"en azından bedava" dediğim otoparktır. o nasıl bir şey olm. türkiyenin her caddesi her sokağı, belediyenin yani otomatikman bizim topraklarımız. ama hepsi paralı. kaç tane dava açıldı kazanıldı ama hala aynı uygulama devamke. tem otoparkı bedeveyse bence bemece.
türkiye'de araba satın alınmaz. türkiye'de araba "değiştirilir." yani birini elden çıkarıp diğerini koyarsın. yok, illa ben sıfırdan araba alacağım diyorsan, sahibinden.com'a uzun zamandır hiç bakmadığını belli etmiş olursun, ayıptır günahtır.
edit: pardon uzun zamandır demişim, birkaç aydır demek istemiştim.
dünyanın parasını harcayarak yeni yaptıkları havalimanına değil de mantıksız nedenlerle halka kapattıkları havalimanına inmeleri kadar talihsiz ve komik görünen başka ne olabilir.
gece başlayan kayıp ve cinayet olayları sabah 5e kadar süren kanal. bu kanalın ilk çıktığı yıllarda tam bir keşfedilmemiş cevher gibiydi. o kadar az izleniyordu ki hiç reklam bile almıyordu. evet, itiraf ediyorum o dönemden beri izliyorum. hatta o dönemden beri show, atv, kanal d, fox vs bile izlemeyi bıraktım.
her gece aynı gözlerle aynı güzellikte bakan kadındır. bu gecemin değil her gecemin kadınıdır. o gözler, o dudaklar ve o eller; ipektenmiş gibi yumuşacık, bakarken bile hissediyorum yumuşaklığını. ve pırlanta gibi ışıltısı gözlerimi alıyor. her gecemin kadını.
türkiyede 29 bin tlye iphone alamazsınız dün 43000 lira idi, şimdi kızacaksınız ne 43000i diye. haklısınız eminim siz bunu okuduğunuzda 55 ya da 70 bin, veyahut 150 bin tl olabilir.
avrupada 29 bin euroya ise vw golf alırsınız. ve kızmazsınız. siz bunu okuduğunuzda da o golfü alırsınız.
ahan da fark budur.
ortalıkta kıyamete sebep olandır. doktora zam yapılmadığı için herkes ayaklanmış, hatta sendikalar eylem yapmış sağlıkçı maketi yakmıştır. herkes neden doktora zam olmadığını tartışırken.....
arkadaşlar yok. keşke böyle olsa. keşke insanlar "doktorlarımızı kaçırıyorsunuz" diye kızsalar devlete. ama yok, öyle değil. alınmayan zam yüzünden, alınmayan zammın eylemini yaptılar bugün. hatta doktor maketi yakanlar falan var.
bu böyle ne kadar devam eder bilmem. ama şu bilinsin. ZAM yok. bazı doktorların gelirleri birkaç yüz lira artabilir gerçekten. ama bazılarının. size bunu anlatacak değilim. benimki artmayacak mesela. bunu bilin.
yardımcı sağlık çalışanlarının da maaşlarını "artırmamak" için çalışmalar düzenleniyormuş sanırım. onlara 3 ay önce bir iyileştirme adı altında birkaç yüz lira vermişlerdi. hoş onu da alacak olanı varmış alamayacak olanı varmış. o zaman doktorlar nasıl ortalığı "yıkmadıysa" onların da şimdi ortalığı "yıkmaması" gerekirdi. bir "hiç" uğruna, bu saçma strese değmez. bunlar bize tek kuruşu reva görmez arkadaşlar.
isim: peker coin
simge: pkc
white paper: yer altındaki pislikleri kazımak
kazımak için gereken minimum pc özellikleri: windows 7 vista
piyasaya çıkış değeri: 0.60 krş
anlık piyasa değeri: 60 000 tl
neden düzen olarak gece uyumamız gerekirken bütün kötü hastalıklar geceleyin alevlenir isyan ettiğimdir. hayır, o zaman neden gece uyuyoruz gündüz uyuyalım arkadaş. tam vücut iflas ediyor uyku seni hakimiyetine alıyor. tam o arada ya vaka gelir ya serviste bir hastanın kötüleştiği haberi gelir. hiçbiri gündüz olmaz bunların. sebebe ise mantıklı açıklama var sözüm ona: "kortizol gece saatlerinde yükseliyor". madem kortizol gece yükseliyor, gece uyanalım çalışalım gündüz uyuyalım be kardeşim, değiştirin şu düzeni..
eskiden tüm sözlükler, "sözlük" konseptindeydi. nasıl mı? bir tanım yapman gerekirdi. tanımını yaparak eğlenebilirdin, eğlendirebilirdin ya da düşündürebilirdin. eğer tanım yapmazsan gammazlar seni fena yakalardı. amaç ortamın laçka bir ortama dönüşmemesiydi. şimdi ne kural kalmış ne kaide. haliyle de kim ne yazıyor, hangi başlığa yazıyor... sanıyorum gençlerin de tercih ettiği bir platform olamadı sözlükler. ben de artık yazacak da okuyacak da bir şey bulamıyorum. üzülüyorum. her şey değişti geçmişten bugüne. sözlük dediğimiz konsept de şekil değiştirdi.
güzel tanımlar betimlemeler, düşündürmeler, tartışmalar.. şimdi başlıklara şöyle bir bakıyorum. sonra kapatıp çıkıyorum.
ey içinden ayrıldıktan 15 sene sonra tekrar dönerken, "memleketime geldim" diye sevindiğim il, hoşçakal sana.
çocukluğumun ardından tekrar dönerken ne hayallerle geldiğim; annem, babam, kayınpeder, kayınvalide, eşimin kardeşleri; ne kalabalık bir aileyiz, eş dost da var bol bol diyerek kucağına koştuğum il.
3 yıl boyunca evime sadece iki aile geldi gitti. ne diğer kardeşler, ne anne baba, ne iş arkadaşları ne eş dost... sopsoğuk bir ilsin be Çorum. o kadar tanıdığın içinde, o bolluğun içinde neredeyse misafir görmeyen evim bana veryansın etti 3 yıl boyunca.
şimdi gitmek en kolayı. kurtulmak o kalabalığın içindeki yalnızlıktan. belki daha sıcak insanlarla daha sıcak ilişkilerde bulunmanın zamanı geldi. o yüzden hoşçakal sana.
ayrılırken hiç üzülmüyorum. beni hayalkırıklıklarıyla doldurdun burda. babamın kaybını burda yaşattın, eskiden annemin sözünden çıktığım gibi pişman olurdum, hep haklı çıkardı ama artık her dediğinin yanlış çıkmasını burda gösterdin bana. ne zaman bir tanıdığa ihtiyaç olsa, gurbetteymişim gibi hissettirdin. babamın vefatında bile dolup taşmadı evim onca kalabalığın arasında.
şimdi çıkıp gideceğim senden. arkama bile bakmadan uzaklaşacağım. belki yeni bir hayat o kadar kolay ya da o kadar güzel olmaz; ama ne olursa olsun "en azından bunu memleketimde yaşamadım" derim.
yazıklar olsun Çorum, hep hayalkırıkları yaşattın bana...
bu devirde türkiye gibi bir ülkede beni hiç şaşırtmayan insanlardır.
golf ün ikinci eli olmuş 250 milyar. bu arabanın sıfırı 6 yıl önce 60 milyardı, 2 yıl önce de 120 milyardı be.
neyse bir de yakıt var. dolar kaç liraysa benzin de yaklaşık o kadar para kaç zamandır. motorin/benzin paritesi de gitgide 1'e yaklaşıyor.
bir de belediyelerin kendi sokaklarımızdan otopark parası aldığını, bu ücretin de saatliği bizim saatlik ücretimizin üzerinde olduğuna göre...
araba almamak ya da kullanmamak için bu ülkede çok sebep var..
haa bir de sanayi var.
4 tekeri söküp fren ayarı yapıp lastikleri geri takan sanayici geçen gün benden 100 tl aldı. haram olsun. gerçekten bir işiniz düşerse sanayiye, kaç tl ödersiniz siz düşünün...
gün alışamadığın yoğunlukta geçmiştir yine. yatağa mı uzanırsın koltuğa mı bilemem. yattığın her yer rahat gelir; ama bir kalbin, bir de bacakların izin vermez uyumana. kalbin yorgunluktan bir garip atarken, bacakların da sızlar durur. bacaklarını oynatsan dinlenemediği için ağrısı daha da artar, oynatmasan hareketsiz kaldıkça ağrısı daha çekilmez hale gelir. bir de yorgunluktan bağışıklığınız düşüp de boğazınız, kulağınız vs de ağrımaya başlarsa - tamam, pes! yeter artık insafa gel hayat!
çok zor bir durumdur çok. en iyisi ilaç içmek. bu şekilde uyumak mümkün değildir.
aslında kişiden kişiye çok değişkenlik gösteren bir mesele bu.
ama benim için kısa saç. çünkü yüz güzelliğini açığa çıkardığı gibi dinamiklik kazandırdığını, aynı zamanda da "ilgi çekmek gibi bir derdim yok, hayatta çok daha büyük başarılarım var" der gibi bir karizma da kazandırdığını düşünüyorum. ama kısadan kısaya fark var ve bu da surattan surata değişir. benim en sevdiğim kısa saç ise, omza değmeyen küt saçlardır.
ne düşünüyorsun ? yani kurtulabilir miyiz gerçekten ? planın ne? yani ben gelecek kaygısından uyuyamıyorum artık. söyle, araba mı alayım ev mi, yoksa dil sertifikası almam mı daha iyi olur ? valla kafam şişti açlıktan geberme korkusundan.
bugün çıkan görüntüleri "gerçekten öyle mi" kızgınlığıyla izledim.
sertab erener eurovisionda bir yaprak yaprak bir etek giymişti her köşesinden de bir dansçı tutup açılıp dans etmişlerdi.
aynısını ortasına Atatürk resmi koyup yapraklara da Atatürk ilkelerini yazmışlar. çocuklar yaprakları açıp yazılanlar görülsün diye eğiliyor. bunu başka bir şey sanmak çok bahtsızca olmuş.