Finalin ne olacağı belli dizi. Romanda ne oluyordu özetle Feride Kamran yurtdışındayken sarı çiçekle yaşadığı aşkı öğreniyordu ve sorgulamadan, kimseye bir açıklama yapmadan Anadolu yollarını tutuyordu. Dizide ise Feride Kamranın son vukuatını da duyunca Anadoluya gitmeye karar verecektir ve dizi burada yorumu seyirciye bırakılarak bitecektir. Aldıkları tüm eleştirilere rağmen Feridenin Anadoluya gidişini atlayarak mutlu son yapacakları imkansız olan dizidir.
Dizi Feride-Kamran arasındaki uyum, aşk ve diyaloglar için izlenilesidir. Senarist Feride-Kamran aşkını sözcüklere güzel dökmüştür. Bu dizi içi ayrılmış bir bütçe vardı bu da Feridenin Anadoluya gittikten sonraki mücadelesi için yeterli değildi. Senariste de uzabildiğin kadar uzat, belli ki şu bölümde bitirelim denmiş. Dizi dakikaları malum olunca Feride-Kamran arasındaki özene bezene yazılmış diyaloglar dışında geriye saçmasapan entrikalarla doldurulmuş bir dizi kalıyor maalesef. Ancak tüm oyuncular o kadar hakkını vermiş ki rollerinin teşekkürler, keşke bütçe ayrılsaydı ve dizi bu kadar sakız formatını almasaydı.
Gönlümüzde Burak Özçivit ve Fahriye Evcen günümüzün Kadir inanır-Türkan Şorayı olmuştur. Bu ikiliyi modern zaman hikayelerinde yeniden görmeyi ümit ediyoruz.
Bu seneki O ses Türkiye'deki seçimlerin tamamıyla sese değil, alacağı reytinge göre planlandığı yarışma. 28 Ocak'ta yayınlanan performanslar ile iyice ayyuka çıkmıştır bu durum.
Gideceğin çoktan belli olduğu, muhtemelen jürinin önündeki karton kartlarda bile yazılı olabileceği gerçeğidir.Programı uzatmak adına heyecan kazandırıcı müziklerle yapılan rol kesiştir.
Bu seneki O ses Türkiye'deki seçimlerin tamamıyla sese değil, alacağı reytinge göre planlandığı yarışma. 28 Ocak'ta yayınlanan performanslar ile iyice ayyuka çıkmıştır bu durum. Gamze Sargın'ın, Tuana'nın ve Semiramis'in hakları yenmiştir. Bugüne kadar herkesin kolay kolay yorumlayamayacağı o baba şarkıları mükemmel yorumlamış olmalarına rağmen...Tek dileğim yapımcıların kendilerini farketmiş olması ki, tekrar dinleyebilelim seslerini...Hadise'nin ilkokul arkadaşını kayırdığı, Erkam'ın sadece yakışıklılığı ile bu zamana kadar geldiği, Ertunç'un şarkısını pek de iyi yorumlayamamasına rağmen yarışmaya devam ettirildiği, Çağrı Emrah'ın kulakları tırmaladığı bir yarışmada bayan vokaller cinsiyetçi bir ayrıma kurban gidiyor maalesef. Ayda'nın da sesi ve yorumu güzel ama Murat Boz'un itmesi ile bugünlere gelebildi sanki. Favorim olarak geriye bir tek Selin,Burcu,Berkan ve Eren kaldı, bol şans...
Bu seneki O ses Türkiye'deki seçimlerin tamamıyla sese değil, alacağı reytinge göre planlandığı yarışma. 28 Ocak'ta yayınlanan performanslar ile iyice ayyuka çıkmıştır bu durum. Gamze Sargın'ın, Tuana'nın ve Semiramis'in hakları yenmiştir. Bugüne kadar herkesin kolay kolay yorumlayamayacağı o baba şarkıları mükemmel yorumlamış olmalarına rağmen...Tek dileğim yapımcıların kendilerini farketmiş olması ki, tekrar dinleyebilelim seslerini...Hadise'nin ilkokul arkadaşını kayırdığı, Erkam'ın sadece yakışıklılığı ile bu zamana kadar geldiği, Ertunç'un şarkısını pek de iyi yorumlayamamasına rağmen yarışmaya devam ettirildiği, Çağrı Emrah'ın kulakları tırmaladığı bir yarışmada bayan vokaller cinsiyetçi bir ayrıma kurban gidiyor maalesef. Ayda'nın da sesi ve yorumu güzel ama Murat Boz'un itmesi ile bugünlere gelebildi sanki. Favorim olarak geriye bir tek Selin,Burcu,Berkan ve Eren kaldı, bol şans...
"nur cennet" adlı yarışmacıyı kesinlikle haklı bulmuyorum, davranışlarını onaylamıyorum. ama uğradığı çok acımasızca. evet sorunlu travmatik bir kişilik, ama sende davranış bozukluğu var, kim alacak bunu, ailen sana öğretememiş demek seyircilerin ve milyonların önünde, bu mu doğru olan... bu insanları toplum dışına çıkarmak mı doğru (sen kötüsün, cezalısın demek), onları kazanmaya çalışmak mı? orda genç bir insanın hayatı sözkonusu ve kimbilir bu uğradığı sözsel linç (başta reklam desenizde) gelecek hayatında mutlaka olumsuzlukla sonuçlanacak. jürimiz senelerden beri bu piyasada olan insanlar. kız orda afallıyor aslında acunun söylediğine niye böyle dediniz ki? diyerek savunuyor kendini, kendince şirinlik (şımarıklık) yapıp jürinin sevgisini toplarım zannetti. rencide edilmeden, kalbi kırılmadan uyarılabilir ve yarışmaya devam ettirebilirdi. daha kısa bir süre önce senelerin sanatçısı hülya avşar ve mustafa sandal bir kız şarkı söylerken (şu an murat bozun takımında olan) birbirlerinin butonuna basmadı mı, o çok mu dengeli, çok mu örnek bir davranıştı.
"Nur Cennet" adlı yarışmacıyı kesinlikle haklı bulmuyorum, davranışlarını onaylamıyorum. Ama uğradığı çok acımasızca. Evet sorunlu travmatik bir kişilik, ama sende davranış bozukluğu var, kim alacak bunu, ailen sana öğretememiş demek seyircilerin ve milyonların önünde, bu mu doğru olan... Bu insanları toplum dışına çıkarmak mı doğru (sen kötüsün, cezalısın demek), onları kazanmaya çalışmak mı? Orda genç bir insanın hayatı sözkonusu ve kimbilir bu uğradığı sözsel linç (başta reklam desenizde) gelecek hayatında mutlaka olumsuzlukla sonuçlanacak. Jürimiz senelerden beri bu piyasada olan insanlar. Kız orda afallıyor aslında Acunun söylediğine Niye böyle dediniz ki? diyerek savunuyor kendini, kendince şirinlik (şımarıklık) yapıp jürinin sevgisini toplarım zannetti. Rencide edilmeden, kalbi kırılmadan uyarılabilir ve yarışmaya devam ettirebilirdi. Daha kısa bir süre önce senelerin sanatçısı Hülya Avşar ve Mustafa Sandal bir kız şarkı söylerken (şu an Murat Bozun takımında olan) birbirlerinin butonuna basmadı mı, o çok mu dengeli, çok mu örnek bir davranıştı.
Nefretten ziyade büyük bir kırgınlık diyelim. Çok savunmasız olduğunuz ve hayata dair herşeyi yeni öğrendiğiniz bir dönem. Eminim bu öğretmenlerin birçoğu, bir çocuğun kalbinde açtıkları hasarın ve gelecekteki etkilerinin farkında değillerdi. Onların başarı ölçütü sadece öğrencilerinin iyi okulları kazanmalarıydı (Yani tamamıyla kötü insanlar değillerdi, yine belki kendilerine dönük de olsa bir amaçları vardı).Oysa önemli olan önce insan olmanın erdemlerinin öğretilmesi değil miydi? Burda bahsi geçen öğretmenler kendilerine uygun olmayan meslekleri seçmişler, hayat belkide tesadüfen onları o statüye getirmiş, çocuklara karşı sabrı olmayan, disipline etmek adına ipin ucunu kaçıran insanlar, çocuk psikolojisinden zerre anlamayan kişiliklerdi.
Walt Disneyin 50. yılı anısına yapılmış, epeyce bir para harcanmış ve buna değmiş bir animasyon yapıt. Çizgi film sektörünün gelişmesi ile karakterlerin önce gerçek ortamda canlandırılıp, sonra bilgisayar ortamında giydirme yapıldığı düşünülmektedir. Çizgi karakterlerin mimikleri bu nedenle çok başarılıdır. Rapunzelin annesinin, Flyn Ryder ve hele Maximusun Ülkemizdeki seslendirmenin ne kadar başarılı olduğunu da bir kez daha göstermektedir. Çoçuklar içindeki şarkılara bayılır çiçek parılda, bolca ışılda, dön bak geçmişe, getir onu bana ve hayalim var tavsiye edilir. Filmin sonundaki Sertab Erenerin seslendirdiği başka bi şey bu şarkısı da çok güzeldir.
Nemonun annesinin bir balık tarafından yenmesiyle başlaması ve Nemonun kendini öğretmenine tanıtırken annesinden söz ederken kekelemesi dramatiktir. Çocuklardan ziyade, büyüklere hitap eder, hem komedi, hem dram, hem aksiyon vardır içinde, severek izlenendir.
ilk serisinde Ohana, aile demektir. Aile demek kimse yalnız değildir demektir yada unutulmaz. diye bir cümle geçer. Anne ve babası ölmüş küçük kız Lilonun, ablası ve uzaylı Stitch karakteri ile başından geçen maceralar anlatılmaktadır. Özellikle 3 yaş grubu severek izler. Yalnız Stitch karakteri fazla asabi ve saldırgandır, kötü örnek oluşturmaktadır zannımca.
5 sene boyunca yaşattığı travma için, bu yaşa gelmeme rağmen hala konu açılınca haksızlıklarını hatırladıkça, sesimi titreten gözlerimin dolmasına neden olan, özgüven eksikliğimi ve sosyal fobimi yıllarca üstüne gitmeme rağmen zorlukla kırmama neden olan insan. Aklımın almadığı bu kişi bir öğretmendir, annedir, en önemlisi insandır. Küçüçük o kalplerde yarattığı kırıklıklar için kendisini affetmeyeceğim.
Daha o yıllarda sınıf içinde benim kategorilendirdiğim 4 sınıf vardı. Maddi durumu düşük olanlar (en çok ezilenler), orta halli ve ailesi arayıp sormayanlar, orta halli ve ailesi arayıp soranlar, ailesi bilinçli olan üst düzey yada zengin öğrenciler (dokunulmazlar). Bir de öğretmenin çevresinde olup, her dediğini onaylayan, yağ çeken birkaç kişi vardı, onları saymıyorum. Daha o yıllarda bunları gözlemleyip fark etmemi sağlamıştır. Ben orta halli ve ailesi arayıp sormayanlardandım, inanılmaz sessiz olmama rağmen, yediğim dayağın sayısını hatırlamıyorum. Maddi durumu kötü olanlar ise daha beter dayak yerlerdi, onları kazanmak adına bir şey yapılmazdı, bu adaletsizliği gördükçe içim o yıllarda cız ederdi, üzülürdüm. Şimdiki nesil bu yazdıklarımı okuyunca anlamayacak, belki bu kadar da olmaz diyecek, ama böyle bir nesildik işte 80 öncesi. Anaokuluna hiç gitmemiş, ilk defa öğretmen gören, zihninde başka bir öğretmen tasviri olmadığı için, herkesi böyle zanneden ve bir yaşa kadar da anlamlandıramayan.
Bu sınıfta olan, bu sınıfta kalacak, hele bir duyayım diye sağlam tehdit eden, korktuğum için anneme bile 3. sınıfa kadar başıma gelenleri anlatamadığım,
Aslında ingilizce branşını seçeceğini ama az bir puan farkıyla kaçırdığını, istemeyerek sınıf öğretmeni olduğunu defalarca vurgulayan,
Altın Bilgi adı verilen koca bir ansiklopediyi ve o ders gününe ait tüm kitapları çantalarımızda taşımamız için bizi zorlayan, unutunca sıra dayağı atan,
Öğretmenler gününde kuyruk oluşturup herkesin hediyelerini teker teker açan; ruj, güzellik malzemesi vs istemediğini belirten, parası olmayıp alamayanları ve o sıraya giremeyenleri rencide eden,
5. sınıfta vedalaşırken okul aile birliğinin herkesten para toplaması sonrasında altın bileklik ve ucundaki küçük altını beğenmeyip, filanca öğretmenin öğrencileri televizyon almış diyebilen
Gelelim kendi hatırladığım özel anılarıma:
Daha 1. sınıfta kırmızı kalemimi vermediğim için beni şikayet eden arkadaşımın sözleri üzerine, bunun yanlışlığını güzel bir yaklaşımla anlatmak yerine herkesin önünde beni paylayan, aşağılayan,
Yine 1. sınıfta, küçük a harfini yaparken saat yönünde çevrilmesi gerektiğini söyleyen ve bunun tam tersini yapan solak bir çocuk görünce, beni tahtaya kaldıran, bir 5 kez yaptıktan sonra benim de çocukla aynı yönde yapmam üzerine salak diye aşağılayıp, birde üstüne döven,
ilkokul 2. sınıfta bana yaşattığı stres nedeniyle saçlarımın tutam tutam dökülmesine neden olan,
3. sınıfa kadar sınıfın en tembellerini yanıma oturtan, bunlardan birkaçıyla sorunlar yaşamama rağmen, tekrar yan yana getirten. Diğer çocuklar beden dersi yapıp, koşup oynarken, önümde hece kitabı, yanımda 3. sınıfa gelmesine rağmen hecelemeyi bilmeyen bir öğrenci ile tekrar yaptırtan, koşup zıplayan öğrencilere yutkunarak bakmama neden olan,
Burnum kanadığım zaman yüzüme tiksinerek bakan,
Sürekli en arka sırada oturmamı sağlayan. Diğer uzun arkadaşları ara sıra önde oturmalarını sağlayan, beni hiçbir zaman görmeyen ve hatırlamayan,
23 Nisanda şiir ezberlememizi isteyen, en arkada oturmama rağmen ağzımı kıpırtdattığımı görüp şaşırdığını söyleyen profesör çocuğu (dokunulmazlar) öğrencinin şikayeti üzerine zaten senin dilin çok uzadı diyip, herkesin içinde azarlayan, okuldan eve kadar ağlamama neden olan, arkadaşlarımın üzülme diye teselli etmesine sebep olan,
62 den tavşan yapıp gözü kapalı öğrencinin kuyruğunu çizmeye çalıştığı bir oyun oynatan, bir 20 öğrenci kalktıktan sonra, beni de oynamak için seçtiğini sandığım ve öğretmen beni sevmiyo ama yoksa seviyo mu diye çocukça bir düşünce sonrasında, al bundan sonra arkadaşlarının gözünü sen bağla deyip, gözlerimin dolmasına, boğazımın düğümlenmesine neden olan,
Müfettişin okulu ziyaretinden sonra, benim en az bir 4 kez söz almama rağmen, en ufak bir söz alanı hatırlayan ve teker teker teşekkür eden ancak beni sürekli unutan,
Okul aile birliğinin sattığı biletleri sen hiç almadın diye zorla aldırtan,
Evet aradan 25 yıl geçti ve bunlar şu an hatırlayabildiklerim. Daha bir dolu anı var.
Yıllar sonra komşumuzu gördüğünde benim için o problemli bir öğrenciydi zaten demiş, komşumuz da beni savunup çok başarılı olduğumu söyleyince kimin öğrencisi demiş kendisi. Tek problemim fazla sessizliğim, ürkekliğimdi herhalde. Ama madem problemliydim a hocam, problemli bir öğrenciye böyle mi yaklaşılırdı.
Tüm bunları niye mi yazdım. Benim nacizane öğüdüm, yaşadıklarımdan çıkardığım bir ders olarak, anne-baba olarak çocuğunuzu duygu durumunu sıkı takip edin, öğretmeni ile sürekli iletişimde olun ve varlığınızı hissettirin.
Diziyi bu kadar uzatınca finalinin tahmin edilmesi zor olmayan dizi. Yani Ali Rıza Beyin evlatlarını düşünerek uyur gibi gülümseyerek ölmesinden bahsediyorum.Sonrasında ise senaristler sanki nasıl dramatik bir son yaratırız diye ıkınmışlar. Beyaz ın diziyle ilgili olarak yaptığı o mükemmel skeçteki gibi, bu evdekilerin kesinlikle ayarı kaçmış, tutarsızlıklar bi dolu.Ali Sarper gibi öncesinde kişilikli bir profil çizen ve Necla için ölüp biten zat Neclanın tüm hayatını anlatmasına rağmen, Ferhundeye yazılıyor, kadın mı kalmadı, üstelik bu adam holding sahibi yani.ikincisi Necla ile arasının bozulmasına sadece bir telefon görüşmesi sebepken ve Neclanın o öyle bir konuşmaydı, gerçek duygularımı yansıtmıyordu demesine rağmen;Yani dizideki karakterleri tek tek nasıl mutsuz şekilde bitiririz diye düşünmüşler.Sonrasında niye Trabzona dönüyorlar kardeşim. Leylaya Oğuzdan bilmem ne kadar avro kalmış, Necla zaten zengindi, Aliden de epeyce bir şey kaldı, e Tahsin de yardım edecekti hani, Şevket de döndü, yani 1000 TL lık bir kirayı mı veremiyorsunuz kardeşim, Trabzona dönüyosunuz, salya sümük ağlaya ağlaya. Aynı zamanda dizinin son 10 bölümünde o kadar gereksiz ayrıntı var ki, kahramanlarımızı nerdeyse tuvalette yada banyoda görecektik, yani zamanı doldurmak için gereksiz bir dolu laf.Bence bu son 15 bölüm çok gereksiz olmuş.Hafızalarda aşk-ı memnunun finali gibi bi son yaratamadı yaprak dökümü.
Diziyi bu kadar uzatınca finalinin tahmin edilmesi zor olmayan dizi. Yani Ali Rıza Beyin evlatlarını düşünerek uyur gibi gülümseyerek ölmesinden bahsediyorum.Sonrasında ise senaristler sanki nasıl dramatik bir son yaratırız diye ıkınmışlar. Beyaz ın diziyle ilgili olarak yaptığı o mükemmel skeçteki gibi, bu evdekilerin kesinlikle ayarı kaçmış, tutarsızlıklar bi dolu.Ali Sarper gibi öncesinde kişilikli bir profil çizen ve Necla için ölüp biten zat Neclanın tüm hayatını anlatmasına rağmen, Ferhundeye yazılıyor, kadın mı kalmadı, üstelik bu adam holding sahibi yani.ikincisi Necla ile arasının bozulmasına sadece bir telefon görüşmesi sebepken ve Neclanın o öyle bir konuşmaydı, gerçek duygularımı yansıtmıyordu demesine rağmen;Yani dizideki karakterleri tek tek nasıl mutsuz şekilde bitiririz diye düşünmüşler.Sonrasında niye Trabzona dönüyorlar kardeşim. Leylaya Oğuzdan bilmem ne kadar avro kalmış, Necla zaten zengindi, Aliden de epeyce bir şey kaldı, e Tahsin de yardım edecekti hani, Şevket de döndü, yani 1000 TL lık bir kirayı mı veremiyorsunuz kardeşim, Trabzona dönüyosunuz, salya sümük ağlaya ağlaya. Aynı zamanda dizinin son 10 bölümünde o kadar gereksiz ayrıntı var ki, kahramanlarımızı nerdeyse tuvalette yada banyoda görecektik, yani zamanı doldurmak için gereksiz bir dolu laf.Bence bu son 15 bölüm çok gereksiz olmuş.Hafızalarda aşk-ı memnunun finali gibi bi son yaratamadı yaprak dökümü.
Nilüferler ve insanlar arasında yaptığı benzetme takdire şayandır.
"Nilüferler...Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayatta böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecekmiş gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu. Bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim, öyle solgun bir nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başıma durdum, köklerimi salamadım, ne olduğum yere sağlamca yerleştim, ne başka diyarlara kaçabildim, içinde durduğum havuzla birlikte kirlenip eskidim. Bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı, onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başına yüzebileceğimi düşündüler, ben de yüzdüm, kederi, yalnızlığı, kirlenmeyiöğrendim ve hayata benzedim."
"Nilüferler...Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayatta böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecekmiş gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu. Bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim, öyle solgun bir nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başıma durdum, köklerimi salamadım, ne olduğum yere sağlamca yerleştim, ne başka diyarlara kaçabildim, içinde durduğum havuzla birlikte kirlenip eskidim. Bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı, onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başına yüzebileceğimi düşündüler, ben de yüzdüm, kederi, yalnızlığı, kirlenmeyiöğrendim ve hayata benzedim."
"en korkunç gerçekler, söylenmeye değmeyecek kadar basit olan bildik gerçeklerdir."
"insanların en ilginç fikirleri aslında söylemeyip kendilerine sakladıkları fikirleridir, çocuklar ise hiçbir düşüncelerini kendilerine saklamazlar, hemen söylerler, onun için onlarla konuşurken daima ilginç birşeyler duyabilirsiniz"
"birdenbire farkettim ki, hayat sırlarla doluydu benim için. kalın duvarları, karanlık mahzenleri, karışık labirentleriyle, fethetmeye çalışırken nasıl olduğunu anlamadan kendisine tutsak düştüğüm, hayaletlerle dolu bir kaleydi hayat..."
"hepimiz kendimizde çözemediğimiz sırların ipucunu bir başkasında arıyorduk, birbirimiz için bir ayna gibiydik ama o aynada görüntüler çok bulanıktı"
"ruhum içinde birbirine benzemeyen birçok insanın yaşadığı kalabalık ve dağınık bir otel gibiydi"
"onun kendi güzelliğinden korktuğunu keşfettim; bütün erkekleri ona doğru çeken ve bütün kadınları kendisine düşman eden güzelliğini taşımakta zorlanıyordu. güzelliğini bir silah gibi kullanmasını sağlayacak fettanlığa sahip olmadığından güzellik onun için, nasıl kullanılacağını bilmediği ağır bir yük haline geliyordu. o da küçük bir kız gibi davranarak güzelliğini saklamaya, insanların dikkatini çekmemeye uğraşıyordu, ama o kadar güzeldi ki, bu çocuksuluk bile erkeklerin ona hayran olmasını engellemiyordu"
"çok doğal davranıyordu, çok açıksözlüydü, gereğinden fazla dürüsttü ve herşeyin belirsiz bütün ilişkilerin karmakarışık olduğu bu dünyada böyle dümdüz bir açıklık garip bir karmaşaya yol açıyordu. karmaşık bir dünyanın içinde birbirleriyle anlaşmaya çalışan insanların buldukları şifreler kızın konuşmalarına uymuyordu. kızın söylediği her açık ve dümdüz sözü sanki bir şifreymiş gibi algılayıp çözmeye çalışıyor ve çözemiyordunuz, çünkü şifresi yoktu, kız bütün insanların bildikleri şifreleri bilmiyordu."
Love is killing me so sweet
Like a tortured and a need for my way back home
Hurt me when I'm close to you,
Tell me lies and not the truth...diye devam eden sözleri olan "hurt" ve "lost in Amsterdam" dinlenilesidir.
Hiç kuşkusuz, konuşmamızı istemeyenler de var. Eminim şu anda telefona emirler yağdırıyorlardır. Ve birazdan silahlı adamlar buraya doğru yola çıkar. Neden? Çünkü konuşmak yerine cop kullanılsa da, kelimeler hiçbir zaman gücünü kaybetmez. Kelimeler, anlamanın yoludur. Ve kelimelere kulak verenler için gerçeğin ifade edilmesidir. Ve gerçek şu ki...Bu ülkeyle ilgili bir şeyler korkunç şekilde yanlış, öyle değil mi? Kötülük ve adaletsizlik, tahammülsüzlük ve baskı. Ve bir zamanlar uygun gördüğünüz yerde karşı çıkma, düşünme ve konuşma. Özgürlüğünüz varken şimdiyse karşınızda topluma uyum sağlamanızı ve boyun eğmenizi zorunlu kılan sansür ve güvenlik sistemleri var.
Bu nasıl oldu? Suçlu kim? Elbette, başkalarına oranla daha suçlu olanlar var. Ve bundan sorumlu tutulacaklar. Ama yine de doğruyu söylemek gerekirse, gerçek suçluyu arıyorsanız, aynaya bakmanızı öneririm. Bunu neden yaptığınızı biliyorum. Korkmuş olduğunuzu biliyorum. Kim korkmazdı ki? Savaş, terör, salgın hastalık. Sizi mantıktan yoksun bırakacak ve sağduyunuzu yok edecek çeşitli sorunlar vardı. Korku galip geldi. Ve panik haldeyken kendinizi şu anki başbakan adam sutler'ın eline bıraktınız. Size düzen sözü verdi. Barış sözü verdi. Ve verdiklerinin karşılığında tek beklediği, susmanız ve toplu olarak boyun eğmenizdi. Neredeyse bitiriyorlar. Dün gece...bu sessizliği bozmaya karar verdim. (V for Vendetta)
Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçekleri öğrenmişsinizdir. insanlar hükümetlerden korkmamalı, hükümetler insanlardan korkmalı. Binalar semboldür. Yok etmenin bir sembolü.Sembollere insanlar güç verir. Tek başına semboller anlamsızdır ama yeterli sayıyla binaları uçurmak dünyayı değiştirir.
bu maskenin altında bir yüz var...
ancak benim değil.
ne altındaki kaslardan daha "ben"dir o yüz...
ne de altındaki kemiklerden.
bu maskenin altında
daha fazlası var.
bu maskenin altında
bir fikir var!
ve fikirler kurşun geçirmez
Dünyanın iyi yönde değiştiğini hiç görmedim
Hareketinizden suçlanacak biz değiliz..bunu kanıtladınız..bu yüzden kötülüğün üstüne şeker serpicez. (V for Vendetta)
Rüzgar gibi geçti
Breakfast at Tiffany
Vertigo
Arka pencere
Casablanca
V for Vendetta
Leon
Forrest Gump
Requiem for dream
The Wrestler (Şampiyon)
Ben Efsaneyim
Sparrow (Serçe)
Esaretin bedeli (Shawshank redemption)
Cesur yürek
Ben efsaneyim (I am legend)
Altıncı his (Sixth sense)
Hayat güzeldir (La vita e bella)
Yeşil yol (Green mile)
Cold mountain (Soğuk dağ)
A Beatiful Mind (Akıl Oyunları)
Ghost (Hayalet)
Cast away
Twilight (Alacakaranlık)
Asi gençlik
Schindlers List (Schindler in listesi)
Grease
Yüz yüze (Face off)
Çizgi ötesi
Hotel Rwanda
Aşk doktoru
Matrix
Ucuz roman
Bonnie and Clyde
Thelma and Louise
Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society)
Scent of a woman (Kadın kokusu)
Mar Adentro (içimdeki deniz)
Ice Age (özellikle 3)
Kayıp Balık Nemo
Fight Club (Dövüş klubü)
Siyam Balığı (Rumble fish)
Sin City
Truman Show
Amadeus
Kumsalda
Kelebek etkisi
Çingeneler zamanı
Amelie
Eternal sunshine of spotless mind
Closer
Vampirle görüşme (Interview with the vampire)
The usual suspects (Olağan Şüpheliler)
Aliens
Yes Man
Aman Tanrım
Sol ayağım
Doğum günü 4 Temmuz
Angela
Great Expectations.
Rüzgar gibi geçti
Breakfast at Tiffany
Vertigo
Arka pencere
Casablanca
V for Vendetta
Leon
Forrest Gump
Requiem for dream
The Wrestler (Şampiyon)
Ben Efsaneyim
Sparrow (Serçe)
Up (Yukarı bak)
Esaretin bedeli (Shawshank redemption)
Cesur yürek
Ben efsaneyim (I am legend)
Altıncı his (Sixth sense)
Hayat güzeldir (La vita e bella)
Yeşil yol (Green mile)
Cold mountain (Soğuk dağ)
A Beatiful Mind (Akıl Oyunları)
Ghost (Hayalet)
Cast away
Twilight (Alacakaranlık)
Asi gençlik
Schindlers List (Schindlerin listesi)
Grease
Yüz yüze (Face off)
Çizgi ötesi
Hotel Rwanda
Aşk doktoru
Matrix
Ucuz roman
Bonnie and Clyde
Thelma and Louise
Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society)
Scent of a woman (Kadın kokusu)
Mar Adentro (içimdeki deniz)
Ice Age (özellikle 3)
Kayıp Balık Nemo
Fight Club (Dövüş klubü)
Siyam Balığı (Rumble fish)
Sin City
Truman Show
Amadeus
Kumsalda
Kelebek etkisi
Çingeneler zamanı
Amelie
Eternal sunshine of spotless mind
Closer
Vampirle görüşme (Interview with the vampire)
The usual suspects (Olağan Şüpheliler)
Aliens
Yes Man
Aman Tanrım
Sol ayağım
Doğum günü 4 Temmuz
Angela
Far Away
Züğürt Ağa, Eşkiya, Selvi boylu al yazmalım, Dönüş, Devlerin aşkı, Hababam sınıfı serisi, Bir kırık bebek, Babam ve oğlum, Beynelminel, Teyzem, Uçurtmayı vurmasınlar, Her şey çok güzel olacak, Pardon, Mustafa hakkında her şey, GORA, Duvara karşı, Hacivat Karagöz neden öldürüldü, Issız adam.
Bizdeki arajmanı Ajda Pekkan'ın seslendirdiği "Bambaşka biri (Arkanı dön ve çık) adlı parçanın orjinal formu "I will survive"'ı yorumlayan sempatik soul sanatçısı.
At first I was afraid
I was petrified
Kept thinking I could never live without you by my side
But then I spent so many nights thinkin how you did me wrong
And I grew strong and I learned how to get along
And so you're back
From outer space
I just walked in to find you here with that sad look upon your face
I should have changed that stupid lock
I should have made you leave your key
If I'd known for just one second you'd be back to bother me
Go on now go
Walk out the door
Just turn around now
Cause you're not welcome anymore
Weren't you the one who tried to hurt me with goodbye
You think I'd crumble
You think I'd lay down and die
Oh no not I
I will survive
Oh as long as I know how to love I know I'll stay alive
I've got all my life to live
I've got all my love to give
I'll survive
I will survive
Hey, hey!
It took all the strength I had not to fall apart
Kept tryin hard to mend the pieces of my broken heart
And I spent o-so many nights just feelin sorry for myself
I used to cry
But now I hold my head up high
And you see me
Somebody new
I'm not that chained up little person still in love with you
And so you felt like droppin in and just expect me to be free
Well now I'm saving all my lovin for someone who's lovin me
Go on now go
Walk out the door
Just turn around now
Cause you're not welcome anymore
Weren't you the one who tried to break me with good-bye,
You think I'd crumble
You think I'd lay down and die
Oh no not I
I will survive
Oh as long as I know how to love I know I'll stay alive
I've got all my life to live
I've got all my love to give
I'll survive
I will survive
Go on now go
Walk out the door
Just turn around now
Cause you're not welcome anymore
Weren't you the one who tried to break me with Good-bye,
You think I'd crumble
You think I'd lay down and die
Oh no not I
I will survive
Oh as long as I know how to love I know I'll stay alive
I've got all my life to live
I've got all my love to give
I'll survive
I will survive
I will survive
It's Raining Men'in mükemmel yorumlayıcısı.
Hi - Hi! We're your Weather Girls
And have we got news for you - You better listen!
Get ready, all you lonely girls
and leave those umbrellas at home. - Alright!
Humidity is rising - Barometer's getting low
According to all sources, the street's the place to go
Cause tonight for the first time
Just about half-past ten
For the first time in history
It's gonna start raining men.
It's Raining Men! Hallelujah! - It's Raining Men! Amen!
I'm gonna go out to run and let myself get
Absolutely soaking wet!
It's Raining Men! Hallelujah!
It's Raining Men! Every Specimen!
Tall, blonde, dark and lean
Rough and tough and strong and mean
God bless Mother Nature, she's a single woman too
She took off to heaven and she did what she had to do
She taught every angel to rearrange the sky
So that each and every woman could find her perfect guy
It's Raining Men! Hallelujah! - It's Raining Men! Amen!
It's Raining Men! Hallelujah!
It's Raining Men! Ame---------nnnn!
I feel stormy weather / Moving in about to begin
Hear the thunder / Don't you lose your head
Rip off the roof and stay in bed
God bless Mother Nature, she's a single woman too
She took off to heaven and she did what she had to do
She taught every angel to rearrange the sky
So that each and every woman could find her perfect guy
It's Raining Men! Yeah!
Humidity is rising - Barometer's getting low
According to all sources, the street's the place to go
Cause tonight for the first time
Just about half-past ten
For the first time in history
It's gonna start raining men.
It's Raining Men! Hallelujah! - It's Raining Men! Amen!
It's Raining Men! Hallelujah! - It's Raining
It's Raining Men! Hallelujah! . . .
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10 $'dan maymun alacağını söylemiş. Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar.Adam,binlerce maymunu 10'$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış,yakalaması zorlaşmış.Köylüler tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken adam tanesine 20 $ vereceğini söylemiş.Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar.Bir süre sonra adam da fiyatı 25 $'a çıkarmış.Ancak bırak yakalamayı, maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış.Bunun üzerine adam fiyatı 50 $'a çıkardığını,ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini,yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş.O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; 'Şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35'$ dan satayım,siz de adam gelince ona 50 $ dan satarsınız.' Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar, sonra ne adamı ne de yardımcısını bir daha gören olmamış.Şimdi borsanın nasıl çalıştığı hakkında biraz bilgi sahibi olmuşsunuzdur.Yabancı sermayenin borsada cirit atmasından memnun olan zavallılara hitaben...
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10 $'dan maymun alacağını söylemiş. Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar.Adam,binlerce maymunu 10'$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış,yakalaması zorlaşmış.Köylüler tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken adam tanesine 20 $ vereceğini söylemiş.Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar.Bir süre sonra adam da fiyatı 25 $'a çıkarmış.Ancak bırak yakalamayı, maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış.Bunun üzerine adam fiyatı 50 $'a çıkardığını,ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini,yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş.O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; 'Şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35'$ dan satayım,siz de adam gelince ona 50 $ dan satarsınız.' Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar, sonra ne adamı ne de yardımcısını bir daha gören olmamış.Şimdi borsanın nasıl çalıştığı hakkında biraz bilgi sahibi olmuşsunuzdur.Yabancı sermayenin borsada cirit atmasından memnun olan zavallılara hitaben...
Artık rating gösterisi mi yoksa gerçekten olağan dışı bir olay mıydı bilemiyorum. Maalesef bu tip olayların bir çoğu düzmece, birilerinn cepleri dolarken biz halkça uyutuluyoruz. Her ne olursa olsun baştan sona mide bulandırıcı.Ali Poyrazoğlu bu olayla kalitesizliğini cümlealeme göstermiş oldu.Bir de utanmadan bu karakterdeki insanlar Atatürk'ü kendine bir kalkan olarak kullanmasın. Böyle içi boş cümlelere karnımız tok. Bize yaptıklarından, yapacaklarından ve icraatlarından bahsetsin.Canlı yayındaki bu davranışı ile belli ki komplekslerini kapatmak isteyip, birilerini birşeyin ispatı peşinde...Seray Sever gibi hazırcevap bir insanın kadınlık onurunu bu kadar çiğnemesi beni çok şaşırttı.Ne yapıyorsun be adam diyeceği yerde, "bir yerim göründü mü" diye sorması sonrasında belki deneyimsiz bir televizyoncu için olayın şaşkınlığı ile normal karşılanabilirdi.Seray Sever'in gerçekten bir kadına yakıştığı gibi davranmasını isterdim,eminim pek çok kadın da onu desteklerdi, en azından medya önünde bu çirkinliklerin bir kez daha yaşanmaması için güzel bir tepki!! olurdu.Medya önünde bu şekilde "Ne şiş yansın,ne kebap" modunda hareket eden kişiliğini koruyamayan kadınlar istemiyoruzzzzz..
Artık rating gösterisi mi yoksa gerçekten olağan dışı bir olay mıydı bilemiyorum. Maalesef bu tip olayların bir çoğu düzmece, birilerinn cepleri dolarken biz halkça uyutuluyoruz. Her ne olursa olsun baştan sona mide bulandırıcı.Ali Poyrazoğlu bu olayla kalitesizliğini cümlealeme göstermiş oldu.Bir de utanmadan bu karakterdeki insanlar Atatürk'ü kendine bir kalkan olarak kullanmasın. Böyle içi boş cümlelere karnımız tok. Bize yaptıklarından, yapacaklarından ve icraatlarından bahsetsin.Canlı yayındaki bu davranışı ile belli ki komplekslerini kapatmak isteyip, birilerini birşeyin ispatı peşinde...Seray Sever gibi hazırcevap bir insanın kadınlık onurunu bu kadar çiğnemesi beni çok şaşırttı.Ne yapıyorsun be adam diyeceği yerde, "bir yerim göründü mü" diye sorması sonrasında belki deneyimsiz bir televizyoncu için olayın şaşkınlığı ile normal karşılanabilirdi.Seray Sever'in gerçekten bir kadına yakıştığı gibi davranmasını isterdim,eminim pek çok kadın da onu desteklerdi, en azından medya önünde bu çirkinliklerin bir kez daha yaşanmaması için güzel bir tepki!! olurdu.Medya önünde bu şekilde "Ne şiş yansın,ne kebap" modunda hareket eden kişiliğini koruyamayan kadınlar istemiyoruzzzzz..