(bkz: placebo etkisi)
şimdi günah olmaması lazım çünkü aslında alkol almıyoruz ama günah olması lazım çünkü önemli olan niyettir ve placebo etkisi için gerçekten inanmak gerekir.
insanoğlunun ne kadar tek düze, subjektif, bencil ve hiçbir amaca hizmet edemeyecek kadar sınıfsız olduğunun göstergesidir. Herkesin inancına saygı duymakla birlikte, insanoğlunun tek amacının elini ayağını yıkayıp o güce tapmak olduğunu zannetmek kapasitesizliktir (hele de 5 vakit namazını aksatmadan insanlığa faydası dokunan binlerce insan varken). sırf ölümden korktuğu için "burası sınav" düşüncesiyle o güce yalakalık yaparak bir yerlere gelebileceğini zanneden insan, gerçeği yüzüne yapıştırsan da anlamayacak kadar görüşlere kapalıdır. Çünkü; yapılan açıklamaların hiçbiri, onun ölüm korkusunu dindirmez. Bir süre sonra ölümden sonra erişeceği yüce mertebe bir yana dursun, o kadar yalakalığa bu dünyada da bir şeyleri hakkettiğine inanır ve matematikte terimi olmadığı kadar çok evrenin içinden matematikte terimi olmayacak kadar büyük bir boşluğun içinde toz tanesi bile sayılamayacak kadar küçük bir gezegenin üzerindeki farkına bile varılamayacak kadar küçük insan yapımı bir bisiklet için dua eden bir insan ortaya çıkar. Bisiklet yapabilecek zekaya iki milyon yılda ulaşan insanoğlu, tanrı inancını yalakalıkla elde edebileceği bir çıkar ilişkisine döndürdüğünü zannedecek zeka kapasitesini kaç milyon yıl sonra aşar, işte onu allah bilir...
yutulan haplardan birinin boğaza kaçması ile gerçekleşebilecek varsayımsal durum. Sonuca kısa yoldan ulaşmaktır. uykusunda rahat rahat ölmeyi planlayan kişinin acı ve mücadele içeren zor yola sürüklenmesidir.
siyasi bir çözümdür, neden olmasındır! içimizdeki hainlerden kurtuluruz, savaşı bahane edip sevmediklerimizden kurtuluruz, mültecilerin ülkelerinde savaş biter biz de gider iki oraya bi buraya sığınırız, komşuluk ilişkilerimiz gelişir, ekonomi batar, ülkenin allah belasını verir falan...
büyük ihtimalle türk icadı olan bu cümle, menfaat ve çıkarcılığın vardığı son noktadır.
+bu ayakkabı kaç para?
-115 lira efendim
+30 lira vereyim
-abi nakite en fazla 100 liraya verebilirim
+tamam tamam 30 yeter uzatma
-abicim 90 liraya bana geliyor zaten 10 lira para kazanıcam
+bizden de kazamayıver...
-abi ben bütün gün zararına satmak için mi duruyorum burda
+ya amma ağladın be üç kuruş için bırak almam bak
-alma abi 30 liraya vereceğime fakire verir sevaba girerim
+bak son şansın al 30 lirayı koy poşete ayakkabıyı çorabı falan da senden hediye olsun hadi bakim
-siktir git lan kendini öldürtmeden...
-selamını aleyküm
+aleyküm selam
-kardeş iki bira versene
+abicim satış yok saat 22:00'den sonra satış yasaktır
-ya bişey olmaz be kardeşim ver sen
+abi yasak, cezası var
-ya bişey olmaz diyorum kardeşim ver sen iki tane bira
+bişey olmaz ne abicim? 33,532 lira cezası var
-bişey olmaz bişey olmaz ver sen, hadi araba bekliyor yolda ver iki bira
+ya siktir git amk....
-iyi günler
+iyi günler abi, araba ne kadar kalacak abi
-bi bankaya girip çıkıcam kardeş
+abi ispark burası kayıt açmam gerek 5tl ücreti olur
-yahu açma kayıt falan bankaya gidip gelicem hemen
+abi yasak kayıtsız araba park ettirmemiz, işimden olurum
-bişey olmaz kardeşim şuraya gidip gelicem
+burası benim sorumluluğumda abi, bunun için maaş alıyorum ben
-tamam birader bişey olmaz dedim uzatma işte
+bişey olmaz diyince sorun çözdün gavat, yazdım plakanı ister öde ister ödeme amk gavatı...
m : pardon burada bir eczane varmış!?
t : köşeden sola dönün hanımefendi 50 metre ileride solda.
m : bana burayı tarif ettiler ama...
t : buraya en yakın eczane yukarıda, benim tarif ettiğim.
m : ama bana burayı tarif ettiler.
t : bu tarafı mı?
m : hayır, bu dükkanı tarif ettiler.
t : gördüğünüz gibi burası tekel bayii hanımefendi, yanlış tarif etmişler.
m : ya hayır bana tam burada olduğunu söylediler.
t : hanımefendi ne olsun istiyorsunuz!? Tekeli kapatıp eczane mi açayım?
m : ben bakayım biraz, iyi günler.
t : size de...
cuma günü nihat hatipoğlu'nun açıklayacağı özelliklerdir.
din sömürüsünde millete davar muamelesi yapmanın vardığı son noktadır. din konusunda bilirkişi adı altında televizyona çıkıp milletle taşak geçmektir.
ve tabiki reytingleri tavan yapacak programın alt konu başlığıdır.
Nihat Hatipoğlu'nun Atv'de çıkıp "şeytana atılacak taşın özellikleri" diye program yaptığı bir ülkede açılmazsa da benim açacağım online alış-veriş sitesi fikri. Ürünlerden bazıları ise şöyle olabilir.
şeytan güdümlü taş
otomatik dua okuyan secde
kendiliğinden besmele çeken tespih
rastgele aralıklarla tövbe çeken oda parfümü (alkosüz)
evde taşlanabilecek mini şeytan
bütün kadınları çarşaflı gösteren gözlük
sevap puanlarına göre huri kataloğu
mahşer günü cenneti gösterecek navigasyon
çocuklar için kabe maketi
çocuk odası için tavaf halısı
her lokmada besmele çeken çorba kaşığı
yere düşünce tövbe çeken ekmek
allah olmayana versin diyen tencere
üflerken nazar duası okuyan vantilatör
profesyonel kurşun dökme seti
sevap kart sahiplerine tüm ürünlerde yüzde 5 indirim ve ilk alış-verişe cennet tanıtım dvd'si hediye...
Binlerce yıllık medeniyet evriminden sonra geldiğimiz noktadır.
Hiçbir şempanze bir diğerine tecavüz edip yakmaz.
Hiçbir şempanze kendisine kartopu attı diye diğerini öldürmez.
hiçbir şempanze biri siker korkusuyla götünü örtmek zorunda değildir.
hiçbir şempanze uyuyabilmek için kendisini bir yere kilitlemez.
hiçbir şempanze sırf tüyleri farklı renkte diye 3-5 şempanze toplanıp sopayla dövmez.
hiçbir şempanze bir diğerinin önünü kesip gasp etmez.
memleketten kalkıp istanbul'a gelmişsin, 14 milyon kişiden aradğını kim bulacak amk. Neyse ki adı soyadı var, önce facebook'tan sonra twitter falan derken foursquare'den eklenir, neredeyse oraya gidilir, takip edilmeye başlanır. Tenha bir yerde kafasına vurarak bayılır ( biz filmlerden öğrendik her kafasına vurulan bayılır), kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir yere götürülür, kafası kesilir, bir kadeh kanı içilir, ceset plastik kabın içinde hidroklorik aside yatırılır ve en son plastik kap benzin döküp ateşe verilir...
işletme olarak karşılaştırılması çok mantıklı olmayan işletmelerdir ancak müşteri olarak kesinlikle kıyaslanmalıdır.
Migros'ta herşeyi sepetinde taşıya taşıya alış-veriş yapan müşteri mahalle bakkalına girince padişah kimliğine bürünür ve "onu ver, bunu koy" tarzında yürütür işlemlerini.
Migros'ta 20 dakika kasa sırası bekleyen müşteri mahalle bakkalına girince on kişinin arkasından bağırır " bana bi parliament versene" diye...
Migros'ta bir fiyatın beklediğinden fazla olduğunu gördüğünde "bak buna da zam gelmiş görüyon mu!?" olan tepki mahalle bakkalına gidilince "daha geçen hafta aldım şu kadardı" ya da "heryerde şu kadar adam mı kazıklıyorsunuz lan" a dönüşür.
Migros'ta kasiyerlerin asık suratından şikayet eden zat-ı muhterem mahalle bakkalının sorusuna cevap vermeye bile tenezzül etmez.
Migros'ta dolaşırken mimariye, dizilime vs. aldırış etmeyen müşteri mahalle bakkalına gelince iç mimar kesilir ve başlar ahkam kesmeye "onu buraya çekin, bunu oraya alın, şuna ne gerek var" diye...
Migros'ta istediği diş fırçasını bulamadığı zaman ürün çok zor bulunur bir üründür ama mahalle bakkalında kiraz sapı çayını bulamazsa bu bakkalın geri kalmışlığındandır.
Migros'a bir aylık mutfak ihtiyacının torbalarını taşımaya razı olan bünye mahalle bakkalından bir paket sigara alırken evlere servis olmamasından şikayet eder.
en büyük migros hangi avm'deyse üşenmeden haftanın 4 günü giden zat-ı şahane bakkalın önünde öküz gibi bağırır "bakkal gel şu gazetenin parasını al, giremem şimdi içeriye kadar" diye.
sigarayı azaltarak bırakma tekniğini ilişkiye uygulamaktır. Telefon görüşmeleri, buluşmalar ve en son mesajlaşmalar giderek seyrekleştirerek karşı tarafı gelecek ayrılığa hazırlama dönemidir. gereksizdir. En doğrusu alıp karşına konuşmak ve kaçınılmazı ertelememektir.
kapasiteli bir oyun açılarak işlemcinin ısınmasından sonra telefonun cebe koyulmasıyla gerçekleştirilebilecek eylem. Bu ne lan bi kere oyun oyniyim dedim telefon eriyecek amk...
Ankapark ismi ile reklamı geçen projedir. Reklamı "Avrupa'nın en büyük tema parkı" diye yapılmaktadır ama park ankara'da ve ankara'nın asya kıtasında olmasından doğan durumdur. Bu durumda bahçelievlere dönerci açıp tabelasına hindistanın en büyük dönercisi yazabiliriz...
yaşıtlarının aksine teknolojiye ayak uydurmuş annedir. facebook'ta paylaştığı kısır fotoğrafının altına "kızlarla başbaşa" yorumunu yapan 62 yaşındaki komşu teyze ise bambaşka bir inceleme konusudur...
fenerbahçedir. Bu takım her şeyi satın alır: hakemleri, maçları, federasyonu, taraftarı, sosyal medya takipçilerini, sokakta fenerbahçe forması ile dolaşan elemanları, savcıları, futbolcuları, havayı, suyu, ateşi falan ne varsa satın alır. her yere oluk oluk para yağdırır. google'ın sahip olmadığı satın alma gücüne sahiptir. hatta bir ara merkürü satın aldıklarına dair dedikodu vardı ama aslı var mı bilmiyorum... çok dikkatli olmak gerekir bir sabah bir bakmışsınız ki fenerbahçe sizi de satın almış...
satın aldığı ligde 29 yıl şampiyon olamamak da nasıl bir şeyse artık...
bıyığın bile dolduramadığı, "kamyon park eder" diye tabir edilebilir aradır. arkadaş, sanki aralarında bir problem var da ağız burundan gitgide uzaklaşıyormuş gibi duruyor...
açacağı başlık hakkında hiçbir fikir üretme zahmetine girmeyen yazarın, aklına gelen başlığı açabilmek uğruna zoraki olarak girdiği kelime öbeğidir. Hemen arkasından arkasına yaslanıp başlığına kaç kişi yazacak diye takibe başlar ve başlığına girilen her entry, entry başına banka hesabına para yatıyormuş gibi keyiflendirir kendisini.
Zaman makinesi: her hangi bir zaman diliminden bir başka zaman dilimine sıçramaya yarayan hayal ürünü cihaz.
zaman: Kısaca 4. boyut. yani; bir cismin evrendeki tam konumu x,y,z koordinatlarının yanı sıra bir de zaman koordinatının belirtilmesi gereklidir.
Şimdi, bu bilgi ışığında bugüne kadar izlediğimiz tüm filmlerde zaman makinesinin ayarlanabilir bir kadranı olur ve o kadrana gidilmek istenen zaman yazılır ve yolculuk başlar. Ancak; her filmde varış noktası günlük kullandığımız tarih şeklinde, yani gregorian takvimine göre yazılır. insanların kendi içlerinde kararlaştırıp başlattıkları bir takvimin uzay-zaman eğrisinde hiçbir önemi yoktur. ne yani her ülkede bir makine yapılsa, arabistan'daki makine hicri takvime göre mi çalışacak? hayal ürünü bir makinede bu hatayı yakalamak çok mu büyük marifet de bu kadar satır yazdım? artık kendime bir kız mı bulsam acaba? *
yeni doğan bebeğe ne isim koyulacağı tartışılırken hastane koridorundaki kola otomatına gidilir, para atılır ve bir kola alınır. Çocuğun cinsiyetine uygun isimli ilk düşen kolanın üzerindeki isim çocuğa verilir. isim tartışmalarına son verilerek çocuğu hayata en saçma hatıra başlatmış olursunuz...
acil servisine giriş yapabilmek için randevu isteyen, acil servisin amacından habersiz olmasına rağmen hala ayakta duran hastanedir. Acaba bu sistemi işletmeye başlarken akıllarındaki senaryo neydi!?
+ Memduh Hastanesi ben Sibel, iyi günler.
- iyi günler Sibel Hanım. Ben randevu alacaktım da...
+ Tabi, yardımcı olayım efendim. Hangi bölüm?
- Acil servis.
+ Tabi, tarih ne olacak?
- Yarın saat 15:30 gibi uygun olur.
+ Acil Servise yarın saat 17:00'ye kadar tüm randevular dolu efendim. Saat 17:30 uygun mu?
- Valla Sibel Hanım, yarın saat 15:00 gibi ağır hasarlı bi trafik kazası yapmayı düşünüyorum. iç kanama geçirmeyi planlıyorum, o saate kadar ölürüm sanıyorum. Çünkü köprücük kemiğimde ve iki kaburgamda da kırık olacak...
+ Anlıyorum beyefendi ancak şu an için yapabiecek bir şeyim yok maalesef. Kazayı nerede yapmayı planlıyorsunuz?
- işte şişli kavşağında kontrolü kaybedip karşı şeritten gelen araçla çarpışırım planlarda bi aksama olmazsa.
+ O zaman bir de etfal hastanesini deneyin isterseniz...
- Teşekkür ederim iyi günler...
filmlerde sık görülen bir sahnedir. genellikle izlenen güvenlik kamerası görüntülerinde aranan kişi görününce görüntü durdurulur ve klavyeden bir kaç tuşa basılarak görüntülenmek istenen kişi yakınlaştırılır. Hep merak etmişimdir acaba klavyede hangi tuşlara basıyor da tam olarak istediği noktaya zoom yapıyor!? acaba piksel değerinden koordinat mı giriyor ne yapıyor, insan gibi mouse ile yapın la şunu. Tabi bunun bir de mouse kullanarak hack yapan versiyonu vardır ki evlerden ırak bir durumdur.