elindeki petrolün verdiği güvenle hareket eden hugo chavez ile, halkına olan güveninden başka bir şeyi olmayan recep tayyip erdoğan'ın karşılaştırılması sonucunda kendini akıllı sanarak doğru yaptığına inananların hareketidir. o petrol olmasa görürdük pek muhterem chavez efendiyi.
elinde sırtını dayadığın büyük bir dayanak varken büyükelçi göndermek, şov yapmak kolay. türkiye cumhuriyeti'nin başında olsaydı ya chavez? her an bir çok taraftan işgal edilme tehlikesi yaşayan bir devleti yönetseydi ya? o zaman da öyle müthiş hareketleri yapabilecek miydi? işte biz bunu gerçekten merak ediyoruz.
arkadaş adamın elinde petrol var. dünyanın en büyük rezervlerinde birisi bu devlet ülkesinin sınırları dahilinde. türkiye'ye bakıyoruz ne var? savaş teknolojileri ne kadar ilerlemiş olursa olsun jeopolitik ve jeostratejik önemi zirvede olan bir devlet. çünkü silahlar ne kadar gelişmiş olsa da geleneksel silahlar ve geleneksel kuvvet sonsuza kadar önemini koruyacaktır. en ufak bir çatışmada komşu dediğimiz devletlerin topraklarımızı işgal etmek ve bize polonya sendromunu yaşatmak için beklediği çok açık bir şekilde görülebiliyor.
türkiye savaşa girdiği an kürtler bağımsızlık ilan edecek, yunanistan batıdan, ermenistan doğudan girmek için harekete geçecek, rumlar kıbrıs'ta türklere bir zamanlar yaptıklarını yapmaya başlayacak. her yanımız topraklarımızda gözü olan devletler ve gruplarla dolu.
işte bu yüzden bu devleti idare etmek venezüella'da şov yapmaktan çok daha zordur.
insanı erkekliğinden utandıran mümtaz şahsiyet. ses desen var, oyunculuk desen var, yakışıklılık desen hayvan gibi, vücut desen maşallah... tek problemi biraz eblehçe baktığı anları olsa gerek bu herifin. yeminlen hayattan tiskindim lan!*
las vegas'ı göstermediği için haline üzüleceğimiz saftır. hacı okyanus kıyısı orası dalgalar büyükr olur, boğulursun mazallah.* ya las vegas öyle mi? hatunlar, kumarhaneler falan fıstık. ohşşş...
aziz nesin'in meşhur yüzde altmış sözünün sadece türkiye'yi değil dünyayı kapsadığını ispatlamış olan bir internet sitesin sahip olan gazete. okuyucu yorumlarına şöyl bir baktım da. komik lan bunlar.
her ne kadar doğru olsa da çok gereksiz br karşılaştırma. neden? sorun buysa soruya soruyla karşılık verir bu bünye. ne alakası vardır rte'nin verdiği düşünülen ayarla püskürtülen işgalci güçlere verilen ayarın? neden karşılaştırma gereği duyarsınız ki?
yoksa siz akp yanlısı olmayan ve hatta karşıtı olan ancak tayyip erdoğan'ın bahse konu hareketinden hoşnut kalan herkesi bir anda 180 derece dönüp akp'ye oy verecek filan mı sandınız? olmaz canım o. geçeceksin sen onu.
bildiğini sanıp bilmediğini görememek arasında kalan ilişkidir. hafız işin okulunu okuyorum bitiriyorum bir tane ciddi yorum yapmadım şu konuyla ilgili şurda. nasıl koyduk ama tandanslı entryleri es geçerim. çünkü onu yazan adam zaten söylenen sözlerle gurur duymuş eğlenmiş, gülümsemiş, sevinmiş olabilir. ancak diplomasi diye bi' şey var oğlum tadında entelektüel yaklaşım içine girenler beni hakikaten güldürüyor. ah be canım hele biraz anlat bakalım şu uluslararası politikayı bize. sanarsın ki 40 yıllık diplomat kinder sürpriz kılıklılar.
bir aile düşünün ki babanın kardeşine yani çocuklarının amcasına misafirliğe gitmişler ve orada aile babası kardeşiyle kavga etmeye başlıyor ve çocukları ile eşine sesleniyor: -kalkın la gidiyoz daha da gelmem zaten fenasilere!
işte tam da bu havada söylemiştir rte bu sözü ve izlerken gülmekten yerin dibine girmemize yardımcı olmuştur. bambaşkasın başbakanım.
(#4606375) eşcinselliği vermek seviyesine indirgeyerek anlamadığı bir konuda ahkam kesmeye bayılan aydınlık yazar. aydınlık buysa biz karanlıkta kalalım. canım arkadaşım o entryde ve başlıkta sanatsal çalışmalara değiniliyor zaten. oku, sonra ver ayarını.
yüzde yirmiden düşük olmakla birlikte kesinlik içermeyen ihtimaller denizidir. siktiriboktan giriş tanımını geçtikten sonra konumuza değinmek istiyorum. hayır troll olmak değil amacım. bilenler zaten bilir nasıl bir yazar olduğumu. muhteşem bir yazar değilim ama sıradan olduğumu da kabul etmem kesinlikle.
hepimizin bildiği gibi bacak bacak üstüne atmak feminen bir harakettir. bilinen bir erkek sadece ayaklarını üst üste getirir en fazla. dizden yukarısını diğer bacağın üstüne doğru yaslamak kalçayı hatta ne kalçası bildiğimiz götü ön plana çıkarmaya yönelik yapılan istemdışı bir harekettir. sanılmasın ki bacak bacak üstüne atan insanlar götünü ortaya çıkarmak, göstermek, sergilemek için yapıyor diyorum. kimsenin böyle bir niyeti olduğuna zaten inanmam.
böylesine feminen bir hareketi sergileyen şahsın içinde gizli bir gay olduğunu düşünmek pek de yalanlanabilir bir ifade değildir. elbette ben de bacak bacak üstüne atıyorum ve rahatsız olmasına rağmen alışkanlık haline getirmiş durumdayım bu hareketi. lan? yoksa?
bir sonraki genellemede sevişmek üzere. pardon, görüşmek üzere.
yüzde elliden yüksek olmasıyla birlikte kesin yargı içermeyen ihtimaldir. bir adam düşünün ki eş cinsel ve bu adamın mükemmel bir sesi var. söylediği şarkılarla duygularını hissettirebilme yeteneğine sahip. bu adama hayran olan erkeğin de eş cinsel olması muhtemeldir. düzgün vücutlu, güçlü sesi olan bir adama aşık olmaktan daha normal bir şey olmadığına göre haklıdır da bu zat cem adrian kişisine hayran olmakta.
ayrıyeten hatırlatılması gereken bir önemli husus da eş cinselliğin bir hastalık, suç, sapkınlık ya da bir hakaret olmadığıdır. eş cinsellik kişinin gelişim safhalarında yaşadığı olaylara paralel olarak ortaya çıkabilir. bu demek değildir ki yaşadığı olaylar kötü olacak. kendisine çok iyi örnek olmuş homoseksüeller de örnek alınmış olabilir. kimse doğuştan cinsel hayata atılmaz. cinsel kimlik zamanla oturur. neyse konuyu fazla dağıtmadan cem adrian'a bağlayalım.
bu güzel insanın söylemekte olduğu şarkılarda da eşcinsellik vurguları görebiliriz. söz gelimi ''bir adam severken, bir adam giderse'' şeklinde kurulmuş olan rastgele seçtiğimiz bir cümleden bunu görmemiz gayet rahat bir şekilde mümkündür. bu şarkıyı söyleyen birine hayran olmak ona aşık olmaya yakın bir duygudur. farklı kavramlarmış gibi durmasına rağmen bu iki kavramın birbirine yakınlığı da su götürmez gerçeklerdendir. sevmek suç değildir. kötü bir şey hiç değildir. kötü olan aslını inkar etmek, kendine olduğunun dışında biri gibi davranmaktır.
tekrar belirtmek gerekir ki söz konusu cümledeki eş cinsel tabirini hakaret olarak kabul edeceklere acımaktayım. korkmayın. homoseksüellerin de insan olduğunu, normal olduğunu söylemekle homoseksüel olunmuyor.
bir sonraki genellemede sevişmek üzere. pardon, görüşmek üzere.
metal müzik tutkunu mümin bir gencin namazı bitiren selamı verdikten sonra tepesinde aydınlanan bir ışıkla headbang yapmaya başlamasıdır. bu mümin genç huşu içinde namazını eda ettikten sonra kafasını sağa sola çevirmiş olmanın verdiği hazzın gazına gelerek zaten içinde bulunan metal müzik aşkıyla delicesine kafasını sallamaya başlar. bu gencimiz yerinden fırlayarak bir adet system of a down şarkısı açarak bu zevkini perçinler. hem uhrevi hem dünyevi huzura yaklaşmış olur.