Heyecanlandıran telefon. Nedenine gerekçe olarak, hem tasarım ve malzeme kalitesi 'premium' sayılabilecek düzeyde hem de kamera performansı harika. bu haliyle 1.600 civarı bir fiyata çıkacak. hiç fena değil. sanıyorum huawei marka bilinirliği yüzünden g4, s6'ya neredeyse yaklaşacak bu telefonu daha ucuza satıyor
ikisi de mükemmel, komedyen ve oyuncudur ancak bunun dışında,
Türk olduğum ve ingiltere'de biraz kaldığım ve kültürleriyle haşır neşir olabildiğim için ikisi de benim için komiktir.
Ancak, Ricky Gervais, komedisinde ingiliz kültürüne ait unsurlar bulunsa da yine de dünya çapında anlaşılabilir komedi yapar.
Cem yılmaz öyle değildir. Türkler dışında onu kıyısından köşesinden de olsa anlayabilecek yabancı sayılıdır.
Ricky Gervais, The Office, Extras gibe aşırı komik ve yaratıcı diziler yazdığı, yönettiği ve oynadığı gibi,
Cem yılmaz filmlerine ne kadar özense de oyunculuk açısıdan iyi ama komedi açısından pek parlak olmayan işler yapmıştır.
Ricky reis, ingiltere'nin de özgür bir ülke olmasından kendi politik görüşünü, dini görüşünü (olmayan görüş, ateist.) dizilerinde, standup showlarında kullanmaktan kaçınmaz. Politiktir.
Cem yılmaz, türkiye gibi demokrasiden uzak, içi dışı bir olmayan ülkede doğru olanı yapar. Apolitiktir. Ülkeye göre doğrusunu yapar.
Bununla beraber, ikisi de stand-up showlarında siyah arka plan, siyah tshirt, pantolon kullanır (tabi bu ilgi odağını surata ve kollara çekmek içindir)
yabancı romanında, hayatı yaşamakla, elimiz bir ağaca bağlı ömür boyu yaşamanın arasında bir farkın olmadığını söyleyecek kadar "farketmez abi" kahramınını betimlemiştir. Her romanın bir nebze de olsa yazarından esintiler sunduğunu kabul ediyoruz, ve bu kitap da, albert camus'un samimiyeti hürmetine yazarın neredeyse kendini yazdığını düşünüyoruz ve teslim ediyoruz kendimizi felsefesine.
ancak, 30 yaşında ölmekle 70 yaşında ölmek arasında farkın olmadığını söyleyen romandaki kahramanın yazarı albert camu'nun hayatı dolu doludur:
20. yüzyılın en güçlü Cezayirli yazarlarından biri olan Albert Camus, 1913’te Cezayir’in Mondovi kasabasında doğdu. Yoksul bir aileden gelen Camus'nün babası bir Alsaslı, annesi ise ispanyol'du. I. Dünya Savaşı sırasında, 1914'te babasını kaybetti. Annesi evlerde hizmetçilik yaparak oğlunu okutmaya çalıştı. Ancak Camus, daha bağımsız bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. 1923'te liseye, ardından da Cezayir Üniversitesi'ne kabul edildi. Üniversite eğitimi sırasında sağlığı bozuldu ve 1930'da vereme yakalandı. Hastalığı yüzünden üniversite takımının kaleciliğini bırakmak zorunda kaldı. Bundan sonra çeşitli işlerde çalışmaya başlayan Camus, felsefe eğitimini ancak 1936'da tamamlayabildi.
1934'te Fransız Komünist Partisi'ne katıldı. Bu hareketinin kaynağı, Marksist-Leninist öğretisine (doktrinine) desteğinden ziyade, ispanya'da daha sonra iç savaşla sonuçlanacak politik duruma duyduğu kaygıydı. Ancak üç yıl sonra, Troçkist suçlamasıyla partiden atıldı. Camus 1934'te Simone Hie'yle evlendi. Simone bir morfin bağımlısıydı ve Camus'yle evlilikleri, Simone'nun sadakatsizliğine bağlı olarak son buldu. 1935'de "işçinin Tiyatrosu"nu (Théâtre du Travail) kurdu fakat bu tiyatro 1939'da kapandı. Aynı yıl, verem hastası olduğundan Fransa ordusuna kabul edilmedi.
1940'ta piyanist ve matematikçi Francine Faure ile evlendi ve 5 Eylül 1945'te Catherine ve Jean adlarında ikiz çocukları oldu. Aynı yıl Paris-Soir dergisi için çalışmaya başladı. Daha henüz "Sahte Savaş" olarak adlandırılan II. Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında bir pasifist olarak kaldı. Ancak bu tutumu Paris'in Alman ordusu tarafından işgali ve 1941'de, komünist gazeteci Gabriel Péri'nin gözleri önünde idam edilmesiyle değişti ve onun da başkaldırmasına neden oldu. Paris-Soir ekibiyle Bordeaux'ya gitti ve aynı yıl ilk kitapları olan "Yabancı" ve "Sisifos Söylencesi"ni tamamladı. Camus, Bordeaux'yu 1942'de terkedip Cezayir'in Oran şehrine gitti ve ardından Paris'e döndü.
Tdk'ya göre anlamı: isim Yeteneksiz olma durumu, kabiliyetsizlik, istidatsızlık.
bununla ilgili tdk'nın kelimeyi, cümle içersinde kullandığı cümle yerine ben ekleyeyim:
"Psikyatriste gittiğimde, bir yeteneksiz olarak neden şarküteri de peynir satmak yerine evimde oturduğumu bildiğimi, bunun libidomun azlığından dolayı olduğunu söyleyeceğim."
tamamiyle sakirce bir durum. hem inanmayacaksın o dine, hem de inananların hak ettiği tatile ortak olacaksın. Ateistliğin bile etiği ve ahlakı olmalıdır, ateistler bu tatili reddetmeli, çalışmalıdır.