l&m samimiyetiyle seyretmeyen ancak finalde o sıcaklığı yeniden hissettiren dizi, "l&m bitti" 'yi bu kadar vurguladılar, ilerleyen haftalarda ondan bağımsız konular olmalı ne yazık ki, madem bu kadar üzülüyorsunuz keşke aynen devam etseydiniz be dedirtmiştir.
her ne kadar acizane yaşadığım tecrübelere göre yeniden yapılandırılmış diziler ya da oyuncuları yenilenmiş dizilerin eski keyfi vermediklerine şahit olsam da yeni gelişmeleri takip etmekten kendimi alamadığım, henüz eski diziden yalnızca , erkek kadrosundan 5-6 kişnin yenisine transfer olduğunu gördüğüm umutlandırıcı dizidir. Beklenti everestte olunca sonucu da hayli merak ediyor insan
insan kendini yalnız hissettiğinde gerçekten de sanal ortamda sosyalleşme çabasına giriyormuş, bunu farkettim bugün.Sanırım sözlükler de bunun en yaygın yollarından biri, sözlükte sıklıkla gördüğümüz yazarların genelde yalnız,içine kapanık insanlar olduğu tahminindeyim
editlerle laf eklemek kolay da ah be kardeşim o helak edilen kavimlerle ilgili o yerdiğin dinin kitabı Kuran'daki ifadeleri hiç mi okumadın sen. taklidi imanı duydum ama taklidi imansızlığı ilk defa sendengördüm ha!.. Helak edilen kavimlere gelen peygamberlere bir süre öncesinden o kavmin helak edileceği Hak Teala tarafından bildirilir ve yalnızca hakedenler bu muameleye maruz kalır, bizim kitabımız bundan bahsediyor, seninkinde ne bahsediyor bilemem, ben Van'da bu anlattığımı göremedim sen gördün mü kardeşim ??
Atatürkçü geçinen yazarların gerçekten atatürkçü, şakirt adı altında atatürkçüleri yerip, dini sanıldığı gibi gericiler örgütü gibi gösterenlerin de gerçekten şakirt olmaması
Hadis kaynakları arasında önemli bir yer teşkil eden imam Nevevinin hadis üzerine olan çalışmalarının muazzam eseridir.
--spoiler--
Tam adı Riyâzü's-sâlihîn min hadîsi seyyidi'l-mürselîn olan eser, imam Nevevî'nin çalışmaları arasında önemli bir yer tutar. Nevevî bu kitabını, 45 yıllık kısa fakat çok verimli hayatının en olgun ve bereketli dönemleri kabul edilen bir yaşta, 40 yaşlarında yazdı. Bundan üç sene önce de, bir başka önemli eseri el-Ezkâr'ı telif etmişti. Riyâzü's-sâlihîn'in telifi, 14 Ramazan 670 (1271) tarihinde bir pazartesi günü tamamlandı.
imam Nevevî, kitabını yazarken bazı prensipler gözettiğini eserinin önsözünde belirtir. Buna göre Riyâzü's-sâlihîn'in başlıca özellikleri şunlardır:
* insanlara dünya ve âhiret saâdetini kazanma yollarını gösterecek, zâhirî ve bâtinî edepleri elde etmelerini sağlayacak, iyiyi ve güzeli teşvik, kötüden ve çirkinden uzaklaşmayı temin edecek sahih hadislerden oluşan muhtasar bir kitap olacaktır. * Sahih hadis kaynakları olarak şöhret kazanmış kitaplardan seçilen, mâna ve mahiyetleri açık, delâletleri kesin hadisleri ihtiva edecektir. Çünkü gaye: Umumun faydasına olan bir eseri hazırlamaktır; sadece ilim erbabının değil.
Bilinen ve her bakımdan güvenilen hadis-i şerif kitaplarının başında şu ikisi gelir: Buhari ve Müslim .. Bu eserdeki hadis-i şerifler, çoğunlukla bunlardan alınmıştır. Bu iki eserden sonra, şu dört hadis-i şerif kitabı gelir: Sünen-i Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, ibn-i Mace,Kütüb-ü sitte .. (Altı kitap .. ) dedikleri bunlardır. Bunlardan sonra, Hakim'in Müstedrek'ini sayabiliriz.
Esere, hepsinden de hadis-i şerifler alınmıştır.
* Konuların baş tarafında ilgili âyetlere yer verilecektir.
* Açıklanmasına ihtiyaç duyulan bazı kelime ve terimler kısaca açıklanacaktır.
* Her hadisten sonra, o hadisin hangi kitaptan alındığı belirtilecektir.
* Hayır ve iyilikleri özendirici, kötülük ve çirkinlikleri engelleyici nitelikte hadisler olmasına özen gösterilecektir.
* Hadislerin senedinde sadece sahâbî ravinin adı verilecektir.
* Gerektiğinde bazı hadislerden sonra, o hadisin sıhhat açısından durumuna, bazan da ravilerinin haline işaret edilecektir.
* Muhtevânın dînî ve ictimâî nitelikte olmasına özen gösterilecektir. (bkz: kitapyurdu com)
--spoiler--
8. nesil yazarı gören bir kapsamlı bir sözlük için geç tanım yapılmıştır*
yalnızca türklere özgü müdür bilmiyorum ama bu davranışa türklerin de sahip olduğu kesin kesin: Asıl anahtar ile yedek anahtarı aynı anahtarlıkta tutmak...**
Hz. Aişe (r.a.) anlattı: Bir gece Resûlullah teravih namazını kıldı. Cemaat de beraberinde kıldı, ikinci gece yine kıldı, o gece cemaat çoğaldı. Daha sonra üçüncü «veya dördüncü» gece cemaat toplandı, fakat Resûlullah (teravihi kıldırmak için) gitmedi. Sabah olunca; «Gece toplanıldığını gördüm, ama teravih namazının size farz kılınmasından korktuğum için, çıkıp size teravih kıldırmadım.» buyurdu. Bu hadise Ramazanda olmuştu.(Müslim,Salatül Müsafirin).
Burada açıkça belirtiliyor ki teravih namazı vardır ancak farz değildir ki farz olduğunu bir Allah kulu iddia etmemiştir. insanların kafasını bulandırmanın alemi yoktur, teravih namazı vardır.
eğer küfretmeye karar verseydim bu durum muazzam bir başlangıç olurmuş. Yahu sen bu dediğin olayı nereden duydun, nereden okudun, hadis ise ravileri kimler önce ondan bir haber ver insanların kafasını karıştıracaksan da. Ondan sonra atıp tut insanların değerlileri hakkında...
hayır islam ülkesi değiliz, laik ülkeyiz kabullendik diyelim bunu, şimdi de ya dinimiz özgürce yaşatılmıyor ya da burnumuzdan getiriliyor. Ben senin oruç tutmamanı akıl karı bulmasam bile kabulleniyorsam, sen de benim oruç tutuyor, namaz kılıyor ya da başımı kapatıyor olmamı kabul edeceksin paşa paşa! Demokrasi ülkesiysek, inanç özgürlüğü denen şey gerçekten mevcutsa bu ülkede, inanana da inanmayana da saygı göstermeyi öğreneceğiz öyle ya da böyle...
finali hayal kırıklığına uğratandır.
şimdi işin yoksa düşün bakalım, o fenerdeki ezel miydi yoksa cengiz mi? A be senaristler ucu açık, bilinmezlerle dolu final mi olurmuş, te allam!
1054te büyük skizma* denen olay Roma ile istanbul kiliseleri birbirinden ayrılmıştır. Roma imparatorluğunun batısında kalan kiliseler "Roma Katolik Kiliseleri" olarak nitelendirilirken, Bizans imparatorluuğu olarak bilinen doğu kısmında kalan kiliselere de "Doğu Ortdoks Kiliseleri" denmiştir.