19. Yüzyılda yaşamış halk ozanıdır. Sivas Şarkışlalı'dır. "Yöresinde "Çolak Hacı" diye anılırmış. Bu ad kendisine kolu dirseğinden kesik olduğu için verilmiş. Rivayete göre Şarkışla Kadısının kızına tutulmuş, Onu Adana'ya kaçırmış dönüşte cezaevine yakalanıp konulmuş. Sonra Beyaz adlı bir kıza aşık olmuş. Birkaç kez evlenmiş en azından on çocuğu olduğu söylenmektedir. Yaşamı yoksulluk içinde geçmiştir. Bu yoksulluk acısını şiirlerine yansıtmıştır."
En dokunaklı şiiri, isyanın bam teline vuran, sözünü hiç sakınmadığı şiiri şöyledir :
Nesini söyleyim canım efendim
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
Sefil ireçberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi koğuktur
ineği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim
Reçberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Dördü bir okkalık dolumuz bizim
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Evlat da babanın sözün tutmuyor
Açım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza bela dölümüz bizim
Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylese deli diyorlar
Zemane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim
Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Çalığından telef oldu bazımız
Kasım demeden buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür gönlümüz bizim
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta satar
Hasırdan serilir çulumuz bizim
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya ister keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcek çorbası balımız bizim
Serdari halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yakılıp viran olacak
Akıbet dağılır ilimiz bizim
ismet Özel duruşudur. Belediye imkanlarıyla sağda solda konferans, söyleşi adı altında keseyi dolduranların, eyyamcıların, jöleli saç sahiplerinin asla ulaşamayacağı bir makamdır. Kibir, kendini beğenmişlik değildir. Dosdoğru sözü olan, minnet duymayan bir ruh halidir. Ömer Seyfettin'in diyet hikâyesindeki Koca ali'dir, Pembe incili kaftandaki Muhsin Çelebi'dir.
95'E DOĞRU
“Bir devr-i şeâmet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi...
Beyhûde figanlar yine, beyhûde eninler.
Eyvah! Otuz üç yıl o zehir giryeleriyle,
Hüsranları, buhranları, ehvali, melâli,
A’mal-ü devâhisi ve sulh-ü seferiyle
Bir sel gibi akmış, mütevekkil, mütehali.
Yazsın bunu tarih-i iber hatt-ı zeriyle!
Ey bir dem-i rüya gibi geçmiş kara günler,
Bir lahza edin seyr-i cahîminizi tekrar,
Dönsün bize o derin nazra-i muğber.
Heyhat! Otuz üç yıl, otuz üç yıl bütün ekdâr
Heyhat! Ne bir ders, ne bir fikr-i mukarrer
Silmez fakat elvâhını tarih-i muannit,
Doksan beşi aç! Gölgesi bir tac-ı harîsin
Saklar mütelâşi, mütereddit, mütemerrit
Evca-ı şebengizini bir yevm-i habîsin.
Hala o vesavis, o desâyis, o mefâsit.
Hala o şebin zeyl-i temadisi bu ezlam,
Hala o cehâlet, o tecâhül ve o techil,
Hala vatan hissesi bir tude-i alam,
Hala düşünen başlara hep latme-i tenkil,
Hala sırıtan dişlere hep lokma-i in’am!
Hala tarafiyyet, hasebiyyet, nesebiyyet,
Hala: ‘bu senindir, bu benim! ’ kısmeti câri,
Hala gazap altında hakikatle hamiyyet.
Hep dünkü terennüm, sayıdan, saygıdan âri;
Son nağmesi yalnız: yaşasın sevgili millet!
Millet yaşamaz, hakka tahassürle solurken
Sussun diye vicdanına yumruklar inerse;
Millet yaşamaz, meclisi müstahkar olurken
iğfal ile tehdit ile titrer ve sinerse;
Millet yaşamaz maşer-i millet boğulurken!
Kanun diyoruz; nerde o mescûd-i muhayyel?
Düşman diyoruz nerde bu? Hariçte mi, biz mi?
Hürriyetimiz var, diyoruz, şanlı, mübeccel,
Düşman bize kanun mu? Ya hürriyetimiz mi?
Bir hamlede biz bunları, kahrettik en evvel.
Bir hamle-i mahnum-i tagallüple değiştik
Hürriyeti şahsiyyete, kanunu gurura,
Heyhat! Otuz üç yıl geri düştük ve mühlik
Yoldan şu nedametli ve gafletli mürura
Bişüphe o humma-yi cünun oldu muharrik.
Ey millete bir sille olan darbe-i münker,
Ey hürmeti kanunu tepen sadme-i bidad,
Milliyeti, kanunu mukaddes tanıyan her
Vicdan seni lanetle, mezelletle eder yâd...
Düşsün sana meyyal-i tahakküm eğilen ser
Kopsun seni -bir hak diye- alkışlıyan eller…
Baharda diriliş başlıyor, gökyüzü tüm renkleriyle sonsuzluğu hatırlatıyor,
altı çizilecek satırların altı çiziliyordu.
Tüm haklıların haklılıkları tescilleniyor, hiçbir kavgaya girilmiyordu.
Tel cambazının tel üstündeki dengesi sağlanmıştı.
Tek başına olmanın onulmaz kıvancı taşınıyor, mühürsüz hiçbir sözün sınırlarımdan içeri girmesine izin verilmiyordu.
Gidilecek adresler yazılmış, yolun ve yolcunun hikâyesi kurgulanmıştı.
Ressam mahirdi. Hangi renk ne kadar girecekse içimin göklerine, o kadar boyanıyordu evrenim.
Kırık sazın hangi türküyü çalacağı belliydi. Radyo aynı frekansa ayarlı, okunacak şiir seçilmişti.
Verilecek bir hesap, kuşanılacak bir silah, yazılacak yeni bir öykü,
göğse doldurulacak yeni bir gökyüzü yoktu.
Öyleydi;
Her şey yerli yerinde…
………………
her yeni gün tekrar hatırlanır:
"Göğsümde kanayan bir zaman gülü"
"Her sabah ödümü koparıyor dünya"
Hemen hemen her seçimde toplumu kamplaştırıp, safları sık tutan iradenin birçok kez uyguladığı bir yöntemdir toplum mühendisliği. Hollanda referandum için özel seçilmiş bir ülke. Seçim döneminde olması, faşizmin yükselen değer olması gibi sebeplerin yanında simgesi olan turuncu rengiyle bilinçaltında kararsızlara yönelik profesyonel bir operasyon. algıda seçicilik üzerine kurgulanmış bir propaganda.
Nasıl mı?
Hayır oylarının rengi Hollandanın simgesel rengini çağrıştıran bir renktir. Bilinçaltına yerleşmiş hayır oyuna karşı olumsuzlama içeren bir 25.kare oyunu adeta.
Satranç zekasıyla hareket eden bir propaganda mekanizması. Propaganda ekibi gerçekten bu işi çok iyi yapıyor.
takipte olduğum motosiklettir. dört silindirde en uygun fiyat-fayda, dört silindirin sesini ve ruhunu yansıtması, racing motosikletleri aratmayan sürüşü, emsallerine göre düşük yakıt tüketimi ve her şeyden önemlisi çok yönlü bir motosiklet olması cazip yönleri. günlük ulaşımdan hafta sonu kaçamaklarına ve uzun mesafeli yolculuklara kadar her yolda kolay kontrol edilebilen, orta ağırlıkta bir motosiklet (215 kg).
Yamaha diversion f, 600cc, sıralı, 4-silindirli motor hacmine sahip 77 hp, 60 nm torka sahip. Yamaha R6 gibi agrasif değil. Daha kullanıcı dostu bir motosiklet. karenajlı olması rüzgardan korunmak için bir artı. Rakiplerine (CBR 650F) nazaran uygun fiyatı, şekli ve gidişiyle 250 ccden sonra arayış içinde olanlara iyi bir geçiş motosikletidir.
Yazılarını "adalet. org" veya sosyal medya üzerinden yayımlayan, her yazısı çoğu köşe yazarından daha sağlam "hukukçu".ikbal kaygısıyla, günü kurtarmak için gelene ağam gidene paşam demeyen, özü sözü bir hakim. Sivri dili ve hesapsız açık yürekliliğiyle çoğu hukukçunun düşünmeye cesaret edemediği gerçekleri söylemesiyle meşhurdur. Bu özelliği nedeniyle sevmeyeni de çoktur seveni de. Fetö'nün en güçlü dönemlerinde onların sinsiliğini ve adam kayırmacılığını dile getirmiştir. Yazıları Türkiye'nin yargısal sorunlarını dile getirirken bu sorunların dönemsel değil zihinsel ve yapısal olduğunu, yargıyı kim ele geçirdiyse bu sorunları çözmek yerine bu durumu avantaja çevirme niyetiyle hareket ettiği gerçeğini düşündürmüştür.