her insanla da ormana gidilmez, ve her ormana girilmez, önce bunu kavramak gerekir.
bilinmeyen bölgede temkinli olunmazsa kötü sonuçlarla karşılaşmak sürpriz olmaz.
ormana gitmenin belirli şartları vardır bir bakıma.
kamp yapılacaksa buna dair ekipman..
yürüyüşse ve gezi amaçlıysa çok sotelere girmeden, araya dereye dalmadan ve dönüş güzergahını ıskalamadan!!!
yaşadığı evde kafesteki papağanın hayat hikayesini bitirdikten sonra kapı dışarı edilen ve benim olmakla olmamak arası olan...
takribi 1 yıldır günün büyük bölümünü yanımda geçiren...kafasına göre gidip bazen akşama kadar gelmeyen.
dükkan ve sokak arası sürekli mekik dokuyan, bazen hiç yemek yemiyen ilgi budalası sarı kediye yapılması gereken ameliyat.
sana 4 bin yaparız dedi doktor.
ameliyat sonrası bakım parası extraymış hesapta.
burda konuğumuz olur o da bizden olur dedi bir de, kıyak olarak...
geceleri dışarıda kaldığı için tereddütteyim ve halen benim mi değil mi diye, kestiremiyorum.
yoksa bir iki komşuyu kopartıcam bin bin. hasta ulan kedi, yapın kıyağınızı sizde diye.
vize çözülürse bu yaz'a 4 motorla..çeşme, yunanistan üzerinden...kısmet olursa.
''ben o yola antremanlıyım baba, dert etmeytin siz, ehliyet ve vizeyi çözmeye bakın'' deyip deyip duruyor, can dostun kuzeni.
olum buna uyarsak sakata gelmeyiz dimi-ye ısrarla ''yok be olum küpeli olduğuna bakma bu pezevengin, her türlü kaşarlık var bunda deyince ikna oldum.
bize katkısı italyancayı yüzde 50 biliyor olması ve 2 yıllık motor tamirciliği..
aga seneler geçti, o makinalar milat oldu diye takılanları iplemiyor
''bi si.. anlamaz bu '' söylenmesine kulak asmıyormuş hiç. kendiyle barışık modellerden.
makarası sağlam olsa da kafa ütülüyor kamil çoğu kez.
ağustos ola hayrola diyelim.
98 de samiyen de 90. dk...
eski açık tribünü tezahuratlara dahil olmuş ve son dakika onlar da susmamıştı.
oranın ve orayı tercih edenlerin özelliği oturarak ve sakince sadece maç seyretmeleriydi. ama onlar da sıradışı bir şekilde susmuyorlardı. oysa onları bağırtabilmek için yeni açıktan davet gelmeliydi(!)
1-1 olan sonuca kimse razı değildi(!) kaldıki takım da beklendiği gibi değildi bir bakıma!
2. gol aranıyordu sonlara doğru.... sürekli tezahurat, çılgınca bağırışlar...
coşku ve tezahuratın zirveye çıkmış olması 90+1 haginin golüyle tüm stadı sevinçten deliye döndürmüştü...
galatasaray 2 - 1 athletic bilbao ( 30.09.1998 )
üst aramasında gömmeyi unuttuğum çakmağım tüm ısrarlara ve polise abi hatıra bu çakmak, bak bakalım normal bir şeye mi benziyor diye açıklamalarıma rağmen onlarca çakmak, çakı ve bozuk paraların atıldığı sikindirik bir kutuyaani bir hareketle fırlatılıp atılmıştı. polise bir ton tatava ve küfür...ayak üstü tartaklanma..
gol sevinciyle birlikte aklım hem orada kalmıştı.
yanımdaki kardeşlerimin bir kaçı bundan habersiz!
efendiler! üniversitemiz esersiz profesörlerle, iktidar makamlarımız, iş ve hareket salâhiyetini hangi çileye borçlu olduğu meçhul kabadayılarla doludur!
bitpazarından (plâk)lar alırmış gibi kullandığımız, halbuki her çizgisi insana tefekkür emeğinin kanlı muhasebeleri neticesinde oyulmuş medeniyet tâbirlerini, küstah cehlimize kalkan diye tutmaktan başka bir şey yapamıyoruz!
fikirsizliğimizi idrak ettiğimiz gün, herşeyi idrak ve her çareyi elde etmek imkânına ereceğiz amma, bunun yolunu ve tedavisini gösterecek olanları yaşatmamak için de herşeyi yapıyoruz!
necip fazıl kısakürek - ideolocya örgüsü /1968
göğü kapatabilirler, bizi üstümüzden kilitleyebilirler, dişlerimizi ciğerlerimize geçecek şekilde iki büklüm oturtabilirler, fakat zamanı durdurabilirler miydi?
sadece bu teselliye yapıştım; ve duvardaki "ah"lar, "of"lar, yazılar, resimler arasına, cihanın en derin sözlerinden bir tanesi bildiğim bir levha astım hayalen:
"bu da geçer yahu!.."
herkesle illaki olmaz ama dert anlatılır, paylaşılır ve istişare yapılarak çözüm aranır.
içine atıyorsa finalde naneyi mutlaka yiyecektir.
nanenin eski adı verem dir.
kanser eder tabiri de bunlarla alakalıdır, yeni nesil bilmez!
aranıza girmeyim ben aga.
ama toplumun bir kısmında böylesi bakış açısı vardır hani, çocuktur ellemeyin hesabı..
elleme, elleme, göz yum, sonra bir gün akşam haberlerinde o çocuktan sebep ya failsin, ya maktül!
onlarca olmuşluğu var. vs. vs....
ve son olarak, biraz empati yapmak işleri çok daha kolaylaştırır, der, kaçarım.
--spoiler--
kardeş sen anlamıyorsun galiba çocuk lan bu 3 yaşındaki çocuk durduramazsın.
koşacak, zıplayyacak!
hiç bi sikim yapamazsın!
--spoiler--
kardeş kusura bakma da bu kafa yapısı cemiyetin a.. koyar..
ağaç yaşken eğilir teriminin bir anlamı olmalı dimi!?
anne baba çocuğu frenleyemedikten sonra o çocuktan her şey beklenir.
ve bir arada yaşamsal koşullarda böylesi çocuklar hep huzursuzluk çıkartır-ki, şimdiki toplumsal kokuşmuşluk da biraz buna bağlıdır. uzun hikaye....
ama çocuktur yapar mantığı biraz sakat bakış açısıdır.
kaldıki apartman da yaşamanın belirli kuralları vardır.
hepsinde öte komşuluk hakkı vardır, neyse.
ev alma komşu al tanımı bizim için halen bir anlam taşımaktadır, vesselam.
bu noktada kurulan cümleler kişinin karşısındakinin derdini ne derece mühimsediğini gösterir.
yaklaşımı ve kurduğu cümleler onun çapını da ortaya koyar.
takma kafana, boşver, siktiret tarzı yaklaşımlar bu mesledeki aptallığın zirve taşlarıdır!
toplumun eksik kaldığı noktalardan biridir bu.
ülkedeki kitap okuma oranına bakıldığında durumun vehameti ortaya çıkıyor.
oysa ki alışkanlığı kişiye ciddi anlamda donanım sağlamış olur.
ve kitap okumanın açlığı da vardır, iştahsızlığı da, bilen bilir...
silahtan daha tehlikeli olduğunu yenileyelim kitabın.
kötü niyetli demiyorum, bazısının iyi niyetinden de şüphe etmiyorum; ama kuru iyi niyet, bazen kötü niyetten daha fena olabiliyor, bunu da açıkça ifade ediyorum!..
bunu şiar edinen tiplere halk arasında ''ölücü'' denir ve esnaflar arasında pek de sevilmeyen, tutulmayan müşteri modelleridir...
asılarak ve ısrarla yapılan pazarlık sonrasında kendinizi karlı sayabilirsiniz ama eşgaliniz alınmıştır.
hatta ilk fırsatta o esnaftan kazığı yiyecek olan yine bu ölücülerdir!
kötü konuşulacak bir yanı olmasa da, c. afgani ve abduh'a olan hayranlığı olmasaydı çok daha farklı olabilirdi bende.
abdulhamid han'la alakalı görüşleri hakeza.
allah rahmet etsin yine de.
ben neyzen tevfikle arasında sıkı bağ'ın sebebi ne orasını ayıkamıyorum bir türlü.