şimdiye kadar edinilen bilgilere göre z2'den fazlaca bir farkı olmayan telefon. aradaki fiyat farkı çok fazla olacaksa satmayacaktır. ha z2'yle yakın fiyata satılırlarsa bu sefer de z2 satmayacaktır. vaio'nun marka haklarını başka birfirmaya devrederek notebook piyasasından çekilen sony'nin telefon mevzularına biraz daha fazla odaklanmasını beklerdim. darısı z4'e artık.
"Learning How to Learn" açık dersine kayıt yaptırdığım, işleyiş prensibini ve kategorilerin doluluğunu oldukça takdir ettiğim eğitim sitesi. turkcell de benzer bir proje için kendileriyle anlaşma yapmış diye bir rivayet var.
başladığım ilk dersi bir ay içinde tamamladıktan sonra hakkında ayrıntılı bir inceleme yazacağım.
Videoyu izledikten sonraki sahsi görüşüm; ilk çıkışının ardından fiyatlarının biraz daha düşeceğini varsayarsak, fiyat/performans oranına göre oldukça güzel bir telefon üretilmiş. Su-toz-darbe dayanıklılığı da işin içine girseydi diye düşündüm, ancak ileriki modellere uygulamak üzere bunu "işin sürprizi" olarak saklıyor olabilirler.
Yine de, her türlü bilgi ulaşımı sırasında meseleyi bir şekilde amazon.com'a getirdiği için (film-müzik-kitap-elektronik eşya tespiti/satışı vs.) reklamlar veya kimi kısıtlamaların oluşturulması durumu oldukça can sıkabilir. Umarım Kindle'da yaptıkları reklamlı ürün satma hatasını bunda da sergilemezler.
çeşitli mecralarda değerinin çok çok altında bir fiyatla okutulmaya çalışılan telefon.
neredeyse atomu parçalayacak aletler var elimizde, suya düşüyor cozurduyor, yere düşüyor ekranı kırılıyor. sanırım bunun gorilla glass 15'e kadar yolu var.
diş hekimine de danışılarak alınan, doğru bir şekilde seçilen diş macunlarının oldukça fark yarattığı marka. gideyim, beyazlatanından alayım derseniz pek de iyi olmuyor öyle.
yalnız fırçaları ve gargaraları konusunda aynı kaliteyi bir türlü tutturamamıştır. bu iki konuda da kendisinden ekseriyetle kaçarım.
kendine zarar verme ihtimali bulunan yahut korkacağı bir durumu yarattığı zaman onu teselli edip, akıllı uslu anlatmaya çalışmak yerine tokatla terbiye etmek.
o kadar sık görüyoruz ki şu sahneyi: çocuk yola fırlıyor, araba kendisine çarpmasına milim kala duruyor, ebeveyn arkasından koşturuyor ve az önce ciddi bir yaralanmadan-ölümden dönmüş küçücük çocuğa okkalı bir tokat atarak ona bağırmaya başlıyor. ne psikolojik eğitimim var ne de pedagojik formasyon sahibiyim, ancak ufak bir empati vasıtasıyla söyleyebilirim ki: bu çocuğun travması sittin sene geçmeyecektir.
şarjı konusunda herhangi bir problem yaşamasam da, ram miktarının azlığı sebebiyle insanı çileden çıkartmaktadır. arama yaptığınızda yahut arama geldiğinde, öncesinde bir program açma gafletinde bulunduysanız telefon titriyor allah titriyor, ancak 10 saniye sonra ses almaya başlıyorsunuz. 512 mb rami, kamerasının zayıflığı ve ön kamerasının bulunmayışı dışında sony'nin kaliteli telefonlar ürettiğinin göstergesidir.
anfield road'da izlediğim liverpool-bayern leverkusen dostluk maçı. hayatımda ilk kez canlı canlı maç izlediğim için mi, liverpool taraftarının saygılı ve coşkulu halinden mi, anfield'in havasından mı bilinmez, çok sakin ve rekabetsiz geçen(ne de olsa dostluk maçı) bu maç en keyif aldıklarımdan birisi oldu.
senin benim gibi insandır. günlük tutmasıyla karakteri arasında herhangi bir ilişki kurmaya, tahliller yapmaya da gerek yoktur esasında.
bilinen bir gerçek ki, günlük yazarak bir zamanlar yaşanmış olanları -harfi harfine olmasa bile- kağıda geçirenlerde yaşadıkları anların kalıcılığı çok daha fazla oluyor. ayrıca günlük, bazı konularda insanın kendisi hakkında muhakeme yapması için mükemmel bir ölçek haline geliyor ilerleyen yıllarda.
lise yıllarımda tuttuğum günlüklere bakmıyorum bile şu anda. ancak yazdıklarım aklıma geldiklerinde "ulan neleri takıyormuşuz kafaya" deyip güldüğüm çok oldu.
birçoğumuzun algısında zengin olmak, 1-2 saatlik bir çaba(hatta belki bile o bile çok) ve şansın da yaver gitmesi sonucu milyonlar içinde yüzmemiz gibi algılanıyor. kolayca, hızlıca zengin olmak herkesin bilinçaltında bir şekilde yer edinmiş. bill gates'in milyonlar dağıttığı, bilmemne ülkesi'nin sürgün prensinin banka hesabındaki parayı alamadığı spam maillerin vaktiyle bu kadar rağbet görmesinin, milli piyango'nun ve kumar oynatan kasaların her zaman ceplerinin dolmasının sebebi de bu. şansımız yaver gitsin, tez yoldan biriktirelim istiyoruz.
kapitalizmin işleyiş mantığına doğrudan uymaya çalışanlar da az değil: bir iş kur, 3-5 çalışan bul, sonra yatabildiğin kadar yat.
halat gibi bilek, yayla gibi yürekle halil ibrahim sofrası'na oturmak daha elzem bana göre. diğerleri teferruattır, işimizi iyi yaparsak bir şekilde yolunu bulur.
yedikten yarım saat-bir saat sonra uykumuz gelse, biliyoruz ki o yemek yatarken rahatsız edecek tüm gece. yemezsek de midemizin gurultusundan, bulantısından uyumakta zorluk çekeceğiz.
en güzeli hafif atıştırmalıklar. benim tercihim çayın-meyve suyunun yanına beypazarı kurusu. iyi gidiyor, ıslata ıslata yiyebilirsiniz.
içindeki dingin yanı erken yaşta keşfetmiştir. müzik kulağı ve enstrumana yeteneği de varsa önü gayet açıktır, hayatı boyunca sürdürebileceği şahane bir hobisi olabilir, yetmez, bu işi keyifle icra ederken para kazanma ihtimali de yaratır.
bundan sonra tek temennimiz, üniversitede one direction gibi gruplara sarmaması olur.
internette dolaşırken, yabancı bir elemanın verimli çalışma-zaman yönetimi konulu tavsiyelerini okuduğum sıra denk geldiğim kural. basit, ancak zaman zaman hatırlanması gereken uygulamalardan birisi.
eleman olayı şöyle anlatıyor kısaca: bir işi(çoğunulukla basit işlerdir bunlar) yapmayı aklınızdan geçirdiğinizde, hatırladığınızda, karar verdiğinizde "sonra yaparım yea" deyip unutmak yerine yapabilecek durumdaysanız hemen iki dakika içinde başlayın ve bitirin.
evde denedim, oluyor. cama sineklik takıldı, çamaşırlar yıkandı, hemen çıkartılarak ivedilikle asıldı, kaç gündür boş duran sürahi dolduruldu. böylelikle eve temiz ve sineksiz bir hava, vücuda temiz-kuru giysiler ve su temini sağlandı.
hayatım boyunca uyku konusunda bir standart tutturamadığım için, ortalama 6-7 diyebiliriz.
spor yaptığım günün öncesinde ve hemen sonrasında uykuya dikkat etmeye özen gösteriyorum, zira bu dinlenmenin kas gelişimine etkisi çok büyük. yine aynı şekilde, uyuduğunuz saat de önemli(karanlık ortam olması daha faideli oluyormuş)
malzemeyi darbelerden, elektromanyetik dalgalardan, sıcaklık artışından koruyorsa fiyatı makuldür. bu koşulları sağlamıyorsa kusura bakmasınlar, o paraya öküz alırız, yanına da üçlü pakette ingiliz boxeri.
bu spora gerçek anlamda kendini adamış, sık kullanılan tabirle "gönül vermiş", işin akademik araştırmalarından tut, rusya'daki güreşçileri, abd'deki vücut geliştirmecileri ve çalışmalarını ayrıntısıyla takip eden insanlar tanıdım. konu hakkında, spor hakkında derya deniz bilgiye sahipti hepsi de ve mütevazı adamlardı.
kimsenin tipi-tipsizliği hakkında yorum yapamam. ancak bu dediğim profili tanımanın ardından, bu tarz genellemeleri duyunca insan vücut geliştirenleri savunma ihtiyacı hissediyor. insanları ne zamandan beri tiplerine göre yargılıyoruz allahaşkına? yahut, velev ki tipi pek kayık ve bunu kapatmak için spor yapıyor, bize ne?
spor başladığımdan beri hiç badici tiplerden olamadım. hem tarz olarak bana yakın değildi, hem de olsaydı bile bu kadar emek harcayabileceğimi düşünmüyorum. ancak bu insanlar, beğeniriz veya beğenmeyiz, hayatlarında birşeyleri başarmak için çalışıyorlar, kafa yoruyorlar ve karşılığını da zaman içinde alıyorlar. beğenmesek bile, en azından saygı duymak gerektiğini düşünüyorum.
sıfırdan kod yazmalarına, scriptler tasarlamalarına oldukça imrendiğim, ancak şimdiye kadar eksikliğimi gidermek için çok da çaba harcamadığımdan, bir gün aralarına katılabileceğimi düşündüğüm yazarlardır.
lise yıllarımdan beri web sitesi yapımı, düzenlemesi konularıyla uğraşıyorum. uzun bir ara verdikten sonra geri döndüğümde ise bildiklerimin çoğunu unuttuğumu farkettim. şimdi hazır kodları uygulayarak, kendimce ufak tefek değişiklikler yaparak bir başlangıç yapmaya çalışıyorum. bakalım gelişim nasıl olacak.
e-book okumak amacıyla almak istiyorsanız mutlaka ama mutlaka e-ink teknolojisine sahip olanları tercih edin. e-book konusunda, diğerlerini her anlamda dövüyorlar.
onun dışında, almayın görüşüne katılıyorum. en azından tablet teknolojisi biraz daha gelişene kadar, ara sıra gelişmeleri takip edin. ancak illa ki lazımsa, tercihiniz 2. el temiz ipad'lerden birisi olabilir. hem kaliteli, hem de görece ucuz bir alternatif.
çocukluktan beri aşina olunup, kolaylıkla öğrenilen anadile ters cümle yapıları, ekler barındıran, ortak kelimelerin ise çok az olduğu dildir. bu sebepten farklı topraklarda yaşayan çoğu kişi için oldukça değişkendir.
üniversiteye kadar yaşanan öğrencilik sürecinde, en çok çelimsiz, çekingen, diğerlerinden farklı olduğu belli olan öğrencilere uygulanan acımasızlık. bunu yapanların ailevi, sosyal, kişisel vs. birçok problemi olduğunu biraz gözlem yaparak görebilirsiniz. bu durum meseleyi haklı kılar mı? asla.
adil kullanım kotasının mantıksızlığına ve vaat edilen hızın bir türlü sağlanamamasına tuz biber ekmektedir.
internet kullanmaya başladığım 10 senedir birçok şey değişti, çok olumlu gelişmeler oldu, evet. ancak yine de bir dünya standartları, muasır medeniyetler seviyesi değil maalesef.
türkiye'de uygulanan vergi politikası sebebiyle, çoğu üst seviye telefonda olduğu gibi insanların cebini yakan alet. xperia'nın go modeliyle en az 1-1,5 sene idare etmek zorunda kalacağım için sadece sitesine girip "vay arkadaş ne telefon yapmışlar, iyi de video çekiyormuş haa" diyebiliyorum sadece.
bir sonraki modelini satın almayı da dört gözle bekliyorum. umarım ileriki modellerde de "kapak açık kaldı oradan su alabiliyor" durumlarıyla karşılaşmaz kullanıcılar.
yaklaşık bir sene önce, suya-toza-darbeye dayanıklı olduğu vurgulanarak yapılan tanıtımından etkilenip satın aldığım telefonum. yazılımı güncellenip, birkaç da faydalı eklenti yüklendiği anda telefon kasılmaya başlıyor, arama yaparken veya gelen aramayı yanıtlarken bile sorun çıkartabiliyor. telefonun ram'i aşırı şekilde şiştiği için aramaları 10 saniye beklettiğini, bunu engellemek için kaç kere işlerimi bitirip telefona aç-kapat yaptığımı bilirim.
bunun dışında sağlam, dayanıklı bir telefon. düşmeler sonucunda kenarında-köşesinde çeşitli deformeler oluşsa bile bu tarz durumlar ekranı veya telefonun işlevlerini herhangi bir şekilde etkilemedi. yine de tavsiye etmiyor, 1-1,5 sene içinde yeni bir telefona geçiş yapacağım zamanları özlemle bekliyorum.
engin günaydın'ın oyunculuk yeteneğinden kaynaklı özlem yaşayan kişidir. türkiye'deki tv yayınları içinde iyi sayılabilecek, ancak bir beyaz yakalı türk profilini vurgulamak amaçlı tasarlandığından ötürü abartılı özellikler verilmiş bir karakterdi burhan altıntop. engin günaydın diğer yapımlarında çok daha iyi performanslar sergileyebilmiş, kendini bulabilmiştir.
gerek kağıt kalitesi, gerek dizgisi, gerekse de çevirisiyle yazın alanında önemli bir açığı kapatan, ancak fiyat politikası gereği ne yky'nin ne de bu seriyi okumak isteyenlerin amaçlarına ulaşamadığını düşündüğüm yky dizisi.
daha önceki masasüstü bilgisayarımda anakartını kullandığım, şimdi ise laptopuna sahip olduğum ve 8 aylık kullanma periyotumda hiçbir sorun çıkartmamış olan bilgisayar markası. kaliteli malzemelerden, kaliteli bir üretim yapmışlar.
fan sesi zaman zaman artabiliyor, bu çoğu zaman oyun oynama, hd film seyretme, tarayıcının sekme sayısının artışı, ssd'li modellerde ise hdd'nin içindeki dosyalardan birisinin açılması sonucu çalışması durumunda ortaya çıkıyor. çoğu laptopta da belirli periyotlarla fan daha sık devirlerle çalışıyor ki soğukluğunu muhafaza edebilsin. bu sebepten ortaya çıkan sesin ciddi bir problem yaratmayacağını düşünüyorum. hele ki hp gibi soba işlevi gören bilgisayarlarla kıyaslandığında, oldukça iyi bir ısı yönetim sistemine sahiptir.
satın aldığımızdan bu yana hiç sorun çıkarmadan, takır takır çalışan ürünlerin üreticisi olan marka.
bir bilgisayar monitörümüz, bir adet lcd tv'miz var, bir kere bile sorun çıkarmadılar bize. çamaşır makinesi de yıllardır tık demedi, ki samsung'un envai çeşit ev aletinde sorun çıktığını çeşitli yerlerde duyuyorum. yakın zamanda telefonlarına da göz dikeceğim gibi duruyor.
fanboy olanlara, markalar üzerinden küfür edecek noktaya gelenlere çok kızıyorum amma, bu marka beni hiç pişman etmedi arkadaş. umarım etmez de.
yakın zamanda gelecekseniz eğer, kumrular'da saraçoğlu mahallesi'ni şöyle bir gezip, dolaşmadan dönmeyin.
burası zamanında vekiller için yapılmış lojmanların bulunduğu, mimarisi almanya'da nazilerden kaçan akademisyenler tarafından çizilmiş bir alandı. maalesef kentsel dönüşüm kurbanı olacak yakında.
boşaltılmasının ardından biraz daha metruk bir yer haline geldiği için geç saatlerde veya tek başınıza gitmenizi tavsiye etmiyorum. kızılay'ın göbeği de olsa, sorun çıkabilir.
mutlaka yanınızda fotoğraf makinesi bulunsun. o dar sokaklar, kızılay'ın keşmekeşliğinin içindeki rahatlığı, hepsini fotoğraflamak isteyeceksiniz.