hukuk dersi vermesine rağmen hukukçuluk sözünün üç beden büyük geleceği akademisyenimsi. derslerinde ancak hukukun h'sini görürsünüz o da cüneyt bey'in işine geldiği şekliyle ve ideolojisine hizmet ettiği kadarıyla. bunları göz önünde bulundurarak bir iki güncel olaydan bahsedip, araya da dersin konusuyla ilgili üç beş hukuki cümle serpiştirdin mi sorulan soru yada sınavın şekli ne olursa olsun iyi sayılabilecek bir not alırsın.
sevgili tavan iqlular düşünce, tez, hipotezler doğruya ulaşmak için ortaya atılır yoksa bakın ben ne güzel düşünüyorum siz bi boktan anlamıyorsunuz ben mantıklıyım siz malsınız demek için değil. size düşüncenin tutarsız yanlarını söyleyince otomatikman bilim karşıtı, geri zekalı ve yobaz damgası gelir. haliyle amacınız doğruya-gerçeğe ulaşmak olmuyor kendini ispatlama çabasına dönüşüyor yaptıklarınız. yani sizin anlayacağınız ortaya tez koyabilirsiniz ama tutarsızlıklarıyla yüzleşmeniz gerekir.
bir de kendini ispat etme çabası şuradan da anlaşılabilir ki tavan iqlu olduğunu düşünen görüşleri kabul görmeyince hemen saldırıya geçer ve karşıdaki anlayamamakla itham edilmek suretiyle geri zekalı damgası hemen yapıştırır.
ha bir de verdiğiniz misal de yanlış bilim doktor olamaz(doktorluk bilimin bir alt dalıyla alakalı olsa da) bilimin bir çok alanında ispatlanamayan hipotezler oluyor(tıpkı senin hipotezini ispatlayamaman ve bunun bilimsel açıklamasını yapamadığın yerlerde bizim bunu allah'a dayandırmamızı[bilimsel olarak açıklanabilmiş olgularda da olduğu gibi] geri zekalılık olarak değerlendirmen gibi). yani doğruluğu meçhul bir bilime taptığın zamanlar oluyor.
bilimin ve o yüksek aklının yanılabildiğini kabullenmen de iyi bir gelişme olmuş. böylece zaman zaman yanlış olan şeyler için de gelip burada delicesine entry kastığını kabul etmiş oluyorsun.
tavsiyem bizim gibi alt tabakadan insanlarla zaman kaybetmeyin sen gidin ve eğlenmenize bakın, gününüzü gün edin zira siz haklıysanız yok olmanıza 70-80 sene var; biz haklıysak müthiş bir azabın sizi bulması 70 bilemedin 80 sene alır.
''öyle deme canım kardeşim okul zamanı gel cebeciye her gün bir aksiyon bir macera efendime söyleyeyim kırılan camlar, otobüs durakları, banklar ve ekstradan trafiğin felç olması. tüm bunlar özgürlük eşitlik ve insan hakları adına yapılıyor komünist vatanseverlerimiz tarafından. bak ne kadar da faydalı bir şey komünizm.''
dedirten önermedir.
kusura bakmayın ama ideolojinizin ve kendi düşüncelerinizin saygı görmesi için gösteri hakkınızı adam gibi kullanmayı bilmeniz ve insanları inandırabilmek için önce rahatsız etmemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
gündemi meşgul eden hukuku da alakadar eder mantığıyla soru hazırlamış medeni hukuk-borçlar hukuku hocası. ankara hukuktaki diğer garip sorular için (bkz: cüneyt ozansoy). (bkz: abdurrahman saygılı) ayrıca ilk bkz örneğindeki kimse kağıdın hukuki değerlendirmesinden çok ideolojik kısmıyla ilgilenmektedir öğrencilerine duyurulur.
halen daha tavan iqlu yazarların anlayamadığı benim bir görüşü ya da hipotezi kanıtlama ve ya çürütme gibi bir amacımın olmadığıdır. bunu anlayamadıklarından olsa gerek tavan iqlular benim zekamla pek bir ilgileniyorlar. yukarıda bir görüş ileri sürmedim sadece ilk entrnin basit bir özetini yazdım. sanırım tavan iqlu arkadaşı kızdıran da kendi görüşlerinin bu kadar basit olarak bir daha karşılarına dikilmesi.
hiç kimseye allah'ın varlığını kanıtlama ihtiyacı duymuyorum. kanıt ihtiyacı kafasındaki düşünceyi başkalarına da tasdik ettirerek takdir toplama ve düşüncelerinin kendi içindeki çelişkilerini giderme çabası olduğundan bu çabayı göstermiyorum.(bakın ben nasıl düşündüm nasıl mükemmelim ben ya baksanıza)
size tavsiyem o tapındığınız egolarınız ve biliminizin yanılgılarıni da göz önünde bulundurmanızdır. hiç mi o aklınız sizi yanlış karara götürmedi? o bilimin 50 yıl önceki haliyle şimdiki halini bir karşılaştır bakalım ne sonuç çıkıyor. şimdi kadük olmuş olan 50 yıllık bilime de o zamanki bilimperestler tapıyordu senin gibi. bundan 50 yıl sonra da başka bir bilimperest senin bu söylediklerini yalanlayıp kendi yüksek zekasından dem vuracak bir yerlerde.
sözlükte konu açan yazarın ilk entry ile tatmin olamayip konunun içine sıçmasına sebep olan konu(çok konulu bi cümle oldu bu).
sonsuzu kendi 8 santimetre küplük beyninde çözebilmiş ve anlayabilmiş dolayısıyla iqsu da tavana vurmuş bu kişiye göre zamansız tesadüfle(!) oluşmuş olan evren o kadar da tesadüflü bir evren ki kendini sonsuz zaman içinde(sonsuz ve zaman nasil bir arada oluyorsa artık?) kendini ve sonsuzluğu çözebilecek bir bilinci(tavan iqlu yazarımızın bilincini) ortaya çıkarmiş.
bir de ana doğurucu maddesi de var bu tavan iqlunun. herşeyi doğuran ana doğurucu birden bire sonsuzluk içinde zamansız tesadüfle ortaya çıkiyor ve bir de bakıyorsun ki adamın biri evrenin sırrını çözmüş sana gerizekalı demeye çalışıyor. hey allahım yav nelere kadirsin adamın bize bir allah yok diyebilmek için giriştiği işlere bak.
milliyetçilik duygularını alet ederek başlatılan yeni bir müslümanlığı linç girişimidir. bu konuyu sözlüğe taşıyanın da niyetini ortaya sa(ı)çmış bulunmakta. ben türküm dinim şamanizm diyenlerle aynı kafayı yaşamaktadır.
zira o marşı yazan ulu kimsenin müslümanlığıyla yarışabilecek kişi sayısı pek azdır. marş da tam anlamıyla bir türk-müslüman marşıdır(yazarının etnik kökeni farklı olsa da). bu söylem gerçekse söyleyen ya müslümanlığı bilmiyor ya da marşı hiç okumamış(!).
1. ve en önemlisi: Allah'ın varlığı.(defaatle)
2.si: egosuna tapan bir insanın kaotik düşünce alemi ve bunun sonucu olarak basiretsizliği.
3.sü: dinimin esasları ve düşünce sistemi zira bazı ateistlerin sorduğu sorulara karşılık verilen cevaplar gerçekten müslümanlığı daha iyi ve tutarlı anlamamı sağlıyor. 1 saat tefekkürün 1000 yıl ibadete bedel olması boşuna değil demek ki!
insanların kıç ve el temizliği; bu iki uzvun karmaşık ilişkileriyle ilgili doktara yapacak kimsenin hazırlık amaçlı kamuoyu araştırmasının bir parçasi olan oldukça elzem bir kunudur.
konuya perde arkasında kerhane olur şeklinde tanım yapan yazarın ya evi de kerhane ya da perdesiz evde oturuyor diye düşündümüştür.
tanım: adı üstünde perde arkasıdır sözlükte goygoy yapmayla ortaya dökülemeyecek bir konudur.
aynı zamanda ''hayır hayır sadece makarna değil buzdalabıyla kömür de var'' diye trolleyendir. akp kömür dağıtmasındansa bankaların sermaye sahiplerine peşkeş çekilip milletin parasını hortumlatmaktan da ayrıca hoşlanırlar. ne de olsa köylerde mahallelerdeki halkın yemeye ısınmaya ihtiyacı mı var sanki sermayedarlar açlıktan ölürken halk da neymiş? makarna kömürle iktidar olunuyorsa siz de yapın halka kömür dağıtmak kabahat mi oldu?
hıhı evet şakirtim evet evet öyle tmm... doğruları söyledik ya yapıştır hemen.
çok basit oyunu kim kurguladıysa kuralları o kayar. kurallara uyarsanız oyunu kazanmış uymazsanız kaybetmiş olursunuz(tabii burda "ben oynamıyorum banane" gibi bir seçeneğiniz yok). size düşen oyunun kurallarını baştan koymak ya da eleştirmek değildir oynamaya mecbursanız kazanmaya bakacaksınız. tabii sonuç olarak bunu anlamak oyuna olan inancınıza bağlı inanmasanız da oyunun içinde olduğunuz gerçeği de değişmeyecek. oyunun gerçekte olup olmağını nasıl anlarız derseniz çok basit: bekle ve gör. kurallara uyanların şimdilik bir kaybı yok, uymayanların sonunu zaman gösterir.
(bkz: milliyatçiliği humanizmle karıştırmak)
her milliyetçiliğin sınırları vardır(içinde faşizmi barındırmasa dahi); bu sınır ırktan, coğrafyadan ve ya başka bir şeyden meydana gelebilir ve oldukça da doğaldır insanın kendisiyle bir takım ortak paydalara sahip bazı kesimlere sempati duyması. o yüzden bırakın milliyetçiliği milliyetçilik gibi kalsın oraya buraya çekştirmeyin, milliyetçi değilseniz de değilsiniz atatürk milliyeisi olacağım diye zorlamaya gerek yok.
tabii ki şimdi atatürk düşmanı detected diye hemen taarruza geçenler olacaktır peşinen söyliyim öyle bir amacım yok.
namaz kılan mühafazakar ve necip fazıl'ın konferanslarına katılan abdullah öcalan'ın okuduğu ve etkilendiği ilk sosyalist eserdir. yani insanın nasıl yoldan çıkarılabileceğini kapitalizmin vahşetine ve çarpık düzenine karşı sosyalizmin umut tacirliğini yaparak kimbilir kimlerin aklını çelmiş, sayısız kişinin dolaylı katilidir.
Demokrasinin en tuhaf tarafı oylama sistemidir. Yani her seçmenin bir oy hakkı vardır ama hiçbir işe yaramaz. Çünkü her insanın bir oy hakkı olması adaletsizlik. Adını yazmayı bilmeyenle yazıyı icat edenin eşit oy hakkı olması bütün düzensizliğin kaynağıdır. Bence sağlam bir bilgisayar ağıyla vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız işlerin sayısı öğrenilip belli bir katsayıyla çarpıldıktan sonra kişinin verebilecegi oy sayısı hesaplanabilir. Düşünsenize ikiyüz milyar vergi verenin de bir oy hakkı var, bu tutardan fazla vergiyi kaçıranın da. Orman yakanın da bir oy hakkı var, ağaç dikenin de... Seçim durumu bu. Seçilenlerde de durum farklı değil. En fazlasından ilkokul bitirmiş olmak şartı aranıyor o kadar. Yani heykel yapan da seçilebiliyor, içine tüküren de! Memlekete olumlu katkı ne kadar fazlaysa oy hakkının da o kadar fazla olması gerekir. Varolan durum bence hukuka aykırıdır. Oylamada bu haksızlık yapılırken sonuçların değerlendirilmesinde de çok yanlışlar yapılmaktadır...
--spoiler--
yani diyor ki: millete yaptığım şaklabanlıkla milyonlar kazanıyorum bunları harcarken de mecburen vergi veriyorum, dağdaki çoban da alnının teriyle benim binde birim kadar kazanıyor benim 1000 oyum olsun onun 1. böylece de adalat sağlanmış olsun(?). benim görüşümdekiler iyi olsun vatana hayırlı olsun 10 oy kullansın karşıt görüştekiler kötü olsun bir oy kullansın. tebrik ediyorum kendisini çok zekice ve adilce bir sistem düşünmüş.
ben de diyorum ki:HERKES iŞiNi YAPSIN!!!!!!
ekleme:ben de cem yılmaz'ı aklı başında biri olarak bildiğimden okuyunca epey şaşırdım. facebooktan alıntıdır. *
sorunun temelinde bir nebze kürtlerin toplumdan dışlanması olmakla birlikte genel olarak kürtlerin kendilerinden kaynaklı türk vatandaşlığı konusundaki kimlik bunalımı yatmaktadır.
ayrıca sosyo psikolojik açıdan bakılacak olursa varoşlardaki insanların kent merkezlerinde kendilerini küçük görmesi , bazen toplum tarafından hor görülmeleri, dışlanmaları, aşağı tabaka olarak nitelenmesi ya da öyle bakılması bu insanlarda merkezdekilere karşı içten içe bir nefret oluşturabilmekte ve bunun sonucunda da onları fırsat bulduğunda küçük düşürmeye çalışmaya, şiddet uygulamaya, laf atmaya itebilmektedir. yani bu davranış kürtlere özgü bir şey değildir.
not: türküm.