hem festivalin yarışma konseptine uygun biçimde "sanat" temasını ele alacak kadar ağır, hem de aynı zamanda bir gençlik filminde olması geren kadar tempolu ve eğlenceli. bunun yanına başarılı oyunculukları, amerikan sinemasından farkını hemen hissettiren diyalogları, zaman zaman filme bir video klip estetiği veren kamera açıları ve müzikleri de eklenecek olursa, ödülü de izlenmeyi de hak ettiği rahatlıkla söylenebilir.
bir de filmin idealize etmek gibi bir amacı olmamasına rağmen, hikayeyi izlerken hissedilen bir imrenme duygusu var. bu belki subjektif ve sinemanın dışında bir şey. ama işte bu filmde, yirmili yaşların başında ideali yazar olmak olan ve bu uğurda savaşan gençler var. sığlıktan kendini kurtarabilmiş, birey olmuş gençler. dostluğun da aşkın da farkındalar üstelik. farklılar. deneme yanılma yoluyla da ilerleseler; hayal kırıklıklarına, bunalımlara, intihar girişimlerine kendi hatalarıyla da sürüklenseler sağlam bir hayat algıları var. düştükleri yerden kalkabiliyorlar, tekrar doğrulabiliyorlar diplerden. tekrar düşmekten de korkmuyorlar, tekrar.
tekrar, bu filmin adı. bu niteliklerin hepsi de filmler için belki de. gerçeklerden konuşsak, norveç'ten ummayız bunları. bırakın gençliği filan, sinemada bile imrenilecek bir norveç yakıştırmayız kendimize asla. amerika bize yeter. amerika yeter!
2006 altın ayı ödüllü. bosna hersek-almanya-avusturya ortak yapımı. sinemaların en küçük ve dandik salonlarında birkaç kişiyle beraber film izlemekten uslanmayan türk izleyicisi için "esma'nın sırrı" diye bir çeviri yapılmış ayrıca; öylesine sığ gözüksün, onlar da bu filmden vazgeçip 300 izlemeye koşsun diye herhalde.
grbavica: saraybosna'da bir mahalle. malum savaşın sonrası. savaş sonrası insanları. acılar, yokluklar, yoksunluklar, yalnızlıklar, yalnızlıklar, yalnızlıklar...
cümle içinde değil de şarkı içinde kullanarak anlamı pekiştirmek gerekirse vereceğimiz yegane ve en güzel örnek gülay'ın damlalar 2 albümünde yer alan sözleri kendisine ait, aynı adlı şarkıdır. buyrun:
dokunur bahara içimdeki güz
suretim yalancı sıcak
üşür ardımdaki eskiyen yüz
boynumda bir zincir
halkası taştan, ezilir içim
kardelen gibi savaşıp
çiçeğim açamaz
benim adım güz, çiçeğim öksüz
suretim yalancı sıcak
üşür ardımdaki eskiyen yüz
sokulur hazana içimdeki yaz
dokunulmadan ölen o
bakireliklerde yaşarım biraz
2003 yılında yayınlanan ve ilgiyle karşılanan hamdi koç romanı. kendine has üslübuna, cesur yaklaşımına ve hatta eski sevgili gibi pek bir önemli meselesine rağmen uludağ sözlük'te yer bulamamış. hamdi koç'un gerekli dersi aldığını sanıyorum bundan!
hamdi koç'un çiçeklerin tanrısı ve iyi dilekler ülkesi'nden sonra yayınlanan romanı.yazarın bilinen üslubunun dışında; ahmet altan'ın fazlasıyla işgal ettiği bir alanda mütavazı bir yer bulma çabası gibi. kötü bir roman olduğu sonucu çıkmasın ama uludağ sözlük'te bugüne kadar bahsedilmemesinin haklı gerekçeleri de var gibi!
nick'i ares'ten, şu malum savaş tanrısından geliyormuş. ama sanal alemde bu tanrılardan bolca bulunduğundan, başına bir de "x" eklemiş. farkımız olsun, karizmamız olsun filan. ben bir garip yolcu aklımla anlayamıyorum bunları, ama nefesimi tutup bekliyorum kaleminin, klavyesinin, arçelik notebook'unun mucizelerini...
alev alatlı'nın yirminci yüzyılın son otuz yılında türkiye insanının ortak ruhunu çözümleyen, belgesel nitelikli dört romanından oluşan serinin adıdır.
yazarın "türkiye bugün okumazsa, yarın mutlaka okuyacaktır." dediği bu eser, hızla yabancılaşan türkiye toplumunda bir aydının (günay rodoplu)öyküsünü anlatır. günay rodoplu'nun pasifize edilişi özelinde, toplumda bilginin cehalet karşısında yenik düşmesini gözler önüne seren yazar okura seslenir: or'da kimse var mı?*
or'da kimse var mı? dörtlüsünün romanları:
kitap 1: (bkz: viva la muerte)
kitap 2: (bkz: 'nuke'türkiye)
kitap 3: (bkz: valla, kurda yedirdin beni)
kitap 4: (bkz: o.k musti, türkiye tamamdır.)
karanlık sular(1994), lola ve bilidikid ve 2 genç kız filmlerinin senarist ve yönetmeni. Filmleri ve güncel sanatlar alanındaki çalışmalarıyla uluslararası birçok ödülün sahibi.
tabii herkes daha iyisini yaptığı için filmleri bulunmaz, herkes carnegie prize ödülü alabildiği için, turner prize e aday gösterilebildiği için çalışmalarından bahsedilmez!..zaten londra'da yaşar, eşcinsel olduğu söylenir filan,"biz"i hiç ilgilendirmez!