"Ömrümce o saf aşkını sînemde yaşatsam
Kirletmem onu kendimi hicrâna da atsam
Bezminde geçen bir geceyi bin yıl uzatsam
Doymam o güzel sînede ömrümce de yatsam..."
"Aşkın o sihirli elini hisseder gibiyim
Kederli olamam ben artık gülerim neşeliyim
Dünya ne güzel sevmek ne güzel
Sevilmek ne güzel ne tatlı şey yaşamak
Artık benide anlayacak çok seven biri var
Onunla doludur bu gönlüm seveni sevmeliyim
Dünya ne güzel sevmek ne güzel
Sevilmek ne güzel ne tatlı şey yaşamak"
"Ayrılmak ne kadar zor, unutulmak çok acı
Dün gülen bakışların bugün bana yabancı
Bu kadar zâlim olma bu mahzûn kalbe karşı
Dün gülen bakışların bugün bana yabancı"
"Bir göz aşinalığı var aramızda
Sanki seninle kırk yıllık dost gibiyiz ikimiz
isterim ki seninle birleşsin kaderimiz
Sanki seninle kırk yıllık dost gibiyiz ikimiz"
"Sevgi deli gönülden gönüle bir akıştır
izi hiç silinmeyen ilk yakıcı bakıştır
Gün olur yeşil bahar, gün olur kara kıştır
izi hiç silinmeyen ilk yakıcı bakıştır"
sözleri şöyledir:
"Varalım kûyi dilârâya gönül hû diyerek
Kokalım güllerini goncai hoşbû diyerek
Şerbeti lali hayali bizi öldürdü meded
Gidelim kûyuna yârin bir içim su diyerek"
bursa'da özlüce-altınşehir semtleri ile mudanya yolunu buluşturan mahalle olan geçit'te yer alan özel okul. fen ve anadolu lisesi olarak eğitim vermektedir. hocalarının her biri bir alemdir, ilginçtir. kesinlikle özel okula benzer bir yanı yoktur. hatta öyle ki, sınıflardaki tahtalar dahi devlet okullarındakilerle bire bir aynıdır. 9. ve 10. sınıflarda, öğrencinin rehavete kapılmaması maksadıyla sıkı tedbirler alınmıştır. (bkz: benden söylemesi) ha gidilir mi tercih edilir mi diyeceksiniz evet, tavsiye ederim.
glikoz ya da sakarozun Xanthomonas campestris bakterileriyle fermantasyonundan elde edilen bir polisakkarittir. kodu e415'tir. genellikle mayonez ambalajlarının üzerinde yer alan "içindekiler" bölümünde kıvam attırıcı olarak görülmektedir. bunun dışında meyve suları, dondurma gibi ürünlerde stabilizatör, pastalarda kaplama malzemesi olarak da kullanılmaktadır.
ayrıca şampuan, saç bakım ürünleri, losyonlar ve makyaj malzemeleri de ksantan gam ile hazırlanan ürünlerdendir.
güftesi Atıf Kahraman'a, bestesi Selâhattin içli'ye ait rast makamında eser. usulü nim sofyan'dır.
sözlerinin tamamı şu şekildedir:
Çoktan beri bir kız tanırım ben Sarıyer'de
Boy bos onda, kaş göz onda, esmer ona derler
Hiç benzeri yok varsa gelsin, kim? hani nerde?
Boy bos onda, kaş göz onda, esmer ona derler
Derler ki: "Bu dünyayı yakan aynı güneştir"
Gel gör, kor dudaklar ne ateştir, ne ateştir!
Fallar açılır: "Bu güzel kız kim? kime eştir?
Boy bos onda, kaş göz onda, esmer ona derler
marmara'nın güneyinde bulunan bursa vilayetindeki "kültür" mekteb-i rüştiye'sinin fen ve teknoloji muallimidir. (fen muallimi olduğuna şüphe yoktur, ancak sıra teknolojiye gelince... neyse) yine (bkz: mehmet emin kıral)'ın hegemonyası ve (bkz: mücahittin uzun)'un idari baskıları altında vazife icra etmeye çalışan bir garip yolcudur hayat yolunda.
siz kadim okurları fazlaca bekletmeden hemen şöyle bir hatırayı aksettireyim:
bir gün darıcan, kıral'ın mutlak hakimiyeti altındaki salonda vazife icra etmeye canla başla gayret ederken, kıral'ın interaktif denetimine maruz kalmıştır. bu denetim esnasında tabi ki darıcan denetlenmemiştir, masada bulunan öğrenci statüsündeki herkesin sırayla deneme sınavı sonucu ve "hal ve gidiş"i kıral tarafından etraflıca incelenmiştir. bu incelemelere darıcan'dan, "günde 1000 soru nasıl hocam", "onlara uyarsan öyle olur", "siz erdenerlerle napıyorsunuz", "çete kurdular bunlar" şeklinde korkutmaya ve "rayına sokma"ya yönelik yorumlar gelmiştir.
gel gelelim, ayar ve azar sırası pelin başoğlu'na geldiğinde diğerleri gibi onun da mahrem sonuçları ortaya dökülmüş, fakat bu sonuçlar doğrultusunda kıral şu şekilde bir analiz yapmıştır:
"bakıyırım. evet. puan 420. nereye girebilırsın biliyır mısın? sağlık meslek lisesi. ne yani? hemşire okulu. hah tamam. mesleğini de bulduk. hemşire olabilirsın"
bu sözler üzerine pelin başoğlu, ağlamaklı olmuştur. darıcan'ın da onay ifadeleri ve bıyık altından gülmesi ile birlikte, eminim ki dünyası başına yıkılmıştır.
ancak sanıyorum ki kıral'ın masadan ayrılırken "biz sizin iyiliğiniz için konuşuyoruz" cümlesini kurması minik yüreklere bir nebze de olsa su serpmiştir.
beste ve güftesi şemseddin ziya bey'e ait, mahur şarkı. usulü aksak'tır.
sözleri:
Şu güzele bir bakın, bakışı nur saçıyor
Dönüp dönüp bakıyor, ahu gibi kaçıyor
Sıkıldıkça havadan sinesini açıyor
Dönüp dönüp bakıyor, ahu gibi kaçıyor
Tavrı tarzı dilruba, anlı şanlı bir peri
Sürünüyor ardınca zülfü kadar müşteri
Döküldükçe ruyine sırma saçın telleri
Dönüp dönüp bakıyor, ahu gibi kaçıyor
Bursa'da yer alan özel kültür ortaokulunun matematikten sorumlu kumandanıdır. Sarfettiği "Benim sevimli oğluşum", "çocuk orada yalnız başına soru ile uğraşıyor, siz ise lak-lak yapıyorsunuz", "ne zaman bitecek bu kitaplar" nidaları onu anlatmaya yetmekte de artmaktadır.
Bir de eğer o haftaki deneme Sınavının hangi yayınevinden yapılacağını tahmin ediyorsanız sizi kıral'a şikayet eder. bu durumda kıral, Zeynep atan'ın şikayetini takip eden gün öğle yemeği bitiminde sizi kendi belirlediği sorgu odasına çekerek ifadenizi alır. ifadenizde "özür dilerim hocam", "valla bi daha yapmıycam" türevi cümleler kurmanız halinde kıral, sizi denetlimli olarak serbest bırakır.
(Denetimli'den kasıt günde üç öğün kıral'a görünmenizdir.)
özel bursa kültür okullarının etrafta kuşları olduğunu ve bu kuşların öğrencileri hakkında kendisine bilgi taşıdığını iddia eden matematikten sorumlu hocasıdır. 2013'teki doğum günü merasimi okul binasında, öğrencileri tarafından gerçekleştirilmiştir.
bir deneme sonrasında, anıl Orhan'a, matematikte kaç soruyu yapamadığını sormuş, Orhan'dan, "3 yanlış 2 boş" cevabını alınca da "eşantiyon boş bırakıyoruz bakıyorum" deyivermiş hocadır.
bir yanlışınız olduğu takdirde gözünüzün önünde sizi kıral'a şikayet etmektedir. kıral'a bildirilmenin sonuçlarını eminim ki okuyucularım en iyi şekilde bilmektedir. bu sebeple bu yazıyı okuyan öğrencilerine "aman ha!" ikazını yapmayı vazife telakki ederim.
bursa ilinde mukim özel kültür ortaokulunda sekizinci sınıflara t. c. inkılap tarihi ve atatürkçülük dersini anlatmakla, öğretmekle vazifelendirilmiş kişi, serap Sarıkaya'nın mevkidaşı. öğrencinin eti onun kemiği velinindir.
kendisinin en belirgin ve meşhur özelliği, deneme sonrası yapılan kontrollerde, sınav kitapçığında kendi dersine ait bölümden herhangi bir soruyu bilemeyenlere (yanlış cevaplayanlar ve boş bırakanlar) hakkını helal etmeyeceğini beyan etmesidir. tabi bu o anki sinirle söylenen bir beyanat olduğundan 15 (onbeş) dakika içerisinde her iki tarafça unutulur gider. ancak öğrenci o sınavda ne kadar yanlış yaparsa, bu beyanların unutulması bir o kadar zorlaşır.
kendisinde yıllar boyu unutulmayacak bir elif karaalp takıntısı mevcuttur. ders süresi boyunca elif karaalp'in zayıf anını kollar ve o anı yakaladığında da en zor sorusunu elif karaalp'e yöneltir. bu "en zor soru", yüksek olasılıkla kurtuluş savaşındaki "alt-savaşların" tarihsel sıralamasıdır. tabi tüm bu sinsi planlardan hiçbir haberi olmayan elif karaalp hazırlıksız yakalanır ve soruyu tekrarlattıktan sonra tüm sınıfa kopya için göz kırpar. sınıftan da umduğunu bulamayan karaalp, nazlı Gürel'in azarları eşliğinde yerine oturur ve hikayemiz bir sonraki ders devam etmek üzere noktalanır efendim.
bilginin "dip"i notu: elif karaalp'in hakkını yemeyelim. nazlı gürel'in bu sorularına birkaç kez doğru yanıt vererek ters köşe yaptığına da tarafımdan şahit olunmuştur.