Aklıma geldiği anda siliyorum ablamın görüntülerini hafızamdan sanki hiç olmamış gibi.
Sonra oğlu geliyor aklıma. Diyorum ben ona ne anlatıcam büyüdüğünde.
Sonra tekrar hatırlıyorum.
Ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum...
Babamı hasta gördüğümde öleceği hiç aklıma gelmemişti.
Çünkü; zaten çok parasız günler geçiriyorduk, annemle babamın boşanma davası sürüyordu, eniştem hapise girmişti.
Yani böyle bir durumda Allah bana bu kadar büyük bir kazık atmaz diye düşünüyordum herhalde!
Hani lan dedim Allah, kullarına bir annenin çocuğuna olan merhametinden daha fazla merhamet ederdi. Bir anne çocuğunun en sevdiği oyuncağını gözleri önünde kırarmıydı?
Ağlatacağını, üzeceğini bile bile.
Bu lanetli günlere, hep babam birgün eve dönecek ve sırtımdaki yükü alacak umuduyla katlanıyordum.
Sonra gitti...
ilk kitabını okudum ve tamam dedim ya dillendiremediğim şeyleri söylemiş ama pucca ve yayın tarihlerine bakınca pinkin kitabını alığıma pişman oldum.
çalmasaydı gözümde hala eğlenceli bir kız olarak kalabilirdi.
kalabilir miydi?
Aslında sanmıyorum ya, çünkü o inanılmaz şapşik egosu sinirlerimin titremesine neden oluyor.
Babamin kanser oldugunu öldükten sonra öğrendim. Babamin neden öldüğünü araştirmak için hastaneye gittiğimde doktoruna sormuştum. Beynimden vurulmuşa döndüm. Büyük bir şoktu benim için. Babam kansermiş ve bize söylememiş.
evet bugün yaşadiğim durumdur. Aslinda en yakin arkadaşm değil ama iyi bir arkadaşim.
Fena oturuyor insanin içine. bunalima girdim resmen. çocuğa aşiktim lan ben. herşeyimi bir tek sana anlattim.
Bir insan nasil bu kadar adi ve ikiyüzlü olabilir ki.
Ben onun yüzüne bile bakmaya utanirken sen nasil gidip de onunla çikabildin.
Onu gördüğüm zaman resmen dilim tutuluyor. Başka bir dünyaya geçiş yapiyorum. Gerçekten şaka gibi. Kendime engel olamiyorum. Hemen onunla ilgili hayaller kurmaya başliyorum. Sonra içimden neler söyleyeceğimi geçiriyorum. Sonra da bi "merhaba" ile geçiştiriyorum işi.
biriyle kavga edildiğinde hani son sözü başkasi söylerde size kapak yapar ya.
işte aslinda verebileceğin cevabin aklina iş işten geçtikten sonra gelmesi varya adami perişan eder.
Ben kişisel gelişim kitab okumayı çok severim. Ayrca arkadaşların dediği gibi her kişisel gelişim kitabı sıkıcı değildir. Mesela;
Aura görmek,
Komedyen gibi düşünün,
Alışkanlıkların gücü gibi.
Bu tarz kitaplarla ilgilenmediğiniz kurduğunuz cümlelerden belli oluyor zaten.
Evet türban farzdir ancak takmayana da müslaman değilsin diyemeyiz. Belki de o senden daha içten yapiyordur ibadetini. Senin sağir sultana duyurarak yaptiğin iyiliği, o sağ elinin verdiğini sol eline bile duyurmadan yapiyordur.
Sen bütün bedenini saran kiyafetler giyip vücut hatlarini ortaya çikariyorsan ve başinin kapali olmasinin bu davranişi örteceğini saniyorsan orada yaniliyorsun işte arkadaşim. O zaman türban takmayan kiz senden kat be kat daha müslümandir.
gereksiz yere delikanlilik yapan kizlardir. Durum böyle olunca dişaridan bana göre aptal gibi gözüküyorlar. Misal geçen gün yolda yürüyorum kizin biri telefonda konuşuyor bir de erkek gibi bir yürüyüşü var. Telefonda gereksiz yere bağirmalar, küfür etmeler falan hoş şeyler değil yani. Bence kiz kiz gibi davranmali erkek de erkek gibi.
Hatırlıyorum morga gittiğimizde açtılar senin yüzünü ve ben senin daha gözlerine bile bakmadan;
O, küçüklüğümden beri çarpık olan bacaklarından,
Ağzının kenarındaki yaralardan,
Elinden tanıdım seni baba.
O an öyle bir haykırmıştım ki sen hayattayken bu kadar içten söylememiştim o bir tek kelimeyi.
Ama en trajiği de neydi biliyor musun baba?
Sen karanlıktan, yalnızlıktan çok korkardın ve senin en çok korktuğun şeyle başbaşa bıraktım seni o mezarda.
Evet bugün doktora gittim ve yıllardır bana neden majör depresif tedavisi uygulandığını sordum. Evet aslında bunu biraz daha erken fark etmeliydim. Ben majör depresif değildim. Çünkü biliyorum ki majör depresif sadece bildiğimiz depresyon ve geçici ruh halidir. Ama benim ki geçmiyordu bir türlü.
Kendimi bazen mükemmel hissediyordum bazen de hiç neden yokken kendimi 20 gün odama kapatıyor ve depresyona giriyordum. Nedensiz yere riske giriyordum.
Sıkılmıştım ve doktora, artık doğru tedavinin uygulanması gerektiğini söyledim. Duygularımı daha iyi anlayabilmesi için ona günlüğümü okuttum.
Sonunda teşhis kondu.
Bipolar bozukluk!
Soyumuz tabi ki Adem'den gelme ve Adem çamurdan yaratıldı.
Allah, çamura önce şekil verdi ve sonra içine ruh üfledi.
Sadece dinini bilmeyenler bu saçma teoriye inanır. Bilimmiş. Peh...
Bizim dinimiz islam ve islamda herşey gözle görülene dayalı değildir.
Bizim dinimiz mucizeler dinidir, mantık arıyorsanız gözünüzle görmediğiniz Allah'a inanmamanız lazım o halde.
Ayrıldıktan sonra o acı kesinlikle içe atılmamalı ve ağlanması gerekiyorsa ağlanmalıdır. Tabi abartmadan..
Sonra yavaş yavaş yeni hobiler bulun kendinize. Mesela çevrenizde ilgi duyulacak bir hobi olursa dikkat çekersiniz ve bu da egonuzu okşar, kendinizi daha iyi hissedersiniz. Mesela en popüler olanı gitar çalmaktır, gibi gibi.
Kendinizi biriyle çıkmak için şartlandırılmış gibi hissedeceksinizdir ama lütfen bunu yapmayın. Çivi çiviyi sökmez!
Sadece biraz zamana ihtiyacınız var. Onu ne kadar sevdiğinize bağlı ama oturupta evinizde kız/erkek kurusu da olun demiyorum.
Herşeyin bir ölçüsü var. Dediklerimi yapın yeter.
Bir bakmışssınız ki artık onu düşünmeden geçiyor günleriniz.
evet bizim sınıfımızda da vardı öyle bir çocuk yani fikirleri, duruşu o kadar farklıydı ki. Sanki büyümüş de küçülmüştü gerçekten. Bir de yakışıklıydı ki sormayın gitsin.Bütün kızlar ona deli gibi aşıktı. Tabi bende dahil. Ancak o benim farkımda bile değildi tabiki.Sadece ders konusunda onunla yarışabiliyordum ve bu sayede onunla konuşma fırsatı yakalıyordum. Sonra ilkokul 2 de istanbul'dan ayrıldılar memleketlerine gittiler.
Onu uzun yıllar hiç görmedim. Taaki birgün facede beni ekleyene kadar. Üzerinden tam tamına 15 sene geçmişti.
O hep benim hayal ettiğim gibi sanıyordum ama değişmişti ve şu an görüşüyoruz ama arkadaş olarak. Ona karşı birşey hissetmiyorum. Ancak onu hiç unutmamışım yıllardır. Hep birgün üniversitede karşılaşma hayali kurardım onunla.
Ama iyi ki olmamış. Çünkü; ben onu sevmemişim sadece akımda yarattığım kahramanı sevmişim. Meğer o da bizim gibi normal bir insanmış!
kesinlikle süper bir film. Yaa aamir khan'dan önce sanki hiç film izlememişim gibi. Yani izlediklerimi artık film olarak nitelendirmiyorum aamir khan hariç.
Bazen düşünüyorum çocukluğumu ve evet hiç mutlu bir çocuk değilmişim sadece büyüdükçe bunu daha iyi anlıyorsunuz aslında mutsuzmuşsunuz ama bunu fark edemeyecek kadar küçükmüşsünüz. Mutsuz olmak nedir ki? Bir çocuk bunu nasıl bilir?
Ve evet mutsuz bir çocukluk geçirmene sebep olan anne ve babandır aslında.
Baba birgün ölür.
Sonra annenin gözünün içine bakılır ona birşey olmasın diye ama mutsuz çocukluğunuzun diğer sebebide annedir ve her kavganızda bunu söylersiniz canını yakmak istersiniz ama sonra pişman olursunuz. Çünkü o da ölürse pişmanlık duyacağınızı bilirsiniz. Yine de olmaz.
Sonra şehir değiştirmek ve uzaklaşmak istersiniz ama izin vermezler. Sonra herşey daha kötüye gider...
konusu güzel. Bazıları zırvalamış işte damardan vurunca bu halk izler izlenir vs. diye. Bunu beceremeyen o kadar dizi var ki halbuki..
Ben çok acıklı dizileri hikayeleri pek sevmem. Ruh halime hiç uygun değil. Ancak bu dizi kesinlikle her kesimin izleyebileceği bir dizi. Motive ediyor ayrıca. Bu diziyi izlerken benim ders çalışasım geliyor ya.
mear haath meen şarkısını sevmeme sebep olan güzel film ve muhteşem insan aamir khan. Yaa sonu fenaydı bee. Böyle bir adam vurulur mu bee. Hadi vuruyosun bacağından vur bari. Ne diye öldürüyosun adamı. Adam ben insanları öldürcem demiyor ki zaten. Sadece bir uyarı!
Yazıklar olsun. SOnu böyle bitmeyeydi de keşke benim de içime oturmayaydı.
Kesinlikle hoş bir anı olarak hatırlıyorum şu an.
Benim ilkokul dönemimde öğrenciler daha düzenli, temiz ve sorumluluk sahibiydi. Öğretmenler bizim gözümüzden türlü naneleri yiyen bir pislik değil Örnek alınması gereken insan modeliydi.
Ayrıca okulda bıçak çekilmez, kimse kimseyi öldürmezdi. Okul güvenilirdi bizim için.
O zamanlar orta 1'e gidiyoruz.Üç arkadaş bütün okulu dolaşıyoruz ve müzik öğretmenini arıyoruz. Birinci arkadaşımız öğretmenler odasına girdi baktı, ikinci arkadaşımız öğretmenler tuvaletine girdi baktı ve bulamadık en son müdür yardımcısı Adil hocanın odası kaldı. Hoca da bir sinirlidir ki sormayın. Ota boka sinirlenir. Neyse arkadaşlar dedi ki biz girdik baktık sıra sende buraya da sen bakacaksın. Tamam dedim. Üstüm başım gayet düzgün örnek öğrenci modeliyim resmen. Kibarlıkta da üstüme yoktur. Çaldım kapıyı hafifçe.
Özür dilerim hocam müzik öğretmenine bakmıştım dedim ve müzik hocasını göremeyince çıkmaya hazırlanıyordum ki Adil Hoca beni çağırdı gel dedi. Gittim. Bir tokat yapıştırdı. Lafın gelişi söylemiyorum resmen duvara yapıştım 360 derece döndüm. Hayatımda öyle bir tokat yemedım.
Hala o tokadı bana neden attığını bilmiyorum ama öğrencilik hayatım boyunca hiç müdür ve müdür yardımcısının odasına girmedim bir daha.
askerlik evet vatan borcudur ancak doğru yapıldığı takdirde.
Devlet büyüklerimiz çocuklarını askere göndermek zorundadır. Çünkü vatan borcudur.
Bu ülkeyi biz gençler korumazsak kim koruyacak. itin kopuğun eline mi bırakacağız ülkemizi. Tamam hadi diyelim askerlik zorunlu olmaktan çıktı. Peki kaçınız savaşmaya gider gönüllü o zaman. Bırakın bu işleri arkadaşlar. Askerlik zorunludur ve adam gibi yapılması gerekir. Kimse korumazsa ülkeni sen koruyacaksın!
Evet rus kızları türk kızlarından daha güzeldir kabul ediyorum hatta tabiri cazizse at gibidirler. ilk yorum atan arkadaşa da katılıyorum. Anlayışlıdırlar ama bu sizi gerçekten anladığı için değildir. Mezhepleri geniş olduğu içindir. Bunu da unutmayalım.
Bu soruya verilecek ilk cevap evettir. Bunu soruyorsa zaten kesin kilo problemi vardır. Vücut kitle indexini öğrensin bu şahıs. Habire millete sorup duracağına.