istanbul'un ve elbette ki Türkiye'nin kültür-sanat hayatında silinmez izler bırakan efsanevi kurum. Ama ne acıdır ki Gencay Gürün'ün ayrılmasıyla oyuncu kadrosunun en önemli yapı taşlarını kaybetti ve o günden bugüne o kan kaybı hiç durmadı. 1990'lı yıllarda, Vanya Dayı oyununda; Nurseli idiz, Cüneyt Türel, ismet Ay, Cihan Ünal, Kamran Usluer, Tilbe Saran'ı aynı sahnede izleme bahtiyarlığını bizlere yaşatan güzide kuruluşumuz , eski günlerinden çok ama çok uzak maalesef. Ciddi bir yeniden yapılanma şart Şehir Tiyatroları'nda...
Giderken beklentilerimi minimumda tuttuğum, ama gecesiyle ayrı gündüzüyle ayrı etkileyici bir kent. Yeşilliği az, beton bir yer gibi gelebilir size ilk bakışta ama bambaşka bir atmosferi var bu şehrin. Bu zamana ait değil gibi. Ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden..Kentin özellikle Upper Barrakka Gardens'dan görünümü olağanüstü..
Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun klasikleşmiş oyunlarından biri. Minimum dekoru, oyuncularının pek alışık olmadığımız biçimde , akışa göre sürekli yer değiştirmesi ve başarılı oyunculuklarıyla öne çıkan yapım bizce ilgiyi hak ediyor. Lakin oyunun sahnelendiği Turhan Tuzcu sahnesinin havalandırma sisteminin elden geçmesi şart, sıcaktan ecel terleri döktük yahu.
istanbul Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon en izlenesi yapımlarından. Oyuncularının aralarındaki uyumu ile göz dolduran, özellikle başroldeki Süleyman Atanısev'e büyük hayranlık duymanıza vesile olan oyunda, Çorumlu Fransız askeri tiplemesini de maalesef ki epey sakil bulduğumuzu eklemek gerek. Görmeniz tavsiye olunur.
Janjanlı ürün fotoğraflarına, şık dükkanlarına ve internet aleminde ürünleri hakkında yapılan abartılı olumlu yorumlara kanıp, ürünlerinden alma talihsizliğini yaşadığımız , gereksiz yere pahalı firma. Dükkanlarında üç günde tükenen Salo Panto Wish Kit ile tarçın-elma mumunu internetten sipariş verdik, vermez olaydık. Her şeyiyle sıradan, gayet özensiz ürünler, ederi olmayan fiyatlar. Keşke hep sadece lavanta kolonyalarıyla anılmayı tercih etselermiş.
Sıhhiyeden ulusa giderken,yol üzeri karşınıza çıkıveren ziraat bankası ve opera binalarıyla,insana cumhuriyetin ilk yıllarında yaşıyormuş hissiyatını vermesi.az şey mi.ya da hayatında ankarayı ilk kez 23 yaşında gören bir istanbullu olarak bana o hissi vermişti diyelimm
2009 yılındaki sınır ötesi operasyon sırasında, aralıklarla altı ay boyunca kaldığım, adını Arapça Cezire (Ada) kelimesinden alan vatan toprağı.O zamanlar Silopi'de kalan bizler için en büyük mutluluk, küçük fırsatlar yaratıp Cizre'ye kaçmak, şehrin içinden geçen Dicle nehrine nazır çay bahçelerinden birine oturup saatlerce Dicle'yi seyretmekti. Şırnak'ın, Silopi'nin, Uludere'nin yoksulluğu o kadar içimizi acıtırdı ki, fırsatını bulsak da Cizre'ye gitsek diye can atardık. Bölgenin nispeten en gelişmiş merkeziydi çünkü. Uzakta belli belirsiz sıralanan Suriye tepeleri, dağlarında Ne Mutlu Türküm Diyene yazıları ve her sabah gün doğarken manevralarını izlemeye gittiğimiz ürkütücü tank taburuyla kazınmıştı Cizre hafızalarımıza.insan, bugünkü halini gördükçe, oturup hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendini zor tutuyor. Yerden yere vuranlar keşke bir kez olsun oraları görse de, öyle yargılasalar bölge insanını..
Stefan Zweig'ten 'Bir Politikacının Portresi:Joseph Fouche'.Sadece geçmişi değil bugünü de,liderleri değil ikinci adamları anlamak için okuyun,okutturun..Her yönüyle bir başyapıt
Kazakistan'ın, THY ile hiç bir şekilde mukayese edilemeyecek milli hava yolu şirketi. Hafta boyunca Air Astana ile hem iç hem de dış hat uçuşu yapan biri olarak söyleyebilirim ki, uçakları,gayet sıradan ikramları ve sinirli hostesleri ile gayet orta karar bir havayolu. ilave ekmek, şeker ya da tuz isterseniz vermiyor mesela Air Astana, inanılır gibi değil.En takdir edilesi yönü ise, çok dakik olmasıdır ki, e bu da az bir şey sayılmaz..
Kazakistan'ın, Çin sınırında karlı dağların eteklerinde kurulu eski başkenti..Ne yalan söyleyeyim, hiç bir olumlu beklenti içerisinde olmayarak gittiğim bu ülkede beni şaşırtan bir şehir oldu Almaata..Geniş ve bakımlı yolları, yeşilliği, pırıl pırıl ve huzur verici Panfilov Parkı, büyüleyici Zenkov Katedrali, Eminönü'nü hatırlatan Green Market'ı, hayranlık uyandıran estetik heykelleri ile sevimsiz Orta Asya'da coğrafyasında bir vaha bence bu şehir. Tek sorun, halkın tek kelime ingilizce bilmemesinden mütevellit iletişimsizlik kabusu..E bir de pahalılık tabii. Valla, göz alabildiğine uzanan karlı dağlarıyla, pek sevdim ben bu şehri...
Onur Belge ve Togay Bayatlı gibi medyatik başkanlarıyla bir dönem pek popüler olan spor basınımızın güzide kuruluşu.Dünyada pek az şey, derneğin olimpik havuzunda,on numara beş yıldız hocalar eşliğinde saatlerce yüzmek kadar rahatlatır insanı..Leventteki trilyonluk yerinin,rant hırsına kurban gitmemesi en büyük temennimiz..
Sıfırcı hoca lakaplı,dünyadaki prestiji Fitch ve S&P'ye göre daha yüksek,uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu.Bugünkü istanbul toplantısında Türkiye analisti,not artırımını biraz zor görürsünüz dedi gözümüzün içine baka baka.Anladığım o ki,ekonominin krize girme olasılığını yüksek gördükleri gibi, Babacanın ekonominin başından gitmesinden de acayip tırsıyorlar..
Yolda yürürken karşıdan gelene dirsek atan,otobüse binerken önündeki kadına ömrü billah öncelik tanımamaya yeminli,bacaklarını sere serpe yayarak oturmayı huy edinmiş günümüz zontaları için, en az Fransızca kadar anlamsız gelecek tamlamadırr.
Kadir inanır'ı Kadir inanır yapan filmlerden.Film,Yol ile Türkiye'ye Cannes'de ilk Altın Palmiyesini kazandıran Şerif Gören'in de ,Yılmaz Güney'in gölgesinden çıkmaya çabaladığı,1986 yılına aittir.12 Eylülün ardından 7 yıl hapiste kalan Hayrinin,hapisten çıktığında yüzleştiği Özal Türkiyesini anlatan film evet klişelerle doludur,evet Sibel Turnagölün başarısız oyunculuğu göz tırmalar,lakin sırf Kadir inanırın,Çağdaş Türkünün şarkıları eşliğinde istanbul sokaklarını arşınladığı sahneleri için bile izlenmeyi hak eder..."ama acılara alışılmaz,bir şeyler var değişecekk" değil mi...
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nün müstakbel başkanı, saygı duyulası bilim insanı,profesör.Boğaziçi Üniversitesi Konfüçyus Enstitüsü'nün de başında bulunan,özellikle sözlü tarih ve folklor çalışmalarıyla tanınan sevgili hocam,şu sıralar Türk dizilerinin yurt dışındaki başarısına ilişkin bir araştırma üzerinde çalışmakta.Hoşgörüsü, nezaketi, sıcakkanlılığı ve mütevaziliğiyle biz öğrencilerinin gönlünü fetheden, hayatımızı zenginleştiren sevgili hocamız,bu meziyetleriyle bir çok meslektaşının da örnek alması gereken bir isim kanaatimce. Kennedy Lodge sohbetlerimizin bir ömür boyu sürmesi en büyük arzumuz.
Kulak tırmalayıcı korkunç sesi, elini kolunu histerik histerik sallayarak konuşması,gözlerini aça aça karşısındakini süzmesi, velhasılı her hali, her tavrıyla fena halde antipatik hoca. Kendisinden ders alanlara Allah sabır versin, katlanılacak gibi değil kendisi, zira.Fena, çok fena...
Taha Akyol ile 'Eğrisi Doğrusu' programında yanında getirdiği, eski seçim afişleri, liderlerin mitinglerine ilişkin ses kayıtları ve seçim kampanyalarına dair birbirinden ilginç belgeleri ve arşivci kişiliğiyle, acayip hayranlığımı kazanmış, örencisi olmadığıma çok hayıflandığım, doçent, siyasi tarihçi...Bir insan bu kadar enteresan şeyi nereden bulur, hayran olmamak elde değil.Programda Taha Akyol'unda dönemin mizah dergilerindeki liderlere bakıp bakıp (Özal böyle şeylere hiç kızmazdı, Demirel de ne hoşgörülü adamdı) şeklindeki hayıflanmaları da pek manidar...izlenmemesi büyük kayıp olan bir programa imza attılar velhasılı...
Uludağ 2'inci oteller bölgesinde, Ağaoğlu ve Alkoçlar Zone'un hemen yanındaki, şirin otel. Alkoçlar'a beş basan bu otelin bir şubesi de Bursa merkezde sanırsam.Bir de restaurantı daha sevimli olaydı...
Diğer partilerinki ile kıyaslandığında çok profesyonel,çok coşkulu bir o kadar da, gösterişli mitinglerdir.Çok organize bu mitinglerin yapısı ilginçtir, 12 yıldır hiç değişmedi.en önde basın yer alırken, sonra kadınlar, en sonda da erkekler sıralanır ve aralarda da bariyerler vardır.Kadın-erkek çok nadir (örneğin son Çanakkale mitinginde olduğu gibi) biraraya gelir bu mitingde.sürekli akp mitingi izleyen bir bünyenin, sonrasına chp ya da mhp mitingi takip etmesi de, bünyede şok etkisi yaratır pek tabii.Aradaki fark, o kadarr net...
AKP'nin 2014 model yerel seçim şarkısı.Ülkücü bir şarkıcının, sözlerini Recep Tayyip Erdoğan'a uyarladığı bu çok eski Orta Asya ezgisi, mitinglerde Başbakan Erdoğan sahneye çıktığı anda çalınır genelde.Evet sözleri çok akılda kalıcıdır, evet ezgisi insanı yakalar cistendir, lakin 2007 yapımı 'Yeniden, yeniden daha güçlü Türkiyem' in yakaladığı sükseyi yakalayamadı gibi sanki.12 yıldır Başbakanın yüzlerce mitingini izlemiş biri olarak söylüyorum bunu.AKP'nin 2014 yerel seçim şarkıları içinde, 'Bize sökmez ne engel, ne de tuzak' diyen 'Daima Aşk Daima Millet' ise, gizli favoridir zannımca.Ha bu arada, AKP'liler bunlarla coşarken, CHP'lilerin açık favorisi de, 'Bir Islık Da Sen Çal'dır.Bilahare eklemek lazım.
Davos'a yaklaşık 45 dakika uzaklıkta, Alplerin arasına sıkışıp kalmış, isviçre'nin en eski kasabası.Daracık sokakları, ilginç tasarım mağazaları,kafeleri, minik minik meydanları ve karlı dağ manzarasıyla, sevimli mi sevimlidir bu 30 bin nüfuslu kasaba.Güleryüzlü insanları ve eski şehri ile de Davos'a beş basar.Özellikle Romantik Otel Stern, bir gün bile olsa gidilip kalınasıdır.
Yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük bestecisi.Çek Cumhuriyeti'ndeki büyük sel sonrası gezdiğim Prag'daki evi, ne de güzeldir.Özellikle 7'inci senfonisinin 2'inci bölümünün hastasıyım ulennn.
Yaklaşık bir ay önce ziyaret etme şerefine nail olduğum, 4 kadına bir erkeğin düştüğü -valla her 10 kadına bir erkek bile düşüyor olabilir, manzara o şekildi çünkü, lakin ben resmi verilerin yalancısıyım- ulaşımdan yemeğe, pahalılığıyla --aman Allah- dedirten Rus şehri.o ayazda hergün kırk kere arşınladığım, kilometrelerce süren Nevsky Prospekt ile bakmaya doyamadığım Dökülen Kan Kilisesi,şehrin gözbebeğidir.Saat 11'e doğru aydınlanan hava insanı sinir etse de, geceleri kesinlikle gündüzünden çok daha güzel, pek bir göz alıcıdır bu kentin.Vaktiyle Leningrad olan ismi bugünlerde Putiningrad olarak pek bi kinayeli telaffuz edilse de, Rus lider Putin'in de biricik memleketidir.Buraya i- phone ile filan değil kardeşim, doğru düzgün bir fotoğraf makinesi ile gidin mutlaka.yoksa benim gibi, o eşşiz fotoğraf fırsatlarını kaçırdığınıza çok hayıflanırsınız.ha bu arada, tav bunların havaalanına da bir el atsın yahu. böyle dandik bir havaalanı dünyada kaldı mı ya.