an itibariyle son bir yıldır tv dizilerinde programlarında ekranın dltında twitter tag isimleri yazılır ki izleyenler aynı zamanda twitter da da bişeyler yazsın. interaktif izlengeç yöntemi tamam güzel ama sorun bu başlığın tt denilen top listesine girmemesi. ikiye bir:
-hadi arkadaşlar daha tt olmadı
-hala tt olmadımı? (sanki kendisi görmüyo kazma sapı)
gibi saçmalamalar serisi alıp gidiyor.
sanki hesabın sahibi adam/kadın, o kadar sahiplenmiş.
bir sorunsal da şu, bazı başlıklar (leyla ile mecnun başlıkları gibi) o kadar seri geliyor ki, diziyi mi izleyeleim twitter mı takip edelim. gerçekten bütün yazılan twitler (nasılsa) gerçekten okunuyor mu? samimi oalrak merak ediyorum kimseye de soramam utancımdan
aklında orjinal bir başlık olmayan, sözlükte öylesine takılırken gördüğü bir başlıktan etkilenerek aklına gelen şeyi başlık olarak açmak.
yazmış olmak için yazmak, entry girmiş olmak için entry girmiş olmak gibi birşeydir. fikir ve ilham vermesi bakımından başka başlıktan etkilenmenin sakıncası yoktur. orjinal ve altı doldurulan başlıklar çıkabilir.
başka bir başlıktan etkilenerek açılan başlıklara örnek: sırasıyla
(bkz: hocam selin in morali bozuk tuvalete götürelim mi)
(bkz: kızlar ve tuvalet ilişkisi)
(bkz: başka bir başlıktan etkilenerek açılan başlıklar)
2011-2012 sezonunun şampiyonuna şampiyonluk kuopasının şükrü saraçoğlunda verileceğini FB yönetimi de TFF de kabul etmişti. ancak her ikisi de Galatasarayın şampiyon olacağını düşünmemişlerdi heralde ki sonradan en hafif tabirle yan çizdiler. TFF başşkanı Demirören'in ortamı yumuşatmak adına nerdenen aldığı belli olmayan bu fikre uyup sknadala imza atmasıdır. GS'a kupayı Saraçoğlu stadında ama ssoyunma odasında verelim diye saçma sapan bir fikirle (madalyalar ve kupa soyunma odasına kadar da görütülmüştür) soyunma odasında Galatasaray bunu kabul ettirmeye çalışmıştır. Galatasaray da bu ülkenin takımı değil mi nedir bu acziyet. GS haklı bir şekilde bu durumu kabul etmemiş ve illa ki de sahanın içinde almak istemiştir. taa başbakanın devreye girmesiyle mecburan TFF kupayı sahada vermek zorunda kalmıştır. FB de ne kadar çamur yapabilirimin hesabını yapmış, ışıkları söndürmüş, çimleri sulamaya başlamıştır. bari bu kadar çamur yapalım diye düşünülmüştür heralde. kısacası TFF başkanının kriz skandal tavrıdır soyunma odaseında şampiyonluk kupasını vermeye çalışmak. başkan da renginin belli etmiştir artık istifa edesicedir.
isyan etmenin, off offf demenin zirvesine doğru çıkanların haksız söylemidir, çünkü içmeyi haklı çıkarmak övmek ayıptır bize yakışmaz.
örnek: kuzey güney dizisinin babası (o karı varken içmemek mümkün mü be)
neredeyse bütün halı markalarının birbirine benzeyen iğrenç reklamlardır. halı firmalarının reklamcılık tanıtım gibi birimlerine çok daha fazla bütçe ayırmalarını düşündürtürler. çak basit sığ ve iğrenç reklamlardır. halıcıların anlaştıkları reklam ajansının aynı olduğunu ve bu reklam ajansının da çok kötü ve ucuz olduğunu düşünür ünsüz düşünür yavcom.
reklamlar tek tiptir, evdeki halının üzerinde insanlar ya oturur yada sürünür, nadiren de koltukta otururken çok dikkatli bir şekilde halı incelenir. ailecek halının üzerinde sürününce çok mutlu oluyoruz havasındalar. insanlar sürününce neden mutlu olur ki halen anlayabilmiş değilim...
cem uzanı anımsatan, ekonomiden anlamadığını tekrar gösteren (önceden SGK'da da göstermişti) malkoçoğluna parmak ısırtan müthiş "hele bana oyunuzu verin"ler
PKK'nın şehir yapılanmasına, halkı tehdit ve baskı altında tutarak sindirmeye çalışmasına yönelik yapılan operasyonu yok demokratik açılıma darbedir, yok dikkatleri dağıtmaya çalışmaktır gibi söylemlerde çarpıtmaktır. http://www.usakgundem.com...’yı-çarptı.html
berbere traş olmaya giden kişinin acaba dedikleridir, çekinceleridir, içinde kalanlarıdır.
Mesela: yavcom her traşını olduktan sonra başını yıkayan er kişi (genellikle çıraktır) saçı yıkarken parmaklarıyla kulaklarının içini de temizler (buraya kadar herşey normaldir), ancak her seferinde kulakları temmizleyen o parmaklar tekrar traşlanmış kafayı yıkamaya devam eder. ey çırak; kulakları temizlediğin parmaklarını temizlemezsin bari şu kulakları kafayı yıkadıktan sonra temizle de bi daha o ellerini traşlanmış kafaya sürme *
filmlerde çokca olan bi sahne, benim de kendi kendime çok kez karar alıp da hiç birşeyin değişmediğidir. filmlerde bir şey olur ve ondan sonra kahramanımız çok değişir. mesela dans edemediği için bütün arkadaşları onunla dalga geçerler, ondan sonra kahraman hırs yapar ve bir dans üstadı oluverir. ben de hayatımda çok kez bi şeye hırs yapıp "ulan bu işte bir numara olacam" demişimdir ama hiç bir zaman bir film kahramanı gibi olamamışımdır. hayatım boyunca bunların ezikliği ile yaşamaktansa artık böyle bir günün olmadığına kendimi inandırmayı başardım. *
düğünde evlenecek olan gelinin kardeşidir. gelinden küçük ve erkekse muhtemelen takım elbiseli ve elinde kamera vardır bol bol çekiyordur. eğer kardeş kız ise uzak durulasıdır, gelinden (özellikle düğün öncesi) daha telaşlıdır, elbiseydi, saçtı, damada çökmekti...*
"Gulf Daily News" yani "Günlük Körfez Haberleri"*
bahreynin en iyi ingilizce günlük gazetesi olduğunu iddia eden, bahreynde çıkan ingilizce günlük gazete...
birinin babası veya annesi yaşında olan birisi ile evlenmesidir. yaş farkının en az 20 olması makbuldür. aşk için evlendik sözleri hikayedir. özellikle genç olanların gözünün aslında başka şeylerde olduğu çok açık bellidir, para gibi şöhret gibi. örneğin m. ali erbil çok öncelerden kızının yaşında bir üniveriste öğrencisi kızla evlenmişti. sonra boşandılar tabi. sahi ne oldu o kıza yaşıyomu ki hala. diğer şahıs malumumuz zaten...
yürüyen merdivenlerin kimse olmadığı zaman bekleyenlerinde yaşanır. metrodan ilk siz indiniz ve merdivende ışık yanıyor ancak durmuş vaziyette, 4 ihtimal vardır,
1-önüne gidersiniz, çalışırsa gururla etrafınıza bakarak yukarı doğru yolculuğunuzu yaparsınız.
2-önüne gidersiniz, biraz da yavaşlarsınız ancak çalışmaz, arkanızdan gelenler çalışmıyor diye normal merdivenden çıkarlar, siz tek başınıza hızlı hızlı çıkarsınız, başınız önde, rezilliğinizi pek kimse görmesin diye.
3-risk almak istemezsiniz ve doğrudan normal merdivene gidersiniz ancak sizden sonra gelen yürüyen merdiven ile çıkar. pişmalık dizboyu
4-yine doğrudan normal merdivene gidersiniz ve sizden sonra gelen yürüyen merdivene gider ancak merdiven çalışmaz. hafif bir tebessümle, gururla ve acıyarak ona bakabilirsiniz.
fenerbahçenin iki güzide futbolcusu. brezilyalı edu dracena aynı zamanda volkanın en çok gol yediği futbolcu*. aslında iyi bir defanstır ama şansla arası iyi değil. Bir de galatasaraylıların 2007-2008 şampiyonluğu için en çok dua etmeleri gereken ikili bunlar...
edit:
aldığım ve de çok yerinde buludğum bir not:Edunun da en çok gol attığı kaleci Volkan
evlerin blunduğu yerlerde, ikamet edilen yerlerde, (meskun: iskan edilen yer demektir) ateş etmek anlamına gelir, kanunen yasaktır, cezası vardır. insanların üzerinde korku havası, panik oluşturmaması için yasaklandığını düşünmekteyim...
gizli bilgilerin, medyumlardan faydalanılarak gizli yerlere cinlerin gönderilmesi daha sonra bu cinlerin dinlediklerini medyumlara anlatarak elde edilen istihbarat. bir nevi telefon dinlemenin canlısı. rusya bu işe önem veriyor diye işittik**...
türkiye'nin cemil meriç'ten sonra en büyük ikinci kütüphanesine sahip olan tarihçi profesör. Şu an halen daha polis akademisinde ders vermeye ve kitap okumaya devam etmektedir. bissürü de kitabı vardır. sırf kitaplarını koymak için bir ev bile tuttuğunu duymuştum * zeki, biraz ince espirili ve çok ama çok okumuş birisidir. daha uzun süre yaşamının devam etmesi ümidiyle...
1997 yılında hatay samandağdan Suudi Arabistanın cidde kentine giderek orada berber dükkanı açan bir Türk berber, mısırlı terzi komşusu ile kavga etmesinden sonra mısırlının, dini değerlere küfür ettiği gerekçesi ile şikayet etmesi üzerine tutuklanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. bugün de cezası temyizde de onaylanmıştır. Suudi arabistan için utanç verici bir olaydır.
işin en ilginç yanı da iftira atan mısırlının kayıplara karışmış olması. bu utanç tablosunu kınıyoruz. yanlış anlaşılmasın kimse dine küfür etmeye ceza verilmesini kınamıyor, burada adil yargılamanın olmaması kınanıyor.
son olarak da bunu kınarken konu yanlış yere, müslümanlığa hakarete kaymaz inş. kınanan Suudi arabistanın yargılama sistemi...
bir ironidir aslında. özellikle lüks mağazalarda, genelde de her mağazada tezgahtarların sizi haliyle tavrıyla, ses tonuyla ezmeye çalışmasıdır. belki uygun bir kampanyası için gittiğiniz mağazada, "bu ürünler kalitesiz ama ucuzdur bu tarafta daha kalitelilieri var buyrun" der size daima pahalı ürünleri gösterirler (daha çok mu komisyon alıyorlar ne). belki sizin maaşınız onunkinin bi kaç katıdır, belki öğrenci harçlığınız bile onun maaşından fazladır ama sizi orada öyle bi ezer ki ona "yok ben şu ucuz gömleklere bakacaktım" diyemezsiniz.* nadirdir böylelerine hayır diyebilenler. en sonunda zar zor "beğenmedim, benim aradığım daha farklı bi şeydi" diye kıvırır oradan çıkarsınız. uyuz oluyorum benden daha fakir ama daha gururlu tezgahtarlara...
üniversiteyi yeni bitirmiş veya işe yeni başlamış birinin, okulda herşeyin olması gerektiği gibi halini öğrenen birinin iş hayatına başlayıp da hayatın çok farklı olduğunu öğrenmesi "ve hadi yaa" dedirten bi durumdur. bunun sonuna ekler eklenerek çoğaltılabilir. idealizmin çöküşü ve yalan haber.
(bkz: gazetede işe başlamak)
metronun tünelden ışığı görününce kenara doğru yaklaşılır, sarı çizgi geçilmez asla, metronun başına doğru gidilir ki metro oradan daha hızlı geçeceği için rüzgar daha fazla olur, saçlar biraz uzunsa kafa hafif öne eğilir ki metro geçerken rüzgarı ile saçlar tusubasa misali dalgalanırken aradan artiz bi şekilde metrodakilere bakılabilsin...*
illa anlaşma yapmasına gerek yoktur. babanın arkadaşı olması da yeterlidir. baba berbere git der. paran yok mecburen gidersin o berbere. hiçbişey söylemezsin oturursun belki o yakışıklı hoşgeldin der demezse demez. bişey söyleyemezsin o direk subay traşı veya okul traşını keser sana da babana selam söyle der. ilk kez başka bi berbere abi amerikan kes dediğim zaman dünyalar benim olmuştu. fazla uzun sürmedi, peder -ne biçim traş lan bu git düzelt diyene kadar küçük de olsa kısa da olsa o dünya benimdi...
