2008 yılına faşist devletin faşistçe bir yasağıyla başladık.
kapalı yerde sigara içmek yasaktır..
görüldüğü gibi, iyice bizi bizden almak isteyen, adeta bizi çıldırtmak için elinden geleni ardına koymayan bir devletle karşı karşıyayız. bütün bunlra rağmen devlete sesimi çıkarmıyorum..
sesim bu yasağı destekleyen yobazlara. efendim, bilindiği gibi, çoğu yerde sigarasız bölümler var, buna rağmen bununla yetinmeyip, illa yasaklarla beslenecek olan, yasaklandıkça sevinen mutlu olan bu insanlar, sigara yasağını başlarına neler getireceğini bilerek seviniyorlar. belki de bilmiyorlardır.
bilindiği gibi islam dininin kökünü emir ve yasaklar oluşturuyor. din de hiç bir zaman rica yoktur.
hiç bir tanrı veya peygamber görmedim ki, rica etsem şöyle yaparmısın diyen, şöyle yap ve böyle yap diyorlar. laftan böyle anlayan yobazlara da, bir şeyi yaptırtmak veya yaptırtmamak için, illa ki emir ve yasaklarla konuşulması gerekir.
görüldüğü üzere, vücüuda zararlı diye sigara içmeyen ve bu yasağıdestekleyen insanlar, büyük ihtimalle yobazlardır.
kötü bir şey diyecektim de başlıkta onları rencide etmeyim diyerekten bütün kötü kelimelerimi entryme sakladım..
efendım bilindiği gibi üniversitede hayati önem taşıyan bazı zamanlar vardır. bunlardan bir tanesi de final zamanlarıdır.
bu zamanlarda yemeden içmeden ders çalışılması lazımdır. malum üniversiteye gitme sebebimiz, üniversiteden mezun olup, güzel bir kariyer yapmaktır..
ama görüyorum ki bazı aklı kıtlar bazı düşüncesiz insanlar, bu zamanlar da dahi, internete girip sözlük sözlük fink atıp, sanki dünyayı onlar kurtaracakmış gibi, ona buna ayar verme peşinde dolaşıyorlar..
e be canım hiç mi vicdan azabı çekmiyorsun, hiç mi ananı babanı düşünmüyorsun. onlar evlerinde oğlumun da yarın finali var inşallah iyi geçer diye otururken, sen burada dangalak dangalak yok şçyle yazayım yok şuna mesaj atayım yok buna da mesaj atayım diye dolaşıyorsun onu bunu yorumluyorsun..
hiç mi utanma arlanma düşünce yok sende. otur dersini çalış be aklıkıt. yarın sınavda, yaraka takma isimli ulvi yazarın entrylerini sormayacaklar..
bir de bazı aklıkıt kesim var ki, onları burada anmak dahi istemiyorum, bunlar da bu meziyetlerinden dolayı hava filan atıyorlar. abi sınavım var ama ben netteyim. asdfkgdsdsadfsl ne kadar da malım dimi.
hayatta yapmaktan en keyif aldığım hadisedir. zaten sözlükte yazma amacımda, sözlükten kız kaldırmak olduğu için, bu eylemde amacıma araçlık etmektedir.
benim gibi zeki, karizmatik, efendi, dürüst, kibar, narin, nazik, kadınını hoş tutmayı bilen, yakışlı biriyle sohbet etmek isteyen, benim engin bilgindem faydalanmak isteyen, edebiyata sanata aşka kırgınlıklara kızgılıklara mutluluklara kısaca hayata dair sohbet etmek isteyen 20 li yaşların başında ki, tüm sözlük bağyanlarına selam ederim
işbu, yaraka burada sözlüğün kaşarlarına seslenmektedir.
hayatımda beni en fazla tahrik eden şeydir, efendim bu.
türbanlı kızın uzun etegi ile, ayakkabısı arasında kalan genelde kahverengli yere, türbanlı kızın ayak bileği denir.
o narin zarif bilekler inanın hiç kimse de yoktur. insanın baktıkça bakası geliyor. örneğin, bir yerde otururken, ki otobüs olsun cafe olsun, hiç sektirmeden bu bölgeye bakarım. tenisci öortu giymiş hülya avşar bile beni bu kadar tahrik edemiyor.
bu insanlar ne tam yobaz olabilmişlerdir ne de ateist. belki biraz agnostik olabilirler, ama ailelerinden gelen bir dincilik olduğu için, bir vicdan azabı da duyarlar..
bu nedenle tam olarak bir şey yapamazlar. ramazan günü oruç tutmazlar ama, dışarıdan da bir şey yemezler, ay merak ederler mi, ay günah olur mu onların karşısında yesem. ay ben oruç tutmuyorum, beni kınamasınlar şeklinde düşüncelere sahiptirler..
yarım akıllı insanlar gibi yarım insanlardır, vicdan azabını hissederler, hatta bazen cuma namazına bile giderler.
bir de hasta oldukları için oruç tutamayan insanlar vardır ki, onların oruç tutanlara gösterdiği saygı, bence yobazlığın daniskasıdır..
sevgililerimi çok severim. onlarla her ortamda sevişmeye çalışırım. sevgimi her ortamda her zaman belli etmek benim için kaçınılmaz bir zevktir..
her zamanki gibi, geçen hafta sevgililerimden birisini aldım, beraberce bara doğru yürümeye başladık. o esnada içimden gelen duyguları bastıramdaım ve kızla öpüşmeye başladık. gayet saf ve temiz duygularımızla, aşkımızı birbirimize ilan ederken, sokaktan oha çüş nıhnıh şeklinde inlemeler bağrıltılar duyduk.
ne oluyor dediğimizde, yobaz halktan bir kaçının bize doğru baktığını gördük. noluyor la dedim. ayıp olm dediler. peki abi kusura bakmayın dedim. kalabalık olmasalardı daha kötü tepki verirdim.
işte böyle, böyle mahalle baskıları ve yobazlar yüzünden aşkımızı kamuya açık alanlarda yaşayamaz olduk. kendileri de sokakta öpüşmeye utanan hatta sokakta kadınıyla beraber yanyana yürümekten imtina eden bu insanlar yüzünden bu ülkede yaşanmaz oldu..
sevgililerimi öpemeyeceksem, ne diye yaşarım bu toprakta.
ezan sesini duyar duymaz, dinlediği müziği kapatan, sesini kısan insanlardır.
özellikle girdiğim müzikli mekanlarda sıkça başıma gelen hadisedir.
ezan sesini duyunca, sanki pek mühim bir şey varmış gibi, ezanın sesini daha rahat duymak için, müziği, televizyonu radyoyu kapatan insanlar yaşıyor bu topraklarda.
sanki kendisi, namaza gidecekmiş gibi, sanki imanın tek şartının ezan dinlemek olduğunu varsayan, müezzin allh u ekber dediği anda, koşarak mutlak sessizliği sağlamak isteyen bu insanlardan olabildiğince kaçınmalıyız.
kafede oturmaktayım, en sevdiğim şarkılardan biri olan, tarık mengüç ün şakşukası çalmaktaydı, müziğin tirmine kendimi kaptırmış bol soğanlı bir şakşuka haylindeydim, ama birden tarık sustu. herkes sustu, ölüm sessizliğini, müezzinin, eşhedüenlemuhhemedd, şeklindeki sesi bozdu. noluyor diyerek, naifçe kendi özgürlüğümü kısıtlayan adama baktım. abi ezan dedi.
her gecen gün kapımı aşındıran tekliflerdir. özellikle esmer yeşil gözlü uzun boylu kızlar nedense üzerime atlıyorlar. defolun gidin, ben hoşlanmıyorum sizzden. benim beğendiğim kız kısa şişman ve gözlüklü artı sivilceli olacak dediysem de, bir türlü defolmuyorlar başımdan..
biriniz kurtarın beni be belalardan. inanın istemiyorum artık bunları.
asli şöyle idi : universiteli olmasına ragmen sevgilisi olmayan moron..
efendim bilindiği üzere, üniversite, avrat bulabilmek için, ülkedeki en etkili yerdir, zira üniversiteye giden kızların tek amacı oradan bir erkek bulmaktır, aynı şekilde, üniversiteye bir erkeği bağlayan yegane faktörde, üniversiteye kızların gelmesidir..
üniversite öyle bir mekandır ki, oradaki kızlar erkek erkek diye bağırırlar. erkekler ise, her ortamda olduğu gibi, üniversite de karı karııdiye çığlık atarlar. baba ve abi baskısı olmadan kızlar, her bku yiyebileceklerini düşünürler, ve her bku yerler. aynı şekilde, kızların bu zaafını bilen erkekler de her türlü şeyi yapabilirler kıza.
sonuç olarak üniversitede sevgili bulamamak için ya mal olmak lazım ya da aşırı asosyal. diğer normal koşullarda, feto talebeleri bile kız düşürebilir..
ama böyle ortamlarda dahi kız bulamayan moronlar vardır ülkemmizde. kendini başka şeylere adayan, kız nedir bilmeyen, kızla konuştuğunda kıpkırmızı kesilen, kız buna laf attığında kekeleyen, kızlara selam dahi veremeyen öküzler mevcuttur...
bu adamlarla arkadaş olmayınız efendim. hayatınız kararır.
iyice kafa yorduktan sonra aklıma gelen parlak bir fikir..
şimdi arkadaşlar allah ı hepimiz biliyoruz. bazı insanlara göre, her şeyin başı allah ve bu dünyaya gelen herkesin, tek amacı ona kulluk etmektir.
peki şunu sorayım ben size, ya dünyada hiç insan olmasaydı, allah a kim kulluk edecekti. tabii ki kimse..demek ki, allah insanlara muhtaç, allah olabilmesi için. ve allah ın muhtaçlığını giderebilmek için bizim bolca ürememiz, 5 er 10 ar tane evlat dünyaya getirmemiz lazım. zira allah ın biz insanlardan istediği tek şey, ona kulluk edecek bireyler yetiştirmek.
yoksa düşünsenize, allah yaratıyor koca alemi, ona kulluk edecek adam yok.
aynı şekilde düşünsenize adem in, hiç çocuğu olmadığını, demek ki neymiş, bu dünyada, allah a kul yaratmak için uğraşıyoruz, bu nedenle bolca sevişmeliyiz, üremeliyiz.
genellikle arkadaş ortamlarında, sıkça dile getirdiğim durumdur.
kadın olsaydım, en azgın orospudan daha azgın, en edepsiz fahişeden daha terbiyesiz, en arsız hayat kadınından daha fettan bir şey olurdum..
içimdeki bu enginlere sığmaz seks isteği, üzerine para tutkusuyla birleşerek beni, bu dünyanın sayılı orospularından yapardı.
mesleğimi severek yapardım. her daim domalır, müşteri memnuniyetini, ön planda tutardım.
herkesi içimde görmek isterdim. içimde hissetmek isterdim.
sevgilimi, de aldatırdım, sevgilimi aldattığım erkeği de aldatırdım bir başkasıyla. asla bir erkekle yetinmezdim..
şehvet kelimesini kullandım, çünkü seks isteğini en çok şehvet tanımlıyor gibi sevgili türkçemizde.
türk milleti olarak nedense, dikkat edin türk erkeği demiyorum, türk milleti diyorum kadınları da dahil ediyorum, genelde cinsel birleşme isteyen tarafın erkekler olduğuna, kadınların sadece istenilen varlık olduğuna dair bir yalana inanmış durumdayız.
sanki seks i sadece erkekler istiyor, kadınlar da sırf erkeğin cansı sevişmek istiyor gibi cinsel birleşmeye giriyor gibisinden bir düşünce hakim halkımızda.
kadının seks yapma istemesi, bir erkeği delicesine arzulaması tabu olarak görülmekle beraber, böyle kadınlar ya orospu gözüyle ya da azmış karı gözüyle bakıyorlar. halbukisi kadın istemeyen erkek, seksi bir kadın görünce üff be demeyen erkeğe eşcinse l muammelesi yapan sevgili halkımız, hala kadına cinsel özgürlük naıkımnda yeterli hakkı vermiyor gibi.
kadını kutsallaştıran bir mileltiz. birisi kadınlar hakkında hele hele seks ile kadını aynı cümle içinde kullanıp anlatsa, senın anan bacın yok mu, bunu söylerken onları düşünmüyor musun gibisinden, gayet anormal bir düşünceye sahip.
mesela hiç bir erkek kız kardeşinin bir erkeği deli gibi arzuladığını düşünmek istemez, bir baba da öyle. onların şehvet duygularının olduğunu arzularının tatmi,n olma isteklerinin olduğunu bilmez. kardeşinin masturbasyon yapmasına bile pis gözle bakan abiler tanıyorum ben.
toplum olarak kadının şehvet özgürlüğünün yolunu açmalıyız. onların da şehvetli varlıklar olduğunu bir erek için yanıp bittiğini düzenli seks hayatı istediklerini unutmamalıyız.
ipek ongun gibi yazdım, utandım kendimden. ama ne yapıyım çevremdeki kızlar böyle, bana sürekli seks objesi muammelesi yapıyorlar. bıktım onlardan..
özellikle aralarında yaraka adlı güçlü kalemleri bulundurması nedeniyle, dördüncü nesil, diğer nesillerin ezikliğinin silinmişliğinin aksine sözlüğe yeni bir hava getirmiş sözlüğün daha okunabilir ve eğlenceli bir yer olmasını sağlamıştır, özellikle yaraka takma isimli yazarın aralarına katılmasından sonra dördüncü nesil bu sözlüğün en iyi nesli olma özelliğine kavuşmuş ve sözlüğün ihtiyacı olan herşeyi karşılamayı bilmiştir.
kendinden önce boğucu sıkıcı garip, forum tadında giriler varken özellikle yaraka adıyla bilinen yazarın gelmesiyle, uludagsozluk titremiş ve kendine gelmiştir.
bu bağlamda sunu rahatça söyleyebiliriz ki, dördüncü nesil olmasa uludagsozluk de olmazdı.
saçma sapan zaman kayıplarına tahamülü olmayan, zaten görüşmediği görüşmeyeceği ortaokul lise arkadaşlarını görmek bulmak istemeyen, şu napıyormuş şu evlenmiş mi şu nasıl olmuş tarzında milletin hayatını özelini merak etmeyen, internet i sadece sosyalleşme aracı olarak görmeyen en çok da popülariteye karşı duruş sergilemek isteyen bir insandır.
özellikle kavimler göçünden sonra gittikleri topraklara yerlerşen oralara sahiplenen, belki horada bulunan halka zor kullanmak suretiyle topraklarını alan, orayı kendi topraklarıymış gibi gören türklere avrupalı insanların bakışıdır.
baktığımızda haksız olmadıklarını göreceğiz. sen gel elin adamının toprağına yerlerş, onları kır dök parçala, daha sonra burası benim vatanım diye yerlerş. ayıp bir şey gerçekten.
22 temmuz seçimlerinde yolun açılmasıyla birlikte tamamıyla mevcut düzeni askıya alıp, yeni bir düzenin gerekliliği, böylece daha rahat ibadet olanaklarının tanınmasına, toplumdaki asayişin sağlanmasına, olanak tanıyacak, türkiye yi, muassır medeniyetler seviyesine çekecek bir yapılaşma sürecidir yeşil devrim.
iran gibi muassır bir seviyeye ulaşabilmek için, o ülkedeki düşünce yapısını almamız gerektiğine kurtuluşun ancak bu yolla mümkün olabileceğine inanmaktayım. özal döneminden sonra batında aldık da ne oldu? biraz da iran dan etiyopya dan, bae den bir şeyler almalıyız. belki o zaman, ses çıkaramadığımız sorunlara karşı bir sesimiz olur.
toplumumuz belki o zaman bölünme korkusu yaşamadan, tek bir kimlik altında huzurla yaşamaya devam eder.
sol ideolojisine gönül vermiş insanların, kir pas içinde dolaşmasına solcu insanlarin genelde pis dolasmasi denir.
ne zaman bir solcu denilen insanla konuşma mecburiyetinde kalsam aynı şey oluyor kokudan yanına yaklaşamıyorum. zülfü livaneli demiş ki, eskiden solculuk aydınların ideolojisiydi şimdi köylü işçi kesminin eline geçti. pek haklı bu konuda. şimdi de nerede sudan nasibini almamış insanlar var, onların ideolojisi haline geldi solculuk
neredeyse madem yıkanmıyorum o halde solcu olmalıyım diye bir inanış doğacak halkımız arasında.
yıkanın temizlenin be arkadaşlarım olmuyor böyle. gelip görüş alışverişi yapacağız sizinle, yaklaşamıyoruz nedense.