bir ekmek parası bulamamalarına rağmen saçlarını özenle 5 liraya fön çektirip kirpi gibi dikerler, 5 yıl boyunca özerlerinden çıkarmadıkları kirli yağlı bir jin giyerler yapımında öyle tasarlanmamasına rağmen inatlarına donlarını göstermek adına düşürürler, kendilerini aşırı derecede yakışıklı zannedip kızların kendilerine sürekli baktıklarını idda ederler ve üstüne arkadaşlarından bile kendilerini güzel zannederler ve son olarak inci yazarı olmaktan gurur duyan iplerdir.
yayınlanama tarihi 2005 yılına ait olan şarkılardır. en popilerleri; tarkan- dudu, irem- hayalet sevgilim, rafet el roman- yüreğimle seviyorum o şarkınında bulunduğu albümdeki bütün şarkıları, izel- bir dilek tut benim için, hepsi- yalan, manga- bir kadın çizeceksin, gülşen- ya tutarsa, kutsi- sana ne...
dadaş erzurum dolaylarında yaşayan türk vatanşalarıdır. dadaş deyince mert, yiğit, alçakgönüllü, saygılı, sevgili delikanlı vs. denilmesi kesinlikle yanlıştır çünkü her topluluktan nasıl kötü kalplı çıkarsa dadaşlardanda çıkar yani toplumumuzda kalıplaşmış dadaş kelimesi cesur ve adaletli bir delikanlıyı temsil etmesi yerine erzurumda ve çevresinde yaşayan türk vatandaşlarını temsil etmesi daha akıl karıdır.
müslümanlar bilimi düşman olarak görmemilerdir sadece gereksiz, insanı doldurmayan bilimlere karşı çıkmışlardır. zaten islamiyetin ilk gelişinde hz. muhammed e ' oku ' emri verilmiştir. bu emirle islamiyetin eğitime, bilime ne kadar önem verdiği açıkça görülmektedir.
80li yıllarda nihat doğan olmak; bugün yapıldığı gibi her tvye çıkışında alay konusu olmaktan sıyrılıp gerçek saygıyı gerçek sevgiyi o tarihlerde bulmaktır.
hayattan tamamen kopuk, sorumluluk denen şeyin farkında bile olmayan, eğlenceyi daima hatanında tek ama tek ilke edinen bir takım boş insanların yapmaktan büyük bir zevk aldığı birkaç davranışlardan biri.
Çok eski zamanlarda cahiliye devri dediğimiz yani islamiyetin gelmediği kötülüğün, çirkin yaşantının, ahlaksızlığın, hakim olduğu mekkenin kanunlarından biriydi fakat islamiyetin gelmesine rağmen yine aynı çirkin ve bedbah yaşantıya ayak uyduranlarda cahiliye devriyle aynı paralel yaşantıyı sergilemektedirler. Ve 'doğum yapamayan kadına ölüm' anlayışı çok yakın tarihlerde de dikkatimizi çekmektedir kadın hayatının ucuz olduğu, insanlık değerlerinin yok sayıldığı, hayvani değerlere tama edildiği bir ortamdan bu ve buna benzer davranışların yaşanmış ve uygulanmış olması hiç şaşırılmayacak bir durum olmamakla birlikte korkulacak ve üzülecek bir hadise olmaktadır.