masal gibi kızdır. temizdir, saftır da. onun karşısında nefsiyat dumandır. bir bakışıyla çözülür, karışır insan ukbanın sakinlerine. dert olur ışıklar, utanır bakamazsın yüzüne. dertler sevinçlere karışır. kanma ey mehru, aynalar nankördür göstermez bir gün öncesini; namerttir gözlerim eğer unutursa güzelliğini...
*lisede, üniversite namusunu peşkeş çekmiş kadından doğacak çocukların neslidir. o körpecik hanım kızları türlü duygusal oyunlarla, sözlerle kandıran erkekler de en adi şerefsizdirler. üzülüyorum gördüklerime, üzülüyorum duyduklarıma, üzülüyorum ülkemin insanlarının bu hallere düşmesine; kızıyorum, kahrediyorum bu raddeye gelinmesinde emeği geçen, göz yuman hain, kanı bozuklara. annenden saklarsın, babandan saklarsın ve hatta müstakbel kocandan bile saklarsın, ama ahirette atanın suratına nasıl bakacaksın!
cemaatçilik değildir bu asla; faşistlik, milliyetçilik değildir bu, yobazlık değildir bu üzülmek. üzülüyorum zira 700 yıl bu topraklarda yaşamış atalarımın torunuyum.
edit: söz konusu orospu çocuğu kelimeleri; terim olarak kullanılmıştır. küfür niyetine değildir.
koyacaksın her pkk'lının kelle başına bin lira ödül, bak o zaman nasıl çözülüyor bu mesele. para için analarını satar bu şerefsizler. bakalım o zaman, o taş atan çocuklar kime taş atmaya başlayacaklar. her şehit haberi, masum cenazesi, gözü yaşlı anaları gördüklerinde; fiili destekleri olmasa da içten içe sevinen, pkk sempatizanı kürtler varya, işte benim derdim onlarla. çok var onlardan, üniversitelerde, okullarda bile aynı sıralarda oturuyoruz onlarla. cehalet dersin ama bu mesele cehaleti de geçmiş artık.
bu ödül olduğu zaman göreceksin, eline tüfeği kapan o işsiz güçsüz kürtlerin dağa terörist avına çıktıklarını...
eşsiz tadı ve dumanı olan pipo tütünüdür. shire'dan longbottom sülalesinin gelmişinde geçmişinde tekel olarak bulunan bu tütünler, tüm orta dünyaya ihraç edilmektedir.
enteresan fikirler, kullanışlı ve fonksiyonel icatlardır.
bugün bir tane düşündüm. bir buluş yapacağım, öyle
kaybolmayan sakız felan da değil.
ebenizi asfaltta koşturacak bir
makine hasılı...
ben ebenizle aerobik egzersiz
yaparken (yanlış anlamayın, doktor
önerisi) siz cips kola bizi izleyin...
bir nevi idmandır. enteresan. asfaltta koşmak tabii bir durumdur. koşan insan yürüyebiliyordur. asfaltta yürümek te gerekir. lakin bunda bi anormallik te vardır.
bu başlık açılmamış, enteresan. efenim bunlar, söz gelimi; mesela japonların japonlara, japonların türklere, türklerin japonlara, türklerin dünyaya dolayısıyla japonlara, japonların dünyaya dolayısıyla hem de kendilerine sinirlendiklerinde ya da sinirlenmediklerinde, anlaşılması zor ama söylenmesi zevkli, bir nevi argo içeren, içeriği zengin ifadelerdir.
tarafımca test edilen, "annenle asfaltta koşuyoruz." manasına gelen, japoncada "anata no okasan to watashitachiha asufaruto no ue de jikko shimashita." cümlesini bir japona söyledik, bir anlam veremedi. tepkisiz ifadeyi yüzünden okuduk ama çalışarak anlayabileceği ifadesini gözlerinde yakaladık.
aynı kelimeyi bir türke sarfettigimizde; anlamasa da, "bu ne amk, küfür mü ediyon." şeklinde aldığımız tepki yüzümüzü güldürdü. türk çevikliği ve pratik zekası takdire şayandı.
saygılar...
iyi birşey yaptığını zannedip, çuvallamaktır. ya da kişi bi gazla bir işe girişir ve batırır, haksız çıkar. ahmaklığın en büyük belirtilerinden biridir.
çok var bunlardan toplumda ne yazıkki. popüler olma sevdasının getirdiği, bir hastalığın semptomu gibidir.
bir örnek ile ifade edeyim, geçenlerde facebukta fotograflarla ilgili bir sayfaya
rastgelmiştim.. fotolar güzel lakin
yorumlar ne kadar sığ, içerik ne
kadar kof ve muhtevasız... Bu nesil
kafa olmak için neyle demleniyor?
cehaletimizi de örtemez olduk,
alelen teşhir... Ruhları saçaklanmış,
dimağları daha körpecikken
eprimiş, bir zombi güruhu
görüyorum karşımda. avam
hevamdan farksızdır zihniyetine
söverken dün, bugün arada bir
fark göremiyorum... Otomat haline
getirilmiş, idrakten, estetikten
yoksun bir nesil. Nefes alan
ölüler. Ve ben, her gün bu ölüleri
gördükçe nefesim daralıyor... ölü
defnedilmeli, buluta rağmen
güneş nasıl ziya saçıyorsa, ölüye
rağmen hayat devam etmeli...
olurya hani bazen birine sinirlenirsin de, ''piç herif" diyerekten serzenişte bulunursun. kimileri bunu ailesine hakaret olarak algılar ama yok yani aileler kutsaldır, sadece öyle bi sinirlilik halinde çıkar ağızdan. ama biri bana bunu dese alır onu düzlükte koştururum, sanırım bu da insanın doğasında var.
çip literatürümüze pokemonla girmedi tabii, elbet orda da piçler vardı, rocket takımı neydi len onlar öyleydi. neyse şimdikiler çip deyince akılları ota boka gitmiyor, mekanik algılıyorlar mevzuyu. tabii bilmiyorlar ki aşkın nur yengiyi izlememişler mk yazık.
işte "organik çip" burda can kurtarıyor. biraz daha masum, üstü kapalı bir ifade haliyle. ama hakaret içeriyor. anlamayana da sivrisinek saz tadında. az küfürle anlatmaya çalıştım len, oldu galiba...
malum doktorlara şiddet artıyor, medya da bunu körüklüyor. bu güne kadar doktor yalakağı yapan dankozlar, şimdi "ben niye dövmüyorum lan" diyerek gezinmeye başladılar. cahilliklerine veriyoruz diye hergün bir yeni dayak, ölüm vs. haberleri geliyor. yok ama bi tane de bana gelsin diye ümit ediyorum bu dankozlardan, şöyle bi göstereyim bu sefer de, doktordan şiddet nasıl oluyormuş.
nitekim can simidi meselesine gelirsek eğer; japon dövüş sanatlarından bahsediyorum. savaş makinası mıyız lan... can kurtaracağız diye düştüğümüz duruma bak mk zorundamıyım. yalnız şu var anatomi bilgisiyle bu dövüş sanatları birleşince muazzam düzeye ulaşıyor.
artık ilerde acil nöbetlerine 120 cmlik bokken ile gitmeyi düşünür oldum. çekindiğimden, korktuğumdan filan da değil hani, sinirimden dolayı bu düşüncem. o tür hergele hırtakozları bulup, bi güzel hazır yerindeyken acillik etmek için...
bazen saçma sapan cümleler kurmaya başlıyorum ve durduramıyorum. karşımdaki anlamasın diye de kısık sesle söylüyorum. karşımdaki zaten anlamıyor, onun karşısındaki de anlamıyor. kısık sesle olunca problem kendisinde sanıyor. mal mal bakınıyor etrafa, ben de gülüp geciyorum. sanırım kafama güneş geçti. belki de bir önceki konuştuğum kişinin bıraktığı heyecandır.
sözlükte nasıl olduysa boş anına denk gelip te anket dolduran bünyenin bir itirafıdır. bu durumdan içten içe rahatsızlık duyar.
bünyesi bunu daha fazla kaldıramaz. kalp atışları düzensizleşir. tanım bir mana ifade etmiyordur artır.
doldurur anketini yalnız vicdanı rahatsızdır. vicdanını rahatlatmak için, bir bkz ile avutur kendini. çizgisini belli etmiştir artık. anket sevmiyordur o. tepkisi bundandır.
tanım ise: gelen özel mesaja ne tepki vereceğinin fikirsel etüdünü yapamayan yazarın, içine düştüğü çelişkilerden bir veya birkaçıdır.
sözlükteki bayan yazaların çoğunluğunda gördüğüm sorun bunlar. genelleme yapmıyorum.
şöyle;
bir entry okuyorsun. yazarlar bunu okunsun diye yazıyor normalde değil mi?
"- sen benim entrylerimi mi takip ediyorsun?" gibi şizofrenik bir tepkiyi ancak bir bayan verebilir. ulen ben seni tanımıyorum, sen beni tanımıyorsun bikere ne takibidir bu. beğenmişim ya da beğenmemişim yazını ki özel mesaj ile paylaşmışım düşüncemi. özel mesajın mantığı da bu değil midir zaten.
bir itiraf okuyorsun. bakıyorsun yazarın sorunları var. erkektir ya da kadındır değil! insandır diye bir konuşayım deyip, mesaj atıyorsun.
bayan çıktıysa; "anaaammm! işin var..." demektir. "ne için?", "niye soruyorsun?" vs. vs.
halbuki erkek böyle tepki verir mi? bu tür fikirsel çekinmeleri yoktur çünkü. ha mantıklı düşünüyor demiyorum bütün erkekler. ama mantıklı olan şu:
"-sorma kardeşim ya, başıma neler geldi neler..." şeklinde...
yanisi:
az mantılı düşünün. kimsenin birbirini tanıdığı yok. rahat olun.
ha! sizlerin bu şekilde davranmanızı haklı çıkartacak -insan demiyorum onlara- rahatsız ergen zihniyetli zerzevat güruhu yok değil. ama ön yargılı olmayın derim.
hiç ezilmemiş ve boy aşırı karda, kediler hedeflerine ulaşmak için zıpırdama tekniğini kullanırlar. arkada tehlike yoksa, kedimiz ard arda zıplamalar arasında durum değerlendirmesi yapmak için bir müddet bekler ve diğer zıplamayı gerçekleştirir. buna zıpırdama denir. tehlike farkedildiğinde zıpırdanma, yuvarlanmaya dönüşebilir. çok tehlikelidir.
peşi sıra oylamalarda 10 saniye kuralının fazla olduğunu düşünmekte olmamdandır, bir değişiklik tasarısı...
sözlük zeka seviyesindendir; sözlük genel itibari ile "2 saniyede okunabilen" ve "ıyy iğrenç" tepkisi verilen entryler ile işliyor.
2 saniyede okuduğun bir kötü entryden sonra, 1 saniyelik oylama yapıyorsun. daha sonrasında 2 saniyeni diğer entryi okumaya harcıyorsun. etti 5 saniye. ** ikinci okuduğun entryi oylamak için 5 saniye daha beklemeye ne gerek var? 1 saniye bekleyip, 6. saniyede oylama yapabilmelisin. keşke.
6 saniye kuralının trollerin yüzünü güldürecek olması, en büyük çekincelerimizden biri ki; 10 saniye kuralı var.
yaşamında yapılabilecek her şey tükendiğinde
ya da hiçbir şey yapamayacak duruma düştüğünde,
yazarsın- ancak da o zaman yazabilirsin;
yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi
senin, hiçbir şey yapamayacak duruma düşmen olacak.
hiçbir şey yapamıyorsan, yazarsın- ancak da, o zaman...
1949'tan beridir, hala bir türk kahvesi markası. arkadaş yok böyle bir tat. nescafe, jacops vb. zevatlar halt etmiş. mehmet efendinin kahveside güzel ama bu nurettin amca kahvenin damla sakızlısını düşünmüş. pek de iyi düşünmüş şahsımca.
şimdi mehmet efendi daha eskilere dayanıyor, baya eskilere. bana, "ama nurettin yooken, memet vaadı." diyolar. eyvallah, onun için yani bir hürmetimiz var mehmet efendiye. ellerinden öpmüşüm, nur içinde yatsın muhterem.
gereksiz bir varlık enstantenesidir. bu türler bir yandan dişiliklerini ön planda tutarken, bir yandan harbi ve taşaklı olmak istiyorlar. bir 'boy friend'e yumruk geçirmeyi, ama aynı zamanda kaldırımda koşarken topuklarının kırılmasını ve o sakarlığın içinde nefis gözükmeyi istiyorlar...
kendilerine ait bir dilleri ve in-out döngüsünde kendilerini rahat hissettikleri, sürekli yenilenen mekanları var. festivallere, konserlere gitmeyi hayatın sanata değen yerleri olarak algılıyorlar. aya irini'deki bir konserden çıkıp babylon'a uğrayıvermeyi, hızlı tempolarının sanatla yumuşadığı duraklar olarak görüyorlar...
daha 20 yıllık geçmişi olan, bu tür bir hayatın, bin yıllık aktrisleri gibi davrandıkça, hayat algılarından bu kadar emin oldukça, yaşadığımız ülkeye bir beden büyük gelen özgüvenleri karşısında kendimi durduramıyorum; kırılan ilk topuğu gördüğüm yerde kıçlarına bir tekme de ben vurmak istiyorum...
güzelim sözlüğümü, trollerden ve inci beyinli sol frame rezaletliğinden kurtarmak için ilan ettiğim savaştır.
gammazlarımızın daha bi duyarlı olmaları gerekir. gammazlık görevi kutsaldır. gammazlık, haşere ilacı gibidir. can sıkan işe yaramaz haşeratların ezilme vakti artık gelmiştir. bizler uludağ gammazıyız ve ömrümüzün sonuna kadar bu onurlu görev ile yaşayacağız!...
fight for the dictionary...
fight for all of us...
what will you do without freedom?
fight for freedom...
tite kubo'nun yazdığı bleach adlı anime-manga serisinde, "ruh kesen kılıç" anlamına gelen, shinigami ve espadaların kullandıkları kılıçlardır. her zanpaktounun bir ruhu vardır ve bu ruhu zanpaktou kullanıcısının kendisi uyandırması gerekir. uyanmış bir zanpaktounun shikai formu açılır. shikai formuna sahip bir zanpaktounun kendine has isimleri yani ruhları ve güçleri vardır.
clannad serisinin son sezonuna verilen adıdır. anime deyip geçmemek gerek, öyle birşey ki insana yaşadığını ve var olduğunu hissettirir. bir anime severlerin kesinlikle izlemesi gereken ve izlediğinde baş köşeye koyabileceği, tekrar tekrar izleyebileceği bir yapıttır.
henüz ilk bölümünden itibaren tırmanan bir draması vardır ve sonlara yaklaştıkça dökülen göz yaşları belki de yaşananların tadı tuzu olur. insanın kafasında nedenler sorgulanır, hayat neden böyle, biz neyiz ki sevgi nedir? bu seri kader çizgisinin getirdiği kederden öte sevmeyi de öğretir insana. hissetmeyi ölümü ve ölümün varığını kavramayı öğretir. bu da dünyadayken sevmenin, bu sevgiyle yaşlanmanın ve bu sevgiyle ölmenin acı tadını yaşamasak ta tattırır bize.
gerisi hikaye henüz sevebiliyorken ve yaşıyorken sevdiklerin, sev onları kardeşim...
illuminati; süper zenginlerin yönettiği bir dünya komplosudur. illuminati ismi, 1575'te ispanya'da bulunan ve özellikle ruhani kudret sahibi olduklarını iddia eden bir dini parti veya parti üyeleriden gelir.
bu iç çemberin 10 adamını incelersek, şu şekilde dağıldıkları varsayılmaktadır;
abd - 2 üye (+1 kanada)
kanada - 1 üye
fransa - 3 üye
avusturya - 1 üye
ingiltere - 1 üye
ispanya - 1 üye
güney afrika - 1 üye
"bana bir ulusun parasını basmak için yetki verin, o zaman kanunlarını kimin yaptığını önemsemem." diyen hanedanlığın kurucusu meyer rothschild (1792-1868)'dir.
"para zamanımızın tanrı'sı ve rothschildler de onun peygamberidir.", heinrich heine.
bu söz sanırım bu heriflerin gücünü açıklamaya yeterlidir.
ilginçtir sovyet komünizmin kurucusu cristian g. ravkovsky, rothschild hayranlığını şöyle ifade etmiş:
"unutmayın ki, tüm avrupa'nın üzerinde parlayan ve sovyetlerinkini andıran beş köşeli yıldız, şimdiye dek bilinen en büyük servet birikimine sahip rothschild hanedalığı mensubu beş kardeşi ve mali yapılanmalarını temsil ediyor.".
sonraları ravkovsky stalin tarafından, rothschildlere yakınlığı dolayısıyla sürgün ve infaz edilmiştir. bu da aslında komünizmin ve kapitalizmin ve bunların birleşimi olan faşizmin, bir ordo ab chao (kaostan doğan düzen) projesi olduğunu kanıtlar düzeydedir. ayrıca 1991'de ölen "lord victor rothchild" bir komünist parti üyesiydi.
texe marrs'ın araştırmalarına göre, illuminati iç çemberinde en az dört rothschild'in etkin olduğunu gösteriyor. bunlar: baron edmund de rothschild, baron eric de rothschild, lord j. rohschild ve baron guy de rothschild.
deccalin habercisi güneş tanrısı apollo heykeli, new york'taki rockefeller center girişini şereflendirir.
hanedanlık 19. yy sonlarında john d. rockefeller tarafından kurulur. petrol sanayinde tekelleşmek ile yetinmeyen rockefellerlar, avrupalı dostları rothschildler gibi bankacılığa da el atmışlardır. abd'deki en büyük bankaları idare ediyorlar.
1973'te trilateral komisyonunu kuran, hanedanın bugünkü lideri david rockefellerdır. ve örgütü hedefleri olan dünya hükümeti doğrultusunda yönlendirmiştir.
bu rockefellerlar ayrıca woodrow wilson'dan buyana gelen bütün amerikan başkanlarını da yönetmişler. zira demokratik devletlerde kolay aldatılan insan kümeleri, verdikleri oylarla kendi liderlerini seçtiklerine inanırlar. halbuki bir adayın sahne arkasındaki efendilerinin onayını almadıkça, seçim kazanma şansı yoktur. bu rockefellerların ve gerçek para sahiplerinin elinde bulundurduğu bir kozdur. ve gayet de iyi kullanıyorlar. associated press'ten kayda geçen şu haber çok komik: "beyaz saray kaynakları, clintonların golf oynamak, at binmek ve bufalo arpası çorbası içmek için; demokrat parti virginia senatörü john d. rockefeller'in evinde kalacaklar.", yok canım ne tatil ama bufalo arpası çorbasıymış.
rockefeller kardeşler, illuminati iç çemberinin en önemli üyeleri ve karar alma mercileridirler. bunlar: david rockefeller, david rockefeller jr., john jay d. rockefeller ve laurance rockefeller.
ayrıca bm'nin new york'taki merkezinin arazisini, john d. rockefeller hibe etmiştir. bu da bm'nin, illuminatinin "dünya hüküeti projesi" için ne kadar önemli olduğunu gösterir.
otto van habsburg'a avrupa'nın gizli kralı denilir. son avusturya imparatoriçesi'nin oğludur ve şu anda avrupa parlamentosu'nun üyesidir.
otto; kendisini kutsal roma imparatorluğu'nu yeniden canlandırmayı planlayan ve kendini gelecek kudüs krallığı'nın varisi olarak nitelendiren, sapık inanışlı mevki ve servet sahibi insandır. bu adamın bi tane de varisi var, karl von habsburg.
ispanya kraliyet soyundandır. habsburglar gibi kendisinin de kudüs krallığında gözü vardır. ayrıca yine habsburglar gibi juan carlos'un da yahudi siyonist çıkarları ile bağlantısı var.
kral juan carlos sadece bir illuminati iç meclisi üyesi değil, aynı zamanda güçlü ve gizli bir opus dei üyesidir. "opus dei", kutsal mafya ve beyaz farmason gibi isimlerle de anılmaktadır.
cuddy ve goldsborough'a göre, kanadalı bronfmanlar birbirine geçmiş idare merkezleriyle orantılı olarak artan, paha biçilmez ekonomik ve siyasi güce sahipler.
edgar m. bronfman, uluslararsı dev damıtma ve içki fabrikası seagram co. ltd.'nin sahibi ve dış ilişkiler konseyi(cfr) üyesidir. aynı zamanda dünya yahudi kongresi'nin başkanlığını yapmıştır.
britanyalı bankacı ve bilderderg üyesi. dünyadaki para akışı, kaos, savaşlar ve siyasi entrikaların hiç birinden geri kalmamış hambros bankası'nın sahibidir.
bu adam sırp-bosna savaşında arabulucu olarak ingiltere başbakanı tarafından görevlendirilmiş eski nato genel sekreteridir. bu da kaosların ve savaşların, ölen masum insanların kimlerin işine geldiğini açıklar.
tam bir şerefsizdir. diğerkileri de öyle ama illuminatinin en çok göze batan isimlerinden. güney afrikalı milyarder. afrikayı sömüren, afrikayı perde arkasından yönetip, açlıktan kıran adam.
kuklası durumundaki nelson mandela ile gizli antlaşmalar sayesinde güney afrika'nın kontrolünü elinde bulunduruyor.
sahip olduğu madenler sayesinde olağanüstü zenginliğe kavuşurken, afrika insanları "açlıktan ölüyor". aynı zamanda rothschild elmas hisselerinin de temsilcisi olarak afrika'ya ilk giden kişidir.
bu adamın bağışlarıyla güney afrika'da tabiki nelson mandela kuklasının izniyle, devasa abd konsolosluğu ve cia merkezleri kuruluyor. bu yapılar şimdi casus uyduların yörünge sistemlerini denetliyor ayrıca illuminati'nin, "afrika'da istikrarsızlık yaratma" ve "nüfus azaltma planlarını", yani "katliam planlarını" uyguluyor. böylece nelson mandela kuklaların başkanlığında yeni bir "koloni afrikası" oluşturuluyor.
meraklı edit: boş bakınızlar ilerleyen zamanlarda doldurulacaktır.
