düşünenlerin düşünebilenlere sorması gereken bir soru.*ilk yerlilerden olan aborjinlerin maruz kaldıkları zulüm ve sıkıntılar bana yıllarca ülkemde yaşadığım ve halen de yaşanmakta olan başörtüsü yasağını hatırlattı.çünkü iki olay arasında ortak bir nokta vardı güçlü olanın kendi fikrinin doğruluğunu dikte ettirmesi ve sadece kendini hak sahibi bilmesi kendi dışındaki fikirleri düşman olarak görmesi.
kıtaya bin yediyüz yetmiş yılında dışarıdan ilk gelen,ingiliz donanması kaptanı james cook,ingiliz devleti adayı sömürge ilan ediyor tabi yerli halk hemen deniz kenarındaki topraklarından atılıyor ve çöle sürülüyor.çünkü o zamanki ingiliz inanışına göre yerli halk insan sınıfından sayılmıyor hatta bu kıtaya ilk gelenlere, *sorusuna verdikleri cevap çok ilginç; insan yoktu.
çünkü aborjinleri insan sınıfından saymıyorlar sebebi sorulunca onlar bizim gibi giyinmiyorlardı bizim gibi hayat şartları yoktu deri renkleri farklıydı ve bu fikirlerini kabul ettirmek için kendi çağdaşları olan darwin'in ideolojisinden yardım alıyorlar sözde bilimsel bulguymuş gibi bir sonuç çıkarıyorlardı
şu iddialar darwin e ait;gelişme aşamalarının birbirlerinden büyük ölçüde farklı olduğu iki ırkın birbirleriyle teması sonucunda aşağı ırkın yok olması tabiat kanunu gibi görünmektedir.
bu zihniyet kafasında çizdiği kültür şablonuna uymadığınız için sizi her fırsatta aşağılandığınız bir noktaya itiyor,bu fikirlerinin doğruluğunu ispat için her türlü bilimselmiş görünen kişilerden ve dünyada örneği olmayan üniversite aydınlarından yardım alıyor kendi kutsalını size de zorla kabul ettirmek için uğraşıyor ortak hayata hiç tahammülü yok ya onun gibi varsın,ya da yok olacaksın.
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala.
Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta.
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna,
çalar kapıyı.
O dost, bakar ki bir çuval,
hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
evlat geriye döner.
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der.
Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim.
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona.
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.
Geçerler arka bahçeye.
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak.
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
Genç adam gelir babasına;
'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha.
Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.
Sonra gel olanları anlat bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
Der ki tokadı yiyen DOST;
'Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını böyle iki tokada'!
Fikir yazıları, açılan başlıklar herşeyden önce açık ve anlaşılır olmak zorundadır. ileri sürdüğünüz fikirler, delilleriniz, istediği kadar iyi olsun, eğer bu düşünceler açık ve seçik bir tarzda ifade edilmemişse kabul görmeyecektir. Bilmek başka şey, bilineni ifade etmek ise başka şeydir. Bunun için bu tip yazıları yazarken bazı genel kurallara uymak gerekir. Yazdığınız bir ispatlama metninin yahut bir ispatlama paragrafının anlaşılır olması ve herşeyden önemlisi yanlış bilgiler empoze edilmemesi siazlerin elindedir. bir insanın karakteri yazdığı cümlelerle bellidir.
Kahvenin uyku açma etkisini görmek için granül nescafe veya türk kahvesi içmeniz gerekiyor. 3'ü bir arada veya bol kremalı/sütlü kahve ile uyandırıcı etki elde etmenin zor olduğunu bilen birinin deyimi diyeceğimde.
Nasıl ki okumaktan maksat anlamak, dinlemekten maksat duymaksa, bakmaktan maksat da görmektir. Kör dediğimiz görme özürlü gözler de bakar ama bir şey göremezler. Zira onların göz pencerelerine perde çekilmiştir. Işıktan mahrum oldukları için baktıklarını göremezler. Lâkin, hiçbir özrü ve engeli olmadığı halde göremeyenler var ki, bunlarakör demek de yetmez, belki nankör; demek lazım. Bunların özrü, göz körlüğü değil, gönül körlüğüdür, kalp körlüğüdür.
Gözün körlüğü insanın elinde değildir. Ya doğuştan veya da sonradan bir hastalık sonucu insan gözünü kaybedebilir. Cenabı Hak hikmetinin ve imtihan sırrının gereği olarak bazı insanların göz penceresine perde çekebilir. Bunlar görmemekten dolayı mazurdur. Onlara niçin görmüyorsun& denilmez. Veya yolda yürürken görme özürlü birisi size çarpsa, görmüyor musun kardeşim demezsiniz. Ama gören bir insan, size çarparak geçer, bir de sizi çamura düşürürse, kör müsün be adamdiyecek kadar sinirlenirsiniz. Zira onun bu davranışı görme özründen değil, dikkatsizliğinden ve patavatsızlığındandır.
Kalp ve gönül körlüğü de insanın kendi kusurlarından kaynaklanır. insan kendi iradesi ile günahı tercih eder, kalbindeki ışığı söndürür, gönül gözüne perde çeker. Böyleleri bakarlar fakat göremezler. Kâinattaki sanatı, hikmeti ve bunlara hükmeden kudreti fark edemezler. Gaflet ve dalâlet içinde, körü körüne ömürlerini tüketirler.Onların halini şu Âyet izah ve ifade etmektedir: Doğrusu gözler kör olmaz fakat göğüslerdeki kalpler körleşir (Hac suresi,46)
Bebeklik çağının ,öğrenme evresinden başlayarak kişinin çevresinden,yaşadığı aile kişilerinden,eğitim kurumlarında kenndisine verilen tüm bilgilerin toplandığı merkezdir.Bu merkez edindiği bilgiler vasıtasıyla iRADi OLARAK BEYNE YAPILMASINI iSTEDiĞi HAREKETLERi ,koşma ,yürüme,yeme,içme gibi,yapma emrini verir, ve beynin bu emrileri organlara iletmesiyle, iradi hareketler yapılır.
Akıl kişinin toplayabildiği ve biriktirebildiği BiLGi lerin toplamı ile sınırlıdır.
Akıl,topladığı tüm bu bilgileri kullanarak, düşşünme dediğimiz işlevi yerine getirir.
AKIL bir evreden sonra Allah (c.c) tarfından verilmiş olan YARATICILIK vasfını kullanarak, bir KiŞiLiK (iD) yaratır ki bu KiŞiLiK (iD) zaman zaman,kennDiSiNi YARATAN akıl ile tartışmalara girebilir.
Burada dikkat etmemeiz gerekenn çook önemli bir nokta vardır, Akıl her zaman iRADE nin emrinde değilldir.Örnek ACI BiR olayı, aklınıza UNUTMAYI emredemezsiniz,emretseniz dahi o emri kabul etmez ve o olayı
unutmayı reddedebilir. Akla size sululan bir fikri kabul etmeyi emredebilisiniz ancak AKIL her zaman bu emri kabul etmeyebilir ,sahip olduğu bilgilerle kıyaslama yapıp reddedebilir. cünkü akıl sınırlıdır ve bu sınırı aşan şeyler vardır
öğüt alabilen ve başkalarından gelen doğruları kolaylıkla kabul edebilen kimselerdir. Çünkü kalplerinde kibir, kendini beğenmişlik yoktur. Kendilerinde gördükleri hataları rahatlıkla düzeltir, başkalarından gelen öğütleri de kolaylıkla kabul ederler. Bir konuşma sırasında amaçları doğruyu ortaya çıkarmaktır; mutlaka kendi fikirleri kabul edilsin diye hırs yapmazlar ve ısrar etmezler. Bu nedenle Allah, onları "ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar." ayetiyle tarif etmektedir. (Zümer Suresi, 18)
sözlükte henüz pek tanınmamış acizane yüreğimizden gelen sözlerin birlesimi ile ve Rabbin izniyle mart ayında cıkacak olan kitabımın adı
Unutulmuş Aslında Unutulmaya Çalışılmış Ancak Güzel
Yüreklilerin Sayesinde Asla Unutulmayacak Olan Kutsi
Duyguların Harflere Harflerin Kelimelere Kelimelerin
Cümlelere Cümlelerin ''Sizin Hislerinize Dönüştüğü'' Kalem
ile AşK ın Birleştiği Beyaz Sayfalara Hoş Geldiniz..
Yazılan
Her Yazının içindeki Değerleri Korumak Amacıyla
Hassasiyet toprağının Özlemi Olan Saygı Sevgi Ve Sadakat
Yağmurlarına Manevi Değerler Altında Kavuşmasını
Okuyacak Ve Aynı Değerleri Yaşadığınız Yaşamak
istediğiniz Aşka Yansıtarak Bu Dünya Üzerindeki Hiç Bir
Dilin Açıklayamadığı Sevginin En Yüksek Mertebesi AşK'ın
Bazen Bir Babada Bazen Bir Annede Bazen Bir Dostta Ve
Sevgilide(Yar) Var Olabileceğine Şahit Olacaksınız. AşK'ı
Yaşamınız Dileğiyle.. (yCan)
26 yıldır kendimi arar durur, kendi kendimde kaybolurum..Kah bulut Kah su olur semadan yeryüzüne inerde cesedimdeki yalçını büyütür Can olurum.. Zemheri yüreğim soluk bir tahtanın çatlamış damarı gibi beklerken verniğini avuçları Yaradana yönelmiş gü...nahkar bir Kulum..Suretım gölgelerde Yüzüm Güneşe dönük sıratını bekler sevgisizliğe karşı Saygılı bir Oğulum.. (yCan)