5.5 yıllık kız arkadaşımdır. boyu da zannedildiği gibi kısa değil türkiye ortalamasının üzerindedir. (bkz: 170 cm) ben biraz uzun olabilirim orası ayrı konu.
mevcut partiler içerisinde geleceğe dair umut veren hiçbir işaret olmadığından, devlet bahçeli'ye kızan ülkücüler, kılıçdaroğlu'ndan artık nefret etme noktasına gelen bir kısım chpliler ve kararsız ak parti seçmeninden hatırı sayılır miktarda oy alacaktır.
şahsi fikrim; oy oranları baraja yakın olur, 12-13'ler olabilir, bakarsınız 7-8'lerde kalırlar. %20'lerde verilen rakamları fazlasıyla hayalci görüyorum.
üniversiteyi kazanmak asla bir son değildir, olsa olsa hayata başlangıçtır özellikle ailenizin oturduğu şehirden farklı bir yere giderseniz. bunu sakın aklınızdan çıkarmayınız.
ankara siyasal * kazanan genç suserlar bir yeşil kadar uzağınızdayım, her türlü sorunuza yanıt verebilirim.
assassin kelimesinin hasan sabbah'ın meşhur haşşaşiyün tarikatının adından esinlenerek ortaya çıkmış olması.
haşşaşiyünler inançlarını yaymak ve kitlelerde korku yaratıp, ruhlarını esir alabilmek ve ses getirmek için, ünlü kişileri halkın arasında gezerlerken aniden ortaya çıkıp öldürürlermiş. modern zamanların terör eylemlerini çağrıştırsa da "suikastçi" anlamına gelen ingilizce kelimenin kökeninde bu tarikat vardır.
demek ki neymiş kültür, etkileşim yalnızca batıdan doğuya olmuyormuş.
yalova 'dan ciddi şekilde hissedilmiştir, 17 ağustos'tan beri olan tüm depremler arasında en uzun süreni olabilir zira 35-40 saniye sürdü ve çok korkuttu.
ilk 5-10 saniye annemle göz gözeydik bir türlü bitmeyince salonda dizlerimizin üstünde bekledik, annemi altıma alıp ben üstte kalmaya çalışıyorum, sanki bina yıkılsa onu koruyabilecekmişim gibi...
ülkemizde halkın çoğunluğu yeme, içme, barınma, giyinme ihtiyacını doğru düzgün karşılayabilmek adına elbette bazı şeylerden vazgeçmektedir, daha doğrusu bu bazı şeyler ile ne yazık ki hayatlarında hiç tanışamamaktadır.
dört kişilik bir aileyi tek maaş asgari ücretle geçindirmeye çalışıp üstüne bir de il dışında üniversite okuyan çocuğuna dünya kadar para yollayan bir babaya 'neden kitap okumuyorsun?' diyemezsiniz, ivedilikle karşılamak zorunda olduğu diğer temel ihtiyaçlar varken. nitekim bu, onun ayıbı değildir, hayat mücadelesidir. pastanın hiçbir zaman eşit dağılmamasıyla alakalıdır.
işbu entry maddi durumu el vermeyen kişilerin kitap okumama nedenini açıklamakta olup, her türlü imkanı olup da okumayan sığırların neden okumadıklarını açıklamaya yeltenmemiştir (!)
(bkz: maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi)
yazın nemden dolayı bir taraflarınızdan ter aksa da vazgeçilmezdir.
uzaklaşır uzaklaşır yine dönüp dolaşıp buraya dönersiniz. 'büyükşehir hayatına alıştım ben yea bir daha hayatta dönmem' dersiniz fakat balıkçılara uğrayıp da sahilin o güzel yosun kokusunu içinize çekince 'ne olursa olsun bir ayağım burada olmalı' diyip derin düşüncelere dalarsınız...
koskoca tywin lannister'a sıçarken ölmek yakışmadı, at sırtında kralın şehrini savunurken, savaşta yiğitçe
ölmesini yeğlerdim. zira kendisi böyle onurlu bir ölümü hak edecek kadar büyük bir güce sahipti.
ankara üniversitesi'nin yurt dışından eğitim almaya gelmiş öğrencilere türkçe öğretmek için kurduğu merkezdir. ankara dışında da türkiye'nin belli başlı illerinde şubeleri bulunur. istanbul'da taksim ve kadıköy'de olmak üzere iki şubesi bulunur. zamanla türkçe'nin yanında yabancı diller için de kurslar açılmaya başlanmıştır.
bu yaz bursa'daki şubesine kaydolmayı düşündüğüm ingilizce öğrenme fasilitesidir ayrıca. bilgisi olan yazar arkadaşları mesaj kutuma beklerim. *