acıkmak, susamak gibi acilen giderilmesi gereken bir duygudur bisiklet sürmeyi özlemek.
aylarca hatta yıllarca bisiklet sürmemiş bir insan o pedalları çevirmenin tadını, direksiyon ve tekerlerin muhteşem uyumunu tekrar tekrar yaşamak ister doyasıya. kimi için pedalları çevirdikçe çocukluk anıları ilerler önünde, kimi içinse özgürlüğün resmi çizilir tekerlek izlerinde...
bisiklet sürmeyi özlemek, özlemek'lerden en tutkulu olanı...
muhafazakar bir admine sahip olsaydık gündeme gelebilecek olan fetvadır. allah'tan zall yazarları özgür bıraktı da sözlük içinde istediğimiz gibi at koşturabiliyoruz.
boy abdestsiz gezen ademoğlunun günlük yaşantısında karşılaşacağı talihsizliklerdir.
tuttuğun takım sürekli kaybeder, sen iddaa'da kaybedersin; buna rağmen aşkta da kazanamazsın, ona da rağmen dersleri de düzene sokamazsın. cebin para görmez. gördüğü an çekilir suyu. bunlar gündelik yaşamdaki etkileri.
sözlük yaşamında da durum farklı değildir; yine sürekli kaybedersin, ismin sürekli kötülenenlerdedir. iki satır bir şey yazamazsın. zor iştir cenabetlik.
örneklerini gördükçe insanı derin hüzünlere boğan kızdır. ünlü desen ünlü değil, türk kızı diye bik bik öttükleri o kızlardan herhangi biri işte. (bkz: bir kezban uğruna ya rab, ne tuşlar çöküyor). hem bir kızın ortalama kaç arkadaşı olabilir ki zaten, şaşırılacak şey doğrusu.
bir anne klasiğidir. gün boyu evladını evde yalnız bırakan anne kişisinin akşam döndüğünde evde ne olmuş ne bitmiş diye çöp kutusuna bakarak yaptığı analizdir. ne yenmiş ne içilmiş şak diye ortaya çıkarır böyle anneler. kıyamam lan anne işte.
yasemin yalçın'ın yazıp yönetip oynadığı ince ince yasemince denen parodi programını izleme vasfına nail olmuş güzel nesildir, neslimizdir.
sürahi hanım'ın kaynanalık hünerlerine hem gülmüş hem gelinine acımış; itilmiş'le beraber itilmiş, kakılmış'la beraber kakılmış; en çok da şuayip'in kaçamaklarıyla eğlenmiş güzel nesildir, neslimizdir.
düzeltme: senaryo ve yönetmen koltukları farklı olabilir evet. sorry.
cuma namazlarına allah korkusuyla değil de baba korkusuyla giden müslüman niyetidir. bunlar namaz falan kılmazlar zaten, rükuya eğilirken halı desenlerini inceler, secdede ayaklarını havaya kaldırmaya çalışır. lan baba korkusuyla gideceksen hiç gitme lan. dingil. bak cuma günü geldi yine dellendim ya.
türk milletinin engin hayal gücünün ürünlerinden biridir. bir adet çekirdekli sarı üzümü bir lokma ekmeğin arasına sarıp ağza atmak suretiyle üzüm yemenin keyfi iki katına çıkarılır. herkes yapmaz ama bunu. bu lezzeti bir kez olsun denemek lazım. deneyenler beqene tıq.
aslında sayımız kırk sekiz olacaktı lakin bir harften sorun çıkardılar yukarıda. çok üsteledim ama kabul etmediler. en sonunda bir çay ısmarlayıp gönlümü hoş ederek uğurladılar beni. çayın da ne güzel kokusu vardı ulan zall ağzının tadını biliyor ha köftehor. öhöm neyse.
sözlük ortamında veya herhangi bir sanal alemde veya mobilde veya whatsapp'ta, kendisine gelen bir mesaja anlık olarak -mübalağasız- cevap veren insandır. henüz bir saniye dolmadan, size iletim raporu dahi gelmeden cevabı şak diye yapıştıran insandır. bunu nasıl yapıyor diye içten içe düşünürken ee meslek sırrı diye cevap atar ki bu artık işin başka bir boyutudur. ona da başka zaman değiniriz.
serin yaz gecelerinde mahalle arkadaşlarıyla beraber kaldırım taşında yapılan doyumu olmayan sohbetlerdir. başlı başına bir kültür ögesidir. bu geleneği yaşatıp korumak size düşüyor yeni nesil. ohoo kime diyorum ben?
4 senelik lisans eğitimiyle beraber en az 16 yılını okul sıralarında dirsek çürüterek geçirmesine rağmen bir türlü iş bulamayan, günümüz türkiye gerçeğinin aynası olmuş yurdum gençlerinin dertlerinin dizelere dökülmüş, müzikle hayat bulmuş halidir.
geceler karanlık kabuslar üzerimde
yine dertlerimle ben baş başayım
işverenler çağırmıyor, sözleri avutmuyor
kadere küsmüş gönlüm, işsizim
söyle bana işsizlik neden bu kadar zor
günlerim çekilmiyor yaşamak çok zor
okulla dolu günlerimi kalbime gömdüm
içimde yanan sevgi parayı düşlüyor
işsiz kaldım inan ki dünyama gün doğmuyor
günahım neydi tanrım fakirlik çekilmiyor
parayı görmeden acılarım tükenmiyor
vurdun gittin işsizlik, hiç mi için yanmıyor?
moral bozukluğu had safhadayken bir anda karşılaşılmasıyla insanı tebessüme zorlayan başlıklar. zorlar çünkü başka türlü adamın güleceği yok. napsın gülsün diye gıdıklasın mı?
ortaokul sınıfları... sakin, huzurlu sınıflar. kızlar ve erkekler ayrı ayrı sıralarda. iki cins de birbirinden uzak olabildiği kadar uzak. malum, evde aileler uyarıyor. "aman oğlum/kızım sen sen ol kızlardan/oğlanlardan uzak dur. hele aşk meşk işlerine girme. bak abin/ablan girdi şimdi burnu pislikten çıkmıyor" durum böyle olunca da her erkeğe, arkadaş olabileceği 3 erkek düşüyor bu sınıflarda. yani, bir mehmet başına 3 mehmet. bunu neden anlattım?
ortaokul sınıfları... genelde mevcudu belli bir çevreden oluşan sınıflar. yani hepsi birbirine benzer türde aileler ve doğal olarak da aynı inanç, aynı kültürler. çocuklarına koydukları isimler dahi aynı. berat'lar, fatma'lar, zeynep'ler, hasan'lar... arkadaş bir sınıfta 7 tane mehmet olabilir mi? sınıfın 5'te 1'i mehmet, düşün. bunların da 4 tanesi sıkı arkadaş. olaya bak.
- evet çocuklar şimdi ismini okuyacağım arkadaşınız tahtaya gelecek.
(sınıf listesi üzerinde parmaklar aşağıdan yukarı doğru hareket eder)
(tik tak tik tak)
- mehmet!!?
* hangi mehmet öğretmeniiiiimm?
(parmak hala listedeki mehmet'in üzerindedir, tekrar bakar)
(tik tak tik tak)
- karamanoğlu mehmet!!
+ aha z.çtın oğlum.
lise sınıfları genelde böyle değildir. her çeşit isimden arkadaşlar görebilirsiniz. mesela bir tane elif olur, on ayşegül'e değer.