hepsi açar, çünkü:
+kapalı/açık her kızın/kadının bakımlı olduğunu veya olmak istediğini düşünürsek, hepsi güzel saçlarının dikkat çekmesini isteyecektir.
+uzun süre o türbanı takmak illa ki sıkıyordur, muhakkak bu sıkıntıdan kurtulmak isteyeceklerdir.
+insan içine çıkmadan önce her defasında başı gerektiği kapatıp bir de türbanı açılmasın diye iğnelemek uğraşına son vermek isteyeceklerdir.
+bunca eleştiriden, kötü bakış ve yorumlardan kurtulmak isteyecek; dini veya siyasi! gerekliliklerin bu tarz ayrımlara sebep olmasını istemeyeceklerdir.
açmazlar, çünkü:
+tek dertleri dinin gerektirdiğini yapmaktır, o sebeple vazgeçmeyeceklerdir.
yani görünen o ki imkan verildiğinde takmaktan çok takmamak için sebepleri var. hem niye açmasınlar ki? hangisi özgürlüğünün kısıtlanmasını isteyecektir? kaldı ki imkandan kasıt illa da babasının veya eşinin açılabilirsin demesi, çevre baskısının kalkması değildir.* hem bu imkan, dinin böyle bir şey buyurmaması da olabilir. yani islamiyette kadınlar için böyle bir zorunluluk olmasaydı, olsun ben yine de kapanıcam demezlerdi heralde. sonuç olarak açarlar. büyük bir istekle hem de.
marlboro'nun, marlboro light'ın ismini touch olarak değiştirdiği sigarasıdır. çoğuları tarafından yeni bir sigara sanılmıştır ayrıca.
geçen sene bir gün yine sigara alıcam, arkadaşım marlboro light al dedi. girdim markete, yokmuş. marketçi dallama bundan al bak bu yeni dedi. neyse aldım çıktım, arkadaşa da açıklamayı yaptım: yokmuş bu yeniymiş bundan aldım, diye. yaktık sigaraları, akabinde gelişen diyalog:
arkadaş: oluum bu ne lan? hiç gelmiyo bu, sik gibiymiş.
ben: he lan..
a: keşke karşıdaki marketten alaydık, orda light vardı.
b: neyse artık aldık bi kere..
zaten biz winston box içiyoruz, anlamamamız normal diye kendimizi avuttuk sonra.
allah belanı versin yazarı. o değil zamanında sevgilin olmuş insanın hangi boku ne zaman yediğini bile bilmiyosun*
(#14215276) anlatıyım ben sana; kızla 11.sınıfta bir dönem çıktın, kız sana hallendi sen elleşmedin. ateş seni çağırdı sen meyil vermedin, ama o ateşin sönmesi gerekiyordu. o dönemin yazında kızımız ateşini söndürdü, ardından kürtaj neyin oldu. hatta bu yüzden son sınıfta antalya'ya döndü. bir daha geçmişin hakkında bişey yazıcağında önce bana danış* komik mi lan puştogli? neyse.
olm o değil ben harbiden gidicem doktora kanka, çok ciddiyim yani bu konuda. bunu yazarken bile aklım gitti gitti geldi, nasıl bi dikkat sorunudur arkadaş bu..
kıyamet günü allah emekli olucak ve cennet, yeşil çimler üzerinde beyazlarla örtülü ve çevrili bir yatakta huriler palmiye dalıyla serinletirken üzüm yenicek yermiş gibi geliyo.
4.sezon büyük sırlarla geldi, hani dersin yeni sezon sırlar açıklanır.. bunda yok öyle bişey, pehh.. umurlarında mı amınskiyim biz burda yiyoruz kafayı. arkadaş ne çok karıştı böyle ya, ayıkla fringe'in taşını..
yarın, yine yeni bir gün denip her zamankilerden biri olacak. yeterince alınamamış uyku, dengesiz besin, kalabalık, bölümün en sıkıcı hocası...
yarınını böyle gören yazar. kendini belirli kalıplara sıkıştıran, yükselmesine izin vermeyen yazar. zincirlerini kırması gereken yazar. güzel bir hayatı olan, daha güzel bir hayatı olacak yazar. daima arkasında kardeşleri olduğunu bilmesi gereken yazar.
ya da cenabet mi demeliydim? ama bir olumsuzluk, uğursuzluk olduğu aşikar. neyse tanıma geçelim: ekim ayının ortasından bu yana alınan darbelerden ötürü çıkarılan sonuç. 2011 sonbaharında lanetlendik sözlük;
19 ekim- 26* şehit haberi
23 ekim- van depremi
9 kasım-ikinci van depremi
15 kasım-hırvatistan 3 posta attı.
vizeler başladı, kötü geçti hiç demiyorum zaten. güzide öğrenci evimiz ahalisinin sağlam maddi sıkıntısı.. ayrılmalar, barışmalar.. bitmek bilmedi kötü haberler, kötü günler. sanki 4 aydır kasımdayız, kimse inandıramaz beni 2011 kasım ayının bir ay olduğuna. na buraya yazıyorum önümüzdeki sene de olucak bir şeyler, görüyorum.
neyse allahtan bitti kasım. param da var. şehit haberi falan da verilmiyo artık. tamamdır, geyiğe devam.
herhangi bir milli olay ardından düşüncelerini daha önce kullanmadığı bir dilde, düzgün bir anlatımla belirtmek zorunda hisseden milliyetçi, yardımsever, anlayışlı ve düşünceli ve onlar benim kardeşim, vatandaşım diyen ve en birlikçi duyguların insanı ve iyiliğin emsali ve ve ve... ***
aman bir olay vuku bulmaya görsün, bu facebook kullanıcıları hemen bir şeyler yazmak zorundadırlar. mesela: giden canlar bizim canımızdı, en kısa zamanda yardımlarımızı esirgemeyeceğiz, milletçe birlik olup bunun da üstesinden geleceğiz... bu ne lan? siz kimsiniz amk? hadi olur çok üzüldüm falan duygularını söylersin, bu üslup ne? sanki bölgeden sorumlu amir anasını satayım, basın açıklaması yapıyor.
Van'daki ilk depremden sonra 'kürtler allahından buldu' polemiği hakkında arkadaşımın duvar yazısından bir kesit:
insanları diline, dinine ve ırkına göre ayırmak ayıptır, yanlıştır ve daima öyle olacaktır.
-tuvalette işini bitirdikten sonra tuvalet kağıdının olmadığını fark edince,
-elinde bir sürü poşet varken sol elinle sağ cebindeki telefonu çıkartamazken,
-salonda sehpanın ayağına serçe parmağını vurunca,
-maçın başında bileğinizin burkulup oyuna devam edememenize neden olunca,
-arkadaşınızın ağzı keçi boku gibi kokunca,
-messi izlerken,
-ulaşılması zor bir yerdeki prize yamulup fişi takmaya çalışırken,
-anneye ısrarla 'anne patatesli yumurta yap, yumurtalı patates değil! yumurtası çok olsun!' diye haykırmana rağmen istediğin gibi olmayınca,
-mutfaktaki dağ gibi bulaşığı görünce,
-derse 2 dk geç kaldığın için hocan, seni derse alıp imza atmana izin vermeyince,
-kız arkadaşına gerçekten odunluk yapınca**
eğitim seviyesizliğinden, kadın için kalıplaşmış düşüncelerden nefret etmektir. sadece kadınları değil erkekleri de itebilir bu sebepler. ama beni itmiyo, çünkü bildiğimiz feministlerin bazıları pakize resmen.
700 küsur online yazarın ben de dahil 600 küsur kişisidir. çok fazla kültürlü bilgili değilsen, fazla yaşanmışlığın yoksa ya da bunlar için yolun başındaysan, troll'lük yapmıyorsan sözlük aleminde dikkat çeken ilgi duyulan biri olman zor. bunun için de çabalama zaten. okumak-öğrenmek, yazmak-paylaşmak ve biraz da eğlenmek için buradayız.****
iki adet kurşun kalemle yapılan, bal dök yala temizi de olsan öğretmeninin kafana bir avuç bokmuş gibi davrandığı operasyonlardır. operasyon sonunda da sessizce iki dakikalığına öğretmen tarafından dışarı çağrılan öğrenci bitlidir, en azından biz öyle düşünüyorduk.
-porno izliyor musun?
+porno mu?
-evet.
+o nereden çıktı?
-ne biliyim aşkım, geçen buğralarla konuşuyoduk izlemeyen erkek yoktur dedi.
+sen porno mu konuşuyodun buğralarla?
+hem başkası sikicek karıyı ben zevk alıcam? saçmalama..* öyle saçma sapan muhabbetlere de girme sıçarım ağzına.
-tatlım afedersin, çok özür dilerim. ben zaten konuşmadım, dinledim sadece *
yaşadım. en olası diyalog da budur heralde.
ya da,
-porno izliyor musun?
+hell yeaah, give it to me moooooore.
-ay deli mi ne..
geçmişte yapılmadığı için pişmanlık duyulan şeylerdir. buraya yazacak bir şey bulamayan yazar da yoktur heralde, herkesin bir keşkesi vardır illa ki. mesela benimki:
geçen sene sevgilimden ayrıldıktan sonra son kez gel demişti. gitmedim işi zora sokmamak için. şimdi banyoya girerken diyorum ah keşke..
ayrıca 'sözlük yazarlarının keşkeleri' olsaymış başlık, daha afilli olurmuş sanki.
hayatıyla, kendisiyle barışık insandır. olanla yetinmeyi bilir, niye böyle değil veya niye yok triplerine girmez. kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiştir. karakteri dolayısıyla zaten kültürlü ve bilgilidir. çoğunlukla bunlar yalnız olur. zaten bu şekilde bile özenilesi bir hayatı varken bunun bir de kendisi gibi birkaç yakın arkadaşı olduğu düşünülürse, bu adamın hayatı para-sex-başarı üçlüsü hayatını süpürür. tadından yenmez yani.
arizonalı bir abimiz george lindell'in trafik kazası sonrası verdiği sıradışı röportajının songify denen şeyle yapılmış şarkısıdır. keşke böyle bi adam olabilsem.
şu anda imdb'de edward norton'ın isminin geçtiği ve ayrıca tanımının da bu kadar detaysız olmaması gerektiği film*. aslında detaylı bi tanımı hakeden serinin tamamı, özellikle bu film değil. türkiye'de 2012, 17 ağustos'ta girecek bu film şimdiden hayal kırıklıkları yarattı. bi kere neden matt damon yok?? hadi o yok, edward norton mı yani? jason bourne olmayacakmış, kötü karakter olacağı duyurulmuş gerçi, ama yine de yakışmıyo abi bu adam bu filme. üstelik tony gilroy ve paul greengrass da dahil değil bu filme. hikayenin sonu ilk filmdeki gibi bi rahatlamayla bitmeli, mutlu son olmalı. her film mutlu sonla bitmek zorunda değil belki, ama bu bitsin lan. kitabından farklı olsun. jason alsın nicky'yi kaçsın uzak diyarlara evli barklı. hikayeye bi bütün olarak da bakınca, teker teker de bakınca akıllara zarar bi aksiyon. valla daha ne desem bilemedim, yarın vizem olmasa 3 filmi şimdi bi daha izlicem.