kaybedeceği birşeyi olmadığını düşünen insan "kaybedeceği birşeyi olmayan" şeklindeki betimlemesini kaybetmekten öylesine korkar-ki bu korku onu kaybedeceği birşeyi olmayan insan sınıfından çıkarır.. asıl kaybedeceği birşeyi olmayan insan ise sahip olması durumunda kaybetmekten korkacağı şeylerin rüyasına o kadar derin dalar ki, kaybedeceği birşeyi olmadığının farkına varmaz.
nba final serisindeki ikinci karşılaşmadır efendim. maçın analizine gelirsek boston celticsimizin kazanması gereken maçtır. ilk maçta derek fisherın inanılmaz katkısı, saha avantajı, her zaman olduğu gibi kobe bryantın etkili oyunu ve kesinlikle hakem üçlüsünün inanılmaz düdükleri ile - pau gasolün de evrim geçirmiş oyununu unutmayalım- lakers kazanmıştır. paul pierceın, rasheed wallaceın biraz konsantre olması, hakemlerin biraz daha agresifliğe izin verecek bir tutum sergilemesi boston'u kesinlikle bu maçta öne geçirecek etmenlerdir. maçın x-factorü hakemlerin tavırları olcaktır. hakemlerin dozunda sertliğe izin vermesi boston'un uzun rotasyonunu rahatlatacak lakers'ın başına iş açacaktır. sonuç olarak bursaspor, celtic (iskoç olan) formamızı giyeceğiz ve maçı bekleyeceğiz ve göreceğiz. özetle: beat la
(bkz: entry' i bağlayamamak) *
hakkı yenmiş ntv, ntvspor, nba tv spikeri, yorumcusudur. bütün sene sırf ersan var diye bütün gereksiz milwaukee bucks maçlarını anlatmış, bütün sene nba tv' nin, ntvspor' un yükünü çekmiştir. tamam murat kosova türkiye' de bir efsanedir, fakat final serisinin direk murat kosova' ya verilmesi ismail şenol' a yapılmış bir ayıptır.
edit: 2. maçı ismail şenol anlatıyor, fakat bilginin doğruluğundan eminim. neyse umarım ismail şenol devam eder.
yds ye girmek için uludağ üniversitesine gitmiştim, bahçede arkadaşları gördüm ve muhabbete daldım, sonra "sınav başlıyor gençler" ikazıyla sınava gireceğim sınıfa girdim. görevli kişi kitapçıkları dağıtmış, açıklama ve son uyarıları yapıyordu. kitapçığı açtım bi baktım almanca. birden nedense ayağa kalktım " yaa benim kitapçığım almanca yaaa" diye bağırdım. adam sakince " ingilizce kısmı sayfa bilmemkaçtan başlıyor dedi ve sınıf yarıldı. o psikoloji ile sınava girdim sözlük. çok utanmıştım...
dijital saat 7:45' i gösterir, alarm çalar, uyuyan kişi saati sert bir hamleyle susturur. "lanet olsun" der, hızlı duş alınır, mısır gevreği yenir, mutlaka metroya gidilir, işe giderken kahve alınır. (muhtemelen elemanımız asistan falandır) onu iş yerinde bekleyen gudubet bir işveren kadın vardır.
uzaylıyım diyen bir şarlatanın bir benzin istasyonu reklamında oynayarak kimbilir ne kadar parayı kazanması, benim öğrenci evimden taşınırken "nasıl daha ucuza hallederim" diye buzdolabını,çamaşır makinesini, yatağımı, dolabımı, kitaplığımı sırtımda taşıyacak olmam. 500 kilo yük taşırım sanırım toplamda. eyvallah taşır bu vücut 500 kilo, ama bütün bu durumun beynime yarattığı 500 tonu taşır mı bu bünye! olsun gene de yardım ederler, kitaplarım yardım eder, alnının teriyle para kazanan babam yardım eder, kimbilir belki benim gibi birilerinin olduğu düşüncesi yardım eder.
1 haziran 2010 itibari ile gelişecektir. bunun sebebi 10 yabancıya izin verilmesidir. inşallah zamanla tamamen bu kural kalkar. yabancı sınırı kaldığı sürece yerli futbolcular yatar, çalışmaz ,rekabet olmaz.sonra mehmet topuz a o kadar, bi başkasına şu kadar para istenir. sercan bu piyasada paha biçilemez olur. şimdi türk futbolcusunun kafasını kullanması gerekir. çalışması formayı kapması gerekir. yabancı kontenjanının artırılması yerli futbolcunun şişirilme fiyatları düşürür. artık pabuç pahalı olacaktır. şimdi "aa ama ülke yabancı futbolcu çöplüğü olacak" diyen arkadaşlar olacaktır. varsın olsun. bu geçecektir. hiçbir devrim ertesi gün sonuç vermez, etkisi sonra ortaya çıkar. zamanında ingiliz takımlarının avrupaya gönderilmemesini, stad devrimlerini hep beraber hatırlayalım. adamların şimdi nerde olduğunu görüyoruz. "gelir eşitsizliği var, anadolu takımları çok kötü etkilenecek" diyenler olacaktır. bursaspor diyorum onlara sadece. kısacası özetlersek yerli futbolcular için ekmek aslanın ağzında olacak, bu rekabet türk futboluna iyi yansıyacaktır. gereksiz fiyat şişirmeleri de azalacaktır yerli futbolcular için.sıkıysa çalışmasınlar şimdi yerli futbolcular da göreyim g.tlerini! *
üniversite öğrencisi insanın can dostu olan dizidir. sabahın köründe kalkılır, zombi gibi eve gelinir, sigara& kola eşliğinde koltukta yata yata izlenir. boş dizidir, kafa yormaz. öylece bakılır, öylece....
Temeli kölelik kurumu olan savaştır. 1630'larda başlayan kölelik Amerika'nın koloni zamanlarına uzanır. bu zamandan (1600ler)zamanına kadar temel ekonomik sistemi tarım olan güneyin en büyük çarkının kölelik olması köleliğin güney için vazgeçilmez olmasına sebep olmuştur. kuzeyin ise gelişen ticaret ile ekonomisini endüstriyelleşme üzerine kurması iki tarafın ayrılması sürecine katkıda bulunmuştur. kuzeyin sanayileşmesi şehir hayatına yüz tutması -ki güneyde tarımsal ekonominin olusturduğu eski moda hayat tarzı devam etmekteydi- kuzey insanının birlikte çalışması, gelişmesi açısından önemli bir etken oldu. iki tarafın hayat tarzlarının da ayrılmasıyla - ki yaşam görüşleri de ayrılmış durumdadır- ayrılık (bkz: sectionalism) dönemi başlamıştır. fakat ipleri en çok geren tarihi olay ise 1860 seçimi olmuştur.
Abraham Lincolnün seçim vaadi olarak köleliği kaldırma vaadi ise bardağı taşıran son damla olmuştur. Lincoln ün seçilmesinin ardından güneyli liderler senatoda az sayıda kalmaktan ve gittikçe güçlenen kuzeyli liderlerden korkarak koltuklarını terkettiler. yedi kölelik yanlısı eyalet bağımsızlıklarını ilan ettiler.seçimden sonra bu eyaletlere 4 eyalet daha katılmıştır.Lincoln buna cevap olarak savaş ilan etti ve 600000 den fazla kişinin hayatını kaybettiği kanlı savaş meydana geldi. savaş sırasında Lincoln ün köleleri serbestleştrme çabaları * savaşı kuzeye çeviren etkenlerden biri oldu. kölelerin isyanı ve kuzey ordusuna katılması güneyin istemeyeceği birşeydi tabii ki. savaş sonrası güneyde ırkçılık hareketlerinin başlaması da bu sonuç sayesinde tetiklendi. (bkz: ku klux klan) ayrıca bir çok yeni savaş teknolojilerinin kullanılması * bu savaşı tarihte bu derece önemli kılmıştır.
500 days of summer :
Rachel : Just because she likes the same bizzaro crap you do doesn't mean she's your soul mate.
platonik aşkınızın başkasına yakınlaşması durumunda çok tatlı gelen bu laf, siz bi kızla müzik,hobiler vs.. gibi şeylerle yakınlaştığınız zaman acı bir gerçek olabiliyor.
seyircisinin haksızlık yaptığı dizidir. ilk 5 sezonun hatrına " yeaa rüyaynan bitircekler bu diziyi beyaa " klişesine bile katlanılması gerekilmektedir.
(bkz: weston-super-mare)
blue square premier'e,
ordan coca-cola2'ye,
ordan coca-cola1'e,
ordan coca-cola championship'e
ve en son premier lige çıkılır.
