engelli doğacağını bile bile bu dünyaya getirilen, hayatında normal bir insandan çok daha acı, eziyet ve zorluk çekecek olan çocuktur. yaratılışına lanet edecek, kaderin kurbanı olmak zorunda kalan zavallı bir çocuk olacaktır. ızdıraplı bir hayat süreceğini bile bile böyle bir çocuğu dünyaya getiren vurdumduymaz aile yapısını oluşturan etmenler incelenmelidir.
9 değil, 7'nin altında bile koşmak önümüzdeki yüzyıl içinde mümkün olacaktır. hatta antrenmanlarla zaman kaybetmeye bile gerek kalmayacaktır. transhümanizmanın etkileri her alanda kendini göstermeye başlıyor yavaş yavaş.
günümüzde bilgiler, veri tabanları, bir yerden başka bir yere aktarılabiliyor, yani ışınlanabiliyor. radyo sinyalleri, wireless gibi teknolojilerin daha dün hayalini bile kurmak imkansızken, bugün hemen hemen her cihazda bir wireless teknolojisi bulunmakta. insanlar için de gerçekleşeceğini düşündüğüm ışınlanma teknolojisinin mantığı da şu şekilde olabilir; hücrelerimizin ışınlanma istasyonu denilen yerlerde taranıp tanımlanması sonucu, başka bir ışınlanma istasyonuna aktarılmasından ibaret olabilir, belki daha farklı yöntemler de geliştirilebilir. ne de olsa dünün ütopyası yarının gerçeğidir.
güzel bir uzak doğu seyahati. şöyle tibet, nepal dağları, ardından çin, tayland, sonra da japonya. sanırım bunların hepsini yapabilmek hayalde kalacak gibi.
söylene geldiği gibi kusursuz ve mükemmel değildir. pek çok hatalar ve uyumsuzluklar içermektedir. bulunduğu gezegendeki diğer canlılardan en önemli farkı aklı ve düşünebilme yeteneğidir. yani bir tür düşünen hayvan da diyebiliriz. dünyadaki en tehlikeli canlı türüdür ve binlerce yıldır, diğer canlılardan daha çok kendi türünü hasat etmektedir. yavaş yavaş hem kendi türünün hem de üzerinde yaşadığı ve dünya adını verdiği gezegenin sonunu hazırlamaktadır.
bazen ücretsiz hesap kullanıcılarını canından bezdirebilir. genelde linkleri yükleyen site yöneticilerinin sorunudur bu biraz da. şuan yüzlerce download sitesi bulunmasına rağmen birkaç site ismiyle yetinmekte ısrar etmekteler. hatta bazıları var ki linki yükledikten sonra kaçak işletmeci gibi tezgahı toplayıp kaçarak bir daha foruma ya da siteye de uğramaz, bunu başlık altında biriken yüzlerce şikayet yorumundan anlayabilirsiniz.
bunun bir de fanatikleri vardır. facebook kullanmayan kişiyi küçümsemekle kalmazlar, kullanmamayı utanılacak bir durum olarak görmekten de ziyade sanki kullanmayan kişi ona göre psikolojik rahatsızlıkları olan ve acilen tedavi görmesi gereken birisiymiş gibi davranırlar. kimisi tüm haberleri ve gündemi facebook üzerinden takip eder, kimisi yanında taşıdığı cep telefonundan yarım saat olsun kişilerin güncellemelerine bakamasa meraktan çatlayacak gibi olur, yani facebook onun yaşadığı sanal evreni haline gelmiştir. kimisi facebook üzerinden dini sayfaları beğenerek kendince sevap point kazanmasıyla avunur. böylelikle bu önermeye sınırsız sayıda sebep bulunabilir.
farklı illerde yetişmiş olmanın getirdiği değer yargılarının çatışması olabilir, saçın niye o kadar uzun, kulağındaki küpe de neyin nesi gibi takındıkları ifadelerdir. birden şehirden çıkıp köydeki akrabaları ziyarete gidildiğinde bu nefret kendini belirgin bir şekilde hissettirir.
zeki müren de bizi görecek mi misali robotların cinsel duygularını merak etmeye ve düşünmeye yol açan önerme. çünkü hemen hemen yapay zekaya dayalı tüm bilim kurgu yapıtlarında makinelerin de derin duygulara sahip olduğu konusu işlenmiştir. hatta cinsel duygularında abazalaşan robotların insan türüne tecavüze yeltenmesini bile akıllara getirmiyo değil. i'm robot filmini veya skynet konseptini düşününce birden akla geliyor böyle şeyler. madem robotlardan sevgili de olacakmış, wall-e gibi birşey olsun bari.
okunan ilk bölümle ilişkili ve onu tamamlayıcılığı gibi bir derdiniz yoksa ve de imkan ve fırsatlarınız yeteri düzeydeyse, çocukluğunuzdan içinizde ukte kalan bölümler okumanız tavsiye olunur.
mesela (bkz: güzel sanatlar fakültesi)
çok küçük yaşlarda, büyük sıkıntılar yarattığı olmuştur. henüz ilkokul 1. sınıfta, hayatında bir bilgisayar bileşenine dokunmamış biri olunduğu zamanlarda, eve gelen ilk bilgisayara sanki bir süs eşyasıymış gibi muamele gösterilir. kullanma klavuzu niteliğindeki kitapçık saatlerce okunup incelendikten sonra, bilgisayarı açmanın bir yolu bulunur. bir süre mayın tarlası oynanır, ardından paintte abidik gubidik çizimler yapılır. her ne kadar özenle muamele edilmeye çalışılsa da bir süre sonra mavi ekran gelir. panik başlar. sanki bu sanat eseri can çekişiyormuş gibi kötü bir hissiyata kapılınır. gece vakti, gidip komşunun ziline basılır, liseye ya da üniversiteye giden çocuğundan, abi veya abladan yardım istenir. abi ya da abla gelip bir resetle işi çözer, aradan yıllar geçer ve uzun bir zaman sonra uzmanlaşıp, o komşunun bilgisayarına bile format atılacak zaman gelir, şimdi o anılar hatırlanınca güzel bir tebessüm oluşur yüzde.
insan adı verilen canlı türünün yarattığı statü ve mevkilere körükörüne inanıp, bunlara ulaşmaya çalışmanın anlamsızlığı nedeniyle vuku bulduğunu düşünmekteyim.
yaşanılan mekan şehir ortamıysa, gece yarısından sonra caddelerdeki araçların sayılarının azalmaya başladığı görüldüğünde yapılmak istenen eylem. köylük mekanlarda ve beldelerde sıklıkla yapılagelmektedir. ama karanlık bir ortamda bisiklet sürmek de ayrı bir huzur verir insana.