Zamanında birkaç sterline ihtiyacımız varken şimdi 200.000.000.000 $ (iki yüz milyar dolara) ihtiyacımız var... Gelişen ve büyüyen Türkiye'yi çekemeyen uzaya duayla büyüyen fasulye yollasın!
Sözlüğümüzde pek önemsenmemiş olsa da 15 Temmuz Günü, darbecilere direnen şanlı Türk kadınlarından biridir. Şerife Bacı'nın reenkarne olmuş halidir, diyebiliriz çünkü kendisi bir kamyon dolusu adamı alanlara taşımıştır. Evet, kamyonu kullanan kişi Safiye Bayat'tır. Var olsun.
Behçeli'nin evrimini tamamladığına delildir. Malum arka bahçe olabilmek için yol arkadaşlarını satan bir adama yakın duran kanalın yapması gereken budur. Yoksa kalan diğer lisanslarını da Bahçeli iptal ettirir...
Kitap okunma oranları düşük denince kitap fiyatları yüksek diyerek ortalığı velveleye verenlerin olduğu ülkemizde yaşanması çok da şaşırtmayan hadisedir. IPhone almaya gelince gözünü kırpmadan binlikleri saçanların kitaba verdiği ortada olunca Milli Kütüphane idaresi'nin böylesi bir karar alıp hayata geçirmesi şaşırtmamış ancak üzmüştür.
Hoş, zamanında bir profesör, “Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede” cümlesini kurmuştu. Bu cümleyi canlı yayında kuran Prof. Dr. Bülent Arı daha sonra işin içinden montaj diyerek sıyrılmaya çalışmış, sıyrılamayınca da özel bir üniversite üstlendiği rektör yardımcılığı görevinden istifa etmişti.
Tecavüz denilen elim hadise hak mıdır? Bunun hak olabileceğini düşünmek hangi zihniyetin ürünüdür? Bu ürün ortaya çıkarken hangi temellerden faydalanmıştır? Hangi terimler kullanılmaktadır.
Son sorudan başlayacak olursak kullanılan terimlerin bir kısmı şunlardır:
* "O saatte orada ne işi vardı?",
* "Kendini teşhir eden tecavüze uğrayınca ağlamasın!",
* "O da mini etek giymeseymiş...",
* "Ben bile erkek başıma o saatte dışarıda değilim."
* "Şeytana uydum."
Öncelik saatin nasıl bir önemi vardır bunu anlayabilmiş değilim. Gece üç olunca tecavüz hak oluyor anlaşıldığı kadarıyla peki dört olsaydı? O saatte kendisine tecavüz ettirdiği için bir kadını bir de öldürmesi mi gerekecekti? Ya da ne bileyim beş civarında olsaydı, sabah namazının vakti giriyor olacağından bu seferlik, saatten ötürü, dokunulmayacak mıydı? Saatin ve yerin ne önemi vardır? Meselenin saatte veya yerde olmadığı ne zaman anlaşılacaktır. Bu tezimi desteklemek için iki haber paylaşmak istiyorum:
Yani bazı kalın kafalıların anlamadığı şey bu... Zihniyet öyle karanlık ki saatin ve yerin hiçbir önemi yok. ister bayram günü olsun ve tecavüz için bir gelenek(el öpme) kullanılsın ister normal bir gün olsun sarhoşun teki milletin namusunu ayaklar altına alsın... Evinde oturan bu kadınların kendilerini teşhir etmedikleri açık, hoş teşhir etmeleri de tecavüz için bir sebep değil! Saatin "normal" sayılabilecek bir saat olduğu da aşikar... Yani mesele saat ve mekan değil zihniyet!
Çok mutaassıp ailelerin kızları da tecavüze tacize uğramıyor mu sanıyorsunuz? Başı kapalı kızlarımızın başına hiç mi böyle şeyler gelmiyor sanıyorsunuz? Ne yazık ki onlarında başına türlü türlü işler geliyor.
Özgecan öldüreli daha bir yıl olmamışken neredeyse benzeri bir olay yaşanıyor! Bunu hiçbir şekilde aklayamazsınız. Aklamaya çalışmamalısınız da...
Çünkü tecavüzü hak saymak, ışid zihniyetli olmakla eş değerdir. Diyeceksiniz ki ışid ne alaka kardeşim bu adamlar "gerçek" islâmı yansıtmıyorlar ki... E bir kadının tecavüze uğramasını onun giyimi ve dışarı çıktığı saatle açıklamaya çalışmak hak mıdır? Ne kadar "gerçekle" bağdaşmaktadır.
Peki, hak'kın kelime anlamı nedir? Hak, Allah demek değil midir? Allah'ı böylesi bir günaha alet ediyor olmak hangi müslümanlık, hangi mezhep ile açıklanabilir?
Bazı meselelerin çözümü için önerilen şeyler klişeleşmeye başladıkça insanların o meseleye bakış açıları da bayağılaşmaya başlamaktadır. Kadına şiddet, tecavüz, taciz bunlar hoş şeyler midir? Bugün islam coğrafyasında ortaya çıkan bir nikâh çeşidi geldiğimiz noktaya ışık tutacaktır. Muta nikahı... Muta nikahı nedir değerli arkadaşlarım, muta nikahı bir erkeğin gönlünün arzu ettiği bir kadınla birkaç saatliğine nikahlanmasını ifade etmektedir. Bu açıkça fuhuş ve/veya zinaya dini kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir. Bu haramı helal gösterme çabasının, uçkur düşkünlüğünün son noktası olan bir uygulamadır.
Cennetin ayaklarının altında olduğu söylenen bir cinsiyete bu şekilde bir davranışı reva görmek hangi erkekliğe sığmaktadır. Muta nikahı da açık şeçik bir tecavüz değil midir? Aynen öyledir...
Bazı arkadaşlarımız, Avrupa'da da tecavüz olayları var şeklinde yaygara koparacaktır. Bizim ölçütümüz avrupa mıdır? Lafa gelince %99 müslüman olan bir ülkenin kendisine ölçüt olarak gavurları alması doğru bir davranış mıdır? Madem müslüman bir coğrafya da yaşıyoruz müslümanların ne yaptığına bakarız.
Ataerkil yapının bir sonucu olarak ortaya çıkan kadına şiddet(her boyutuyla) bu çapsız demogojik savlar ile gözardı edilemez. Kadının toplumsal anlamda ötekileştirilmesi çağlar açıp çağlar kapatan bir topluma yakışmamakta çağın değil çağların gerisinde kalan bir tutum olarak zihnimizi yormaktadır.
Birçok kaynaktan bir çok örnek vererek bu denemeyi zenginleştirmek mümkündür ancak biliyorum ki bu başlığa hiç entry girilmeyecek veya "çok uzundu kardeş okumadım" gibisinden trolcüklerin entryleri gündem de kalacak... Yukarı da linkleri verilen iki haberi açıp okumanızı öneriyorum.
Uçkurunda kangren olmuş bu hastalıklı zihniyetin söküp atılması ve yok edilmesi için vazife en çok annelere düşmektedir. Bugün bir anne kızına evden çıkarken "geç kalma!" telkininde bulunmamalı tam aksine oğluna "evde bir annen yani bir kadın olduğunu unutmadan davran" demelidir. Tüm mesele annelerde bitmektedir. "Aman benim oğlum aman benim paşam" diyerek götünü kaldırdığınız oğullarınızın olduk olmadık yerlerde başka bir tarafta kalkmakta ve ocakları, hayatları söndürmektedir.
Anneler kızlarınıza değil en önce oğullarınıza sahip çıkın! Onlara ahlaklı olmayı öğütleyin, onlara namus kavramını anlamını anlatın.
Bak oğlum o çükünü bir yere sokarsan bakirliğin bozulur deyin, namusun gider deyin...
Bunlar söylendiği gün her şey çok daha güzel olacaktır.
Kırgın Çiçekler adlı dizide az evvel gerçekleşen olaydır. Meral adlı karakterin verdiği röportaj gazete köşesine çarpıtılarak taşınmıştır. Adamlar kendi kanallarında kendilerine ayar verdi. Helal olsun bu ne açık yüreklilik. *
Üsküdar Mehmet Çakır Kültür ve Spor Merkezi, 7 Haziran seçimlerinden 10 gün önce Cumhurbaşkanı'nın katılımıyla yapılan bir toplu açılışta halka hizmet için kullanıma açıldı. Aradan dört buçuk(4,5) ay geçti ve tesisin bir kısmı hala hizmete açılmamışken hizmete açılan havuzlarında alt kata su sızdırmaya başladığı ortaya çıktı.
Masum(!) kaçakçıların, bir anlık panikle(!) üzerine sürdüğü kamyonun altında kalarak ağır yaralanan 27 yaşındaki Yaşar Ünsal, Van'ın Gürpınar kara yolunda uğradığı bu alçakça saldırıdan birkaç gün sonra hayatını kaybetmiş, şehit olmuştur.
Uludere'de geberenlerin her birine 125.000 tl ödeyen hükûmet ise Şehit Yaşar Ünsal'ın cenazesinde dahi bulunmamıştır. Bu ayıp da sizlere yeter!
Birlik ve beraberlik siyaseti izliyorlarmış, biz de yedik he amk...
Namı diğer, Havva Ana'dır. Yeşil yol projesi adı altında yapılan ağaç yeşil alan katliamını durdurmayı başarmış ve felsefesini de şu şekilde açıklamıştır: "Devlet nedir? Devlet yok halk var! Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir. Vali bize iki tane çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. iş makinelerini alıp gidin burdan!"
Change.org'ta başlatılan yeni bir imza kampanyasıdır.
Yol medeniyettir. Evet, ancak doğru yere yapılırsa... O yaylara o yörenin insanları gözü gibi bakarken, oraya yol yapıldığında o güzel yerler turistlere açılacak... Evet, herkes görmeli ancak oranın koşulları neyse ona katlanarak o güzelliklere ulaşmalı... Yapılacak yol, egsoz dumanıyla, poşetle, çöple ormanların yayların kirlenmesine neden olacak! Belki de oraları piknik yeri zannedenler yüzünden yanıp kül olacak... Bırakın, henüz yol yeşilken geri dönün...
Projenin adı "yeşil" yol olsa da bilirsiniz ki her yol karadır. Geleceğimiz kararmasın, ülkemizin ciğerleri yara almasın...
Teoman ne diyordu şarkısında babamın öldüğü yaştayım. Buradan yola çıkarsak babasını kaybettiği yaşı geçmiş bir adamın kurduğu cümle olması muhtemeldir.
Twitter'da oluşturulan bir hashtagi incelemeye başladım az evvel! Aman Yâ Rab'bi kandan reklam bir firma Gazze'de akan kanı kullanarak kendi ürünlerini satmak için milletin hassasiyetlerini kullanan bir kozmetik şirketi, şirketin adı ise Acvit Kozmetik oluşturduğu hashtag ise #israilKozmetikleriKullanma'dır.
Şimdi kandan beslenen kimdir soruyorum sizlere, bu nasıl bir pazarlama tekniğidir. Bu kadar alçalmak para için paranın köpekliğini yapmak nasıl bir şeydir, bu nasıl Müslümanlık? Bu nasıl insanlık!
Bu şirkete kanıp da alış verişte bulunacak olanlara sesleniyorum: "israil malı kullanmayıp, bu kan emicilerin malını kullanmaktansa kullanmayın bu kozmetik ürünlerini yeter ki kanlı masalarına meze etmeyin kendinizi bizler sizleri parfümleriniz olmadan da, makyajınız olmadan da beğeniriz! Eğer bu şekilde beğenildiğinizi sanıyorsanız!"
1958 doğumludur. ilahiyatçi, eğitimci, araştırmacı ve yazar. Eğitimini, islam ilahiyatı üzerine yaptı. Sarf, nahiv, meani, mantık, felsefe, kelam, tefsir, edebiyat dallarında eğitimini bitirdi. 1979 sonunda Avrupaya gitti. Eğitmenliğinin yanında, dinler ve medeniyetler üzerine araştırmalar yaptı. Calışmalarını, dinler ve medeniyetler tarihi üzerine yoğunlaştırdı. Mısır, Yunan, Roma-Bizans, Akad, Sümer, Babil, Pers, Türk ve Hitit tarihleri üzerinde yıllarca araştırma yaptığı gibi, önemli ölçüde kitaplarında da bunlara yer vermektedir. Mukayeseli dinler ve mezhepler üzerine yaptığı yorumlar, belletilen tarihleri eleştirel yolla ele alması, kamuoyunda hem saygınlığını artırmıştır, hemde ezberleri bozdurmustur. 1983-84 yıllarında Almanya da Mesaj dergisini çıkardı. Bir çok gazete de makaleleri yayımlandı. ilk kitabı 1987 yılında Almanya da yayımlandı. Su an itibariyle, Türkiye de 5 kitabı yayımlanmıştır. Ailesi ile birlikte Almanyada yaşamaktadır. Arapça ve Almanca bilmektedir. Çeşitli televizyonlarda katıldığı programlarda anlattıklarıyla, hem izleyicinin sevgi ve sempatisini kazanmış, hemde dogru sanılan bir çok yanlışları günyüzüne çıkarmıştır.
Kitapları:
1- Allah'ın indirdiği ve insanların uydurduğu din.
2- Dindarlık ve dincilik.
3- Vicdanın sesi/mektuplar.
4- Kur'an'ın hurafelerle savaşı.
5- imansız müslümanlar