bir öğretmen olarak şunu söyleyebilirim ki eğitim sistemimiz gerçekten berbat halde. durumumuz zaten ortada. ancak unutulmamalıdır ki bunun tek sorumlusu öğretmenlermiş gibi göstermek şerefsizlikten başka bir şey değildir. ortaya çıkan başarı ya da başarısızlığın sac ayaklarından sadece biridir öğretmen.
veliler çocuklarını şımartmaktan onlara ne kadar zarar verdiklerinin farkında bile değiller.
öğrencinin yanında kalkıp öğretmene hesap soruyorlar, bu çocuğun notu neden düşük diye. daha sonra gidip idareye şikayet ediyorlar, çocuklarına düşük not verildiği için.
müdür gelip toplantılarda notları şişirin diyor.
notu düşük olan öğrencilerin notunun yükseltilmesi için idare baskı yapıyor ve düzeltilmezse öğretmene sorulmadan notlar idare tarafından değiştiriliyor.
disiplin kurulunun sadece adı var.
öğrenciyi sınıfta bırakmak yok.
bunu gören ergenler de doğal olarak sonuna kadar bunu kullanıyorlar. ben de öğrenci olsam kullanırdım yani. eski okulumda bir öğrenci resmen okulda terör estiriyordu. müdür haftada bir öğrencinin evine gidip "çocuğunuz lütfen okula gelmesin, biz onu bu sene geçireceğiz." diyordu da çocuk inatla her gün okula geliyordu. şimdi eğitim engellenemez falan diyeceksiniz ama okula eğitim için gelmiyordu. haraç kesmeden tut öğretmenlere saldırmaya, sigaradan tut her türlü pisliğe geliyordu çocuk. saygılı olduğu nadir öğretmenlerden biri olarak neden derse girmediği halde okula gelmekte ısrar ettiğini sorduğumda cevap olarak canının sıkıldığını söylemişti.
evet, canı sıkılıyormuş. canı sıkıldığı için 40 kişilik sınıfta ders işletmeyip diğer 39 çocuğun eğitim almasını engelleyen bir ergen düşünün. başa çıkamayan bayan öğretmenlerin sürekli bizden yardım talep ettiği bir öğrenci. hiçbir uyarıyı dikkate almayan bir ergen. dövsen soruşturma geçireceksin, belki de meslekten ihraç olacaksın. idareye götürsen "bir çocuğu mu zaptedemiyorsunuz hocam?" denilip bir daha idareye getirmemeniz istenerek sınıfa geri yollanacak. disiplin kurulu kuralım desen yok. hadi güç bela kuruldu diyelim, en fazla çocuğu başka bir okula aktaracaklar. o okuldaki öğrencilere yazık değil mi? ve düşünün bu şekilde bir sürü öğrenci var. gerçi öğrenci demeye bin şahit ama öğrenci işte. bu sadece bir örnek.
bizim öğrencilik zamanımızda anamız babamız bizleri okula kaydederken "eti senin, kemiği benim hocam!" diyerek bizleri okula bırakırlardı. sonuç ne mi oldu? evet, arada sırada dayak yedik belki hocalarımızdan ama hepsinden allah razı olsun, diyorum şimdi. öğrenci dövmeyi hobi haline getirmiş olan sadist psikopatlar hariç. ancak biz yani benim jenerasyonum o zamanki eğitim sisteminde okumasaydı da günümüzde okusaydı şimdikinden bir farkı olmayacaktı eminim. daha geçen gün velinin biri bir öğretmen arkadaşa "senin işin öğretmek, terbiye vermek değil." diye çıkıştı. yahu aklım almıyor. öğretmen allah mı ulan? öğretmen sihirli değnekle öğrenciyi einstein yhapamaz ya. eleştiri bile kabul etmeyen bir veli profili ve asla liyakati önemsemeyen bir eğitim sistemi olduktan sonra bizim durumumuz değişmez. kimse de kalkıp faturayı öğretmene kesmesin. unutmayın ki atatürk de bir öğretmendi. öğretmenlik kutsaldır. ama öğretmenliğe verilen değer düştükçe toplum olarak daha da dibe gideceğiz. bunlar gerçekten iyi günlerimiz.
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak çok sevdiğim yanılmıyorsam Brezilyalı eski Galatasaray kalecisi. Durumun 6-0 vakasıyla Alakası yok. Gerçekten adam gibi adamdı.
network sisteminden her ne kadar nefret etsem de bu firmanın ürünleri güzel. bulaşık deterjanını falan bitkilere dökebiliyorsun(yararlı imiş). ha yine de bir network sistemi.