Dyatlov geçidi vakası'na başlayan ilgimden dolayı alakalı olarak bu filmi buldum. Sonuna kadar da izledim fakat hayatımdan 1.40 kayboldu gitti. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Hele ki esinlendiği hikayeyi bilmeyen birisi aklının ucundan bile geçirmemeli. Ben de sanmıştım ki film tüm gerçekliğiyle canlandırılacaktır. Sözde belgesel gibi başlayıp olayı araştırmak için olay yerine gidiyorlar. Vardıktan sonra dağcıların yaşadıkları olayın aynısını yaşıyorlar. Tamam ona da eyvallah da o yaratıkların, ışınlanmanin olayla ne alakası var. Korku filmi mi yapiyorsunuz?
Çok ilginç bir durum. Bütün şartlar sizi en alakasız yerlerde bile karşılaştırıyor. Hani bu kadar alakasız olmasa; beni görmesin, onun için geldiğimi düşünür dersiniz. Normalde göz göze gelmek için sokağından geçtiğiniz zaman bile bir yandan da beni görmeden çıkayım surdan acelesi olur içinizde. Böyle tesadüf anlarında ise çekinmeden anın tadını çıkarırsınız. Bilirsiniz, isteseniz bile böyle bir organizasyon kuramazsınız.
Son zamanlarda bu durumu birebir yaşıyorum. Bu kadar tesadüf arasında bir de bu yazıyı okuması ihtimaline karşı tam detay vermeden bir kaç karşılaşmadan bahsedeceğim. Çok ağır soğuk algınlığı geçirdiğim bir zamanda(bi hafta önce) sınava direksiyon sınavına gireyim diye eğitim alanına gidince baktım kendi de karşıdan geliyor. Biraz bakistiktan sonra o başka yere ben başka yere yürüdüm. Bu arada hiç merhabamiz falan yok. Sadece karşılaştığımızda kısa bir bakışma oluyor. Konuya gelecek olursak ilginç gelen durumlar şöyle; yani o da normal ordaki kalabaliktan biri. Bu ihtimali tartisacaksam, orda olan herkes üzerinde bir analiz yapmam gerekir evet ama şimdi şöyle bir şey var. Ben sınavın tarihini aklımda yanlış turmustum. Bir gün öncesinden gitmiştim. O da direksiyon sınavı için orda değildi onu da biliyorum. Acaba benim için mi geldi diye salakca hayallere de kapilmiyorum. Ve onu o kalabaliktan ayıran özellik ise diğer insanları başka yerlerde belki ayda yılda bir görürüm ama bununla buna benzer bir çok durum yaşandı. Olası yerlerde olanları saymıyorum bile. Facebookta bile profiline bi kez bile bakmadığım halde bildirimde bir akadas önerim var diye çıktı karşıma. Hatta bir ara hastaligimdan dolayı hayal falan gördüğüme de ikna etmeye çalıştım kendimi de orda konuştuğum kişiler oldu. O gün böyle böyle desem hangi gün demiyecekler yani. Düşündükçe içinden çıkamıyor insan. inançsız biri olarak acaba bunun arkasında gerçekten bir güç mu var yoksa ben mi bu kadar anlam yukluyorum diye düşünüyorum bazen.
Arkadaşlarlayken ortamdan kalkıp çukur başlamıştır ben gideyim dedim. Hayatında çukur izlemeyen arkadaşıma mafya dizisi fena değil demiştim. Eve gittim açtım çukuru. Sonlara doğru dizinin başrolü erik dalıyla oynamaya başladı. içimden arkadaşım eve gittiğinde merak edip de burasına denk gelirse yüzüme tükürür dedim. Bunun için mi kalktın gittin diye. Böyle mafya dizisi mi olur?
Bir şeyi de adam akıllı yapın Mk. Nasıl sacmalayacaginizi bilmiyorsunuz artık. Dizi senaristi senaryoyu salmış twitterde taleplere göre akışını sürdürüyor. izliyorum diye savunmuyorum bu diziyi. Bilsem ki benim izlemeyi bırakmakla bir şey kaybederler bir bölüm daha izlemezdim.
Forum gibi bir sitede başlık açmıştım. Öğrenciyim, paraya ihtiyacım var diye. Sağolsun çoğu halimden anladı ama yardım eden olmadı. Oradan iş çıkmayınca mobil oynadığım bir oyun vardı. Onu değerinin çok aşağısında satmayı denedim. O kadar oyalayan, boş konuşan insanla muhattap oldum ki parasızlığın acısını kat kat arttırıyordu. Bundan da umudumu koparinca chat sitesinde yazistigim kaç kişiden borç istedim. Dolandırıcı olmadığımı inandırmak için ağzımda tüy bitti. inandılar inanmasina da yardım eden yine olmadı. Belki de inanmış gibi yapıyorlardı. Belediye başkanına, valiye mail bile attım. Hiç biri de ise yaramadı. En son baktım olacak gibi değil abimi arayıp durumu anlatıp ondan istedim. Neden baştan istemedim? Çünkü evden para istemekten artık isteyecek yüzüm kalmamıştı.
Aklıma ilk okul türkçe sınavında kompozisyon sorup konu serbest diyen hoca geldi. ilk okul demişken; yanıma gelip yazamadığım r'yi yazmak için kalem olan elimi tutup ı yazıp sonra üstten sağa hafif oval bir çizgi çeken hülya hocam geldi. "Bak böyle yapacan" derken ciğerinden yüzüme çarpan sigara kokusu aldığım ilk enteresan kokudur. O koku ilerideki senelerde geçmişi ölçme işaretim olacaktı. Mesela benden yaşlı biri ben 20 sene önce boşandım dediği zaman anlarım ki hülya hoca yüzüme nikotin aromalı nefesini üflerken o amca mahkeme salonlarında koşturuyordu. Bir de bisiklet olayım var. 2000 li yıllardan önce net hatırladığım tek olay. Koltuga geçip pedalı çevirdigimde direksiyonun sola doğru dönüp yere firlamam. Hayal meyal hatırladığım bebeğim benim şarkısını söylerken çevremdeki insanların gulustuklerini saymazsam tabii. Sözleri de o kadar komik sayılmazdı. Niye bana gülüyordu ki insanlar?
oluyor o bazen. Bir sigaranın az, ikincinin fazla geldiği anlar.
Öğrencilik zamanlarında okul uzadığı için 4. Seneden sonra kredi de kesilmişti. Maddi olarak tamamen aileye bağlıydım. Aylık giderlerim için gerekli olan miktar bir işçinin aldığı maaşa denk geldiği için hepsini bir anda değil de ilk fırsatta kira, elektrik, su ve cepte biraz kalacak şekilde isteyip beni goturebildigi kadar idare edip bitince ikinci sefer tekrar istiyordum. ikinci sefer alacağım paranın miktarını düşürmek için ilk aldığım parayı oldukça tasarruflu kullanmaya çalışıyordum. Bu yüzden sonlara doğru şansım yaver gidip haftasonuna denk gelirsem, cepte kalan bozuk parayla ekstra bir masraf çikmayacaksa bir iki gün daha uzatmaya çalışıyordum süreyi. Tabbi iki gün sigarasiz kaliyordum bunu yapınca. Tamamen cepte bi kruş kalmadığı zaman evi arayıp para isterdim. Gelen parayla ilk iş sigara alıp iki tane üst üste yakmak olurdu. Ne zaman sigara içerken bogazimdaki o fazla içiyorum hissi uyanınca o günleri hatırlıyorum. Öğrencilik gerçekten çok zor. Bir öğrencinin halinden ancak bir öğrenci anlar. Bu yüzden iş adamı olmanıza gerek yok. Bir öğrenciye vereceğiniz 10 lira bile onlar için ne kadar anlam taşıdığını unutmayın. Bunu 1 lira eksik olduğunda bütün elbise, koltuk, hali altlarını yokladiginda anlıyor insan.
Bu gün doğum günümdü. Hayatta ne kadar soyutlandigimi farkettim. Yani bir insanoğlu bile kutlamaz mi? Hadi face de duvara yazma modası geçti de bir mesaj atılmaz mi? Şu an misafirlikteyim. Utançtan doğum günüm diyemedim kimseye. Bu kadar sıradan doğum günü olamaz.
5 milyar öncesine, ilk hücreye kadar geriye giden, bilim neden hala dinlerin uydurma olduğunu kanitlayamiyor anlamış değilim. Ya böylesi insalliga daha faydalı diye ya da uğraşacak kadar önemli bulmuyorlar. Çünkü mantıken bile düşününce bir sürü çelişki olan dinde bilimsel olarak arastirildiginda çoktan yalan olduğu kanıtlanmıştı.
Her ne kadar bitirdim desem de gözüm kısa bir mesajda kulağım arama sesindeydi. Aylar öncesinden bayram tarihine gün sayar birikmiş cümleleri, dolmuş taşmış özlemimi o güne saklardim. Bir " iyi bayramlar" dileginden sonra dokuluverirdi ağzımdan hepsi diye. Aradan kaç bayram geçti hatırlamıyorum. Bayram
Şekerimden istemedin ama yarınki doğum günü pastamdan belki bir dilim alabilirsin.
Haklısın ama bura zaten ekşi'nin arka bahçesi. Ekşi'de yazar olanların çoğu çaylak onay sırasında beklerken ulu da takılıyor. Haliyle bütün enerjilerini oraya saklıyorlar. Kimbilir buradaki yazarların kaçinda ekşi'de girmek üzere kaliteli entry arşivi var.
Gaza gelip foto atmayın. Çirkinseniz; o tiple kendinizi beğendiniz için eksi alırsınız. Yakışıklıysanız da kıskanma durumundan basarlar eskiyi. Hevesiniz kırılır hiç gerek yok.
--spoiler--
Cinsel tercihiminden dolayı 45 üstü olgun erkeklerle sevistigim olmuştur. Şunu bilin her türün, tarzın, tipin, kendi arasında en iyileri vardır. Siyahi dersin şöyle dersin ama (bkz: trya banks). Köpek dersin, kuyruğunu kıstırıp gece gündüz çöp içinde dolaşır dersin ama (bkz: akita uni). insanlardan daha karizmatik değilse benim gözlerde sorun var demek. Yine aynı şekil yaşlı, bunak dersin ama aralarında öyleleri çıkar ki bütün insanlığa taş çıkartır (ilgisi olan için). Sex hayatına gelince hiç öyle heyecanlarını falan yitirmiş sayilmiyorlar. Gayet güzel sevisiyorlar. Aldığı, verdiği zevki hissettiriyorlar. Hatta sevebiliyor. Sevdiriyorlar. Candır onlar can.
--spoiler--
3 sene sevgili kalıp 1 sene boyunca tamamen ayrıldıktan sonra tekrar barışan sevgililerin 1 sene sonra ilişkilerinin 5. mi 4. mü yoksa 1. Senesi mi diye belirsizlik taşıyan sorunsal.