--spoiler--
En büyük fırsat namazdır; rahatça sevdiğimizi söylüyor,aşırı sevildiğimize dair ipuçları yakalıyoruz.Yoksa ne haddimize O'nunla (c.c.) böylesine kelâm-ı muhabbet...
--spoiler--
''insanların en âcizi dua etmeyen,en cimrisi de selam vermeyendir.''*
hani bi de şu var; Doğru kişiyi bulmak için uğraştığın kadar; doğru kişi olmak için uğraşsan? bizi doğru kişi yapacak olan, gerçek sevgiliye ulaştıracak olandır namaz. her zaman secdeye başımızı koyduğumuzda şükrettirendir, rabbimizdir. işte aşk 5 vakittir. sevgidir, sevgilidir...
bu kadar önemli olmasaydı eğer, peygamber gözümün nuru namaz der miydi?
ayakları şişene kadar namaz kılar mıydı?
son olarak esselatu hayrun minen nevm. (namaz uykudan hayırlıdır)
o kişinin hiçbir zaman sevgiliniz olmadığını gösterir.
sevgili demek zaten kimsenin onda göremediği güzelliği görmektir. *
--spoiler--
sen onu bir de benim gözümden gör
--spoiler--
--spoiler--
güzel olan sevgili değil sevgili olan güzel
--spoiler--
ilk defa buluştuklarında füsun'un kemal'e karşı sormuş olduğu soru:
--spoiler--
''aşk nedir?''
aşk, ''füsun; karayollar, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken ona bakan kemal'in duyduğu bağımlılık duygusuna verilen addır.
--spoiler--
--spoiler--
bu söz bana çok çocukça gelmişti tabi bi o kadar da sempatik. romana diyeceğim bir söz yok.lakin;
okurken yeter artık kemal, uğraşma füsun'la, arama onu her yerde, düşünme, yoluna bak. seni sevseydi arardı diyosunuz.
kemal çapkın ve tutkuluydu. unutamadı füsun'u, füsun ise sırf kemal'e zengin olduğu için veya diğer vasıflarından dolayı teslim olmadı.** sevdi belkide. ama kitapta kemal'in duyguları daha ağır basıyor. muammada kalıyorsunuz.*
sonunu okurken çok şaşırmıştım. kemal o kadar sene füsun'u arıyor sonra buluyor evleniyorlar falan. füsun ölüyor.
ben füsun ölürse kemal dayanamaz o da ölür ya da aklını yitirir felan sanmıştım. hayal kırıklığına uğradım. adam direniyor, ülkeler geziyor, müzeler araştırıyor ortaya çok güzel bir masumiyet müzesi çıkıyor.
--spoiler--
arkadaştır o.
karşınızda hadi yaaa ders çalışalım artık, diyen bir arkadaş kadar sizi kimse dersle baş başa bırakamaz.
bi de illaki ders çalışan bir öğrenci görüp hırs yapacaksınız.
kaç gündür dinleye dinleye bitiremediğim şarkı. dinlerken bir anda mutsuzken mutlu oluyorum. içime bir sevinç geliyor.
sanki her şey yolundaymış gibi bir izlenim veriyor.adem gümüşkaya'nın yorumuyla daha da güzelleşiyor. şarkı dinlemeyi sevmeyen ben bile kaç gündür bu şarkıyı dinliyorum.
--spoiler--
Adını dağlara yazdım yarim
Buğulu camlara kazdım
Kışın masal dinlemek zor yarim
Hem ağladım hem anlattım
Gözyaşım kederden miydi yarım
Çektıgım kaderden mıydı?
içtim hep ona sarıldım yarım
Tek dostum kadehlerimiydi
Özledim gitme deseydin yarim
Bırakma etme deseydin
Şimdi ardıma bakmazdım yarım
Elini tutabilseydim
Gülmeyen gözler ıslaktı yarım
Benim hayalim vuslattı
Seni sensiz yasamak zor yarim
Benide Allah yarattı
Aşka tövbe etmekte zor yarim
Bir daha böyle sevmekte
Ömründe bir kere yandı kalbim
Bu canı sana vermekte
--spoiler--
halbuki çok kolay olan hede. git gide bencilleşiyoruz., kimseyi önemsemiyoruz, anlamıyoruz. kısacası empati kurmuyoruz. sürekli ben ben ben der olduk. artık insanlar normal hayatta duygularını paylaşmaktan çekinir oldu, ya hata yaparsam ön yargısı var, kendine güvensizlik var. neden, hep bu bencil vatandaşlar yüzünden. çünkü o bencil insanlar duygulara önem vermiyorlar, az bir şey kişi, duygusunu belli etse bencilleşiyorlar, önemsemiyorlar. herkes maddiyata bakar olmuş neden kimse maneviyatı önemsemiyor. bir insanın duyguları kadar masum bir şey olabilir mi, hele de bu duygular güzel, zarif, içten ve anlamlıysa.
hep bi süslü laflar, hep yalandan iltifatlar, yalandan bahaneler,her şey yalana kurulu. keşke herkes biraz zahmete girse bencileşmeden de karşısındakini birazda olsa önemsese.
bi de çıkar ilişkileri var di mi, her sözle kandırabileceğinz kişiler. unutmayın siz o kişileri kandırmıyorsunuz. onlar size inanmak istiyorlar ve inanıyorlar. asıl aptal sizsiniz, kimse bunun sizde hesabını sormaz di mi? kim bilecek aman yaa, ben bugünüme bakarım, gerisi teferruat.
sonra size de aynısı oluyor, başka biri aynen sizin yaptığınızı size yapıyor. hayat tesadüfler üzerine kurulu. keşke sadece duyguların konuşulabileceği bir dünya olsaydı, sanki daha bir manidar olurdu. siz siz olun karşınızdaki kişiyi önemseyin. eğer bu kişi saygıya layıksa. zaten konuşmayı bilmeyen, iğrenç kelimeler kullanarak olan kişileri kast etmiyorum.gerçi bu kişilerinde bir duygusu var ama, siz kendi denginizle uçun.
--spoiler--
hadi artık kalk; geç kalacaksın
hadi artık kalk; geç kalacaksın
hadi artık kalk; geç kalacaksın
yemek hazır hadi sofraya oturun
yemek hazır hadi sofraya oturun
yemek hazır hadi sofraya oturun
yolda giderken sakın oyalanma, sağa sola bakmadan git
yolda giderken sakın oyalanma, sağa sola bakmadan git
yolda giderken sakın oyalanma, sağa sola bakmadan git
yeter artık oyalndığın kalkta ders çalışsana artık
yeter artık oyalandığın kalkta ders çalışsana artık
yeter artık oyalandığın kalkta ders çalışsana artık
kendini sıcak tut, hastalanma
kendini sıcak tut, hastalanma
kendini sıcak tut, hastalanma
ne çok dağıtıyonuz bu odayı ya
ne çok dağıtıyonuz bu odayı ya
ne çok dağıtıyonuz bu odayı ya
--spoiler--
şu aralar yüksek sesle konuşan insanlardan nefret edesim geldi. peki ben bunu niçin buraya yazdığımı anlamadım ama olsun. bu insanlar o kadar çok ses yapar ki, o ortamdan ayrıldığınızda kulaklarınızda bu kişilerin sesleri çınlar. aman yareppim o nasıl bir sestir. gülüşleri bile ayrı bir iğrençtir.
bi de hep kendi derdini anlatıp, sen mutsuz olduğunda neyin var deyip; anlattığında ise dinlemeyen, başka şeylerle meşgul olan dostalrınızdan uzak durabiliyorsanız uzak durun.
telefon numaranızı isteyp, ararım deyip aramayan inanlardan da kesinlikle uzak durunuz.
sürekli yağlı ballı konuşan insanlardan kısaca yalaka olanlardan korkunuz. neler yapacakları belli olmaz. önce yüzünüze gülerler sonra kuyunuzu kazarlar.
--spoiler--
+allah'ım teşekkür ederim, nasıl da özlemiştim
-çıldırıyorum hasretinden
ne olur bir daha yüzünü bu kadar esirgeme benden
+esirger miyim hiç..en çok ben kahroluyorum seni görmeyince
-barıştık mı papatyam
+şu çamurun tadına bakarsan barışırız *
--spoiler--
çalıkuşu:sevgimi nasıl gösterceğimi bilmiyordum, sınıf arkadaşlarım haklıydı.
vahşiydim, yabaniydim.
madem ki seni seviyorum;o halde canını okumam hak, madem ki beni sevdin; tüm kutsal kitaplarda yazan türlü belalar sana müstehak..annemle babam terkettiğinden beri sevilmeye layık olmadığımı düşünüyordum esasen.öyle ya,yıldızlara birlikte baktığın biri gittiyse herkes niye dursun?
bu kadar masum aşkı anlatan bir dizi. nedense aydan şener'li bölümlerini de bayıla bayıla izlemiştim. kitabını da seve seve tekrar tekrar okumuştum. burak özçivit rolüne çok güzel adapte olmuş fakat fahriye evcen konusunda hala ön yargılarım var. ilerleyen zamanlarda düzelir umarım.
yarın gelecek olan dostum. gözüm yollarda kaldı. hiç çekilmiyor buralar onsuz. zaten burada ki durma amacımda da bir o var. her neyse işte özlüyorsunuz, kimseye anlatamadığınız şeyleri ona anlatıyorsunuz, onunla geçirdiğiniz vakitleri önemsiyorsunuz, kavgası bile özlenir mi; bi de beni bırakacaktı tee başka memeleketlere gidecekti, neyseki yapmada- yapamadı-yaptırmadılar. onun hakkında bu kadar azıcık bir şey yazdım ya,ben kendime ne diyeyim.****
sürekli evi yapılan kişilerin ağladığı program. boş vakitlerimde izliyorum, her seferinde de ağlıyorlar. ne yani bu duygu sömürüsü? bir kerede güzel olmuş vs. falan deyin. sürekli olarak bi gözyaşlarını kullanan insanlar var. neymiş heyecandan ağlıyormuş, böyle ilk defa evi olmuş. hep bu kadınlar zaten. ilk kadın ne zmaan ağladıysa ondan sonra bu programda ağlama olayı meydana geldi.
bide programda evi yapılan kişilerin eski eşyaları başka evlere gidiyor. ya o garipler ne yapsın,haa? onlar senden daha muhtaç. illaki ağlayacaksın, muhtaç olduğunu başka insanlara duyuracaksın. milleti kendine acındıracaksın.
mimar selim bile ağlayan insanları görünce utanıyor, kafasını eğiyor. keşke birazda sizde utanma duygusu olsa.
bide gene ben bu programı izliyorum. babası ölmüş, kapıcı olan bir aile vardı. bunları kanal marka yerden kıyafet falan aldı. sürekli olarakta ilk defa yeni kıyafetleri olan aile diye, dış ses yankı yapıyordu. neyse sinir oldum gene.kısacası acitasyonu reyting olarak kullanan program. *
--spoiler--
Kızgın değil kırgınım sadece
En çok da kendime
Susmalara sardığım yüreğime
iki kelimeyi bir araya getiremeyen dilime
Ne zaman konuşmak istesem saklanan kelimelere
Hiç takatim yokken güçlü gibi görünmeme
En çok kendime kırgınım ben!
Zamanın darlığından çok daralan nefesime
Hiç duyuramadığım sesime
Baharlar gelse bile içimdeki kış mevsimine
Kızgın değil kırgınım sadece
Hiç dolmayan boşluğuma
Kendime uzak kalışıma
Kendimi bulamayışıma
Kendimden kaçarken kendime yakalanışıma..
--spoiler-- *
arada sırada denk gelip izlediğim dizi. özlem ve atilla'nın telefon muhabbetlerine gülümseyerek izliyorum. ne bileyim böyle hoşuma gidiyor.
--spoiler--
böyle sadece atilla özlem'in düşüncelerine, duygularına aşık, tabi bir o kadar da yüzünü merak ediyor. haklı tabi böyle güzel konuşma yapan birisini, hayalinde çok güzel, çok özel olarak tasarlıyor. ama gönül işte merak ediyor. sürekli sen bana yüzünü göstermediğin için demek ki, bir şeyler saklıyorsun diyor. halbuki özlem ona çok yakınken uzak işte. insan sırf bu aşk için izliyor(!). ya da ne bileyim, ben böyle şeyleri seviyoroum. ***
sonra emin karakteri var; o daha komik. güldüğü zaman bende gülüyorum böyle sıcacık bir aile dizisi yani. nuri ailesi var, sürekli bir şeyler yiyorlar falan. gülüyoruz işte, gülmekten de daha başka, doksanlarla alakası biraz yok gibi ama böyle özlemle izliyoruz ailemizle.
--spoiler--
mutsuz olacağını biliyordur, yapamıyordur.
ya da çok kırılgan bir insandır hem kendini hemde başkasını üzmek istemiyordur. ilerisni düşünüyor olabilir. bide yaşar kemal'in bir sözü var;''bir insan birine geç kalır, bir daha da kimse için acele etmez'' diye. öyle şeyler olabilir yani. ama büyük ihtimal üzülüyordur ama sevgilisi olunca daha çok üzüleceğinği de biliyordur. ama tabii bunları kimse kestiremez, olasılıktır.
başka şehirlerde olabilir, özler yani ne var bunda.
o özlemisin, bu özlemesin; sizi kim özleyecek? bu kadarda sevimsiz olmayın.
insan sevdiğini özler.
tanım:kız arkadaşın, kız arkadaşa özledim demesidir.
yazar kişisinin sözlüğe üye olması ve bunu duyan sevgilinin derhal olaya iştigal etmesidir.
+nalan niye o başlığa gidip, sevgilim artık beni sevmiyor gibi şeyler yazıyorsun?
-anaaaa engincan sen sözlüğe mi üye oldun?
+heee ne var bunda, seni kollayıp, gözetecem bundan sonra
-hımmm(s,çtık) ne kadar güzel. bundan sonra hep burdan yazışırız
+tabi kızım, ne sandın. hem söyle bakıyım sen niye itiraflar başlığına benim hakkımda gri girdin heee???
-ne var yani, engincan ne var bunda?
+ne yok ki?
-allamyareppim söylesene çocuk ne var ya:))
+geçende eski sevgilinden dem vurmuşsun
-evet, napıyım hayvan bana çok çektirdi
+başlatma ne çektiğinden
-engincan sevgilim tamam sakin ol, kızma
+ne kızmıycam lan, resmen herife ilan-ı aşk etmişsin
-ama hayatım biliyorsun senden başkasını artık sevemem
+tabi tabi, ondan gidip itiraf başlığına benle ilgilenmiyo, ona güvenmiyorum diye yazıyon de mi zilli?
-engincannnn öle şeyler deme ben seni çok seviyommmmm *
+oyyyy yirim de seni şimdi şuna da cevap ver. niye x nickli şahısı övücü entry yazıyosun. niye?
-aşkım o kişi benim en yakın arkadaşım artık.
******
-hem sen cevap ver nick altıma gelip onun benim sahibi, evleneceğim yakında diyosun?
+bilsinler tabi kzım ne olacak yani
-off offf aliii
+aliii miiii?????
*********
+kim bu aliii?
*************
+sana dyom, ali kimmmmmm?
****************
+görürsün sen yelloz,bekle yarım saate ordayım.
*****************
normal bir öğretmenliktir. fakat oradaki imkanlarla büyük şehirlerdeki öğretmenlikleri kıyaslamamak lazım. bir kere oralarda öğretmene daha çok değer veriliyor.***her neyse, öğrenciler açısından ve veliler açısından büyük bir saygı vardır. tabi o küçük sevimli şeylerin sevgisi hiçbir şeye değişemez.
bide öğrencileri tarafından sevilmek müthiş bir şey olsa gerek.
küçük dağlık bir ildir. yolu uzundur. gidişi, gelişi sorunludur ama bu görevi seçenler buna da mecburdur.
(bkz: ajda pekkan)dır. sürekli olarak playback yaparak şarkı söyler. konserlerde ne giyerse dillerde dolaşır. halbu ki şişirilmiş balondur. haa bide sürekli şarkıyı unutur.
sürekli olarak beni ağlatması; evet evet daha demin ağladım.
beni ağlatınca sanırsam mutlu oluyor kendi çapında. bide sürekli olarak kardeşlerimin yaptıklarından beni sorumlu tutuyor. artık ne zaman benle konuşmaya başlasa direkt olarak ağlayacağımı bildiğimden diyalog kurmuyorum. keşke benim hakkımda böyle şeyler söylemese, ne var sanki, bir kere kızım dese çok mu? ben ona bu kadar yakın olmaya çalışırken bu kadar benden uzak olmasa...*******
kesin o psikolog değildir.
bazı insanlar psikolag olmamasına rağmen çok güzel dert dinleyip tavsiye veriyorlar. madem dert dinleyen şahıs işim gücüm yok seni mi dinleyeceğim diyor; niye o zaman bu mesleği seçiyor. onun bu değil mi işi gücü * neyse bide hani psikologa gitmeyen insanlar var en yakınındakilere anlatıyorlar. bence en mantıklısı bu.
bide ben çok severim dert dinlemeyi. o insanı öğrenmeyi. kişilik hakkında önemli ipuçları veriyor. 2. bir mesleğim olsa bunu seçerdim heralde. dinlemek çok güzel.***
