Gelmesiyle beraberinde hüznü de getirendir. HErkes yatmıştır, yalnızsındır, kendi başına... Kendini düşünürsün, kendini dinlersin, yatmak istemezsin: her yeni gün aynıdır çünkü.
Düşündürür insanı kendi hakkında, hayatı hakkında... Bir türlü yatası gelmez insanın vakit öldürmeye meşkale arar.
Korkuları da tetikler: Pek dolanmamaya özen gösterirsin evin içinde dakikalar bir sandelyenin üzerinde geçer. Belkide günlerin en huzurlu anları da içinde saklıdır: kafanı yastığa koyduğun o an.
Zıttı olan gündüzden çok farklıdır yani.
Bir de özlüsöz söyleyelim karanlık ve sessiz geceye.
Geceler
sonsuz gibi görünür. Fakat geceler, sonsuz değildir."
albert camus
Ateist arkadaşlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bu tarz sorulara her zaman verilecek nispeten mantıklı cevaplar bulunabilir: paylaşımsızlık, o açların atalarının mallıkları...
Şu soru sanırım daha çok işinizi görecektir: Madem Allah var neden milyonlarca doğuştan engelli/kronik bir hastalığa sahip/genç yaşlarında amansız hastalıklardan ölen insan var, bu insanlar neden tek yaşamlarında bu denli şansız yaşadılar?
Buyrunuz bir de buradan saldırınız. Daha çok faydasını göreceğinizden ben eminim.
Sadece cinsel açıdan düşünülmemesi gereken sorunsaldır. Güzel yurdumuzda milyonlarca üniversite olmasına rağmen hala üniversite okumak bir maharet sanılmakta. Genlerine kendini ayrıcalıklı sanma eklenmiş bazı türk kızları üniversite okumayla farklı bir havaya bürünmektedir. Devamlı bir kendini kanıtlama çabası, bir şeyler bildiğini ıspata yönelik faliyetler... Şunu da düşünün ki: Her fırsatta kendini güçlü gösterme meraklısı bazı kızlarımız sanki üniversite yılları boyunca sırtında taş taşımış gibi bir havaya girmektedir. Bu tarz bir hatunla evlenmek evliliğinize bir takım ego sorunlarını da dahil etmek demektir.
Sağlıktır. iStediğiniz kadar paranız olsun, her kuruşunuzu doktorlara dökün ama dünyada çözümü olmayan hastalıklardan birine tutulduysanız paranız dahi sizi kurtaramaz. Ha nolur? Anca daha kaliteli bir yaşam sürersiniz belki.
Bir tavsiye: 50 yaşına kadar vücuduna bak ondan sonra vücudun sana baksın.
Kişiyi şeker manyağı yapabilecek eylem. Bu işten iki saat falan sonra bünye hızla yükselen kan şekerine karşılık ölümüne insülin salgılayacak ve bu durum da sizi acıktıracaktır.
Pankreası yorar; Böyle halkımıza sağlıklı diye itelenen pekmezdi, taze sıkılmış meyve sularıydı... uzak duralım yerlerine daha sağlıklı kompleks karbonhidratlar tüketmeye özen gösterelim.
Hala burnumu karıştırıyorum. Eskiden yerdim ama artık uygun yerlere yapıştırmakla yetiniyorum.
En sevdiğim hayvan fildir.
Satrancın düşünüldüğü kadar zekaya dayanmadığını biliyorum.
Hayatımda eriyen olmayanından yani normal dikiş ilk kez dilime atılmıştı.
13 defa ameliyat oldum, bunun yanında bir kaç da minik cerrahi müdahaleye marus kaldım.
Şık giyinen kızlar yerine daha spor gündelik kıyafetler giymiş bir kız bana daha çekici geliyor.
Dört buçuk yıldır aynı gözlüğü kullanıyorum ve bu benim için bir rekor.
Kalıbımın adamı değilim kesinlikle göründüğüm kadar güçlü değilim fosumdur.
gök cisimlerinden korkuyorum.
Odam peluş oyuncaklarla dolu bi o kadar da saklanmış olanlar var.
Kızların saçlarını orjinal renklerinin dışındaki renklere boyatmalarına ayar oluyorum.
Siyah, lacivert, mavi vs. renk oje süren kızların psikolojik sorunları olduğunu düşünüyorum.
Kürtleri karadenizlilere tercih ederim. Alayı kendini bir bok sanıyor.
Yemek yerken çok ihtiyaç duymadıkça sol kolumu kesinlikle kullanmam.
Eskiden sağ elle 31 çekerken kendimi sol elle çekmeye de alıştırdım ama hala boşalma aşamasında sağ elimi kullanıyorum.
Daha bi sürü yazacak şey var da aklıma bu kadar geldi şimdilik.
Biraz sert konuşacağım motorculardır.
Alayınızın göt deliğine tombul efes bira şişesi sokayım. Umarım gece tenhada dört zenci tarafından gangbangla şereflendirilirsiniz.
Bu dediklerim o ters yöne giren motorcu yavşakkkkklar için de geçerlidir.
Mantık çerçevesinde bakıldığında lüzumsuz eylemdir. Düşünelim bir köyün nüfusu kaçtır, o insanların öncelikli ihtiyaçları kitap mıdır, O kitaplar gerçekten okuma heveslisi eğitim hayatını sonuna kadar götürebilecek kaç çocuğa ulaşacaktır?
Onun yerine o çocukların daha öncelikli ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bunun yanında da okumak tabiki güzel bir şeydir hatta hatta Türkiye'yi ileriye taşıyacak ender faliyetlerdendir. O kütüphaneler daha merkezi yerlere yapılsa, daha çok çocuğun ulaşabileceği yerlere kurulsa mevcut kütüphaneler genişletilse daha faydalı olur.
Her şeyi bir kenara bırakalım. Bu güne kadar okuduğunuz makaleleri, söylenenleri, üzerine dönen tartışmaları…
Şimdi bu teoriyi kabul etmeyenler ne diyor: insan şempanze vs. gibi hayvanlarla ortak bir atadan gelmemiştir. Ben sadece şunun düşünülmesini istiyorum: insan denen canlıyı düşündüğümüzde onun herhangi bir hayvandan bariz bir farkını görebiliyor muyuz?
Yani demek istediğim şu ki şempanzelerle mevcut organlar olarak neredeyse aynıyız, en alakasız hayvanın dahi iki gözü ne bileyim solunum dolaşım sistemi falan var. insanı tutup da hayvanlardan ayrı bir yerde konumlandırabileceğimiz bir özelliği yok. Ha diyeceksiniz biz daha zekiyiz çita da daha hızlı fil de daha büyük.
Hal böyleyken hala ortak atadan gelmediğimiz kabul edilmiyor. Diğer hayvanlarla bu kadar benzerken kendimizi farklılaştırma çabası içerisindeyiz.
Teoriye sallayanlar bir de bu açıdan düşünsün.
Çirkin bir kadındır. BUnu şurdan anlayabilirsiniz: Her programa farklı bir tarzda çıkıyor, kendini şekilden şekile sokuyor. Bu da onun kendine has bir güzelliğinin olmadığının dolayısıyla bir tarz tutturamadığının en bariz göstergesidirr.
Zor zor olduğunu sen de biliyorsun. Şu hayatta neye kolay diyebiliriz ki. Bazen dayanamıyacağını hissediyorsun, yorgun bitkin düşüyorsun. Hak etmiyorsun evet bunlar senin hakkın değildi ama dünya herkesin hakkettiğini aldığı bir yer değil.
Kendini yanlız hissediyorsun. Bir çok kişiyle gülebiliyorsun ama kimseyle dertleşemiyorsun. Geleceğini plan yapmak için fazla karanlık görüyorsun.
Gereksiz şeyler üzerinde fazla düşünüyorsun yapma. Kafanda sürekli sorular planlar yoruyor seni.
Kendine dikkat et gelecek güzel günler görülecek şeyler elbet vardır.
Ulaştığınızda beklemenin hazzının alınamayacağı şeylerdir. Beklemek güzeldir. Bazı insanlar hayatını bekleyerek yaşar. Sınavları bekler, maç bekler, indirim günü bekler birini bekler...
Kavuşmak güzeldir ama bazen beklemek daha da güzeldir.
Uzayla ilgili her türlü fotoğraf.
Efendim yıllar önce başlayan uzay merakımı gidermek için o belgesel senin bu vikipedi benim yardırırken günün birinde farkına vardım ki ben uzaydan tırsıyorum. Gök cisimleriyle ilgili bir foto görmeye dayanamıyorum. Başım dönüyor, kendimden geçiyorum... Hele de yıldız fotoları yok mu adeta götüm atıyor.
Djalma kampos'tur. Az biraz anadolu takımlarının maçlarını izlerseniz kendisinin hayvani vicudu, ciğersizce koşması, ayak hakimiyetiyle iyi bir oyuncu olduğunu anlayabilirsiniz.
Özellikle ev ortamında bir yiyecek yere düşünce alıp yemekten hiç tiksinmem. Bazı insanların bu tarz şeylerden mikrop kapılacağına dair fazla evhamlı olduğu kanısındayım. Bazen yerde kalmış bir kuruyemiş vb. gibi şeyleri günler sonra bile bulduğumda yemekten çekinmem.
Bu güne kadar da bi zararını görmedim.
izlemesinin de oynamak kadar zevkli olduğunu düşündüğüm etkinlik. Bu güne kadar hiç oynamadım ama izlemesi gerçekten zevkli. Ekran başında bir atı gözünüze kestirip onun kazanmasını beklemek vs. güzel hisler.
Türkiye'de biraz geliştirmeler gerekiyor tabiki: Özellikle tjk tvde yayınlar berbat ötesi vespikerler de yarış anlatmaktan başka gram bilgi vermiyor. Sanki ülkemizde nasıl olsa batağa düşen düşmüş düşüncesiyle yeni takipçiler kazanma çabası güdülmüyor. Yarışlar daha zevkli olsun diye piste mikrofon koyarak atların ayak sesleri de bizlere ulaştırılmalıdır.
Bu arada avrupada gerçekten elitlerin uğraşısıdır, ailecek at yarışına falan giderler.
Dedeleri sünni islamın en büyük koruyucularındandır. 1058'!' Tuğrul Bey Bağdat'ı şiilerin elinden kurtarmıştır. Bu sebeple kendisine şii demek saçmadır. Gel gelelim şii bir yapılanma olan haşaşiler tarafından öldürülmüştür.
Devletin bu denli büyümesinde şüphesiz vezir Nizamülmülk ve babasının bıraktığı güçlü ordunun da payı büyüktür.
Galatasaray'da açık ara en sevdiğim futbolcu. Kendisini sevmemde:
*bir çok maçta maçı kurtaran kurtarışları
*beş yıldır çizgisini bozmaması
*sevimli yüzü sempatik yapısı
*giydiği değişik renklerdeki kaleci formaları gibi faktörler etkilidir.
Aylardır yapmanın iyi mi kötü mü olacağına karar veremediğim eylem. Şu var ki genelde söylenilen günlük tutmanın en eğlenceli yanının gelecekte günlüğü okuyup eski günlerinize şaşırmak minik dertleri nasıl derdettiğinizi görmek deniyor ancak ya kişinin dertleri geçmemiş yıllardır aynı sorunlarla boğuşuyorsa ve bu durum günlük sayesinde anlaşılırsa. Kaldı ki bazı insanlar kötü hayatlarını zor günlerini bir de gün sonunda tekrar edip üzülmek istemeyebilir. Yani bir türlü yapılıp yapılmaması konusunda bir sonuca varamıyorum