misafirliğe içi dolu çöp poşeti götürmek. annem denizli'den dönerken arkadaşına havlu almış,hazır denk gelmişken götüreyim düşüncesinde. dışarı çıkarken şu çöpü de alayım atayım bari diyor. biniyor dolmuşa, gidiyor arkadaşının evine. veriyor poşeti. ev sahibi teyze de "ayy canım ne gerek vardı" falan diyor. açıyor, bakıyor bildiğin çöp. hakkatten anne ne gerek vardı?
uykuya dalmak üzereyken birden alarmın kurulmadığının akla gelmesi ile alarmı kurmak için yatağın yanındaki masanın üzerinde el yordamıyla telefonu arayıp, bi türlü bulamadıktan sonra yastıgın altına elini atıp telefonun bulunması ve telefonun ışığından yararlanıp masanın üzerinde telefonu aramaya devam etmek.
mülkiye edebiyat topluluğu - koza, 2010-2011 eğitim-öğretim yılını mülkiyeli büyük sivil şair ece ayhan'ı selamlayarak kapatıyor!
2002 yılında aramızdan ayrılan, şiirimizin "parasız yatılılar kuşağı"nın son temsilcisi ece ayhan çağlar, 1959 yılında mezun olduğu okulu siyasal bilgiler fakültesi'nde anılıyor!
bu yıl ilki gerçekleştirilecek olan anma günlerine ece ayhan'ın mülkiyeli arkadaşları mustafa yuluğ ve güngör aydın, türk şiirinin en önemli kadın temsilcilerinden lale müldür ve filozof şair yücel kayıran, akademisyenler prof. aykut çelebi, dr. erdoğan kul ve eren barış, türk entelektüel camiasının kült ismi doğan hızlan, mülkiyeli eleştirmen,derlemeci tuncer uçarol, cumhuriyet kitap'tan şair, eleştirmen mustafa şerif onaran ve "ikinci yeni" teriminin isim babası muzaffer ilhan erdost katılıyor!
tiyatro sanatçısı altan gördüm de nefesiyle ece ayhan şiirlerine can veriyor!
3-4 mayıs 2011 tarihlerinde, ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi aziz köklü konferans salonu'nda gerçekleşecek etkinliğe "ayakta olan herkes" davetlidir!
refik halit karay in memleket hikayeleri adli kitabin hikayelerinden birisi olan sus payi ustabasi hasip efendi ile fabrika iscilerinden fotika arasindaki ask ekseninde donemini yansitan, iscinin somurulmesine ve sermayedarin hukumranligina bir elestiri olarak karsimiza cikiyor.
bursada saatciogullarinin ipek kozasi fabrikasinda ustabasi olarak calisan hasip efendinin sevdigi kiz fotika da diger isci kizlar gibi fabrikanin calisma kosullari yuzunden hayatini kaybediyor.
fabrika kosullari aktarilirken kosullarin agirligina ve ucretin azligina dikkat cekiliyor: her ay bir genc kiz zayiflayarak, oksurerek eriyor ve bir gun evinden cikamaayacak duruma gelerek öluyordu. uc dort kurusa karsi 14 saat kaynar sular basinda zehir soluyorlardi.
isci kizlarin dinlenme suresinin azligini da soyle vurguluyor yazar: agriyan baslarini, yanan goguslerini dinlendirmek icin yalniz 6 saatleri vardi; gulmek ve konusmak icin degil!
hasip efendinin fotikaya olan aski onu olen karisina benzetmesinden ileri geliyor. bahsedildigi gibi fotika fabrika ortamindan etkilenip evde yatili bir hasta olarak kaliyor, bu surecte hasip efendi onunla ilgilenmeye calisiyor ama cabalarina ragmen alti ay sonunda fotika öluyor.
yazar, dis ulkelerdeki fabrikalarin kosullarina gonderme yapmak adina hasip efendi ile papazi konusturuyor.bu konusmada papaz avrupa fabrikalarinin calisma surelerini, ucretlerini, bu baglamda kanunlari, verilen mucadeleyi, isyanlari anlatiyor.daha sonar fabrika sahiplerinin basvurdugu oyunlara, tek yonlu iscileri dusunmeyen davranislarini anlatiyor.bu konusmadan sonra hasip efendi`nin gozu aciliyor, artik dusunebiliyor.fabrika sahibine ofke kusuyor.
yazar, kapitalist gucun tek yonlu dusuncesini de fabrikatorun olen kizi tanimamasi, bunu umursamamasi ile gosteriyor.daha da onemlisi islerinin durmamasi, para akiminin kesilmemesi adina isten ayrilmak isteyen hasip efendi ye karsi maas arttirimina gidiyor ve onun hiddetini para(guc) ile dindiriyor.bir bakima sus payi oluyor bu.
maasinin artmasi ile hasip efendi`nin hiddeti birkac gun icinde eriyor ve her sey eskisi gibi devam ediyor.aslinda bu isten kazancli cikan hasip efendi degil, sermayedar oluyor her zaman oldugu gibi.
vaktinde kendilerine mail atanlara albumlerini isteyen kisinin adresine bedava yolluyorlardi.kendilerine atilan mail sonucunda terli bir atletinizi uzerine ketcap sikilmis olarak bize gonderirseniz biz de size albumumuzu yollariz. cevabi vermeleri uzerine beyaz bir atletle 2 saat basket oynanmis, atlet terletilmis, okulun yakinindaki donerciden ketcap alinarak uzerine sikilmis, bunun uzerine atletin uzerine isenmis,bir kismina da o gun nezle olan birinden sumuk odunc alinmis ve bu yollanmistir. karsiliginda ise tek album beklerken 3 album alinmistir.baba gruptur.
eskiden bu savunmayi yapmak zorunluydu nbade kurallar dahilinde.alan savunmasi yapilamiyordu.bu bakimdan nbain geleneksel savunmasidir.alan savunmasi kadar yapilmasi icin zeka istemez.ayaklarin hizli hareket etsin,biraz da atletik ol yaparsin.ama rakip oyuncu seni gecti mi diger takim elemanlari da kendi adamlari ile ilgilendiginden senin oyuncuya yetisene kadar basketi yemis olursun.nbade bu kural kalkmistir ama hala alan savunmasi yerine man to man secilir.cunku dedigim gibi alan savunmasini yapmak daha fazla zeka ister ve nbade oynayanlar amerikan agirliklidir.avrupa asilli oyuncularin oldugu takimlarda alan savunmasini gormek daha mumkundur.
demir leydi lakabi ile anilmaktadir.1979 yilinda maden iscileri sendikasini ezerek iktidara gelmistir.issiz yiginlar olusturup bunu sendikalara karsi guc olarak kullanmistir.amerikadaki göttasi icin: (bkz: ronald reagan)
michael jordan`in sut stilidir. alir topu surer, surer rakibini gecer ileri dogru bi adim sonra o adimi geri ceker ziplar, yukselir rakibi de onunla yukselir sonra rakibi dususe gecer o hala yukseliyordur ve zirvedeyken topu potaya yonledirir ve genellikle basketle sonuclanir.
oynayan tüm gençlik oyununu didik didik etmiş, türkiye ligi hasretini takım yaratarak gidermiştir.hatta gazetelerden tek tek takımların kadroları incelenip, oyuncu kaliteleri sıralanıp, degistirilecek takımın oyuncularına uyarlanmaya çalısılmısıtır.sapıkılıktır, ama eglencelidir.
türkçeye "beethoven'ı anlamak" olarak çevrilmiştir. filmin konusu ise söyledir:
büyük besteci beethoven, hayatının son yıllarında yeni besteler üretmek konusunda sıkıntı çekmektedir. başarı elde eden son çalışmasının üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala üzerinde çalıştığı besteyi bitirememekte ve zaten sıkıntılı olan durumuna bu, daha da çok sıkıntı eklemektedir. sağırlığının gittikçe artması ve buna bağlı olarak da kendini çok daha fazla yanlız hissetmesi, içinde olduğu bunalımı daha da arttırmaktadır.
bu sıkıntılı durumda, son bestesini söz verdiği tarihte bitirebilmesi için çalışmalarını kopya edecek bir kişiye ihtiyaç duyar. o kişi ise genç ve güzel anna holtz olacaktır.
bilinen en eski boğa güreşi 7. alphonso'nun taç giyme törenini kutlamak için gerçekleştirilmiştir.bu dövüş önceleri at üzerinde mızrakla yapılan aristokrat eğlencesi iken 18.yy dan itibaren halk meydanlarına yayılmıştır.
ankara devlet tiyatrosunca sergilenmekte olan oyun.
oyunun ilk perdesi 80 dakikaydı ,biraz uzun geldi bana ama sıkmadı kesinlikle... sanırsam konuşmaların bazen fazla uzamasının da etkisi var.. e tabi şekspir in oyunu olunca pezevenk rolündeki bile uzun, manalı cümleler kurabiliyor.. oyun, şekspir oyunuysa olayların gelişmesinin de cok zekice olacagını -oldugunu- kestirmek zor olsa gerekmez.. izlerken satranc oyununda oldugu gibi rakibi köşeye sıkıştırmak için yapılan hamlelere bolca rastladık(özellikle dük tarafından).. oyunun dekoru 2.5 saat boyunca aynı kaldı hep.. aynı kaldı ama sahnede dekor namına da sadece duvar görevi gören bi tahta ve o tahta üzerinde 2 kapı vardı... dekorun bu denli sade olması bence fazla raahtsız edici değildi,bu sayede oyunculara yogunlasma daha kolay oldu... oyunculuk konusunda sinan pekinton(dük) -etkileyici ses tonuyla da- oldukça öne çıktı.. satranç oyuncusu diğer rakip murat çıdamlı(angelo) ise diğer bir öne çıkan isimdi.. kendisini ankara dt de ilk izleyişim oldu fakat 5yıl önce trabzon dt de defalarca izlemiştim.. ankara dt ye transfer olan trabzonlulardan biri de o.. oyunun konusuna gelirsek adından da anlasılacagı gibi "madem öyle işte böyle" havası var.. adalet dagıtmaya çalışırken adaletsiz olunabildiğini, adalet kurallarını koaynın da uygulayanın da insan olmasından ötürü insani zaaflara yenik düşmenin mümkün oldugunu,adaletin belki de merhametten geçtiğini anlatan bir oyun... oyunu izlerken ben de düşünmüştüm ama ekşi sözlükte birisi yazmış.. bu oyunun hakikatten ortaya çıktıgı dönem göz önüne alındıgında böylesine gaflete de düşebilen kralların vb. üst tayfanın önünde bu oyunun oynandıgını düsünmek oyunu daha da güclü yapıyor..
genelde annelerden geçen bir huydur.alisveris yapilir,yiyecekler,içecekler posetlere doldurulur ve tam çikarken birkaç poset daha posetin içine atilir.ögrenci için bu daha gerekli bi aktivite niteligine dönüsür.evde çöp poseti bitmisse markete giden ev ahalisinden biri bu görevi görür.posetler hayatimizin her yerinde var;onlari sevelim, koruyalim...
çok derin sanatlar içeren bir sarkidir.tek tek inceleyecek olursak:
mini mini bir kus donmustu: burada bahsedilen kusun kücükken erkek cocuklara sorulan "kus ötüyo mu" sorusundaki kusla ayni kus oldugunu farzsaymaktayim.kusumuz donmus.donan sey haliyle katidir,serttir.*
pencereme konmustu: pencere ile yine gönderme yapildigi kanisindayim.pencereye getirilen aitlik eki olan (m) bu aitligi sanirsam disi cinsine sagliyor.konmak eylemi de farkli anlamlar kazanabilmekte.
aldim onu içeriye cik cik cik cik ötsün diye: içerisi pencerenin içi olsa gerek.cik cik cik cik dörtlemesi de olaya sertlik katiyor gibi.ilk misrada degindigim "kus ötüyo mu" sorusunun cevabi bi bakima burada veriliyor.*
pir pir ederken canlandi: bir hareketlenme oldugu asikar.bu hareketlenmenin sonu ne olacak bakalim. "pir pir etmek" ile yine derin bir anlam sanati karsimiza cikiyor,bunu gözden kaçirmayalim.
ellerim bak bos kaldi: aslinda bu beklenen sondu denilebilir.bu kadar hareketin bi sonu olmasi gerekirdi.diger 3 misrada yapilan sanatlara bu misrada basvurulmamis.olan oldugu sekilde anlatilmis.bu durumu da sanatçinin tarzi olarak yorumluyoruz.
müsrif insan. söyle ki iki kiz birbiri ile olana kadar bu her iki kiz bir erkekle beraber olsa 2 erkek daha abazaliktan kurtulmus olur,toplum refaha erer,herkes mutlu sekilde yasar. lezbiyenleri esefle kiniyorum.
hem ordu'da vardir bundan hem trabzon'da.* trabzondaki sehire hakim bir manzaraya sahiptir.tesislesmeler ordudakine göre daha fazladir.gelen semaverden çay içmek ayri bir zevktir. ordu nun boztepesi ise yine sehire hakim bir manzaraya sahiptir ve sehir ayaklar altindadir.stadyuma bakarak kendi evini görmeye çalismak yerlileri için önemli aktividelerdendir.bisikletle veya yürüyerek çikilabilir * ama arabayla çikilmasi tavsiye edilir.çikarken yol üzerindeki tekel bayisinden * alinan biralari sehir manzarasi esliginde,esen rüzgarla içmek ayri bir zevktir. birinci kaynaklardan alinan bilgilere göre sahilden boztepe ye teleferik yapilma projesi hayata geçmek üzeridir,ne de güzeldir.
michael jordan(23) ile karsilastirilan ve hangisinin daha iyi oldugu hakkinda yorumlar yapilan kobe bryant in bu sezon 8 numaran vazgecip kullandigi numara. 24>23 demek istemistir arkadas.