kocaman evde, onun derin derin uyudugu odadan en uzaktaki odadayken ve agliyorken, bi anda yaninizda belirir. gelir yaniniza kivrilir, mirildamaya baslar. ona bi bakarsiniz, neden agladiginizi bile unutturur bi an. kendinize geldiginizi farkettigi zaman da, benim burada isim bitti dercesine kacar gider, ve en basta onu biraktiginiz yerde uyumaya devam eder. guzel bir seydir evde kedi beslemek, mutluluk kaynagidir.
ilk once guzel bir sarki secilir, dikkatle msnde gozukmesi saglanir. plan islemektedir, hersey superdir. ancak daha sonrasinda listeye karismis cok alakasiz bir sarkiyla yeni sevgili adayina rezil olmakla sonuclanabilir.
yillar sonra bulundugunda insanda heyecan uyandiran, kocaman insanlarin butun isi gucu birakip saatlerce onunla oynamasini saglayan alet. eski zamanlarin favorisi.
insanı ürperten, tüylerini diken diken eden, insana garip bir mutluluk hissi veren bir reklam. benim gibi, o çocuğun yerinde olmak isteyenler olmuştur eminim. reklam bile olsa, kim atatürk'le konuşmak istemez ki?
eger asik olunan kisiyle kavga edildiyse ya da belli bir sure ayrı kalındıysa, bu sürede sezen aksu sarkilariyla avunulmus olmasi muhtemeldir. ve eger o kisiyle bir iliski yasaniyorsa, her sezen aksu dinlenisinde, aklina o eski gunler gelir. ve bu yuzden sevgiliyle sezen aksu konserine gitmek, ruya gibidir. sahnede sezen aksu "geri don" gibi bir sarki soylerken, aklina eski, kotu gunler gelir, ve yanina bakarsin, asik oldugun insan yanındadir, sana sarilmistir. bilirsin ki, onun da aklindan ayni seyler gecmektedir. ve sonradan dusununce karar verirsin, sezen aksu konserinde hissettiklerin ruyadan baska bir sekilde tanimlanamaz.
aylarca ertelenir o defteri yazmak. hele bir de stajınız boyunca çok fazla birşey yapmadıysanız, ve özellikle belirtiyorum, az da olsa yaptığınız işlerle ilgili birkaç notunuz yoksa, sıkıntı yaratır o defteri yazmak. teslimin bir hafta sonra olduğunu öğrendiğinizde sıkıntıya düşersiniz, ne yapsak da o defteri yazsak, toparlasak, imzalatsak diye kara kara düşünürsünüz. ve sonuçta geceleri gündüzlere bağlayarak, dersleri asıp evde defter yazmak zorunda kalırsınız. tabiki defteri sağ salim teslim ettikten sonra birkaç gün uyursunuz ve hafiflemiş olarak kalkarsınız.
otobüs ne kadar sallanırsa sallansın, ne kadar fren yaparsa yapsın asla duruşunu bozmayan insanlardır. bir ayak diğerinden biras daha önde durur, bir elle tutunur ve diğer eli ya cebindedir, ya da saçlarıyla oynamaktadır. bütün kalabalığa rağmen, genelde aynı duruşu tuttururlar.
ailesinden uzak bir şehirde okuyan bir öğrenci için her zaman ertelenen eylemdir. saat çalar, ertelenir ertelenir ertelenir sonra bi bakılır ki geç kalınmıştır. neyse geç kaldım artık denir ve uyumaya devam edilir.
bütün gece saçma sapan şeylerle uğraşıp banyoya giremeyen insanın, saatin geç olması ve kaloriferlerin sönmesiyle ortada kalması sonucu olabilir. bu durum, herkesin başına gelebilir, "amaaaan, birşey olmaz, yarın sabah duşa girerim." şeklinde bir cümleyle özetlenebilir.
çocukluğumdan bir imajdır. dedemlerin arkadaşlarından biri yapardı bunu. herkes salonda oturuyor, keyif muhabbet filan, teyze sigarayı içerken külü avucuna döker, orda biriktirip, hepsini birden yerdi. bazen de direk sigarayı ağzına silkerdi. arada bir de şöyle derdi; "külünü yemeyeceksem, sigarayı içmenin ne anlamı var?" başka söylenicek birşey yok galiba. sırf o teyze yüzünden hala sigaradan nefret ediyorum, içen birini görünce aklıma direk o görüntü geliyor.
hitting the ground albümünden bir parçadır. Gordon Gano ve eski 4 non blondes solisti Linda Perry'nin bir düetidir. Şarkı dinlendiği zaman, insanda yalnız kalma ve düşünme isteği uyandırır. harikadır. dinlenmelidir.
2002'de yayınlanan Gordon Gano albümüdür.
Albümdeki şarkılar;
1. Hitting the Ground
2. Oh, Wonder
3. Make It Happen
4. Don't Pretend
5. Catch 'Em in the Act
6. So It Goes
7. Run
8. Darlin' Alison
9. Merry Christmas Brother
10. It's Money
11. Hitting the Ground
bazı şeylerin yarım kaldığını hissediyor insan. özledim diyorsun, görmek istiyorsun, ama bir farkediyorsun ki daha sadece iki gün olmuş görmeyeli, daha cumaya çok var. sadece telefonla konuşarak özlemini gidermeye çalışıyorsun. insan bi süre sonra alışıyor galiba ama yine de zor işte. hele bir de beraber geçirilen koskoca bir yaz tatilinden sonra ayrılmak olayı varya, o en zoru işte. ama yine de eğer yaşadığınız şeyden eminsen, bu zorluklara dayanmak gerektiğini hissediyorsun. sonuç olarak, herşeye rağmen, aşk bulunduysa, asla kaybetmemek lazım.
katalogla sipariş verilen kozmetik firmalarında genelde yaşanan bir durumdur. katalogta kocaman şişeyi görürsünüz, fiyatı gayet uygun gelir, hemen sipariş verirsiniz, siparişiniz elinize ulaştığınızda ise gelen şişe küçücüktür, katalogtaki resim allah bilir kaç defa büyütülerek konulmuştur. yani sonuç hüsrandır.