atmosferiyle, oyuncularıyla, diyaloglarıyla çok başarılı ve sürükleyici olan dizi. Ama bu sezon aralarının on ay gibi uzun bir süre olması biz fanlarının heyecanını yarıda kesiyor, tadını damağımızda bırakıyor. O yüzden yazar arkadaşlarımın bu dizinin kitapları hakkında şahsımı bilgilendirmeleri çok sevindirici olur.
bazı sözlük yazarlarının program başına aldığı parayı tartıştığı ve bu yönden hocayı kötülemekle bir şey bildiklerini sandığı bilgili, efendi, sempatik ve televizyonda insanlara dinimizi güzellikle anlatan hocadır. hep yüzünde eksilmeyen bir tebessümle.
yok on binmiş yok otuz binmiş yok şu kadar evi varmış...
peki kardeşim soruyorum ben; sen bu evleri sadece kendisine mi alıyor sanıyorsun? sence hayatını dinine adamış, her programında ''yolumuz peygamberimizin yoludur.'' demeyi kendisine sorumlu kılmış ve bu yolda ilerlemeye çalışan bir insanın, evleri alıp sadece kendi geleceğine yatırım mı yapacağını sanıyorsun? nereden biliyorsun belki de o aldığı paranın bilmem ne kadarını -ki onu sorgulamakta zaten bize düşmez- yoksullara, o aldığı evleri evsizlere, bakıma muhtaç insanlara veriyor. nereden biliyorsun bunu gizli yapıyordur belki, çünkü sadakanın-yapılan yardımın gizli yapılması gerektiğini kendisi şüphesiz bizden daha iyi biliyordur.
velhasıl böyle ön yargılı, kulaktan duyduğunuz bilgilerle bu adamı karalamaya çalışmayın rica ediyorum. biraz düşünerek yazın, iyi madem bu kadar parayı alıyor da bu adam, peki bu parayla ne yapıyor diye düşünün mesela. tamam eleştiriniz olacaktır olabilir ama bu kadar sert ve kırıcı da olmasın lütfen.
2-hayatimstrat: siz kızlar neden bir erkekle konuşmak varken bir çok erkekle konuşabiliyorsunuz? aynısı sizin içinde geçerli, sen bunun cevabını bi' önce ver.
kuzey ali'nin son isteğini yerine getirir ve cemreye sonunda aşkını itiraf eder, ama bizim kuzey bu sırada yine ali'nin - kardeşinin - öcünü almak için ferhatı yada başka birisini öldürür. dolayıyla; kuzey yeniden hapse girmesin, kuzey'in hayatı da yola girsin, hem hapse girip ferhat gibi yine başına bela bi' adam musallat olmasın falan diye cemre, suçu kabullenir ve kuzey için hapse girer.
rivayet edilir ki; şeytanın da bazı zaman iyiliği vardır. bir gün firavun odasında yatıyordur. şeytan ansızın gelir kapısına vurur. Firavun "kim o" der. şeytan cevaplamaz, ikinci kez vurur firavun sinirlenir, yine "kim o" der. Üçüncü kez vurduğunda yine firavun "kim o" dediğinde şeytan kapıyı açar ve başını uzatıp " allahım diyen sen, daha kendi kapının arkasındakinin kim olduğunu bilmiyorsun. "
muhteşem ilk iki filmin malesef olmamış son filmidir.
öncelikle diyaloglar insanı bunaltıyor. hele bane ye çok boş sözler ettirmişler. insan kötü bir karekteri izlerken böyle sıkılmamalı diye düşünüyorum.
ikincisi, aksiyon sahneleri. o ikinci filmde gördüğümüz kovalama sahnelerini bir şeylere yetişme sahnelerini hani acaba kurtarabilecek mi diye düşündüğümüz özellikle serinin ikinci filmindeki o sahnelerin yanında gerçekten sönük kalmış bu son film. insan bu sahneleri yaşayamıyor, filmin akışına kendini veremiyor.
sonuç olarak; ilk iki filme nazaran bu filme pek emek harcanmamış gibi geldi bana. yönetmen serinin son filmini de çekelim de bitsin gibi bi hava hissettirdi bize sanki.filmin ruhu yok derler öyle bi film olmuş gerçekten. heyecan ve aksiyon sahnelerinde bazı yazar arkadaşların bahsettikleri gibi koltuğa çivilenemedik bi türlü.
lakin yine de kendi serisinin en kötü filmi olsada, kendi türüne girebilecek başka filmlere göre iyi diyebiliriz.
dilerseniz ben bu durumu bir erkek olarak ifade edeyim;
Fotoğrafını eninde sonunda göreceğin bu sevgilinin "senin kendi hayalinde canlandırdığın, kendince güzel tanımlayabileceğin, öyle tahmin ettiğin kızla" hiç uyuşmaması, böylece bütün hayallerinin sadece hayalde kaldığını gördüğün an bu aşk sanılan olayı malesef ki er geç biter. ki genelde bu aşklı meşkli ortamlarda takılan, sohbet veya chat sitelerini iyi bilen kızlar çirkin olur. acı gerçek. nedenini sorarsanız da zaten güzel kızın sevgilisi vardır bilmem neyi vardır. çirkin kızda böyle şeyleri yaşamak ister böyle yerlere kendini üye etmiştir. lakin ne kadar uğraşsanızda onu kabul edemezsiniz. o hoşlandığınız kızın hayalinizdeki kızla uyuşmadığını görünce yıkılırsınız. her seferinde onunla mesajlaşırken onun yüzü gelir falan gözünüzün önüne. çok kötü bir duygudur. ilerlemez ve bir bahaneyle yollar ayrılır. (kendimden biliyorum)
ama tabi hayalinizle uyan kız o ise, onu gördüğünüzde aşkınız bir daha yenilendiyse, kat kat arttıysa dünyanın en mutlu kişisi sensindir dostum ve senin yerinde olmak isteyen o kadar çok kişi vardır ki.
sıkıcı bir yapıya sahip kızdır. konu bulamaz. hep sizden bekler bir şeylerin konuşulmasını, geyik yapılmasını vs. fakat siz bir muhabbet başlatınca da verdiği tek cevap gülücük olabilir. o an yanınızda olsa ağız burun dalınacak sinir potansiyelini verir sağolsun.
15 entry girildikten sonra, modlar tarafından bir cevap alınanarak, azad edilip ve hür bir şekilde yazar olmakla sonuçlanacak durumdur. (umarım beni de kabul ederler uludağ sözlük camiasına.)
kızlar için pek de önemli olmayan bir durumdur. sonuçta kızlar, daha çok facebook veya twitter gibi muhabbetin ve geyiğin bol olduğu yerlerde takılırlar.
yalan yanlış bir söylemdir. aşk denince; seni umursayan, sana bir şey olduğunda arayıpta halini soran, seni hep düşünen bunlar ve benzerleri gibi hep senin mutluluğunu isteyen birinin sana olan duygusu akla gelir. ama sen bu duyguyu ona gösteripte onun seni deyim yerindeyse hiç takmaması ne kadar acı, sıkıntı ve bir çok olumsuz sonuçlar doğuracağını kendisi de zamanla görür. bu cezayı çekmeninde çok anlamsız olacağını kavrayan biri karşılıksız aşkın ne kadar kendisini, sadece ona değil hayata karşı, düşüreceğini ve ezileceğini kavrarsa karşılıksız sevgi veya her neyse aşk beslemenin boş olacağını sonuçta görür.
yaşanırsa belki biraz acı, dert, sıkıntı..belki de hiç olmadığı kadar yaşama isteği...
yaşanmazsa da yalnızlık duygusu; seni düşünen biri olmadığını hissetmek, ot geldim yanımda bir gül yok gibi deyimlerle kendi kendine dövünmek , yaşama dair seni mutlu eden bir şeylerin olmaması gibi düşünmek ve suyun yokluğunu çeken bi gülün gün gün yıpranıp solacağı gibi aşksız bir ruhun da solup tükeneceğini hissettiren bir duygudur.