üşenmeyip videoyu sonuna dek izledim. 09:44'e kadar ne kadar güvenli bir sistem olduğundan, sandığın nerede olduğunun an be an kontrol edilebileceğinden, sandığa bir zarar gelmesi durumunda sistemin alarm verebileceğinden vs bahsedildi. buraya kadar hemen hemen güzeldi.
ancak 09:44'te beklenen soru geldi;
-bu sandık, anında oy sayımı yapıp sisteme aktarabilecek mi?
-evet.
yani zarf açılmadan oy sayımı yapılabilecek. zurnanın zırt dediği yer işte tam olarak budur arkadaşlar. üzerinde çok rahat oynanabilecek bir seçim olacak önümüzdeki seçimler ve bu sandık da bizzat bunun için tasarlanmıştır.
nasıl bir zihniyettir ki o canlının suda o ağırlıkla boğulacağını, hareket edemeyeceğini bile bile ona bu eziyeti yapabiliyorsun? nasıl bir canlının ölümüne sebep olmaktan keyif alabiliyorsun?!
'' Hatay, biz buraya sadullah'ı getirip emanet ediyoruz ama bunun bir karşılığı var arkadaşlar. yani kampanya boyunca çalışma var. Sonra da 30 mart akşamı göreceğiz bunun karşılığını. o zaman göreceğiz ve bakın, karşılığını almazsak da allah korusun öyle bir şey düşünmüyoruz veya düşük alırsak da yani biz de hataylılar'a söyleyeceğimizi o zaman söyleriz! ''
ne yüzle hataylılar'ın karşısına çıkabiliyorsun diye sorarlar adama. reyhanlı patlamasından, abdullah cömert'ten, ali ismail korkmaz'dan sonra karşılarına çıkıp nasıl parmak sallayabiliyorsun! 30 mart'ta yiğit Hatay, akp'ye oy vermeyip senin o sallanan parmağını indirecek.
Çanakkalede Gezi Parkı gösterileri sırasında yola sprey bir boyayla Hükümet istifa, Faşizme ölüm, Fuck the police yazdığı iddia edilen ilkokul öğrencisi B.T.i.ye, Suçun anlam ve sonuçlarını algılayabilecek psikososyal olgunluğa erişmemiştir yönündeki psikolog görüşüne rağmen ve yasalara göre cezai sorumluluğu bulunmadığı halde kamu malına zarar suçundan dava açıldı. Savcı, çocuğa iki yıla kadar hapis cezası verilmesini aksi halde koruma kararıyla yuvaya alınmasını talep etti.
sempozyumlarda, konferanslarda, özellikle televizyondan canlı olarak verilen açık oturumlarda soru sorarak katılım gösteren dinleyicinin, hükümeti eleştiren herhangi bir yorum yaptıktan sonra oturumu yöneten kişiden duyduğu ilk cümledir.
anıtkabir'in ne kadar ziyaretçi aldığını ve müzenin yeterli olup olmadığını sormuştur.
önümüzdeki bir yıl içerisinde anıtkabir'de onarım yapıyoruz bahanesi ile ulusal bayramlarımızda ve 10 kasım'da anıtkabir'in ziyarete kapatılmasının planlandığını sezmeme neden olmuştur.
bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?
kadın görünce aklına uçkurundan başka şey gelmeyen, kadınları açık giyinerek erkeklere zulmetmekle suçlayan, akrabasına bile o gözle baktığını bizzat anlatan erkek bozması, ''psigolojisi'' bozuk heriftir. şehvetten dişlerini sıkmak zorunda kalıyormuş, eline ateş almış gibi oluyormuş. yazık...
konuşmayı yaparken de ''dişlerini'' gıcırdatıyor olsa gerek...
ekleme: diş gıcırdatanlar rahatsız olmuşlar ki bu kadar eksilenmiş entry.
Piyasada bulanan müslilerin en düşük kalorilisidir. içinde keten tohumu, yulaf ezmesi, kuru kayısı, kuru elma, kuru incir, kayısı çekirdeği ve kuru üzüm var. 1 porsiyonu ( 40 gr ) 124 kalori.
uzun süreli tokluk sağladığını ve tadının sütle birlikte hiç de fena olmadığını söyleyebilirim.
balyoz davası denilen türk ordusunu esir etmeye çalışma planına yüreği daha fazla dayanamayıp vefat eden emekli korgeneralimiz, babamın askerliğiyle ilgili en gurur duyduğu, en özel anılarından birini yaşatan komutan. http://www.ulusalkanal.co...elamiyla-oldu-h16609.html
her akşam olduğu gibi akşam haberlerini televizyonu son ses açıp dinleyen babam televizyondan,
''ölümünden hemen önce asker selamı veren haspişiren'in son sözleri, ben 73 yaşında arkadaşlarımın yanına gitmeye hazırım, ben onlara selam dururum. biz türk milletinin ordusu gazi mustafa kemal'in askerleriyiz. bu millet için gerekirse ölürüz oldu. '' haberini duyduğu gibi komutanının televizyondaki fotoğrafı karşısında asker selamı verip, ağlamaya başladı. babamın, kendisiyle ilgili anlattıklarıysa şöyle;
'' askerine güvenen, silah arkadaşım deyip, askerini ezdirmeyen bir komutandı. o dönemde önemli bir durumum vardı, acilen eve gitmem gerekiyor tam da bayram önü ama izinler iptal edildi. izni ancak alabilirsem mardin'e gidip, çetin komutanımızdan alabileceğim söylendi. mardin'e gittim, kapısını çaldım, selamımı verip kendimi tanıttım ve özür diledim rahatsızlık verdiğim için. yerinden kalktı, sırtımı sıvazladı.
'' yiğit asteğmenim benim! sen benim silah arkadaşımsın. ne rahatsızlığı! geç otur bakalım! '' deyip, beni buyur etti. '' en güzelinden bir çay getirin asteğmenime! ''
derken ben derdimi açıkladım, '' benim askerim gözümün nurudur. askerim mecbur olmasa görevini bırakıp gitmez. elbette, gidebilirsin! '' dedi ve benimle sohbet etti. öylesine babacan, askerine güvenen bir adamdı. ''
büyük bir özel üniversitenin biyomekanik mühendisliği bölümünde tam burslu okuyup, büyük firmalardan daha mezun olmadan çok yüksek maaşla iş teklifi alan arkadaşımın bölümünü sevmediği için son senesinde okulla ilişiğini kesip, başka bir üniversitenin çalgı yapım bölümünün yetenek sınavına girip kazanması. bunu yapan arkadaş eğer yetenek sınavını kazanamasaydı şu an açıktaydı.
üstelik tüm bu çalışmalardan öğrenciler aylık 15 lira gibi gayet hesaplı bir ücret karşılığında faydalanabiliyorlar.
kondisyon salonuna öğrenciler aylık, üniversite personeli ise aylık veya günlük olarak kayıt yaptırabiliyor.
kayıt yaptıran öğrenci ve üniversite personeli, alanında uzman kondüsyoner ve antrenörlerle zayıflama, sıkılaştırma ve kardio çalışmalarını aylık program yaparak yürütebiliyorlar.
Bu öğle üzeri okuldan dönerken, annem anneannemlerde olduğunu, evden bir küçük kase yoğurt doldurup, onlara gelmemi söyledi. Evet geldim, ufak tfek işlerimi hallettim, yoğurdu doldurdum kaseye, tam kapıyı kilitlerken dedem aradı, '' Acıktık yav, hadi çabuk gel! '' dedi o sevimli ve tok sesiyle. Gülümsedim, hırsızlık olayları da çok oluyor bu aralar mahallede, kapıyı tam 3 kat kilitledim.
Koşturarak anneannemlere gidiyordum ki bir teyze seslendi bana, bulgaristan göçmeni. '' Nasıl koştiriysiniz öyle, ben de sizin gibiydim nasıl koştiriydim te büüle. '' dedi. Gülümsedim, sonra biraz daha yaklaştı teyze. '' Ama benden sana nasihat olsun, Gençlik bi kere yaşaniyi. ( Parmaklarını gösterdi, her birini sırayla kapatarak) Sonra da te büle bitiyi. Sen sen ol kendini çok yorma, ağır işleri üzerine alma. Onu da ben yapiyim, bunu da ben yapıyim deme. Gücünün yettiğini yap. Sonra ne bel kaliyi, be bacak. Nasıl içim gidiyi şimdi ben de büle koştursam. Te sen benim bu dediklerimi tee ne zaman anlarsın. Çok var daha ama bak bu dediklerimi unutma. '' dedi. Karşılıklı gülücükler saçıyoruz tabi. '' Unutur muyum hiç teyzeciğim. Doğru söylüyorsun. '' dedim. '' Yakınlardaki bir evden iri yarı 50 yaşlarında bir amca çıktı. '' O taa böyle sabaha kadar konuşur seninle. '' dedi. Sohbet etmeyi sevdiğimi söyledim, '' ben dinlerim seni teyzeciğim. ''dedim.
Belli ki yalnızdı. Konuşmaya ihtiyaç duyuyordu. Bir de güzel yüzlü, sevimli ki sormayın. Sonra anlatmaya devam etti. '' Herkes için koştiriysin, çocuklar için de öyle. iş sahibi ediysin. Onlar da unutiyi seni. Kendine iyi bak o yüzden. 3 tene oğlum var, Biri istanbul'da, diğerleri Ankara'da. Ne ariyiler, ne soriyiler. Geliyiler, nasılsın anne demiyiler de ne yiyeceğiz diyiler, ciğerim yanıyi de napiyim. Canları sağ olsun tek. Yakınımda olsalar belki ipimi şişimi alır öyle her gün olmaz da arada bir dolanırdım hiç olmazsa. Onu da yapamiyim.
Allah bana bir kız evlat vermedi. Kurban olduğum Allah, sana bir kız evlat versin. Oğlan farklı, kız farklı oluyi. Kız evlat ne de olsa merak ediyi anneyi, kan çekiyi. Benim torunlarım var kız, oğullarım aramiyi de onlar ariyi. Başka oluyi. Özlüyor insan da, Ankara'ya istanbul'a ha deyince gidilmiyi ki. Ben bunları sana iyilikten diyim kızım, nasihat olsun sana bunlar.'' dedi.
Nasıl içim acıdı anlatamam, belli ki konuşacak dertleşecek kimsesi de yoktu teyzenin. '' Te aylak zamanın varsa sana benim evi gösteriim dedi, tuttu kolumdan. Önce biraz çekindim ama baktım ki teyze konuşmak anlatmak istiyor peki teyzeciğim dedim. Biraz ilerledik. '' Bizim evleri benim bey yaptı. Usta dede. Evleneceğin adam da çalışkan olmalı, akıllı olmalı. Tüm yükü sana bırakmamalı. Yoksa evlenme boş aylak adamla.'' dedi. Evini gösterdi, hemen yakında sokak arasında da bizim ev vardı. '' Bizim evimiz de şurası teyze, istediğin zaman gelebilirsin sen de çok mutlu olurum. '' dedim. '' Yaşlanınca girişken olamiyi insan dedi. Sen bana uğrarsan arada çok sevinirim. Benim kızım yok ya çok sevdim ben seni kızım. '' dedi.
Teyzenin ellerinden öptüm, vedalaştık. Ben köşeyi dönene kadar da baktı arkamdan. El salladık birbirimize. Yalnızlık zor şey diye düşündüm. Bir yandan da Türk insanının içtenliği, güzelliği burada. Hiç tanımadığın bir insana, sokakta çevirip içini dökebilmek, paylaşabilmek güzel şeyler. Ve annemi babamı asla bu denli yalnızlığa terk etmeyeceğim.
başyapıt denebilecek güzellikte anime müzikleri, müzik dünyasına kazandırdıklarının başında gelmektedir bana göre. tonari no totoro'dan
veya spirited away'den http://www.youtube.com/watch?v=Y75Jt9zLFLs parçalarını dinleyin ya da başlayın konusunu beğendiğiniz bir animeye. çizimler dışında müziğin sizi nasıl sardığını hissedeceksiniz. bir de insan bu müzikleri dinleyince emeğin, huzurun kokusunu alabiliyor. keşke benim ülkemde de bunlar yapılabilse diyorsunuz.