yıllar sonra bu olayın ileri boyutuna da tanıklık ettim. sevgilim olan, benden hoşlanıp sevgilim olmak isteyen kadınların belki de tamamının resmen kariyerine etki ediyorum. tabii ki bu süreçler hakkında elbette fazla detay veremeyeceğim ancak işsiz olup iş bulanlar, çalıştığı halde daha iyi iş bulanlar, kadro hakkı kazananlar...
resmen sihirli gücüm var amkınake. hem de dokunmama bile gerek yok.
yoldan geçen at hırsızı tipli adamlara telefon falan verip fotoğrafımızı çekmelerini isteyecek kadar cesur. adam fırsatını bulsa böbreğimizi çalacak lan. telefon mu verilir o tiplere?
paganusun bağrından kopup gelmiş adetlerin, doğu kültürüyle sikişip meydana getirdiği sakat çocuklarını o doğurmamıştı belki. yere düşürmeden en fazla 3 kez sektirebiliyordu göğüslerini dizinde. yine de narindi, prensesti aynada gördüğü şekliyle. çiçek pasajında iki kadeh rakı içip ayırdığı bacaklarının hesabını vermek zorunda değildi kimseye.
-sana ihtiyacım var. koşarak gelmelisin bana. depresyondayım. :(
aptal numarası yaparak seksi olma deneyinin kobayı mı yoksa deneyi bizzat yapan kendisi miydi emin olamamıştım. öteden beri de ilgi duyduğumu söylersem yalan olmaz. askerliğim süresince gördüğüm ıslak rüyalarımı ziyaret ediyordu, baş kahramanı oluyordu hepsinin. çok uğraştırmamıştı beni. zaten kendimi aradığım günlerde kucağıma oturma hevesini dışa vurmaktan çekinmediği için kelimeleri kullanmadan çekiyordu beni.
evimin yakınlarında bir yerlerden aldım onu. önce markete gidip içecek bir şeylerle birlikte prezervatif de almalıydık. artık eskisi gibi tecrübesiz değildim. sevişmek istediğim kadınlara bunu romantik seremonilerle değil olması gereken şekillerde gösteriyordum ve böylece asla hazırlıksız yakalanmıyordum. sevişmeyi hiç düşünmediğim pide memeliler ise benim çok temiz bir adam olduğumu düşünedursunlar, ben asla onların içine erkeklik gururumu köküne kadar sokmayı istemediğim için prezervatifsiz oluyordum yanlarında.
kapıyı çarpıp içeri girdiğimde üzerime atlamasıyla beni neyin beklediğini fark ettim. birkaç saat önce gerçekleşmişti ilk buluşmamız ama bu, onun için yeterliydi. bir yandan gömleğimin düğmelerini çözerken bir yandan yatak odama gidiyorduk itiş kakış. abartmadan söylemek gerekirse adeta birer kavun büyüklüğünde olan göğüslerinin arasına yumulduğumda bu şehvet deryasının neler vaat ettiği ve neler verebileceğine dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.
tırnaklarını acımadan sırtıma geçirirken, ellerini ve dilini; yegane varlığımın damarlarını hissetmek istercesine olabilecek en nazik şekilde dolaştırıyordu kasık sahamda. üstüne çıktığımda çok fazla şey düşünmüyordum. göğüslerinin arasına yerleşmiştim ve elleriyle iki yandan sıkıştırırken dilini uzatıyordu yalamak için benim gidip geldiğim sırada. dikleşmiş göğüs uçlarına vurabileceğim en sert şekilde vuruyordum başıyla gururumun. geri çekildim hiç beklemediği anda saçlarını elime dolayıp arkasına geçtim. saçlarını daha çok çekmem için yalvarıyordu. o yalvardıkça ben daha çok gururlanıyor, gururlandıkça daha çok hızlanıp acımasızlaşıyordum.
yüzünü kendime çevirip kucağıma oturttum. beni tokatlamaya başlamıştı. oysa benim çavuş olmama yıllar vardı. öngörüsü yüksek olduğundan mıdır nedir çavuşu tokatlamak deyimini de nereden duyduysa ben kökledikçe o tokatlıyordu. adeta saatlerdir içindeydim ve sıktığında kendisini, hissettiğim duyguları tarif etmenin bir yolununu bulamamak şaşırtıyordu beni. bunca zamandır böylesine dar bir alev kuyusuna asla rastlamamıştım. prezervatifi ne zaman, sevişmenin hangi evresinde taktığımı bile unutturacak farklı bir boyuta taşırken beni, tek düşündüğüm şey göğüslerini hangi sertlikte tokatlamam gerektiğiydi.
bütün bunlar olurken fonda kara tablonun ilahisi çalıyordu; pearl jam, black...
-yine çok içtin. cesaretin sarhoşluğundan mı geliyor?
hayal meyal hatırlıyorum kurulup kurulmadığı belirsiz cümleleri. gerçek miydi tanışıklığımız, yoksa yalnızca düşler aleminde mi yalamıştın kulak memelerimi? ne önemi vardı ki zaten? benim her biri bir hatıraydı senden kalma o günlerde.
hiç olmayacak bir öğle vakti geçiverdi önümden. hava karanlık, yağmur pusudaydı. her zaman sevdiğim ama bir o kadar da melatonine doyduğum, alkole en çok merak sadığım günlerden biriydi. gökyüzünde bulutlarla güneşin savaşını, bulutların kazandığı günlerden biriydi. nasılsın diye sorduğumda benim olacağını tahmin de etmiyordum. kurşuni-kızıl bulutların rengine yeniden isim verdik.
-uzatma!
uzuyordu. artık daha tecrübeliydim. aradan yıllar geçmiş 45 yaşını devirmiştim. ne sertcan'ın temassız sevişmelerine ne de silker'in peri masallarına benzerdi benim erkeklik gururumu ağzına almak. zira dört tekerlek üstünde yaşanmazdı hiçbir peri masalı. insanların varlığı beni ilgilendirmezdi ve bacaklarımın arasında her fırsatta sarıldığı damarlı kalın gururumun tadını veremezdi ona tutunduğu hiçbir dal.
ellerim kalçalarındaydı ve okşamaktaydım vücudunu usul usul. göğüslerini kavradığımda üstümde ne varsa parçalarcasına çıkarmak için kendini paralıyordu. gözleri kapalı, vücudu sıcaktı. dudaklarının arasından kulağıma uğrayan inlemeleri beni daha çok gururlandırıyordu. artık "utanmak" kavramının anlamını, amacını unutmuş varlığını bile tatile göndermiştim. ellerimiz aşağıya kayıyordu. o gururumu sımsıkı sahiplenirken ben de onun bacaklarının arasındaki lavlara dokunuyordum. parmaklarım kaydıkça daha da şehvetlendiğini görmemek aptallık olurdu.
oral seks yapmasını istediğimi söylememi gerektirecek kadar iyi yapıyordu acemi rolünü. öyle ya; ben henüz hiçbir şeyden haberi olmayan, sevgisi ve erkeklik gururu sağılacak bir inektim. beni sırt üstü yatırıp elleriyle tatmin etme çabasıyla beraber ağzına aldığında tek güven kaynağımı, ilk fark ettiğim şey dilini çok iyi kullandığıydı.
etli dudakları, düzgün dişleri ve becerikli diliyle işbirliğinin vazgeçilmez elemanı elleri ustalığını gözler önüne seriyordu. benimse tek düşündüğüm ağzına boşalıp boşalmamaktı.
2011 uzun bir yıldı. neredeyse üç yıl falan sürdü. her kadının eski sevgilisi orospu çocuğudur. her kadın senden öncekilerle hep zorla, zorunluluktan sevişmiştir. ben de tanıdım böylelerini. hepsi böyleydi demek ayılık olur ama böylelerinin oranı diğerlerinden çok daha fazla.
gemisinin kontrolünü kaybettiğinden olsa gerek, isyandaydı. hayatının son gününü müjdelemişti sevmeyenlere, yalan söylemişti. haters gonna hate, potatoes gonna potate demeyi öğrenecekti benden. öğrendi de.
"-çok sarhoşum, hatırlamayacağım." dedim kendi kendime.
dudakları, daha dokunmadan yakıyordu dudaklarımı. bütünlüğü çoktan kurban vermiştik parçaların anlamsal sığlığına. bir şubat soğuğunda çıkıp gelmiş, evime girmişti. şarabın tadını senden çok seviyorum diyemeyecek kadar sertti erkeklik gururum. gururumu hapsettiğin yer, bacaklarımın arasıydı her sıradan erkek gibi. sırtüstü yattığında üstüne çullandım. 35 yaşında bir bakirdim ve hayatım boyunca en fazla kırk kere masturbasyon yapmıştım. en son ne zaman yaptığımı da hatırlamıyordum.
öpüşmeyi bile bilmiyordu. ben en azından 2-3 kere öpüşmüştüm. üstündekileri tam bir mal gibi çıkarmaya başladım. amiyane tabirlerin trafiğinde saplanıp kalmıştım, önümdekini saplamayı düşünürken yağlı et yığının kaygan mağaralarına. mağara dedim de; mağara gibi geniş değildi aslında. beceriksizliğimi anlamaması için dua ederken yakaladım kendimi. çok müslümandım, götüm her sıkıştığında dua ederdim. dualarım kabul oluyor muydu bilmiyorum. anlamışsa da anlamamış gibi devam ediyordu öpmeye vücudumu.
çıplak kalmaktan utandığı belliydi, üstümüzü örttük. incecik bir pikenin altında terden sırılsıklam olmuştuk 3 derece odada. göğüs uçları hayatımda gördüğüm en pembe... pornolarda bile yoktu. ekmek arabası çarpsın, stoya bile zenci kalırdı bu tenin beyazı karşısında. ellerini bacaklarımın arasına götürüp kavradığında gururumu; "bu iş bu sefer olacak." edasıyla gülümsedim. sırılsıklamdı bacaklarının arası ve dünyanın merkezi kadar sıcaktı kadınlığının merkezi. yavaşça içine girmeye başladığımda gözlerini kapatıp dişlerini sıktığını fark etmek çok zamanımı almadı.
...yarım saat oldu. gidip gelmekten, girip çıkmaktan, sokup çıkarmaktan, löngürdetmekten bütün kaslarım kasılmıştı artık. şaka lan şaka 30 saniye sürdü. prezervatif kullanmadığım için göbeğine boşaldım. yatakta doğrulduğumda midem bulanıyordu. yıllardır merak ettiğim, istediğim, kırk takla atıp zar zor başardığım şey; sikişmek, böyle tırt bir şey miydi?
en vurucusu ise kasıklarımın kan içinde olduğunu görmekti. bakire olduğunu bilmiyorum. işin ilginç yanı; o da bilmiyordu.
bi' baltaya sap olamayan vasıfsızların hayalidir. hiç bıdı bıdı etmeyin yarak kafaları. askerlik yaptık o kadar. hayatta tutunamayan ne kadar ezik varsa asteğmen olmak istemiş olabilenlerin hepsi tezkere bırakmıştır.
yavuzum:
emmeli demin vardı ya
o hatuna zam gelmiş hacı abmfu:
o ne demek lan yavuzum:
artık bir buçuk bira + iki dal sigaraya veriyomuş abmfu:
lkasdnmşlkgasdşmhnlgkaşdshdalsş
amına sokiyim senin abmfu:
armut lokması vardı ağzımda
boğazıma sıkıştı
gözümdedn yaş geldi ama gülmekten değil ibne
az daha boğuluyodum yavuzum:
geber abmfu:
olm bu espiri havada kalamaz lan
bi yere yazmalısın
yaran diyaloglara ekle yavuzum:
hangi espri lan amık? az daha boğuluyodum kısmı mı? abmfu:
hayır olm zam mevzusu yavuzum:
sredfgvhjbnlmköş abmfu:
armut gerçek lan espiri değil yavuzum:
asdfghjk öl geber yarıl kop yerin dibine gir
düşünmek için kamyon kamyon zamanı olan bir adam bu sıralar. halihazırda ağzı bozuk olan bu veled müsveddesi küfür dağarcığını durmadan genişletirken geçmişle yüzleşmenin peşine düşmüş durumda. yazacak, anlatacak tonlarca şeyi varken boş boş bakmayı tercih etmesi de yaşlandığındandır belki. toparlamak isteyecektir kendisini haftalar yahut aylar sonra. başaracaktır da... ancak öyle haller içine girmiş vaziyette ki; uzaktan bakıyor kendisine dahi. müdahaleyi gereksiz görüyor olanlara.
hayat öyle insafsızdır ki; ne kadar uğraşırsan uğraş kendi isteğini oldurur. ve yalnızca beklemek kalır bize. bekliyoruz sabırsızlık içinde.
piyade siken bayırları ile tanışmak, 500 metre ilerideki rumlarla göz göze olmak, teğmen dinç'in yumruklarına rağmen gülebilmek, çarşıyı sabırsızlıkla bekleyip çarşıda hiçbir şey yapamamak, istihkaka yazılıp istihkak beklemek, sigara bitince başkalarına dünya para bayılmak, ankesörlü telefon bile bulamayıp karakolun tek harici hattında sabaha kadar sıra bekleyip 10 dakikalık konuşmanın 3 dakikasını anlayabilmek, harici telefonun her çalışında acaba beni mi arıyorlar diye heyecanlanmak, tek başına kilometrelerce yürüyüp nöbete gidip gelirken hayali kahramanlarla gülmek, bir anda daralıp hıçkıra hıçkıra ağlamak, çıkacağın günün hayaliyle avunurken uykuya dalmak, rüyalara yeniden boyut kazandırmak, uzun zaman sonra yeniden aşık olmaktır. kıbrıs'ta asker olmak; uzakta olmak, özlemektir.
sevgili hamam stili böcekler; bir gecede inat edip 30-40 tanenizi öldürüp nüfus artışınıza ciddi darbe vurduğum oldu, üstünüze kolonya döküp tutuşturduğum, tuz ruhu ile erittiğim, bulaşık deterjanı ile geberttiğim oldu bazılarınızı. kusura bakmayın ama az bile yapmış olabilirim. şükür ki burada karşılaşmıyoruz. yoksa ecdadınızı sikerün!
böylesi kurgulu saçmalayan bir insana daha rastlanıldığı vakit bildiğim her şeyi unutup yeniden öğrenmeye başlayacağım andır. abmfu yeryüzünün benzersizlik tahtında tek başına yıllar boyu oturacak kadar orijinal, marjinaldir. zaten belirgin olan abdominal kaslarım kendisiyle sohbet ederken yahut yazdıklarını okurken gülmekten daha da bir belirginleşiyor. o ara rüstem'i, ferhunde'yi, safiye'yi görüyorum işte.
kendisi; kağıdı bile kesmeyen kağıt makası ile çim biçen insan tanımamış olabilir ancak bu, tıraş bıçağı ile tuvalet temizlemeyeceği anlamına hiç gelmedi. bel fıtığı ile masa taşımamıştır belki fakat çarpraz bağları koptuğunda faranjit teşhisi ile karşılaşmayacağının garantisi verilmedi ona. pim çekip bomba atmış gibi bir havası var aslında ama tay yürüyüşü yapmaya zorlanan insanın anatomisine verilen hasar hakkında fikir sahibi olduğuna inanmıyorum. bence bir ara kendisine şaka olsun diye ateş edilebilir, anlayışlı adamdır şakadan anlar. alt tarafı manevra fişeği lan, sadece bi' metre alev çıkarıyor, kaşın gözün filan yanar biraz. hedef olarak belirlenen noktayı altı kere vurmuş olsa da; üçgen değil bunlar, pek iyi sayılmaz lafını duymasını da istemem garibimin. kalbi sıkıştığı için beş kilometrenin üçüncü kilometresinden sonra koşamadığında vatan hainliği ile itham edilme ihtimalini ise gözden geçirmeyi düşünüyorum.
ve gün gelip dayanamadığında rakı niyetine kolonya içerse suyla seyrelterek, anlıyor insan kıymetini özgürlüğün. telefon kartlarından yapılmış 52 destesi ile batak, king, poker, pişti oynamaya başladığı an doluyor gözleri ama eğleniyor gibi görünüyor uzaktan. saçma adamların komik türkülerinde ağlamaya başladığında farkına varıyor ki bütün o hissizlik oyunları yalanlanıyor uygulamalarda. gecenin her saati uyanıp her defasında rüya olmadığını gördüğünde kahrolmak, yaşanılan hiçbir duyguya benzemiyor. ve anlıyor insan, emin oluyor; "gitmeden önce onu terk etmekle en iyisini yapmışım." diyor.
bir astsubaydan dipçiği yemiş, g3'ün arpacık muhafazası sol ayak baş parmağına denk gelecek şekilde darbe almış, dirsekleri kanayana dek sürünmüş, dizleri sakatlanınca ağrı kesici verilip postalanmış, ağlayıp zayıf görünmekten korktuğundan haftalarca ne annesini ne de bir başka sevdiğini aramamış, rolünün gereğini yerine getirip vakit dolunca çekip gideceği anı sabırsızlıkla bekleyen oyuncu bir askerin hatırası, sayfa 778 falan.
-şu anda kendimi zor tutuyorum.
-aslında bu başlığa yazmaktan gerçekten nefret ediyorum.
-o kadar dengesizleştim ki abartısız beş dakikada bir askerlik ile ilgili görüşlerim ve dolayısıyla ruh halim değişiyor.
abmfu:
takılcan tabi lan
kıbrıs kerane kaynıyo amk
burdaki şarkıcılar felan orda orospuymuş
mesela deme takalım'ın çalıştığı genel ev varmış orda
yavuzum:
aswerdtfgvnhjmkö
deme takalım'ın siki vardır olm
abmfu:
ben de ondan korkuyorum lan
karının omuzları benden geniş amk
yavuzum:
bi çıkartıyomuş 30 santim
sallıyomuş bi de elinde
abmfu:
30 cm yine iyi
yavuzum:
tyhuıo9uj78trtdrtrı
abmfu:
bence funda karar'da da en az 15 vardır
yavuzum:
son şarkıya bakarsan 18i bulur
abmfu:
hadi lan yatalım
bu akşam hiç karı yok onlayn
yavuzum:
aynen
belli olmuyo mu muhabbetten
deme takalım'la funda karar'ın yarrağı
abmfu:
dayı sence bilen tersoy'un amı neye benziyodur?
yavuzum:
vay amk lan millet harbi doğuya dağılmış lan şaka maka
bence ama benziyodur normal
ama üstünde kesik izi vardır
abmfu:
hacı ben yere düşmüş karpuz yarığına benzediğine inanıyorum
kesik izi
saşlkdgplasdg
yavuzum:
zigzaglı mı?
yavuzum:
yarağı kesip almışlar ya
onun izi yani
abmfu:
olum bence çok düzgün bi amdır lan
yani insan yapımı
mühendislik harikası
yavuzum:
asdfghjk
abmfu:
açısı felan vardır
piramit gibi
yavuzum:
altın oran
oran altın
abmfu:
klsdamglksagd
ulan kıbrıs çıktı yarağı yedik havası estirirken kendisinin yaptığı espriler bi' ferahlık hissetmeme sebep olmuştur. askerlik dönüşü yapılacak eğlencelerde gireceği alkol komasının potansiyel hasarına şimdiden hazırlanmaya başlaması gerek. zira kıbrıs'ta alkol fiyatları belli. şişeler sana feda olsun goççum!
o değil de kpss'ye nasıl giricem lan ben kıbrıs'ta? asdfghjkl
askere gidiyor. yaz havasını denizli'de alacak ve askerliğini bitirip afyon'a geçecek. sevgili dostu abmfu ile neşeli günler yaşayıp istanbul'a robinho gibi kavruk dönecek. denizli'ye kadar gitmişken taburdan bir tank kaçırıp şehre dalası var ama neyse.
şaka lan şaka. önce manisa'ya, sonra kıbrıs'a gidiyorum. içkiler benden. ha bi' de; alayınızın amına koyayım! abmfu hariç. ya da vazgeçtim o da dahil amına koyim!
yarın görüşürüz dediği halde aksatıyor hep yarınları. çünkü pek bi' siki taşağına denk bu aralar. mutlu mu diyelim biz ona? öyle diyelim. ölüp gitmesi, gebermesi kimi insanları sevindirecek olabilir ama ölümünde kendisine dert edeceği tek nokta, dünyayı bu kıvrımsızlara bırakıp gidecek olmaktır büyük ihtimalle.
hayatını galata'da bir fotoğrafa, çiçek pasajı'nda yarım kadeh rakıya sığdıramayacağının farkında olsa da her kopan zincir halkasında ne yazacağını bir tek kendisi biliyor. uzunca anlatmayı sevdiği hiçbir şey kalmadı artık. her nasılsa sevmeyi sevmez oluverdi bu aralar.
bir de kötü haberi var ki tadından yenmez. ölmeyecek. kendisinin canını bilerek ve isteyerek yakmaya kalkanların canını yakmaya doymadan ölmeyecek. on yıl da sürse, yüz yıl da sürse ölmeyecek doymadan. var mısın iddiaya? ehehe : )
askerdeki adama bile görüşemiyoruz diye trip atan kaltakların yaşadığı ülkemizde, sevgilisinden askere gitmezden önce ayrılması, yapacağı en akıllıca hareket olacaktır.