efenim şu giyilebilir mp3ler var bilirsiniz hani sırf kulaklıktan ibaret olanlar. bugün sabah derse giderken dinliyordum işte sonra kulağımdan çıkarmıştım boyunumda duruyordu sen akşama kadar öylece kal orda.
çıkaralı 3-4 saat oluyor ama çok garip hissediyorum. vücut eksikliğini fark etti ve tekrar geri istiyor. demem o ki ne saçma salak vücutmuş hemen her şeyi kabulleniyor.
açıkçası inek fakat sönük tiplerden biriydim ilk okulda yanımda oturan bir şey dese cevap vermezdim ders sırasında.
neyse ilk okul 5. sınıf bitti. 6. sınıfta da şehir değişikliğinden dolayı okulu değiştirdik. *
yeni okulumda ilk gün hoca sınıf başkanı seçelim dedi ama millet zaten birbirini gayet iyi tanıyor. aday olsam mümkanatı yok seçilemem.
yanlış hatırlamıyorsam kızın birini seçti sınıf oylama ile işte. lakin içime çok oturdu parmak kaldırdım;
hoca söyle dedi. ben de dedim hocam ben daha yeni geldim okula kimse beni tanımıyor o yüzden ben aday olamadım.
hoca da şöyle bir iki saniye düşündü. peki dedi o zaman sen de başkan yardımcısı ol.
o gün bugündür sosyal yaşantıdaki en büyük başarım budur! ( satrançta birinciliğim vardı gerçi ama o da bildiğin asosyal işi)
zöge: vay be faşist olsak, ulusalcı olsak, komunist olsak, sosyalist olsak hatta rte ci olsak
bu kadar eksi oy almazdık.
hıncınızı apolitiklerden çıkarın böyle aferin. haber paylaştık iyi ki.
ortaokulda ergenliğin yavaş yavaş boy gösterdiği zamanlarda adrenalinin artması nöronlarda nörotransmitter madde salınımının azalması nedeniyle ortaya çıkan, genellikle sebep-sonuç ilişkisi barındırmayan fakat sonunda hep ağzın ve burnun kan içinde kaldığı şiddetin eyleme dönük şeklidir.
efenim tanımda dendiği gibi herhangi bir sebebi yoktur bu kavgaların oto boka kavga edilir. lisedeki kız kavgaları kadar da s*kindirik sebepler yoktur en azından tek artısı odur.
zamanında ben de yemiştim güzel bir dayak. okul çıkışında üç beş kişi katakulliye getirip çok pis dövmüştü sebepsiz yere. akabinde biraz da inek bir öğrenci olmanın verdiği torpille diğer gün beni döven çocukları müdüre şikayet etmiş ve müdür odasında güzel bir dayak yemelerine vesile olmuştum. yalnız ilginç olan tenefüste çocuğun birinin yanıma gelip dün senin dövenlerin içinde ben de vardım demiş olmasıydı. akabinde tenefüs bitmeden onu da şikayet ettik o da dayağını yedi ama burdan o çocuğa seslenmek istiyorum;
ulan mal ne güzel dövmüşün işte ben de seni görmemişim hazır üzerine yatıp attığın dayağın keyfini süreceğine tenefüste artistik yapıyorsun. şimdi daha mı iyi oldu müdür dayağı * artı disiplin cezası.
Türk tabâbetine büyük hizmetlerde bulunan ve islâmiyeti kabul edip, Türk vatandaşlığına geçen bilim adamı.
Erich Frank 1884 yılında doğdu. ilk, orta ve lise öğrenimini Breslauda yaptı ve aynı şehirde Tıp Fakültesine girerek, 1908 yılında bitirdi. 1908-1911 yılları arasında Wiesbaden Hastahanesinde çalışan Frankın bu sırada, Salvarsanın klinik denemelerinde önemli rolü oldu. 1910 yılında Hayvan ve insanda Renal Diyabet üstüne yaptığı çalışmalarıyla üniversitede asistanlık hakkını kazandı. 1911-1918 yılları arasında Breslau Tıp Fakültesi iç Hastalıkları Kliniğinde asistanlık yaptı ve Ortostatik Albüminüri konulu doktora tezini sunarak 1913dte doçent, 1919da profesör oldu. 1933 yılına kadar başarılı çalışmalar yapan Frank, ülkesinden ayrılmak zorunda kalınca 1934 yılında istanbul Üniversitesinin Tıp Fakültesi kürsü direktörlüğüne atandı. 1934 yılından 1957 yılında ölünceye kadar istanbul Üniversitesinde çalışan Prof. Frank, bir bilim adamı olarak geniş bilgisi, araştırmacı ve öğretici kâbiliyeti, ders verme gücü yanında, kliniğini de kusursuz biçimde yönetmiştir.
Çeyrek yüzyıl kadar Türk hekim topluluğuna binlerce öğrenci, yüzlerce uzman ve hoca yetiştirdi. Türkiyede bulunduğu sıralarda Birleşik Amerika Üniversitelerinden devamlı teklifler alan Prof. Frank bütün bu teklifleri reddetti ve bir süre sonra Türk vatandaşlığına geçti.
iç Hastalıkları Klinik Ders Kitabı (üç cilt), Karbonhidrat Metabolizması Patolojisi, Vejetatif Sinir Sisteminin Patolojisi, Dâhilî Böbrek Hastalıkları, Az Tanınmış Hastalıklar gibi çok değerli eserleri vardır.
Frank, bir karaciğer rahatsızlığı sonucu 13 Şubat 1957 günü kendi kliniğindeki çalışma odasında öldü. Vasiyeti üzerine cenâzesi Rumelihisarındaki islâm mezarlığına gömüldü.
dersten yarım saat kadar önce kadar gidip yeri kaptım. zira yer benim değildi başta o kız oturuyordu. ama malum üniversitedeyiz senin yerin benim yerim olmuyor.
önce giden kapıyor. diğer gün gittiğimde yeri kız kapmıştı anladığım kadarıyla bir saat önce gelmişti. öbür gün iki saat önce gittim yine kaptım. sonraki gün o kaptı derken
sonunda sabah 6'da kalkıp saatler öncesinden derse gittim. * o gün kız dayanamadı yanıma geldi;
game of thrones'daki Jaqen H'ghar adlı karakteri oynayan şahsiyet. Bir tek ben mi Brad Pitt'e benzetiyorum bilinmez
ama feci şekilde karizmatik biri olduğu aşikardır.
yakın ve uzak çevrem tarafından zeki bir birey olarak lanse edilsem de
bu durumdan ben de muzdarip oldum.
her zamanki uzun otobüs yolculuklarımdan birinde otobüsün mola vermesi ile kendimi wc'de bulmam bir oldu. lakin wc'ye gitmem için bir sebep olmadığını elim fermuarda iken anladım.
oyuna geldiğimi fark etsem de hatırı sayılır meblağadaki wc ücretini icraatta bulunmadan ödeyecek değildim elbette. öncelikle elimi yüzümü yıkadım * her neyse mevcut durumu analiz edince mesanemi çalıştırmak için yeterli koşullara ve zamana sahip olduğumu fark ettim. bütün bi mola süresi boyunca açık olan wc penceresinden gelen soğuk havayı vücüduma zerketmek suretiyle çok bilindik genleşme kanunlarının ( tabi bu durumda büzülme oluyor)neticesinde mutlu sona ulaştım.
real madrid'in şov yapacağı maçtır. bildiğiniz gibi art niyetli kullanımdan dolayı skor ve ayrıntılı gol bilgisi vermiyorum.
Ronaldo ikinci yarıda iki gol atacak, Xabi Alonso sarı kart görecek ve Kaka oyuna 79. dakikada girecek.