ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
ona sorarsanız: lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...
bana sorarsanız: on senesi ömrümün...
bir kurşun kallemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
bir haftada yaza yaza tükeniverdi
ona sorarsanız: bütün bi hayat...
bana sorarsanız: adam sende bi hafta...
katillikten yatan osman; ben içeri düştüğümden beri
yedibuçuğu doldurup çıktı.
dolaştı dışarda bi vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
dün mektubu geldi; evlenmiş, bi çocuğu olacakmış baharda...
şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.
yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri...
ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bi evde oturuyor
pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
sonra vesikaya bindi
bizim burda, içerde
birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bi tayin için
şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız
ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı hiroşimaya
boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıya
ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
ve kahreden yaratan ki onlardır,
şarkılarda yalnız onların maceraları vardır
ve gayrısı
mesela, benim on sene yatmam
lafı güzaf...
.
bilmiyorum çok mu seviyorum seni yoksa az mı? Devamlı seni düşünüyorum mesela. Kendim için düşünmüyorum seni, iyi olman için. Gerçekten merak ediyorum, endişeleniyorum örneğin senin için. O iyi mi? Nasıl şuan? Gerçekten herşey yolunda mı? senin yanında olmak istiyorum her an ama bunu söylemiyorum hiç sana. evet bir kere bile söylemedim sana şu gün görüşelim mi diye. çünkü teklifimi kabul edemeyecektin ve reddetmek zorunda kalacaktın. O zaman da beni kırdığını düşünüp üzülecektin. işte bu yüzden, sen üzülmeyesin diye hiç sormadım. tek isteğim senin iyi ve mutlu olman. benimle ya da bir başkasıyla. eğer bir başkası mutlu edebiliyorsa onunla olmalısın. bunun için destek bile olurum sana. oldum da. başka bir adamı savundum sana. kıskandığım insan o evet, yerinde olmak için herşeyimi verebileceğim insanı savundum sana karşı. çünkü sen seviyordun. çünkü sen mutluydun. Ben hiçbir zaman mutlu olmak için benimle olmanı istemedim. Kendi mutluluğumu düşünerek seni istemedim. Ben, seni mutlu edebileceğime ve hiç kimsenin sevemeyeceği kadar seni sevebileceğime inandığım için seni istedim. seni hiç zaman üzmeyeceğim ve kimsenin de üzmesine izin vermeyeceğim için seni istedim. Ama yine de bilmiyorum. Ben seni çok mu seviyorum? Yoksa az mı?
çok sabırlıyım. eğer tanrı bana sabrımdan ötürü peygamberlik vermeyi teklif etseydi kabul etmezdim. Ondan sadece sabrettiğim kişiyi, sevdiğim insanı bana getirmesini isterdim sadece.
hani demokrasi getiriyoruz bu ülkeye diyorsunuz ya. anayasaları değiştiriyorsunuz bunun için yasalar çıkartıyorsunuz. Tüm bu yaptıklarınız sözde "demokrasi getirmek için" Okuma yazma bilmeyen ya da okumaya ve araştırmaya üşenen insanları kandırabilirsiniz. zekadan yoksun olan insanları da kandırabilirsiniz. bu tanımlamalara uyan o kadar çok insan var ki o yüzden baştasınız. Çok merak ediyorum. Madem bu kadar demokrasi aşkıyla yanıp tutuşuyorsunuz, neden o halde dokunulmazlıklar kaldırmıyorsunuz? yoksa korktuğunuz birşey mi var? ya da sizi mahkum edecek dosyalardaki delillerin bir şekilde ortadan yok olmasını mı bekliyorsunuz?
duyguların en saf ve yalın halini yaşıyorsunuz izlediğiniz vakit.benim gibi siz de ağlayabilirsiniz izlediğinizde ancak bunu alışıla gelmiş şekilde yapmıyor film.izlenmesi şiddetle tavsiye edilir.
"shit,you've got the whole world in your hands..."
Hayatımın bölük pörçüklüklerini toparlayıp birleştirmek çok yordu beni. Herşey dağınık, herşey kopuk birbirinden. Tam ve düzgün bir fotoğraf göremiyorum hiç. Çok yoruluyorum çok. Dayanma eşiğimin sonuna yaklaştığımı hissediyorm.
sütçü. Küçüklüğümde seyyar sütçüler vardı, kapımıza kadar gelirlerdi ve kaç litre istersek o kadar verirlerdi. Çok severdim o amcaları, benim idolüm sadece onlardı o yıllarda.
erkeklerin kadınlar üzerinde baskı kurma ve onları aşağılama çabalarından bir başkası. Erkekler çok eski zamanlarda, kadınların fiziksel özelliklerinden ve doğurganlıktan dolayı onların üstün birer ırk olduğunu hatta büyücü olduklarını düşünmüşlerdir. Bir nevi kadınların egemen olduğu bir toplum düzendi vardı. Erkekler, bu kadın hegemonyasını bastırmak için kadınların uzun saçlarını kesmişler ya da başlarını bir örtüyle bağlayıp saçlarını saklamaya zorlamışlardır. O zamanlardan başlamıştır erkeklerin kadınlar üstünde baskı oluşturmaları ve onları 2. sınıf görmeye başlamaları. Bunun yanı sıra Sümer toplumunda baş örtüsünü fahişelerin taktığı da bilinmektedir. Daha detaylı bilgi almak isterseniz Soner Yalçın'ın okunmasını tavsiye ederim. Erkeklerin başı her daim açık kaldığı için bu tip saçma sapan ve içi boş genellemeler yapabilme yetisini kazanmışlardır.
2 sene sınıf başkanlığım döneminde devamlı okuldan kaçan bir arkadaşımı her defasında idare edip, var yazıyordum yoklama listesinde. Okulun arka bahçesinde street ball turnuvasının yapıldığı bir dönemdi. Ses sistemi kurulmuştu ve aynı zamanda mikrofonumuz da vardı. Bir an arkadaşımı, bahçenin demirlerinde kaçmaya çalışırken gördüm ve bu komik görüntü karşısında dayanamadım ve mikrofonu elime aldım.
-" F. K. " ne yapıyorsun demirlerin arkasında kaçmasana okuldan.
diyerek anons ettim. Arkadaş da buna karşılık bana el hareketiyle ve küfürle cevap verip gözden kayboldu.
ekonomileri canlandırmak amacıyla uydurulmuş bir gündür. insanların ceplerindeki paraların sirkülasyonlarını hızlandırmak suretiyle bu amacı gerçekleştireceklerini düşünürler ki haklıdırlar. Ancak bunu insanların duygularını sömürerek yaparlar ve ne yazık ki insanlar da bu günü özel ve maneviyatı yüksek bir gün olarak kabul ederler.
kimsenin yapmayacağı jestleri yapabilir, hiç düşünülmemiş sürprizleri yapabilirsiniz O'na.çok güzel şiirler yazabilir, çok güzel şiirler okuyabilirsiniz. En etkileyici aşk sözcüklerini bulabilir, bu sözcüklerle seviyorum dediğiniz insana aşkınızı,sevginizi hiç anlatılmamış şekilde anlatabilirsiniz. Ama bir başkası sizin yaptığınız jesti görüp aynısını kendi sevdiğim dediği insana yapabilir. Sizin düşündüğünüz sürprizleri sizden öğrenip, bir başkasını şaşırtabilir. Ya da yazdığınız şiirleri, o muhteşem aşk sözcüklerini sizden çalıp, sevdiğini etkilemek için kullanabilir. Fakat hiç kimse sizin bakışınızı sizden çalamaz. Sizin baktığınız gibi bakamaz. Sizin gözlerinizin anlattığı birşeyi başka hiçbir göz,hiçbir bakış anlatamaz. Gerçekten sevmek, gerçekten birine aşık olmak O kişiye bakmaktır. En özel anlarınız da bile, "kapatma gözlerini, bana bak. Gözlerimin içine bak" diyerek dakikalarca bakışmaktır. Gerçekten seven insan, baktığı zaman karşısındakinin içini gören, hissettiklerini hisseden insandır.
alışmıştım halbuki tek olmaya. inancımı yitirmiş ve kanıksamıştım durumumu. eğer sen o minik parmaklarınla ruhuma,kalbime dokunmamış olsaydın alışkanlıklarıma devam edecektim. sen bana ruhum kadar yakın,tanrı kadar da uzaksın. inançsız yaşayamaz insan. Sen benim tek inancımsın, sorgulama!
senin tanrın annen ve baban.yani seni bu dünyaya getirenler, seni yaratanlar. ama o anne babayı yaratanlar da var. bu soy ağacı tek bir noktaya götürecektir seni. Nasıl annen babandan çok fazla bir mucize beklemiyorsan, tanrıdan da beklememelisin. Minnettar olmalısın tıpkı anne ve babana olduğun gibi o kadar.
dilekçe ile isteğe bağlı bir şekilde din hanesi silinebiliyor kimliklerden. Ama tabi öldükten sonra nasıl defnedileceğinizi ya da nasıl muamele göreceğinizi bildirseniz iyi olur.