sevindiren başlık. daimi olsun diyelim. kendi adıma uzun zamandır duygulardan arınmış gibiyim. beklentim yok, garip hisler, boşluk gibi. ya hayatım çok monoton ya da artık epey duyarsızlaştım.
levent yükseli ne kadar çok sevsem de özlem tekin'den dinlediğim zaman tadı seneler sonra hala bambaşka olan şaheser. tam olarak tanımı yapılmış önceki entrylerde tekrarlayayım bende hakikaten yalnızların şarkısı...
benim dinimle bu hadise sahih diyenlerin dini bir değil. biraz akıl biraz merhamet fazla birşey değil ne zararı var hayvanin öldürünce sevap yazılsın. yapmayin arkadaş.
bu siteler bizim vakti zamanında gprs internetiyle girip polifonik melodi indirdiğimiz siteler değilmiydi yoksa ben mi çağın gerisinde kaldım da, wap denilen yeni siteler türedi diye sorduran başlıktır.
(bkz: tagtag) gençler bu tagtag dediğimiz yerden melodi indirirdik şimdiki akîbetini bilmem. şimdilerde sapkınca bir şey olduysa dikkate almayınız.
sosyal medyada belki de hepinizin gördüğü saçmalık. şu anda da bir tv programında yapılan özel eğitimden zerre anlamayan otizmli orta-ağır derecede zihin engellilerle bir an çalışmamış ögrencilerle gram zaman geçirmemiş zihniyetlerin vicdansızlık şiddet diye adlandırdıkları durum.
şiddet olarak adlandıramazsınız bunu kaldı ki adamın, ögrencinin ellerini tutmasına şiddet diyorsanız siz şiddet görmemişsiniz. o öğrencinin sakinleşmesini bekleyecekmişiz beklediğiniz zaman neler olabilir ben biraz anlatayım.
sizin özel egitim okulunda cocuklar tenefüsteyken 3. kattan aşağıya sandalye atan öğrenciniz oldu mu... sandalye kimseye gelmedi ama öğrencilerin ve bir öğretmenin arasına düştü.
haklısınız çocuğun 2. sandalyeyi atıp sakinleşmesini bekleyebilir öğretmen belki 3. sandalyede sakinleşir.
peki lavabodaki aynayı kırıp eline aldığı kırılan ayma parçasıyla öğretmeninin boğazına hamle yapan öğrenciniz...
öğretmenimin çocuğun elini tutup zorla o ayna parçasını almaması gerekirdi haklısınız...
başka bir sınıfta öğrenci kriz geçirip ayağa kalkıp kendini yere atabilir kalkip sınıftaki stajyer öğrencinin karnına yumruk atabilir daha sonra duvarda asılı duran saati (ki saat 2 bucuk metre yükseklikte en az) kırıp saatin kırılan cam parçalarının eline batmasıyla kendine zarar verebilir arkadaşlarına vurabilir ki grup eğitiminde bu çocuk kendinden başka 8 arkadaşı daha var bu sınıfta ama öğrenciyi tutmamamız gerek.
örnekleri çok daha artırabilirim ama orta ve ağır dereceli okullarda bir kere bile çalışmamış gereksizlerin bu kadar ahkâm kesebilmesi çileden çıkarmış durumda beni. hepsinin Allah belasını versin... eğer çevresine, arkadaşlarına, kendisine zarar verebilme ihtimali olan bir öğrenciyi serbest bırakabilecek kadar vicdansız; öğrenciden, dayak yemekten, üzerine öğrencinin tükürmesinden, ellerine öğrencinin idrarından vb. bulaşmasından iğrenen öğretmenler varsa onlarında Allah belasını versin...
bu linç kampanyasından dolayı çok üzgünüm ve sinirliyim. saygılarımla...
zihin engelliler öğretmenliği mezunuyum. üniversitedeyken bölümü bilmeyen bünyeler sorduklarında, bölümü söylemem akabinde verilen cevap olsun o da güzel oluyordu. ve konu küt diye kapanıyordu.
bu arada üniversite tercihi yapacak arkadaşlara not olsun okuyorlarsa bu entryi eğer çocukları sevmiyorsanız, sabrınız ve en önemlisi merhametiniz yoksa bu bölümü seçmeyin. siz yapmayın bu mesleği.
zamana bırakan kişi aynı anda umut ediyorsa zaten vazgeçmiş demektir. bir büyüğümüzün dediği gibi "umut vazgeçmekle eşdeğerdir ve aldatmacaların en büyüğüdür."
hep arkadaş olarak görülmüş erkektir. aynı zamanda yakışıklı değilnamansempatiktir bu kişi.
belki arkadaşlıktan başka bir şey nasıl olunur onu bilmiyorum.
kimseye bir kırgınlığım yok beni neden sevmediniz diye iyi ki de olmamış diyebiliyorum artık çünkü zamanı gelince elbet biri olacak olmazsa da hayırlısı artık duyarsızlaştım bu duruma...
bu tip insanlar mümkünse insanlarla iletişim içinde olmayacakları bir alanda topluma karış(ma)sınlar.
net nefret ediyorum bunlardan.
ne iş yaptıkları, ne mevkide oldukları umrumda değil, böyle bir egoya sahip olan herkes toplumun tevazu sahibi kesiminden tecrit edilmiş sekilde yaşasın herkes çok daha mutlu olur.
bakın yanlış anlaşılmasın odtü boğaziçi gibi önemli üniversitelerimiz ya da makam mevki sahibi insanlarla değil derdim, tamamen şu oturmamış çiğ karakterli insanlarla.
troll olup olmaması çok dert değil arkadaşın yazmak istedim sadece. tedbirsiz sıçmaya gitmesinler ortalık yerde dikkat etsinler gerisi sorun değil. aman diyeyimm...
odadan mutfağa gidene kadar olan sürede mutfaktan ne alacağımı unuttuğumda geri odaya döner dönmez mutfaktan alacağım şeyin aklıma gelmesi,
ya da konuşurken arada kaynayan bir konuyu unuttuğumda konuşulanlar üzerinden geriye doğru giderek arada kaynayan konuyu hatırlamak,
geriye gitmek bende bir yöntem oldu hatırlamakta, bilimsel bir karşılığı var mı bilmiyorum ama merak etmiyor da değilim bir tek bana mı oluyor acaba diye...
Alanımla ilgili olduğu halde person of interest isimli diziyle tanıdığım okuduğum kitaptır.
Konusu ise şöyledir.
-Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie, bilim adamlarının, zeka seviyesini artıracak deneysel ameliyatı gerçekleştirmeleri için kusursuz bir adaydır. Bu deney Algernon adındaki laboratuvar faresinde test edilmiş ve büyük bir başarı elde edilmiştir.
Ameliyattan sonra, Charlie'nin durumu günlüğüne yazdığı raporlarla takip edilmeye başlanır. ilk yazdığı raporlara çocuksu bir dil ve imla hataları hakimdir. Ve sonra ameliyat etkisini göstermeye başlar. Charlie artık, insanların kendisiyle dalga geçemeyeceğini ve bir sürü arkadaş edineceğini, aşık olduğu kadına açılabileceğini düşünür. Fakat zekası normalin çok üstüne fırladığından, çevresinde yadırganır, kıskanılır ve istemiş olduğu arkadaşları edinmekte yine başarısız olur ve yine yalnızdır...
Bu deney, son derece önemli bir buluş olarak görülüyordu, ta ki Algernon'da ani bir gerileme baş gösterene kadar... Acaba Charlie'de de aynı gerileme olacak mıydı?
uzun süre önce ya hevesinin katili olmuş ya da onu bir yerde unutmuş ve nerede olduğunu hatırlamayan insadır.
yaşanmış onca hayal kırıklığı vardır ki mutlu olmanın yönteminin bu olduğuna kanaat getirmiştir, beklenti içine girme ki olmadığı zaman üzülmeyesin, olursa da ekstra mutluluk sebebi.
Helal midir haram mıdır bilmem maaşımı şu kadar yapın diye bir talebim olmadı olacak durumda da değil zaten ama aynı cümleyi sıkılmadan sinirlenmeden defalarca tekrarlayabilirim, bazılarınız iğrenebilir bu kısımdan okumadan geçebilirsiniz burnu çenesine kadar akmış öğrencilerimden birinin burnunu iğrenmeden temizleyebilirim, midesi bulanmıştır etrafını üzerini batırmıştır ama eğer annesi okulda değilse o pisliği temizleyebilirim, aynı şekilde isteği yerine gelmediğinde kızdığı için altına yapabilir ben de kızarım belki ama yinede çıkış zamanına kadar o şekilde kalması vicdanımla ters düşeceğinden uygun şekilde değiştirmesine ve temizliğine yardımcı olabilirim ve batan yerleri de temizlerim kazandırdığım tek olumlu davranış okuduğu tek bir hece beni fazlasıyla mutlu da edebilir.ya da bunların hiç birini de yapmayan bir öğretmen de olabilirim. Ama helal mi haram mı bırakın onun hesabını herkes Allah a, inanmayan vicdanina versin.
kiramı faturalarımı ödeyebilecek, kardeşime gönderebilecek ve ihtayacı olan yakınlarıma yok demeyecek kadar kazanabildiğim bir işim var. bu da yeterli. ihtiyacım yok fazlasına.
olduğu zaman düşüncede, mekanda geri gidilerek tekrar hatırlanabilecek durumdur.
şahsen kendi adıma her zaman işe yaramıştır. örneğin oturma odasından mutfağa geldiğimde ne yapacağımı unutursam, geri oturma odasına dönüyorum garip bir şekilde aklıma geliyor unuttuğum şey. ya da konuşurken konudan atlayıp tekrar o konuya dönmek istediğinizde unutmuş olduğunuzu farkederseniz, yine aynı yöntemi kullanabilirsiniz.
3 yıl geçmiş uzerinden bekledim gittiğini gözlerimle görene kadar bekledim. Gözlerim yandı bazen olurda gözlerimi kırparsam seni gözden kaybederim diye yine bekledim. 3 yıl artık söyleyebilirim ben seni hep... sevdim. baskasına bir an bile gözüm kaymadan... Artık söyleyebiliyorum ama -di li geçmiş zamanda... Çünkü sen gittin bekle demedin ama ben oyle sandım belki... Eminim biliyordun da kim anlamaz ki. Sana baktigim zaman gozlerini incitmekten korkar da uzun sure bakamazdim.gececeksin parca parca unutulacaksin belki de unuttum bile. Ama artik kendimi telkin etmekte istemiyorum yoruldum. Düşünmüyorum... Artık benim de gitme zamanım geldi, gelmiş anliyorum...
Hoşçakal...
Öğrendiğim şey için en azından bir teşekkur borçluyum sana. Bir gün senin kadar kıymetli olabilecek birini bulduğum zaman o ellerimden kayıp gitmeyecek. Bu sefer ne kadar sevildiğini bilecek.
En basit tabiriyle altın fiyatlarindan gorebileceginiz durum.
2001 yilinda 10.50 tl iken 15 yılda 20 katina çıkmıştır. altın fiyatlari uzerinden cikarimda bulunmak ne kadar dogrudur bilinmez zira tonla hesaplamasi vardir illa ki ama gozle gorulur bir deger kaybi soz konusu gibi...
az biraz çalıştığın sınavda boş kağıt vermekle benzeştirdiğim beyan.
Boş kağıt verip çıkmak yerine hep sonuna kadar kalmışımdır faydasınıda görmüşümdür. Bazen kelimelerdeki bir çağrışımla sorunun cevabını hatırlamışımdır. Bazen öndekinden yandakinden gördüğüm bir işlem bir giriş cümlesi sorunun çözüm yolu hakkında fikir vermiştir. Bu şekilde verdiğim çok sınav oldu. Sonuna kadar neden kalmayayım ki. nasıl olsa daha kötü olamaz. Belki iyiye gideceğine dair bir ışık çarpar gözüme.