sana olan hislerimi nasıl anlatayım ki; ben ol da bil!'...der hz mevlana;anlatılmaz işte hiç bir cümleyle 'ben ol da bil'dir yine en iyi anlatan cümle...
bir de bunun evde yalnızken banyo kapısını kapatmakla kalmayıp;dış kapının sürgüsünü dahi çeken,yine de bir türlü huzura eremeyen,her an duşakabinin bugulu camında siyah eldivenli bir el silüeti göreceğini sanan *tip versiyonu vardır ki;o artık iyice aşmıştır.***
acı ama gerçek bir durumdur.zaten genelde ağzıyla kuş tutanlar değil de elini bile kaldırmayanlar sevilir. sen onun için nelere katlanırsın ama o görmez;öte yanda eleman oturduğu yerden kalkmaz ama bu senin sevdiceğine çok cazip gelir.deveyi diken... öyle işte. sinir oluyorum ama öyle!
arabaların kapılarına yada camlarına elini sürmek...
yürürken yapardım bu gerzek eylemi;süre süre giderdim elimi. ne anlardım bilmem .bilinçli mi yapardım onu da bilmem. ama annemden çok papara yemişliğim vardır bu yüzden ellerim toz olurdu çünkü hep...
'ölsem de bir kalsam da bir' şarkısıyla beni benden alan, hayranı olduğum şarkıcıdır.arka arkaya dinliyorum yine de sıkılmıyorum.bokunu çıkarmayı beceremediğim tek şarkı işte öyle güzel...
bir ara yaşadığım her kötü olaydan sonra yaptığım aptalca davranışla rekor kırdığımı düşünüyorum;
kendini suçlama rekoru...
ulan başına saksı düşse kendini suçlayacaktın az kalsın salak insan;kendine gel diye uyardım bir gün kendimi ve sonra alnından öptüm kendimi dedim ki bundan sonra kendini suçlamak yok ne olsa;sonra da baktım kendime;afferin koçum dedim böyle ol ciğerimi ye...
evet kendiyle dialog kurma rekorunu da ben kırmış olabilirim kabul ediyorum;o hala en çok yaptığım şey...
'avni şunu yapma'
'neyi yapmayayım mualla?'
'yemek yerken ses çıkarıyorsun'
'e ne yapayım mualla susturucu mu yutayım her yemekten önce'
'hayır avni çiğnemeden yut bundan sonra'
'peki mualla...'
her şeye sinir olmayın arkadaşlar yahu;yemek yiyor adam ağzını kapattığı sürece sorun yok varsın çıksın ses...
geçen hafta şahit olduğum dialoglardan biridir;
'buca-yeşilyurt' yazan dolmuşa binen genç, dolmuşçuya şu soruyu yöneltti;
-abi yeşilyurda gidiyo musun?
dolmuşçunun süper zeki gence verdiği cevap;
-yok kuzey ırak a gidiyorum gelcen mi? **
-hiç bir şey için asla ama asla ' benim başıma gelmez' diye düşünme.
-kendini hiç bir zaman fazla bok sanma ama az bi bok da sanma.*
-kendin ol.
-hiç bir şeyi fazla büyütme ama fazla da hafife alma
yada belki de kısaca;
her şeyin fazlası zarar sözünü dikkate al çünkü doğru...
Her ayrılık ölüme bir özlemdir.
sırtında zulmün ağırlığı,
ölümün rahat döşeğine aşık eder seni
onun sevgisinin kelepçesi
kollarını kanatırken;
yaranı sarabilecek her düş
çıkar yolun olur;
sen yaşamak isterken delice
çaresizlik canın alır...
her ayrılık ölüme bir özlemdir.
kalbin kırılmaktan bıktığında,
içindeki nefret
sele dönüp aktığında,
geriye tek bir yol kalır;
sen yaşamak isterken masalla
kahpe gerçek başın vurur...
her ayrılık ölüme bir özlemdir.
kapılırsan bir siyah göze
düşünmeyip önünü sonunu,
uzatırsan ellerini
açarsan masum koynunu,
ne umduysan hayattan ve ondan
bir gün ansızın kaybolur;
sen yaşamak isterken aptalca
ölüm gelir seni bulur...
kendisi yazmış kendisi oynamış kendisi noktalamış insanın mesajıdır.' selam verdik borçlu çıktık' lafını yanlış mı anlamıştır nedir de eleman böyle selamı verip hemen tüymüştür acaba.ilginç bir durumdur gerçekten...
sevdiğini anlayacaksın beni...teninle değil yüreğinle. ruhunun o en yalnız,en karanlık yerini biri sarsın istediğinde;ellerimi gözlerimi ve kalbimi deli gibi özlediğinde;benimleyken değil bensizliğinde;etin çekilircesine;saçların tutuşurcasına;başını duvarlara vura vura;beni sevdiğini anlayacaksın..!
pişmanlığa gebe ayrılıktır.en acı ayrılıktır ki;insanı kendinden nefret ettirir...