk, like we bought 'em in Cosco's
Don't get yaself murked, wet shirt
Said it first, hurry this that red alert
You ain't gotta get bucked to know that this led'll hurt
The sight of my Hammer, gotcha heart pumping
Nerves twitching, Eyes jumping, heads will roll
when the pound starts kicking
You be missing
Moms will be wearing that yellow ribbon
While I'm somewhere in the Caimen Islands, chillin, Nigga.
[Chorus]
They wanna know, where the hood at, nigga we right here
Live in the flesh with them Tec's and never scared
Them guns we holdin', claustrophobic, we'll let 'em air
Dump Dump, reloaded Amerikaz Nightmare
[Prodigy]
Yo You know we keep them big thangs ( big thangs )
That make dead people when we hit brains (hit brains)
It's a wrap for the sequel get yo whip spray'd (whip sprayed )
Tho I rather hit you walkin, get yo shit shaved ( shit shaved )
Plus showered up, talkin then we split, EY (woo wooo)
Wont catch me gun smokin, have the cops think
It was drugs that provoke it while we rollin, EY
Baby girl, I see you, can I get a taste
Of that thang, heard its lethal in a good way
Just so you kno I ain't the one that get yo clit ate
But hope you got a strong back, I'll make yo shit break
You'll be walking like a penguin for a few days
Yo Bitch, you know we got BIG CASH
Money fallin out our pockets, give you whiplash
When we drive past your projects, ain't nobody can stop us
Infamous they can't stop us, They want our spot
Yo fall back nigga we got this
[Chorus]
[Prodigy]
I got love for my niggaz, love for my niggaz
Love for my niggaz, got love for my niggaz
I bust slugs for my niggaz, slugs for my niggaz
Slugs for my niggaz, bust slugs for my niggaz
[Havoc]
Yo slugs touchin, medics will rush 'em
Jake dusting for Prints, make shift
Morgue made for you pricks
You know what stay on my hip, you know the hood that I rep
You know we dumpin' them clips
You in the valley of death
[Prodigy]
Get comfortable nigga, you runnin out of breath (outta breath)
Ya blood is spilling thru the sealing of the necks (of the necks)
Floor or have you flood the cement
Ouside somewhere on the streets, no longer in the flesh.