eğer siz elinizden geleni yapan tarafsanız, hep değer verenseniz size merhameti, saygısı,değeri kalmayan insanlardan ayrılmak zorunda kalan taraf olursunuz.
ne zaman burnuma peçete soksam ki ben sık sık grip olan bir insanım, evdekilerin tepkisiyle karşılaşırım. o kadar iğrenç mi gözüküyor , ben neden rahatlıyorum öyleyse, sürekli sümkürmek zorunda mıyım o kötü görüntü yüzünden.
mezarlıkta mezar dışında başka bir şey görmek de tuhaf olurdu açıkçası, kendinizi x-files filmlerinde zanneden arkadaşlarım, mezarlıkta mezardan başka bir şey yoktur.
karşındaki insana sinirlendiğinde sinirlenmekle kalakalmak, sabır göstermek, bir şey yapamamak insanın en yalnız en çaresiz olduğu anlardan biridir. ya sabır.
belki sevdiği için hayali en güzel çayı demlemek olacak, karşılıklı yudumlayacak lar o çayı hiç bitmeyen sohbetle, sonra onun gözlerindeki mutluluğu okurcasına hissedecek, dünyalar onun olacak, güzel olan şey onu mutlu etmenin vermiş olduğu huzurla o çaylar bitecek. herkese böyle mutluluklar nasip olması dileğiyle..
yok artık ezanı da kendinize mi benzetecek siniz dedirten bir başlık. bazı şeyler vardır olduğu gibi değerlidir ve bu değer yargılarını bazen aşmamak gerekir tıpkı ezan meselesinde olduğu gibi.
karşınızdaki size ne yaparsa yapsın sizin ona verdiğiniz emeği ve değeri anlayamayacak kadar duyarsız ve anlayışsız olunca bedenen ve zihnen yorgun, bıkkın oluyorsunuz. başka işlere yoğunlaşmak da o kadar zor oluyor, insanlar çoğu zaman birbirini yıpratan varlıklar maalesef.
çocukken bildiğin beyaz sabunla yıkanırdık, çok da temiz yapardı hani saçlarımızı. sonra şampuan kullandık ama sabunun verdiği hijyen duygusu bambaşka. bir de yeşil sabun var tabi o da genelde özel gelirdi, zeytinyağlı olanından o da saçlar için çok faydalı.
gecenin köründe aniden kolunu hissedememenin verdiği acıyla uyanıp panikle odada acı içinde dört nala koşmaya neden olan berbat bir his, kol değil sanki başka bir şey takmışlar oraya, neden sonra kolunuza kavuşmanın verdiği o mutluluğa erişince koşturmaca biter ve tatlı uykunuza geri dönersiniz, en azından bende öyle oluyor.
tuvalet ve banyoyu sürekli birilerinin meşgul etmesinden dolayı tuvalet sırasına girmek zorunda kalmak, veya ortamda aile ya da akraba varsa telefonla meşgul olduğunuzda etraftaki gözlerin size tuhaf tuhaf bakması; acaba sevgili olayları mı vs. oradan anne bi dürtler "ne yapıyorsun sen herkesin yanında böyle" diye. Hiç bir şey evindeki rahatlık gibi değildir!
hayatımda bir çocukluğumda komşumuzdan gelen un helvasının tadı, lezzeti hep aklımdadır, şu ana kadar kimseden de öyle güzel bir helva yemedim. Acaba o kadın, şimdi nerede, kimlere böyle güzel helvalar yapıyor. Olsa da yesek..
"bir şey mi oldu, neden yazmıyorsun, başına bir şey mi geldi" gibi her defasında karşınızdakini böyle sorularla bıktıracak şizofren bir olay. bu kadarına gerek yok.
eskinin efsanevi dizlerinden, çok da sürükleyiciydi hani, zeyna ve herkülün aynı bölümde oynadığı bir iki bölüm vardı hep aklımda olan, çok yakışıyorlardı.
Bu konuda geç bile kaldık. gelişmekte olan ülkemize enerji kaynakları yönünden katkı sağlayacak olan nükleer santraller için bir an önce harekete geçilmesi gereklidir.
tarihten beri dost olduğumuz Türk-Kürt demeden iç içe yaşadığımız, akraba olduğumu şu topraklarda biri birilerini kışkırtıyor ya böyle, inş oyuna gelmez bu güzel ülkem, hepimiz kardeşiz tek gerçek bu.
neden hep değer veren insan küçük düşer, neden değer görmez, neden anlaşılmaz..eskiden seven insan neden şimdi seni bu kadar hor görür oldu..saygı dediğmiz şey hemen yitip tükenecek kadar basit mi ..
Eskiden çok sevdiğiniz bir insana ayrıldıktan sonraki ilk günlerde hala ona karşı derin bir hayranlık duyuyor olmak, onu unutma sürecindeki sıkıntılı günleri atlatırken o illet hayattan kopma duygusundan sıyrılma çabası.