Hayat çok zordur. Kolay kolay kimseyle yakınlık kuramazsınız, kursanız dahi gerçekliğinden emin olamazsınız.
En yakınlarınız olan anne,baba ve kardeşlerle bile ilişkileriniz inişli çıkışlıdır belki arada kan bağı olmasa onlar dahi sizi hayatından çıkarmayı düşünebilir.
Bir gününüz diğer gününüzü hatta anınız anınızı tutmaz. Ruh haliniz bir tepede bir dipte derken geçişleri kendiniz bile yakalayamazsınız bu da insanları sizden uzaklaştırır ve sonunda yapayalnız kalırsınız ve yalnızlığınızı kafaya takarsınız.
Kaç yıldır ortalıkta görünmüyorsun, sen de nereden çıktın? bile demediler; bu kadarcık ilgiyi bile çok gördüler bana. Kısacası meyhanelerde yeniden barınamadım albayım; aynı meyhaneye iki kere girilemiyormuş. (Buna benzer bir felsefe vardı, değil mi albayım?)
Sözlüğe ilk geldiğimde tanımıştım kendisini, tanımıştım derken birebir diyaloğum olmadı hiç uzaktan tanıdım.
Kütahya takıntısı haricinde zararsız kendi halinde bir kızdı, belki de uzaktan hoşlanmış, uzaktan sevmiş belki bir ara evlenmeyi bile düşünmüştüm onunla en azından evlenmeyi denemeyi.
Hatta arsızın sözlüğü kasıp kavurduğu günlerde yüreğim ağzımdaydı o güzel sözleriyle, tatlı diliyle benim hislimi kandırır diye. Arsızı bulup indirmeyi bile düşündüm. Hisli ile evlenip kütahyaya yerleşecek, boy boy çocuklarım olacaktı. Kimsenin bunu benden almaya hakkı yoktu.
Sonra, sonra bir gün hislo gitti. Hiç bir iz bırakmadan, kimseye bir şey demeden gitti. Ne hissetti acaba giderken bilmiyorum ama yıktı da gitti.
Kim bilir şimdi kiminle ne yapıyordur. Ben ise hala o halaylon peşinde yarı ayık, yarı sarhoş kabuğumda yaşıyorum. Duyan bilen varsa ne olur bir şey desin dostlar. Ve sen hisli eğer okuyorsan ne olur geri dön.