- hocam merhaba ben zeynep bir şey sormak istiyorum müsaitseniz.
+ tabi kızım neydi merak ettiğin?
- hocam siz misiniz?
+ belki benim, belki değilim.
- yanlış aradm galiba?!
+ olsun zaten canım sıkılıyordu, iyi oldu aradığın.
- dıt dıt dıt....
çocukluğumu özledim, siyah tuzlu çekirdeği pantolonumun ceplerine doldurup bitirişlerimi.
gençliğimi özledim, cumartesi bir rock barda sabahlayışlarımı.
seviştiğim kadınlarımı özledim, uzun saçların göğsümde dalgalanırken verdiği hazzı.
aldatışlarımı özledim, bir dudaktan aldığım ruj iziyle başka bir dudağı boyayışımı.
aşık olmayı özledim, sarhoş bedenimi kaldırıma yığıp son sigaramı içip eve gidişlerimi.
biraz biraz şarabı özledim, sigaram kurutuyor sanki boğazımı.
tiyatro sahnesine ilk defa çıkan oyuncu gibiydim titrek ve çekingen.
küçük bir erkek çocuğunun yolun karşısına geçmesi için yardım edecekmiş gibi tuttu ellerimi;
önce yüzüne değdirdi sonra iri ve dik göğüslerine.
çıplak iki oyuncu olduk sonra;
ojeli tırnakları sırtımda oyuklar açarken,
terim çenemden göğsüne yağmur gibi yağarken,
verdiğim nefes aldığı aldığı nefes aldığım nefes olurken,
sağ bacağımın kasılmasıyla çocukluğum kaygan ve sıcak zeminde yüzmeye başladı.
son çocuk yüzümle gülümsedim bir daha göremeyeceğim ve gençliğime merhaba diyen yüze bakarken.
çocukluğum,
hoşçakal.
insanlar kendini kaybettiği zamanlarda katil olurlar. bu bende ters işliyor, ne zaman zihnim kendine gelse katil olasım geliyor. çevremdeki insanların korkmasını gerektiren bir durum yok tabi. nihayetinde kendimin katili olurum.
Esip savurdum sonu gelmedikçe bu rüyanın
Kaçıp kurtulurum sanıyordum sana döndüğümde
Ne keder ne huzur var
Bu kör bomba patlar ruhunda
Aşkı kaç kere ipten aldım
Hesaba gelmez acıyı tattım
Seni buldum derken aldandım
Ne keder ne huzur ne umut hiçbir şey yok.
yılların yaşlandırdığı kirli kahverengi masaya dayadım kollarımı.
başımı avuçlarımın arasına alıp daldım yorgun hatıralarıma.
her kadeh bir kadındı sırtımda tırnak izini taşıdığım.
her kadeh aşk dediğim bir kadının masum çığlığıydı.
içtiğim kadınların sarhoşluğuyla çıktım meyhaneden soba dumanı kokan karanlık sokağa.
mabedime ağır adımlarla ilerlerken,
adımlarıma hatıralarımdaki kadınların topuk sesleri eşlik ediyordu.
anlatmak istediklerin duvarlara çarpıp yeniden sana döner ve sen hep aynı şey üzerinde yorum yaparsın. bir sonraki level da paranoyak olursun adı yalnızlık olan.
'neden' diye sordu eşref kıza! 'neden?'
'henüz alo demiştin ki kırbacımla göz göze geldim.'dedi kız elindeki kırbacı vurmak için hazırlarken ve devam etti 'telefonla konuşurken çok korkuttun beni eşref.'
'uu beybi.'