yarim
1084 (ulu)
üçüncü nesil yazar 2 takipçi 41.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    japanese spy transcript

    1.
  1. maybeshewill'in ''evet, ben hissedebiliyorum.'' dedirten, yeni hisler keşfederken metabolizma çalıştıran ep'si.

    he films the clouds
    in another life when we are cat
    the paris hilton sex tape
    japanese spy transcript
    1 ...
  2. wonderful world

    1.
  3. aşkın nelere kadir olduğunu gösteren ''eğlendirirken öğreten'' bir sam cooke şarkısı.

    (ekşisözlük'ten arak sözler için;)

    don't know much about history
    don't know much biology
    don't know much about a science book
    don't know much about the french i took

    but i do know that i love you
    and i know that if you love me too
    what a wonderful world this would be

    don't know much about geography
    don't know much trigonometry
    don't know much about algebra
    don't know what a slide rule is for.

    but i do know that one and one is two,
    and if this one could be with you,
    what a wonderful world this would be.

    now i don't claim to be an "a" student,
    but i'm trying to be.
    'coz maybe by being an "a" student baby
    i can win your love for me.

    don't know much about history
    don't know much biology
    don't know much about a science book
    don't know much about the french i took.

    but i do know that one and one is two,
    and if this one could be with you,
    what a wonderful world this would be.
    0 ...
  4. 21 mayis 2008 yargitay baskanlar kurulu bildirisi

    1.
  5. ((aradım taradım lakin konuya ilişkin bir başlık bulamadım.ama illa aramak ve bulmak isteniyorsa sözlükte ziyadesiyle dünkü şampiyonlar ligi finaliyle ilgili başlık var.))

    öncelikle bildirinin tam metnini verelim : http://www.yargitay.gov.t...cuments/bsk_bildirisi.doc

    kimisinin ''yargıtay çemkirmesi'' kimisinin ''yüzde 47yle geldik ananızı bile şeederiz zihniyetine verilmiş ayar'' olarak adlandırdığı, nolursa olsun tartışmaların yine ''yargının siyasallaşması'' üzerinden temellendiği bildiri.

    rousseau, egemenliğin halka ait olduğunu vurgularken, sosyal sözleşmenin sonucu olarak egemenliğin, mutlak, devredilmez, bölünmez ve hiçbir koşulda sınırlanamaz olması gerektiğini savunmuş, genel iradeyi esas almıştır. buradan da yasama, yürütme ve yargı erklerinin halka-millete teslim edilmesi anlayışına gelinmiştir. ancak sonraları rousseau bile, artan nufüsa ve ülke genişliğine bakılarak bunun uygulanamayacağını kabul etmiştir. bunun üzerine kabul edilense, her erkin farklı bir organ tarafından ve anayasada belirlenen yetkiler çerçevesinde bağımsız olarak kullanılması olmuştur. normların çoğalması ve farklı organlar tarafından denetlenmesi gerektiğinin anlaşılmasıyla, normlar hiyerarşisinin varlığı yazılı bir kural olmaktan öteye geçmiş, anayasanın üstünlüğünü ve bağımsızlığını her alanda gösterecek ''bağımsız'' mahkemeler tarafından denetlenir olmuştur.

    1982 anayasası'na göre (gerek başlangıç hükümleri gerek genel esaslar gerek hak ve özgürlüklere ilişkin kısımlar olsun) türkiye cumhuriyeti, (..) demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. yani anayasa kendini ''demokratik'', ''laik'' ve ''sosyal'' bir ''hukuk'' devleti olarak tanımlamış ve bunu da değiştirilmez hükümler içine koyarak güvence altına almıştır.

    hukuk devleti'nden söz edebilmek için öngörülen en önemli, temel koruma mekanizması anayasa yargısına ilişkin norm ve kurumların varlığıdır. burada kastedilen kurumlar, şüphesiz yargının bağımsızlığından ve siyasi niteliklerden uzak olmak zorundadırlar.

    yargı bağımsızlığının oluşabilmesi içinse, yasamayı-yürütmeyi-yasama ve yürütmeyi ve kendini denetleyen yargının, dördüncü kuvvet olarak tanımlanan medyanın, tüm gerçek ve tüzel kişilerin etkisinden kurtulması gerekir. gerek karar öncesi gerek karar sonrası dönemde, hukuk devleti, yargının bağımsızlığını ve hakimlerin güvenliğini sağlamak zorundadır. devam eden bir dava hakkında görüşme ya da açıklama yapılmaması, yargıçların somut olayı incelerken vicdani kanaatlerine göre değerlendirme yapabilmesi, bu vicdani kanaatlere karşı bir baskı, yönlendirme ve öneride bulunulmaması yargının bağımsızlığı için, ve dahası somut olay hakkında verilecek kararın sağlıklı ve hukuka uygun olması için gereken olmazsa olmaz şeylerdir.

    az önce değindiğimiz rousseau ''genel iradenin yanılmazlığı teorisi'' ile, ülkede yaşayan insanları temsil eden parlamentonun üstünde herhangi bir güç olamayacağını, parlamento'nun halk iradesine dayandığı için her zaman iyiyi güzeli yapacağını bu yüzden parlamento kararlarının denetime ihtiyaç bırakmayacağını düşünmektedir. oysa lord acton'dan da gayet iyi bildiğimiz üzere, iktidar mutlaka yozlaşır. ve bu yüzden iktidar, iktidarı sınırlamalıdır. günümüzde, iktidarların görevi kötüye kullanmalarını önlemek, rousseau'nun hedeflediği doğuştan gelen hak ve özgürlüklere ulaşmak için parlamento'nun (bile) kararlarının denetime tabi tutulması şarttır.

    işte bu noktada, ''yargıçlar hükümeti''ne gidilip gidilmeyeceği tartışılmaktadır. yani türkiye için örnek vermek gerekirse, 70 milyon insanın iradesinin ürünü olan bir parlamentoyu, cumhurbaşkanının atadığı 11 kişinin (altısının oyu yeterli oluyor) denetlemesi doğru mudur? bu noktada, anayasa yargısının meşruluğu devreye giriyor ki, yasaların anayasaya uygunluğunun sağlanması bir zorunluluk olduğundan, bir sözcüğün bambaşka alanlara kapı açacağı düşünüldüğünde, anayasanın üstünlüğü gereğince anayasa yargısı meşrudur, kabul edilmelidir.

    bugün yargıtay'ın yaptığı tek şey, üzerindeki baskıları bir nebze olsun azaltabilmek için kamuoyunun desteğini arkasında hissedebilmek adına bu bildiriyi yayımlamasıdır. burada yargının siyasallaşmasına dair bir şey yoktur, burada yargının sağlamaya çalıştığı şey, bağımsızlığıdır. sonuçta bugün, anayasa sadece yönetilenler için değildir, yönetenlerin de anayasaya uyması zorunludur. anayasa, asli, üstün, hukuki bir iktidardır ve siyasal kişi ve organlar kendilerinin veya kendilerinden öncekilerin yürürlüğe koyduğu tüm hukuk kurallarına-normlarına ''istisnasız'' uymak zorundadırlar.

    sadece mevcut iktidar partisi için değil, tüm dönemler için yargıyı istedikleri gibi yönetmek çekici gelmiştir. çünkü bilinir ki, yasama ve yürütme zaten seçim sistemindeki (anayasaya aykırı) çelişkili (temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri) ifadelerle ve onların doğurduğu sonuçlarla bir şekilde ele geçirilir. ancak yargı, yasama ve yürütme birbirine bağlı erkler olsalar dahi, bağımsız olmak zorunda olduğundan başlı başına karmaşık ve özel bir alandır.

    hı eğer mevcut iktidar ele anılacaksa da;

    türbanı bir özgürlük olarak sunmaya çalışırken ve bu özgürlüğü anayasaya sokmak adına anayasayı yap-boza çevirme yetkisini kendinde gören kurucu iktidar neden acaba siyasal haklara getirilen sınırlamaları arttırmaya devam edip, en iyisi olduğunu düşündüğü liberalizmin ''siyasal'' alanını bu kadar daraltıyor? neden temel hak ve özgürlüklere ilişkin alanlara getirdiği özgürlüklerin güvencesini bu kadar gevşek tutuyor ve ''ekonomik'' liberalizmin alanını yok pahasına genişletiyor?

    ''kılık ve kıyafetinden ötürü hiç kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz.'' derken, neden harç paralarını ödeyemeyen gençleri düşünmüyor, devlet bursuyla okuyan çocukların bursunu kesiyor? bu mudur sosyal devlet anlayışı? bu mudur özgürlükçü liberal düzen?

    sırf başı açık diye ''bacı''olarak nitelemeyip de ''ihtiyaç'' olarak gördüğü kızları yurttaşı saymıyor da, o kızları 1 mayıs günü saçlarından sürükleyerek götürme cesaretini kendini nasıl bulabiliyor?

    dtp hakkında kapatma davası açıldığı sırada ya da iktidarda olduğu 5 sene süresince siyasi partiler kanunu gibi her yerinden açık veren bir yamalı bohçayı değiştirme gereği görmüyor da, yargının olaya müdahale ettiği (ki, akp'ye verilen uyarıya akp'nin verdiği cevap hala akıllardadır) bir anda anayasada değişikliğe gitmeye karar veriyor?

    367 gibi sadece birinci ve ikinci tur oylamaları düzenleyen bir kararda yargıyı kendi kendini sınırlamaya zorunlu bırakıyor da, yargı bir bildiri yayınlayıp ''rahat bırakın artık!'' dediğinde mi vatan haini, elitist bürokrat, gomünüs, entel laik oluyor?

    anayasalar toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması gereken belgelerdir, öyle oldu bittiye getirilemez. askeri otoritenin sivil otoriteye bağlılığı ilkesi ülkemizde henüz uygulama alanı bulmadığına göre, biz askerin postallarını her daim demoklesin kılıcı gibi ensemizde hissettiğimiz sürece bir kere her şeyden önce yargıya muhtacız. yoksa adam smith'in dediği gibi bırakırız yaparlar, bırakırız geçerler...
    6 ...
  6. half of you

    1.
  7. cat power'ın you are free albümünden bir şarkı.

    şarkının sözlerinden de anlaşılacak, hiç de ''özgürsün'' mesajı vermiyor.. gönül ister depeche mode gibi '' freelove '' moduna bürünelim, ama olmuyor malesef..

    aşık olunca insan, bir şeyler yetmiyor. duyguları kapitalizme alet edip daha fazlasını istiyoruz. elini uzatıyor, koluyla çekip sündürüyorsun, laçkalaşıyorsunuz.

    '' uzak dur yakınıma '' diyorsun, duvarları döşüyorsun. bir tarafta birileri '' ellerinden anlaşılır bir kadın '' diyor, kendini elinde aile boy cipsi tek başına bitirmiş buluyorsun.

    chan marshall'ın umursamaz ama içe işleyen sesiyle tabi..

    lyrcs.com'a dönen ekşi'den ;

    when you give half of you
    i want all of you
    when you give half of you
    i want all of you

    when you go back window
    you see shadows
    when you're shopping for me
    'cause when you give half of you
    i want all of you

    sadness is a gentle mind
    but a good women has her hands to use
    empty package of chips will tell you
    what can be sold market and what can belongs to you
    when you give when you give half of you
    i want all of you
    1 ...
  8. dunyanin kalbi durmasin

    1.
  9. aydilge'nin sitesinden ücretsiz olarak yayınlayacağı , kocamaan bir ağacın devrilmesiyle başlayan gökçe pehlivanoğlu imzalı bir klibe sahip yeni single'ı.

    küresel ısınmaya dikkat çekmek ve greenpeace'in yardımlarıyla ülkeleri bu konuda bilinçli hale getirmek amacıyla hazırlanmış.

    hamiş : dünya'nın olması gerekiyor ama , singleda bu şekilde yazılmış.
    0 ...
  10. üvey kızına tecavüz eden babanın cezası 5 yıl indi

    1.
  11. öncelikle ;

    http://www.milliyet.com.t...07/09/10/son/sontur40.asp

    sen küçücük bir kızsın , babana bir şey oluyor annen yeniden evleniyor.. sen küçücük bir kızsın , ağaç dallarından kopardığın yaprakları , yoldan aldığın taşı , topraktan aldığın kumu karıştırıp yemek yapıyorsun , evcilik oynuyorsun..

    ağzından bu zamana kadar çıkan en kötü laf belki sadece ''lan'' , belki ''kaka'' , belki ''pis''.. aşka dair bildiğin tek şey arka sıranda oturan çocuğun saçını çekmesi.. belki masumiyetini kaybetmemişsin , çıkan bir filmde hayvani arzulara kapılmadan ''belki öpüşürler'' diye bekliyorsun.. daha fazlasını hayal edemiyorsun ki zaten , küçücük kızsın..

    bir gün baban olacak hayvanat gelip sana tecavüz ediyor , pollyanna değilsin hakkında bir taraflarından salyalar akarak ''ahaha zevk alsın lan o zaman'' diye yazanlardan haberdar değilsin , ne olduğunu şaşırıyorsun üstünde debinen o ayıya bakıp..

    10 yaşındasın sadece.. 10.. yaşın kaç? diye sorduklarında parmaklarınla gösterdiğin yaşlardan en fazla 2 , bilemedin 3 yaş büyüksün.. ama küçücük kızsın yine.. küçücük..

    dolabı açıp ilacı şeker niyetine yiyip yiyip bitirdiğimiz ve karnımızın ağrıdığı o tekerlemeye konu olacak kadar minik.. gündeliğe giden annenin , o ağrılara dayanamadığını görünce doktora götüreceği kadar minik , çaresiz.. ve bir doktorun ''hamile'' cevabını duyup anlayamayacak kadar cahil..

    17 yaşındayken yaşı büyültülüp öldürülen çocuklar gördü bu ülke.. katilleri hala sapasağlam poz verirken objektiflere hem de.. şimdi de sırada bu kız.. ''yok canım , ne 10 yaşı 12 yaşında!'' kararı çıkaran bir mahkeme , ''ahaha üstüme iyilik sağlık ayol , gayet sıradan bir olay pisikolocisi neyin bozulmamıştır'' diyen bir hastahane.. '' aaa ama üvey babasıymış , öz babası olsa kanbağı derdik kınardık'' diyip cezayı indirebileceğini düşünen bir adalet..

    noluyoruz ya ?

    nerde yaşıyoruz be biz ?

    hayır daha önce pek çok kez kanıtladık pamuk ipliğinde kısır döngü yaşadığımızı. pek çok kızımızı kurban verdik törelere. binbir yarayla , ama sadece tek bir kurşunla giden güldünya'yı unutmadık diğ mi ?

    ama bu..

    bak hakim amca , ben kendimi bildim bileli hukuk okumak istiyorum.. öbür taraftaki adaleti bekleyemeyecek kadar değer veriyorum burdaki işlere.. deli gönül istiyor biliyor musun arada , bekledikleri olsun. ama olmuyor burda.. aradığımız kişiye hiç ulaşılamıyor.. ya da o sayfa , hiç görüntülenemedi.

    bak hakim amca , anlıyorsundur beni.. olmaz böyle..

    sen , bu yasaları savunabilir misin ?

    ben yapamam..

    yapma.
    126 ...
  12. oyuncakdunya

    1.
  13. ''ben de müzisyeni oynarım şimdi'' diyen yavuz çetini hatırlatan bir nickle aramıza katılmış , 4. nesil yazar.

    hoşgeldin diyoruz.
    3 ...
  14. foundations

    1.
  15. kate nash^in inanılmaz güzellikteki şarkısı olup , şarkının önüne geçen bir de çikolatalı pasta kıvamında klibi vardır ki kate kızımızı bağra basma isteği uyandırır bünyede..

    şükelalık abidesi klip için ; http://www.youtube.com/watch?v=orACIBjHuI4

    ayrıcaaa ; adları bilinmeyen taş gibi herifler

    sözleriysee ahan da aşağıda , mafeles kopipeyst.
    *
    Thursday night, every thing's fine, except you've got that look in your eye
    when I'm tellin' a story and you find it boring,
    you're thinking of something to say.
    You'll go along with it then drop it and humiliate me in front of our friends.

    Then I'll use that voice that you find annoyin' and say something like
    yeah, intelligent input, darlin', why don't you just have another beer then?

    Then you'll call me a bitch
    and everyone we're with will be embarrassed,
    and I wont give a shit.

    My finger tips are holding onto the cracks in our foundation,
    and I know that I should let go,
    but I can't.
    And every time we fight I know it's not right,
    every time that you're upset and I smile.
    I know I should forget, but I can't.

    You said I must eat so many lemons
    'cause i am so bitter.
    I said
    I'd rather be with your friends mate 'cause they are much fitter.

    Yes, it was childish and you got aggressive,
    and I must admit that I was a bit scared,
    but it gives me thrills to wind you up.

    My finger tips are holding on to the cracks in our foundation,
    and I know that I should let go,
    but I can't.
    And every time we fight I know it's not right,
    every time that you're upset and I smile.
    I know I should forget, but I can't.

    Your face is pasty 'cause you've gone and got so wasted, what a surprise.
    Don't want to look at your face 'cause it's makin' me sick.
    You've gone and got sick on my trainers,
    I only got these yesterday.
    Oh, my gosh, I cannot be bothered with this.

    Well, I'll leave you there 'till the mornin',
    and I purposely wont turn the heating on
    and dear God, I hope I'm not stuck with this one.

    My finger tips are holding onto the cracks in our foundation,
    and I know that I should let go,
    but I can't.
    And every time we fight I know it's not right,
    every time that you're upset and I smile.
    I know I should forget, but I can't.

    And every time we fight I know it's not right,
    every time that you're upset and I smile.
    I know I should forget, but I can't.
    0 ...
  16. cok vaat guvenin temelini yikar

    1.
  17. haluk kurosman

    1.
  18. grgdn isimli menajerlik sisteminin kurucusu.

    vega , emre aydin , altıncı cadde , manga, goksel , gripin gibi harikaların * menajeri.

    emre aydın^ın afili yalnizlik isimli deli dehşet albümünde emre bey^e söz ve beste konusunda da yardımcı olmuş insan.

    abim olasıca.

    şaşkın düzeltme : abim olsun dedim diye mi kızdın ki sen şimdi , hayırlısı tabi.
    2 ...
  19. dogru tercih

    1.
  20. entivi^de yayınlanan en bir güzel,en bir gerçek ösese rehberidir..

    an itibariyle de ünal yarımağan konuşmaktadır..
    0 ...
  21. the child is grown the dream is gone

    1.
  22. ^^your lips move but i can't hear what you're sayin' ^^ kadar vurucu olabilir bazı bazı.
    3 ...
  23. mehmet demirdelen

    1.
  24. selim demirdelen'in kardeşi,vega,malt,üçnoktabir (eski spitney beers oluyor),aylin aslım,aslı gibi grupların ve kişilerin davulcusu.

    (bkz: baterist)
    0 ...
  25. yara gibi gulumsemek

    1.
  26. (uktemdi..bu gece doldu bu gece taştı..vega'ya selam olsun..)

    müslüm gürses şarkısında geçer bu söz *..arabesk kitleden entel kitleye geçiş yapan müslüm babanın son halkasının bir şarkısıdır..hakkatten bir ömür yetmez ki bu şarkıya doymaya..sezen aksu,bu değişimi geçmişle bağlantıları kesmeden süsler..ortaya sebahat abla ile eşref abi'nin aşkı çıkar..o aşktan da böylesi bir söz..sözümüzün babişkosu ise pek muhterem insan murathan mungan..

    bütün mahallenin ama en çok eşref ağbinin sevgilisidir sebahat abla..fahriye abla gibi..geçtiği yerlere hayat götürür..donuk suratlara can verir..her daim açık penceresinin önünde çiçekleri bahar kokar..firuze gibidir bazı bazı..güzelliğinin bedelini ödemesi gerekir,öde firuze denir..camına vuran güneşe bakıp,sokakta top oynayan çocuklar,önünde oturan kızın saçını çekerek aşkını gösteren masum çocuklar,televizyondan yükselen ''batarken güneş ardında tepelerin..geldi veda zamanı teletabilerin..''sesiyle irkilir derken..yoldan geçen eşref ağbiye takılır gözler..siyah ceketi ''yakışıklı değil ama sempatik'' diye burun kıvıran mahalle genç kızlarını bile cezbederdi..ağır ağbiydi biraz ama sevdi mi tam severdi..bir kalemde silmeye vakit kalmayacaktı fakat..susuz içtiği rakısına meze oldu aşkı..kavuşmaları bekleniyordu,olmadı öyle..ortada bir engel de yoktu ki..kimseleri yoktu..birbirlerinin olabilecekken,kader ağlarını ayrı ayrı ördü..şarkının ömrü,aşkın ömrünü yendi..

    geriye yüzlerde bir buruk tebessüm kaldı..yara gibi gülümsemek..hepimizin bildiği bir gülüştür bu aslında..çünkü herkes en azından bir kez bir yaraya kabul olmuştur..olmaya çalışmıştır..yani sevmiş,sevildiğini sanmış,kendi yaralarını umursamadan başkasının yara bandı olmuştur..yara sahibi minnet duygusuyla bir süre kabuğa ev sahipliği yapmış..kira istememiştir..zaman sonra,kabuk kaşındırmaya başlamıştır sahibin derisini..fazla gelmeye başlamıştır..ya gururlu olacak,sahip yarayı kanatmadan alıp başını gidecek ya da sahibin onu düşürmesini bekleyecekti..bir yol daha vardı..o da kabuğun durduk yere düşmesiydi..deriden ayrılış ne şekilde olursa olsun,kabuk ''hem yara bandım,hem yaram'' sözünün sahibi olarak kalacaktır..yara gibi gülümsemek bu yüzden hep tetikte olmaktır..şimdi düştüm şimdi düşecem,tamam duruyorum bugünlük ama yarın kesin kanayacağım demektir..içten gülememektir..palyaço gibi olmaktır bir nevi..yüzünüz gülerken,içinizin ağlamasıdır..bir yanın hep eksik olmasıdır..boşlukta asılı kalan düşüncelerde sahipsiz olmak,birinin bir gün el uzatacağını beklerken aslında yalnızlığı kabullenmektir..

    ahh eşref ağbi..ahh sebahat abla..

    fondaki şarkıyı değiştirdiler şimdi..sertab diyor ki bu sefer ;
    ''çok hoş kadınsın..ama yetmez ben karar verdim..
    şarkı bitti gidiyorsun..güle güle şekerim..''

    böyle mi olmak lazım yani ?
    2 ...
  27. © 2025 uludağ sözlük